Yeni anayasa tuzağı

featured

Prof. Dr. Nur Serter yazdı…

Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Uçum yaptığı açıklamada; 12 Eylül mağdurlarından olduğunu dile getirip, “Türkiye Yüzyılında Sivil Anayasanın yapılacağını ve buna 1923 Anayasası adının verileceğini” duyurdu. 

12 Eylül’ün yıl dönümünde yapılan Anayasa Sempozyumu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, ’82 Anayasası’nı “12 Eylül yönetiminin ülkenin kalbine sapladığı en büyük hançer” olarak nitelendirdi.

Yerel Yönetimler Kurulu Başkanvekili Şükrü Karatepe ise Anayasa’nın “başlangıç bölümünü, değiştirilemez hükümlerini, egemenlik hakkına yönelik hükümleri, milletvekili ve cumhurbaşkanlığı yeminlerini eleştirdi.”

Hatta egemenlik hakkı konusunda bir öneri de getirdi; “ Yasama doğrudan halkın seçtiği parlamento, yürütme ise halkın seçtiği Cumhurbaşkanıdır.”

“Değiştirilemez tek maddenin ise Türkiye Devleti bir cumhuriyettir” olmasını savundu ve ilk 3 maddenin değiştirilebileceğine vurgu yaptı.

Şükrü Karatepe’yi hatırlamayanlara hatırlatalım:

Kendisi Refah Partisi Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu günlerde, 10 Kasım 1996’da yaptığı bir konuşma ile karşı-devrim tarihinin başat aktörleri arasında yer almıştı. 

10 Kasım törenine katıldıktan sonra yaptığı konuşmada şöyle demişti:

“Bu sabah ben de resmi görevim nedeniyle  bir törene katıldım. Süslü püslü görünüşüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın…. Bu düzen değişmeli. Bekledik, biraz daha bekleyeceğiz. Gün ola harman ola, Müslümanlar içlerindeki hırsı, kini, nefreti eksik etmesinler”.

Refah Partisi kapatma davasında hapis ve 5 yıl siyasetten uzak kalma cezası alan Karatepe şimdi AKP Genel Merkez Danışma Kurulu üyesi ve Cumhurbaşkanının danışmanıdır. 

Anlaşılan yeni anayasa çalışmalarının da önemli isimlerindendir.

12 Eylül darbesi ile palazlanan sağ siyasetin 12 kez değişikliğe uğrayan ve 140’a yakın maddesi değiştirilen 1982 Anayasasını tarihin çöplüğüne atmaktaki heyecanını anlamak hiç zor değil.

AKP’nin tek derdi var, Laiklik. Demokrasi sosuna buladığı, darbe göndermeleri yaptığı Yeni Anayasa söylemlerinin ardında yatan gerçek, Laikliği yeniden tanımlamak, tanımlayarak yok etmek…

Türkiye Yüzyılının hedefi belli, Laik Cumhuriyetle hesaplaşmak ve İkinci Cumhuriyeti, İslamlaşmış Türkiye’yi inşa etmek.

Anayasa’nın ilk 4 maddesine dokunulmayacağını açıklaması hiçbir anlam taşımıyor. Çünkü laikliği tanımlayan ana metin 24. Maddede yer alıyor. Bu maddenin son fıkrasında yer alan hüküm şöyle;

Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dini ve veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”

AKP’nin Anayasanın 24. Maddesine yapmak istediği ek ise şöyle düzenlenmiş; 

“Temel hak ve hürriyetlerin kullanılması ile kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanılması, hiçbir kadının başının örtülü veya açık olması şartına bağlanamaz. Hiçbir kadın dini inancı sebebiyle başını örtmesi veya tercih ettiği kıyafetinden dolayı eğitim ve öğrenim,  çalışma, seçme ve seçilme, siyasi faaliyette bulunma, kamu hizmetlerine girme ile diğer herhangi bir temel hak ve hürriyeti kullanmaktan ya da kamu veya özel kesim tarafından sunulan mal ve hizmetlerden yararlanmaktan hiçbir surette yoksun bırakılamaz. Bu nedenle kınanamaz, suçlanamaz veya herhangi bir ayırımcılığa tabi tutulamaz. Alınan veya verilen bir hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda Devlet, ancak dini inancı sebebiyle başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alabilir.”

Devletin sosyal, ekonomik, siyasi ve hukuki temel düzeninin din kurallarına dayandırılamayacağı hükmü ile uyuşuyor mu? Hayır !

Peki, Yeni Anayasa çığlığı atan CHP’den bu konuda hiç ses çıkıyor mu? Ona da Hayır !

Nasıl çıksın ki? Seçim öncesinde, hiç gündemde olmamasına rağmen,  türbanla ilgili yasayı hazırlayıp, konuyu gündeme oturtan ve Anayasa değişikliğinin fitilini ateşleyen Kılıçdaroğlu değil mi?

Çürümüş türban sakızını çiğneyerek laikliği “din ve vicdan özgürlüğü” ile sınırlayanlar kimler? AKP ve Y-CHP Yöneticileri….

Oysa CHP’nin 1927 yılında yapılan 2. Kurultayında kabul edilen tüzüğün 3. Maddesinde şöyle yazıyordu;

“Fırka (CHF) devlet ve millet işlerinde din ile dünyayı birbirinden ayırmayı en önemli esaslardan sayar”.

Tarih yol göstermeye devam ediyor. Tarih CHP’yi var eden değerleri unutmuyor. Bu değerlerin Türkiye Cumhuriyetinin yapı taşları olduğunu, Cumhuriyetin bu değerler üzerinde kurulu olduğunu hatırlatıyor. Türkiye Cumhuriyetini diğer cumhuriyetlerden ayırt edici özelliklerin başında laikliğin yer aldığını ve Müslüman ülkeler coğrafyasındaki Türkiye Modelinin ancak gerçek laiklikle yaşayabileceğini işaret ediyor.

Ancak Atatürk’ün Partisi olmanın sorumluluğunu taşımayanlar bunu görmezden geliyor.

Yeni Anayasa için AKP ile masaya oturmak, bu ülkeye yapılacak en büyük ihanettir

Kılıçdaroğlu bunu bir kez yaptı. 2011 Seçimlerinden hemen sonra, Recep Tayyip Erdoğan’ın Yeni Anayasa için işbirliği talebine “Biz hazırız” yanıtını verdi.

O gün gündemde olan Bölücü Anayasaydı. Türk Milleti kavramının “etnik aidiyet” ifade ettiği ve Anayasadan çıkarılması tartışılıyordu. Doğrusu Kılıçdaroğlu buna da ciddi destek verdi. Katıldığı TV Programlarında “Biz etnik kimlik tanımı yapmayacağız. Üst kimlik tanımı yapacağız, bu da TC Yurttaşıdır” dedi.

Anayasa çalışması yarım kaldı, Türklük kurtuldu !

Bugün ise gündemde olan Gerici Anayasa. 

CHP’den çıkan seslere bakılırsa laiklik konusunda “anakronik yaklaşımda bulunmayacaklarmış”.

Yani, laikliği “gelenekçi ve çağın gerekliliğine uymayan” şekilde ele almayacaklarmış….

Bravo, gerçekten bravo!

Tarikatları demokrasinin vazgeçilmezleri arasına katıp, özgürlüklerini savunan, eğitimdeki ve kamu kurumlarındaki dinci kuşatmayı görmezden gelen, “nas ekonomisine” bile ses çıkarmayan bir Yeni CHP Yönetiminin laikliğe sahip çıkmasını beklemek sanırım büyük saflık olurdu…

Türbanı kutsamayı siyasetinin temel argümanı haline getiren Kılıçdaroğlu, yine türbanı kullanarak laikliğe savaş açanlarla nasıl mücadele edebilir ki!

O halde, Laikliğe sahip çıkma görevi artık Milletin sorumluluğundadır. Siyasetin yarattığı boşluğu milletin azim ve kararlılığı dolduracaktır. Demokratik kitle örgütleri, eğitim sendikaları, Atatürkçü, Kemalist Platformlar bu göreve hazırdır.

Yeni Anayasa çağrısı yapıp, kuzuyu kurtlara emanet eden “demokratlar” da artık bunun bilincine varmalıdır.

AKP ile Yeni Anayasa için masaya oturanları bu Millet affetmeyecek, bu büyük ihaneti unutmayacaktır.

Kendi kuruluş ilke ve değerlerinden vazgeçenlerin, bu değerleri siyaset masasında pazarlığa açanların Mustafa Kemal Atatürk’ün adını  anmaya hakları yoktur.

Türk milleti Atatürk’ü onlardan kurtarmaya hazırlanmaktadır.

Yeni anayasa tuzağı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. 5 Ekim 2023, 12:08

    Halka sormadan, referandum yapmadan değiştirebilecek mi? Siz bunun üzerinde dursanız daha iyi olur.

  2. cok guzel bir yazı. sagolun.ama heyhat chp…..

  3. 29 Eylül 2023, 09:08

    Ulusal bilinç budur, başka da bir kurtarıcı yoktur ,varolunuz.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!