Yerli aşının üretildiği fabrikada son durum

featured

Sağlık  Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın geçen hafta duyurduğu Faz 1 araştırmaları için bu ay sonuna doğru 44 gönüllü üzerinde denenmeye başlanacak yerli aşı ile ilgili tüm detayları, aşıyı geliştiren Koçak Farma’nın Genel Müdürü ve CEO’su Dr. Hakan Koçak anlattı. Dr. Koçak, her şey yolunda giderse aşının Mayıs ayında piyasaya çıkabileceğini ve aylık 20 milyon doza kadar aşı üretim kapasitesine sahip olduklarını söyledi.

Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, ilk kez geçtiğimiz hafta Tekirdağ’daki Koçak Farma Tesisleri’nde, Kovid-19 yerli aşı çalışmalarının yürütüldüğü laboratuvarda incelemede bulunarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüntülü görüşme yapmış ve çalışmalara ilişkin bilgi vermişti. Bakan Koca, daha sonra Faz 1 denemelerine 44 gönüllü üzerinde başlanacağını açıklamıştı. Yarım asırlık yerli firma Koçak Farma’nın Genel Müdürü ve CEO’su İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Koçak, pre-klinik yani hayvan deneyleri tamamlanan ve artık insanlar üzerinde klinik araştırmaların başlatıldığı Faz 1 aşamasına gelen yerli aşıyla ilgili merak edilenleri DHA’ya anlattı. Yüksek güvenlikli BSL-3 laboratuvarına sahip Koçak Farma’nın Çerkezköy’deki 140 bin metrekarelik tesislerinde, pandemi döneminde ikinci bir girişim daha yapıldı ve Kovid aşısının üretimi için birkaç ay içinde yaklaşık 20 milyon euro’luk yatırımla ikinci bir BSL-3 laboratuvarı daha kurularak akreditasyonu tamamlandı. Dr. Koçak, laboratuvarların, geliştirilen diğer yerli aşılar ve talep olursa yabancı aşıların üretimini de yapabilecek kapasiteye sahip olduğunu vurguladı.

‘HER ŞEY YOLUNDA GİDERSE MAYIS’TA HAZIR’

Dr. Hakan Koçak, yaklaşık 100 bilim insanının görev yaptığı Koçak Farma Ar-Ge departmanında aylardır üzerinde çalışılan Kovid-19 aşısının, inaktif aşı olarak bilinen ölü virüs aşısı olarak dizayn edildiğini söyleyerek, “İnaktif aşıların özelliği, uzun yıllardır aşı üretiminde kullanılan bir teknoloji olması. Yine burada kullanılan hücre hatlarının da daha önceki aşılarda kullanılan ve iyi tanımlanmış hücre hatlarından oluşması… Bu açıdan bizim için bilinirliği fazla, daha güvenli diyebileceğimiz aşılardır inaktif aşılar. Buzdolabında 2 ila 8 derecede muhafaza edilebilir. O yüzden hem soğuk zincirin korunması, hem lojistiği / taşınması, hem de üretimi ve uygulaması daha kolay aşılardır. Dünya nüfusu 7,8 milyar civarında. Dolayısıyla çok sayıda aşıya ihtiyacımız var. Bu nedenle de aşının süratle üretilip insanlara ulaştırılması çok büyük önem taşıyor. Yani bunu en kısa sürede yapmamız lazım. Her şey planlandığı şekilde ilerlerse, Mayıs ayı gibi aşının hazır olacağını düşünüyoruz. Bizim aşı üretme kapasitemiz aylık 20 milyon doz. Tabii ki bu aşı öncelikle ülkemizdeki insanlarımız için kullanılacak. Ama Sağlık Bakanlığımızın da bu yönde bir çalışması olursa, diğer ülkelere de bu aşıyı ihraç etme imkanına sahibiz” dedi.

‘CHALLENGE’ TESTİNİ BAŞARIYLA GEÇTİ, ŞİMDİ SIRA GÖNÜLLÜ İNSANLARDA

Geliştirdikleri aşının, pre-klinik olarak adlandırılan hayvan deneyleri sonuçlarından da bahseden Dr. Koçak, aşıyı Faz 1 gönüllü insan denemelerine götüren süreç hakkında ise şu önemli bilgileri verdi:

 “Bizim yaptığımız hayvan deneylerinde (transjenik) fareler kullanıldı. 60 farede yaptık denemeleri. Aşı uyguladığımız farelerde yüksek antikor titreleri elde ettik. Yani hastalığa karşı yüksek bir bağışıklık oluştu. Pre-klinik çalışmalarda bir kısım fare aşılandıktan sonra Kovid-19 virüsü ile enfekte edildi. Bir kısmına da aşı yapmadan virüs verildi. Aşı yapılan farelerde herhangi bir hastalık belirtisi görülmezken, aşı yapılmayan farelerin bir kısmı öldü; hayatta kalanların da akciğerlerinde ve diğer organlarında hastalık belirtileri tespit edildi. Biz bu testlere ‘Challenge’ testi diyoruz. Challenge testlerimiz de başarıyla sonuçlandı. Yine bu hayvanlarda yaptığımız toksikolojik çalışmalarda, aşının herhangi bir toksik, yani yan etkisinin olmadığı tespit edildi.”

21 GÜN ARAYLA İKİ DOZ YAPILACAK, İLK DOZDAN 42 GÜN SONRA ANTİKOR BAKILACAK

Hayvan deneylerinden alınan olumlu veriler sonucu insan faz çalışmalarına geçilebildiğine işaret eden Dr. Koçak, şöyle devam etti:

 “İnsan faz çalışmaları da üç aşamadan oluşuyor. Faz 1-2 ve 3. Bizim de başlayacağımız Faz 1’de, önce az sayıda gönüllüler üzerinde klinik deneme yapılacak. Yaklaşık 40-50 gönüllü üzerinde yapılan bir çalışmadır bu. Bu gönüllüler de neye göre belirlenir? Öncelikle 18-60 yaş arasında sağlıklı bireyler olması gerekir. Daha önce Kovid-19 enfeksiyonu geçirmemiş olması da lazım. Bu yönden tetkikleri yapıldıktan sonra ve belli bir süre, yaklaşık 5 gün kadar karantinada tutulduktan sonra çalışmaya alınacak gönüllüler. Faz 1’de ilk planda aşının olası yan etkileri gözlemlenir. İlk sonuçlar olumlu olduğunda, Faz 1 ve Faz 2’ye aynı anda da devam edilebilir. Faz 2’de biraz daha geniş bir gönüllü grubuna uygulanır aşı, 200 ila 400 kişi gibi. Burada da yine aşının etkinlik ve güvenliğinin yanı sıra, kaç doz uygulanacağı tespit edilir. Bizim aşımızın uygulanma şekli iki doz şeklinde. 21 gün arayla yapılıyor. İlk aşının yapılmasından 21 gün sonra bir de rapel doz dediğimiz pekiştirme dozu yapıyoruz. Bundan da 21 gün sonra, kandaki antikor düzeylerine bakıyoruz. Faz 2’de bu dozların hangisinin daha uygun düzeyde antikor oluşturduğu ve hangi periyotta yapıldığında daha etkili olduğu ile ilgili çalışmalar da yürütülür. Bunların sonuçları da istenen düzeyde olursa Faz 3 aşamasına geçilecek.”

‘BİZ DE KÜRESEL ÖLÇEKTE FAZ 3 ÇALIŞMALARI PLANLAYABİLİRİZ’

Aşının piyasaya çıkmasından önceki son düzlük olarak da bilinen Faz 3 çalışmalarının ise artık binlerce gönüllü üzerinde yapıldığına işaret eden Dr. Koçak, burada ülkeler arası işbirliğinin de devreye girebileceğini söyleyerek şu açıklamalarda bulundu:

“Bu aşamada gönüllüler, ilk etapta risk durumları gözetilerek belirlenir. Mesela sağlık personelinin Kovid-19 enfeksiyonuna yakalanma riski çok yüksek olduğu için, onlara öncelik tanınıyor Faz 3’de. Ayrıca bu aşamada bir grup gönüllüye aşı uygulanırken, bir gruba da plasebo verilerek kontrol grubu oluşturulur. Binlerce gönüllü hem Türkiye’den, hem de diğer ülkelerden belirlenebilir. Burada önemli olan,  ülkelerin işbirliği ve aşıya olan talebi. Nitekim Çin’de geliştirilen bir aşının şu anda Türkiye’de de devam eden Faz 3 çalışmaları var. Başka ülkelerde gönüllü denemesi yapılmasının nedenlerinden birisi de, şayet o ülkede de bu aşının kullanılması düşünülüyorsa, bu sayede aşının o ülkenin insanlarında da etkili olup olmadığı değerlendiriliyor. Biz de talep olduğu takdirde geliştirdiğimiz aşının Faz 3 aşamasında başka ülkelerde gönüllü klinik denemeleri gerçekleştirebiliriz.”

‘ÜRETİM KAPASİTEMİZ YÜKSEK, DIŞ PAZARA DA İHRAÇ EDEBİLİRİZ’

Aşı piyasaya çıktığında ilk hedeflerinin Türkiye’deki ihtiyacın karşılanması olduğunun altını çizen Dr Hakan Koçak, Türkiye’nin yaklaşık 3 yıl önce aralarında İsviçre, ABD, İngiltere, İrlanda, Almanya, Kanada, Japonya ve Avusturalya’nın da yer aldığı “Uluslararası İlaç Denetim Birliği (PIC/S)ö üyeliğine kabul edildiğini de vurgulayarak, “Buraya üye ülkeler, ilaç veya aşılarda birbirlerinin ruhsatlarını ve denetimlerini tanıyabiliyor. Bu üyelik, yerli aşının ihracatında da önemli bir rol oynayacak. Onun dışında, yurtdışına aşı ihracatı yapabilmeniz için çalışma sonuçlarınızı içeren bir dosya hazırlayıp mesela Avrupa Birliği’nde EMA, Amerika’da FDA gibi otoritelere sunmanız gerekiyor. Dosyanız incelenip uygun bulunursa, aşı ihracatı imkanınız güçleniyor” dedi.

BU TESİS TÜRKİYEDE TEK

Kovid-19 aşı üretimi için yüksek biyogüvenlik seviyeli üretim tesislerinin olması gerektiğini vurgulayan Dr. Koçak, firmalarının bu şekilde akredite iki adet BSL-3 laboratuvarı olduğunu ve ayrıca Sağlık Bakanlığı’ndan “iyi üretim uygulamalarıö olarak bilinen GMP Belgeli tek firma olduklarına işaret etti ve bunun da önemini şöyle açıkladı:

 “Türkiye’de beşeri ilaç ve aşı üretiminde BSL-3 laboratuvarı ve GMP uygunluğu belgesi olan tek firmayız. Bizim aşı çalışmalarımız yeni değil. 6 yıldır aşılarla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Kuduz aşısı, BCG dediğimiz verem aşısı ve suçiçeği aşıları bunlardan bir kısmı. Bunların da Ar-Ge’leri tamamlandı ve faz çalışmalarına gelindi. Tesislerimizde başlangıçta bir tane BSL-3 laboratuvarımız vardı. Bu Kovid-19 aşısının üretim çalışmaları için birkaç ay içinde ikinci bir BSL-3 laboratuvarı daha kurduk ve onun da hem akreditasyonlarını hem de GMP onayını aldık. Bu tesislerde hem aşının formülasyonu geliştirildi hem Faz 1 için kullanılacak ilk dozların dolumu gerçekleştirildi, hem de ileride yüksek kapasiteli üretimi de yapılabilecek. Aşı üretim tesislerimiz, değişik teknolojilerle geliştirilen diğer Kovid-19 aşılarının üretimi için de uygun. Mesela bizim inaktif aşımız var, bunu üretebileceğiz ama bunun dışında bir üniversitemizin inaktif aşısı ve adenovirüs bazlı aşısını da bu tesislerde üretiyor olacağız. Dünyada geliştirilen mRNA ve DNA aşılarını da burada üretebilecek yeteneğe sahibiz. Yani bu üretim tesislerimizde, birçok farklı tipte, birçok farklı teknolojideki Kovid aşılarını üretme imkanımız var.”

YERLİ AŞININ FORMÜLDEN ÜRETİME YOLCULUĞU

Aşı çalışmasında kullanılan virüs, Sağlık Bakanlığı’ndan temin edilerek aşı geliştirme çalışmalarına başlandı. Özel dolaplarda eksi 86 derecede saklanan virüs bankaları, daha sonra yüksek güvenlikli kabinlerde çözülerek özel hücre hatlarıyla çalışıldı ve aşının ilk formülasyonu oluşturuldu. Bu formül, farklı proseslerle önce birkaç litre hacme ulaştırıldı; pre-klinik çalışmalarda hayvan deneylerinde kullanıldı. Ana laboratuvardaki reaktörde ise üretim hacmi artırılarak Faz 1 gönüllü denemelerinde kullanılacak dozda üretim sağlandı. Denemelerde kullanılacak 1000 dozluk enjeksiyonların dolumu da bu tesislerde gerçekleştirildi. Bu reaktörler sayesinde başlangıçtaki birkaç litrelik hacimler, ihtiyaca göre gerekirse ayda 20 milyon dozluk üretim kapasitesine kadar çıkılabiliyor. 

Yerli aşının üretildiği fabrikada son durum

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!