Boğaziçi Üniversitesi Rektörü tartışmasında eski rektörleri eleştirmek isteyen Yeni Şafak, FETÖ’nün ünlü “Ordu Göreve” kışkırtmasına sarıldı.
Hükümetin yayın organlarından Yeni Şafak gazetesi, Boğaziçi Rektörü tartışmasında CHP’ye yükleneceğim derken FETÖ’nün kara propagandasına sarıldı.
“Böyle mi rektör istiyorsunuz” manşeti atan gazete, altına da ünlü “Ordu Göreve” pankartını bastı.
Haberde “CHP, Boğaziçi Üniversitesi’ne yapılan atamayı bahane edip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın atadığı tüm rektörleri hedef aldı. Ancak CHP’nin akademik çalışmalar yapmak yerine askeri darbe isteyen, üniversiteyi muhalefet odağı sanan ve sokakları provoke eden rektörler döneminin geride kaldığını görmesi gerek” ifadelerini kullanan Yeni Şafak, şöyle devam etti:
“CHP’nin birçok vesayetçi akademisyeni baş tacı yaptığı biliniyor. 2004’te ODTÜ Rektörü Ural Akbulut, “katsayı zulmünün kaldırılmasını” önlemek için 100 kadar akademisyenle TBMM’ye yürümüş, CHP de onu cübbesiyle grup toplantısında konuşturmuştu. “Ordu göreve” pankartının arkasında yürüyen YÖK Başkanı Kemal Gürüz CHP’ye danışman oldu.”
Ancak Yeni Şafak’ın işaret ettiği miting ve açılan “Ordu Göreve” pankartı yansıttığı gibi değil. Aksine açılan “Ordu Göreve” pankartı, söz konusu rektör ve mitinge katılan yurtseverlere yönelik kumpastı. FETÖ’cü savcılar Ergenekon kumpasında o pankart üzerinden vatanseverleri hedef almıştı.
Söz konusu mitingte pankartın indirilmesi için kürsüden sert çağrılar yapılmıştı.
“Ordu göreve” pankartını açan “Türk Solu” grubuydu. Grubun lideri Gökçe Fırat Çulhaoğlu da FETÖ’nün medya yapılanması kapsamında yargılanıyor.
Gökçe Fırat Çulhaoğlu, Ergenekon Davası sürecinde sıkça gündeme gelen, 25 Ekim 2003’teki Cumhuriyetçilerin Ankara’da düzenlediği mitingte “Ordu Göreve” pankartını açan grubun başındaki isimdi. Çulhaoğlu, İşçi Partisi’nin (Vatan Partisi) gençlik kollarında görevliyken MİT içindeki Fetullahçı grup adına “ajanlık” yaptığı nedeniyle 2000 yılında ekibiyle birlikte partiden ihraç edilmişti.
Daha sonra CHP’ye katılan Çulhaoğlu ve grubu, burada da provokatörlük yaptıkları gerekçesiyle tasfiye edilmişti. “Derin ilişkileri” olan Çulhaoğlu ve ekibi, daha sonra üniversitelerde Kürt öğrencilerine yönelik kışkırtıcı eylemlerle gündeme gelmişti. “Türk Solu” adıyla çıkarttıkları dergide de “Kürt esnaftan alışveriş yapmayın”, “lahmacun yemeyin” gibi ırkçı yazılarıyla dikkat çekmişlerdi.
“Türk Solu” adıyla çıkarttıkları dergide de “Kürt esnaftan alışveriş yapmayın”, “lahmacun yemeyin” gibi ırkçı yazılarıyla dikkat çekmişlerdi.
Evet cok dogru. Bu onlarin ayyuka ciktigi dönemde oldu. Ondan önce cok sinsi bir o kadarda mantikli olan söylem eylem icindeydiler.
Cünkü karsilarinda Hain olan, ihanetin dibini bulmus bir AKP+FETO/ + Muhalefet vardi !!!!!!!!
Bu hengamede cok iyi niyetli insan bu oyuna gelmis olabilir. Zaten ipin ucu aziya alininca ” Kral Ciplak” oldular….
AKP o bataktan tam cikmasada kendini birazcik uzaklastirdi diyesim geliyor. Ama öbürgün baska bir rüzgar eserse ne olacak? Bunlara güvenilir mi?….
Her an at degistirebiliyorlar köprüyü gecmeden önce……
Türksolu’nun bir dönem uzaktan sempatizanıydım.Dergilerini internetten okurdum, 2 defa kendileriyle iletişim kurmak istemiştim ama ulaşamamıştım.Her işte bir hayır vardır :) Tecrübelerim ışığında birkaç kelam edeyim: Eski internet adresleri turksolu.org’da derginin eski sayılarının yayınlandığı arşiv vardı.Tayyip’e karşı FETÖ ile işbirliği yapmalarından sonra derginin arşivini kaldırdılar, sonra turksolu.com adresiyle devam ettiler. Derginin eski sayılarının birçoğunu okumuş biri olarak 2012 yılında (hangi sayısıydı hatırlamıyorum) Tayyip’e karşı ABD-AB ve içerideki ajanlarından bir taaruz geleceğini, böyle birşey yaşandığında Tayyip’in yanında duracaklarını Gökçe Fırat yazmıştı. Yani bugünkü Perinçek tavrını alacaklarını beyan etmişlerdi; fakat, tam tersini yaptılar. İkinci olarak, Yekta Güngör Özden en başından itibaren bu grubu desteklemiştir. Aynı kişi, Nurettin Veren ve FETÖ’nün ödül almış öğrencilerini, Hulusi Akar vasıtasıyla İsmail Hakkı Karadayı’nın huzuruna çıkarılmasını sağlamış diye haberler çıktı. Bir diğer ilginç şey, Kızılelma koalisyonu benzeri sağcı ve solcu Ulusalcıların ilk kez biraraya getirilmesi Türksolu dergisinde denenmişti(Atilla İlhan, Arslan Bulut, Erol Bilbilik vs adını hatırlamadıklarım pek çoğu) daha sonra bu Ulusalcı yazarlar Türksolu grubunu terk ettiler ve İşçi partisi üzerinden Ulusalcı mücadele devam ettirildi. Son olarak, 2013’ten sonra ırkçılığa yakın bir Türkçülük politikasına geçiş yapmışlardı. Mesela O.D isimli bir şahıs vardır; adam şahsi Facebook sayfasında Arnavut, Gürcü, Boşnak demeden sırf kökeni farklı diye insanlara hakaret ederdi. Hakaret edilen kişi Atatürkçüymüş milliyetçiymiş adamın umrunda olmazdı. O.D gibi ırkçı olan 2-3 kişi daha yazar vardı.Turancı Hareket Platformu denen Atsızcı bir grupla da dirsek temasları vardır. Ben şahsen Türksolu grubunun (Avrasyacılığa en başından itibaren net tavır almalarından dolayı) FETÖ’den ziyade Gladyonun seküler parçalarından biri olduğunu düşünüyorum. Zira, Fetullah’a çok ağır hakaret ettikleri dergi kapakları ve yazılar yayınlarlardı, Saidi Nursinin hayatının anlatıldığı sinema filmi Hür Adam’ın galasını protesto amacıyla basmışlardı. FETÖ ile işbirliğine girdikleri 2014 sonraı dönemde ise çok ilginçtir, Gökçe Fırat cemaat güzellemesi yaparken; diğer dergi yazarları asla cemaat lehine/aleyhine yazılar yazmamıştır. Bir tek Ali Özsoy, Gökçe Fırat ile birlikte Zaman gazetesinin önündeki eyleme katılmıştı diye biliyorum. Ha şunu da belirteyim, Gökçe Fırat bıyıklı iken cemaat abisi değildi; aşırı bir Ulusalcıydı. Merak eden 2013 öncesi Ulusal Parti etkinliklerinin fotoğraf ve youtube videolarına bakabilir.
Fitnenin cezasının verilmemesi durumunda ülkenin kan gölüne döneceği ve bundan da “fitnenin cezasını vermeyenler”in de sorumlu olacağının bilinmesi gerekir.