1. Haberler
  2. Analiz
  3. Yeni açılım ve ırkçılık karşıtı, anti emperyalist milliyetçilik: Kemalizm

Yeni açılım ve ırkçılık karşıtı, anti emperyalist milliyetçilik: Kemalizm

featured

Mustafa Özgür Sancar yazdı...

DÜNYANIN EN ZENGİN KAVMİ

Türk kavmi tarihin hiçbir döneminde ırkçı, dışlayıcı olmadı. Yüzyıllara yayılan büyük yürüyüşünde pek çok farklı kavimle karşılaştı, karıştı; bu hâliyle Türkler dünyanın zengin kavmidir.

Kemalist Devrimin milliyetçiliği, tam olarak, bu zenginliğin üzerine bina edildi. Irkçı değildir, bir üst kimlikle ulus olma arayışının doğru ve zorunlu sonucudur. Kendisini Batı’daki demokratik devrimlerden anti-emperyalist olma özelliği ile ayırır; emperyalizmi yenerek kendini gerçekleştirmiş olması ona 20. yüzyılın en ileri demokratik devrimi niteliğini kazandırdı. Ezilen tüm ülkeler için izlenmesi gereken bir yol olarak kabul edildi. Sovyetler bu niteliğinden dolayı, Kemalist devrimin ulusal sanayi yaratma girişimleri için son derece uygun koşullarda destek kredileri verdi, Çin’de 1949’daki sosyalist devrime kadar, millî demokratik devrimi tamamlama görevi üstlenen sosyalist ve milliyetçiler, Kemalist devrimi uygulanması gereken bir yöntem olarak kabul etti.

Türkiye’nin NATO’ya girmesi ile Kemalizmin kazanımlarının yok edilmesi, Kemalizm adına Amerikanizmin uygulanması, Türk demokratik devriminin son aşamasını ifade eden Kemalizme halel getirmez.

IRKÇILIK KARŞITI VE ANTİ EMPERYALİST MİLLİYETÇİLİK: KEMALİZM

12 Eyüll 1980 darbesi öncesi ve sonrası derbeciler ve Süper Nato’nun Türkiye’deki partisi ve bağlı teşkilatlarının, hapishaneler ve toplumun her alanındaki ırkçı uygulamaları Kemalizme fatura edilemez. İşkenceyi, ırkçılığı, darbeyi yapan Kemalist milliyetçiler değildi; ABD’nin emrindeki darbeciler ve onların siyasi uzantılarıydı. Diyarbakır Cezaevi’ndeki insanlık dışı uygulamaları onlar yaptılar, Kemalizm ya da Kemalistler değil. Karışarak dünyanın en zengin kavmi olan Türk kavminin kapsayıcılığı temelinde yükselen, modern bir ulus devlet yaratma zorunluluğunun ideolojisi olan milliyetçilikte, etnik kökeni nedeni ile hiç kimse dışlanmadı, dışlanmaz, kötü muameleye maruz bırakılmaz.

RAFİNE BİR ÜST KİMLİK PROJESİ

Cumhuriyet, pek çok etnik kökeni bir üst kimlikte bir arada yaşatma projesinin rafine örneğidir. Üniter nitelikli ulus devlet, birlikte yaşamın somutlaşmış biçimidir. Son Ortadoğu pratiğinde gördüğümüz gibi üniter devlete karşı her girişim, zorunlu olarak emperyalizmle birleşir.

Suriye ulusal devleti yıkıldı, bölgeye ABD vekilleri, İsrail doğrudan hâkim oldu.

Ayrılıkçı ve üniter devlete karşı her teşebbüs, emperyalizm ve onun Ortadoğu’daki projesi BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) aparatı ya da eski dönemlerde kale kapılarını yıkmak için kullandıkları koçbaşı gibi olmaktan öteye gidemez.

ÜNİTER DEVLET DIŞI HER GİRİŞİM EMPERYALİZM İLE BİRLEŞİR

Bugün ”yeni açılım” olarak ortaya koydukları proje, Türkiye’yi bölünmeye kadar götürecek sürecin içine sokuyor ve mutlak biçimde Suriye’deki yıkımla birleşiyor.

Fırat’ın doğusunda kurulan kukla Kürdistan, Suriye’nin bölünmesi ile Fırat’ın batısında da fiilen kuruluyor. ABD, İsrail’in yönettiği kukla devletin eksik ve büyük ”parçası” topraklarımızda. Bu, afaki bir söylem ya da sıradanlaşmış bir politik argüman değil, bir olgu… üstelik sadece Cumhuriyet’ten yana yurtseverlerin dile getirdiği bir gerçeklik değil, doğrudan uluslararası güç mücadelesinin taraflarının sarih ifadelerle ortaya koyduğu bir gerçeklik.

RUSYA, KUKLA KÜRT/2. İSRAİL DEVLETİNE İŞARET EDİYOR

Eski ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Ağustos 2003’de, Kuzey Afrika’dan Çin sınırına kadar 22 ülkenin Balkanlaştırılacağını açık ifadelerle dile getirmişti. Etnisite, din ve mezhep ayrılıkları parçalama ve bölme işleminin temel unsurlarını oluşturuyor. Bu şekilde rejim ve sınırlar değiştirilecek; Afganistan, Irak ve Libya’dan sonra Suriye’de iktidar tasfiye edilecek ve sıra İran’a gelecek. Rise’ın projenin finali için işaret ettiği ülke Türkiye…

ABD dış politikasının sesi olarak kabul edilen Foreign Affairs dergisi birden fazla kez, Anadolu’yu Güneydoğu’dan Sivas’a kadar olan bölümüyle ”Kürdistan olarak” gösteren BOP haritaları yayımladı.
Rus gazetesi Izvestia’da, geçen hafta, Ortadoğu uzmanı Andrey Ontikov, ABD’nin uzun vadede Türkiye için bir tehdit oluşturduğunu, çünkü [ABD’nin] bağımsız bir Kürdistan oluşturmayı planladığını ifade etti. Siyasi analist, gelecekte kurulması planlanan Kürt devletinin, Suriye ve İran topraklarının yanı sıra Türkiye’nin büyük bir kısmını da kapsayabileceğini söyledi.

Rusya Bilimler Akademisi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortadoğu Bölümü araştırmacısı Alina Sbitneva, Türkiye için asıl sorunun Rus üsleri değil, ABD politikaları ve Washington’un aktif müttefiki olan İsrail olduğunu vurguladı.

Sbitneva, isabetli olarak, İsrail’in Suriye’de geniş topraklar üzerinde hak iddia ettiği tespitini yapıyor, bu durumun Türkiye için daha büyük bir sorun teşkil ettiğini söylüyor.

Pentagon Centcom ve CIA gibi kurumlar ABD’nin geleneksel yayılmacı politikasından vazgeçmek istemiyorlar; bunun için onbinlerce tır dolusu silahı PYD/PKK’ya teslim ettikleri pek çok kaynakta doğrulanıyor; ”büyük Kürdistan” peşindeler.

KÜRT EMEKÇİLERİ MANİPÜLE EDEN PARTİ

Ayrılıkçı Kürtçüler ile siyasal İslamcılar, Kemalist devrim düşmanlığında ortaklaşıyorlar. Her ikisi de tarihsel olarak Kemalist devlet ve üniter ulus devleti ortak düşman olarak görüyor. ABD/NATO’nun ”Yeşil Kuşak Projesi”nden ötürü gerçek Türk milliyetçiliğini terk edip, ”Türk İslam” sentezine evrilenler de bu grubun doğal müttefiki oldular.

Bahçeli’nin Öcalan’ın önce Meclis’te ”DEM Parti grubunda konuşsun” deyip sonra değiştirip, kamusal açıklamaya davet etmesi, ardından DEM’liler ile son derece samimi biçimde görüşüp poz vermesi bu sarih gerçeği sadece güncel bir resmi…

Ahmet Türk, ellerinden alınıp, kayyuma atanan belediyelerin bile artık bir öneminin olmadığını söylüyor; çünkü karşılaştırılamayacak kadar büyük bir imtiyaz kazanacaklarını hesap ediyorlar. Özgürlük, Demokrasi, İnsan Hakları gibi temel kavramları, ”varılacak durağa gitmek için bir araç olarak gören” etnikçi Dem’den, başka türden bir siyaset beklenemez. Tüm bu kavramları, bölücü amaçları doğrultusunda Kürt yurttaşlarımızı, emekçilerini kandırmak amacıyla kullanıyorlar.

‘DOLMABAHÇE PROTOKOLÜ VE 2. AÇILIM’

AKP’liler Cumhuriyet’e olan hasmane tutumlarını “100 yıllık parantez” diyerek ifade ediyor, DEM’liler “100 yıllık yıkım süreci” diyor. Kemalist devlete karşı fiilen aynı cephede yer alıyorlar.

Öcalan’ı ön plana çıkararak ”PKK’nın kendini tasfiye ettiğini açıklaması, PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG’nin ise Federal Suriye içinde özerklik statüsü kazanıldıktan sonra silahlı güçlerini Suriye ordusuna entegre etmesi planlanıyor. Hükümet belli ki bu varsayım üzerinden Kürtlere özerklik vererek Türkiye’yi Suriye’ye doğru genişletme hayaline sahip. İç politikada ise DEM’liler sayesinde Meclis’te yeterli sayıyı bulup, Anayasa değişikliği ve sınırsız başkanlık hesapları yapılıyor.

DEM’liler, bu plana çoktan razı; samimiyetten son derece uzak ”kardeşlik, barış” sözleri üzerinden kendilerine Dolmabahçe Protokülü’nde verilen sözlerin yerine getirileceği umudu taşıyorlar. Hiç şüphesiz amaçları önce özerklik, ardından Fırat’ın doğusunda resmen kurulan ve Türkiye’ye komşu olan, Fırat’ın batısında ise fiilen ortaya çıkan kukla Kürdistan’a Türkiye’den parça kopararak eklenmek.

BÖLÜCÜ İTİRAF VE GENEL AF

DEM Eşbaşkanı Tülay Hatimoğulları, ”Tarihsel bir kırılma anından geçmekteyiz. Ya barışı inşa edeceğiz; ya negatif yönde kırılmalar gerçekleşecek, her yer Gazze olacak” sözününü/tehdidini başka türlü anlamak mümkün mü? Türkiye’de Kürt yurttaşlarımız bütün demokratik haklarını elde ettiler, Türkler gibi ülkenin asli unsurlarıdırlar. Başbakan olabiliyorlar, iş adamı, sporcu, şarkıcı, profesör, öğretmen oluyorlar… ”mafya” olanlar var. Devletin televizyonunda Kürtçe kanal var. Pek çok yerde etnikçi, ayrılıkçı yayınlar bile yapılabiliyor. Buna karşın ”barış ve özgürlük” istiyoruz demek, bölmek istiyorum demektir.

”Büyük Selçuklu’nun, İran ile Afganistan arasından atalarımızı getirip, nüfus politikası nedeniyle, yerleştirdiği Güney Doğu Anadolu’yu Türkiye’den koparıp ABD’nin yeni İsrail’i olmak” istiyorum demektir.
Ayrıca, Öcalan için çıkartılabilecek bir af, bir infaz düzenlemesi ile söz konusu olamaz, bir genel af ilânı marifeti ile olabilir ki bu hapishanelerin boşalması, FETÖ’cüler ve IŞİD’liler başta olmak üzere, tüm Türkiye düşmanlarının dışarı çıkması anlamına gelir.

Bu türden bir gelişme ileride açılabilecek pek çok büyük davanın önüne geçme çabası olarak da değerlendiriliyor.

Öcalan’a af meselesi Hatay’ın altında, İdlib’ten Fırat’ın doğusuna kadar uzanan kukla devleti gizleme teşebbüsü ve iç politikada gündemi değiştirme çabasına da aracılık edecek.

ÇÖZÜM: CUMHURİYET DEVRİMLERİ VE KÜRESELLEŞEN GÜNEY

İçinde bulunduğumuz bu denli tehlikeli süreçten, Türkiye, ancak ulusal devlet ve Cumhuriyet devrimlerine sahip çıkarak, Batıya-Atlantikçilere karşı, çok kutuplu dünyanın temsilcisi Pasifik’e, küreselleşen güneye tutarlı biçimde yaklaşarak çıkabilir.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!