96’da Hüseyin Baybaşin şimdi Sedat Peker

featured

Kürşad Reisoğlu yazdı…

En baştan şunu söyleyelim: Sedat Peker veya diğerleri. Atatürkçüler, Milliyetçiler, Cumhuriyetçiler için her zaman organize suç örgütü lideriydi, her zaman öyle olacak. Muhafazakarların söylediği ifadeyle, abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun.

Yine baştan belirtelim, bu yazıda yazdığımız her şey iddialar üzerine beyin fırtınası yapmaktır. Çünkü mahkeme kararı olmadan kimseyi suçlamak gibi bir adetimiz yoktur. Bu yöntem ağırlıklı olarak FETÖ militanlarının yöntemidir ve bu yöntem bizlere terstir. Bilgilerimizi, duyumlarımızı paylaşırız, ama kimseye de yargısız infaz yapmayız.

Gelelim mevzuya…

Netflix dizilerini geçti… Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddialarıyla yatıp o iddialarla kalkıyoruz. Videoların yayınlandığı Pazar ve Perşembe günlerini bekler olduk. Bu akşam da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıklamalar yapacak. Habertürk’teki programı merakla bekler olduk. İsmail Saymaz hadi neyse de soru soracak gazeteciler arasında Merdan Yanardağ olması ilginç. Yanardağ ısrarla Uğur Mumcu suikastının perde arkasındaki gücün İran olduğunu savunanlardan… Bakalım Bakan Soylu ne söyleyecek?

Ben biraz tarihe gitmek istiyorum. Hani “Susurluk’u geçti” diyorlar ya, o döneme… O dönemde de önemli gelişmeler yaşanıyor, Meclis’te araştırma komisyonları kuruluyor, dönemin Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın hazırladığı rapor vs. gündemi belirliyordu. O dönem bir isim daha öne çıkmıştı. Dönemin meşhur uyuşturucu kaçakçısı ve organize suç örgütü lideri Hüseyin Baybaşin.

Baybaşin, halen Hollanda’da ömür boyu hapis cezasını çekmektedir. Ancak ne hikmetse gazetecilerle konuşmakta, e-postalar yollayabilmektedir. Bu işin başka boyutu. İşte bu Baybaşin, 1996 yılında adım adım Susurluk’a giden süreçte yine gündeme gelmişti. Arşivleri karıştırınca çok ama çok ilginç bir söyleşisiyle karşılaştım. Söyleşiyi yapan, dönemin Aydınlık Dergisi muhabiri Mehmet Salih Çeviker. Çeviker, 13 Mayıs 1996 tarihinde Başbaşin ile kaldığı cezaevinde görüşmüş. Bu görüşme de, 18 Mayıs 1996 tarihli Aydınlık dergisinin 465’inci sayısında yayımlanmış. Bu görüşmede Baybaşin çok ama çok acayip iddialar ortaya atmış.

Uzatmadan yazalım.

Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, Dubai’den yaptığı yayınlarda hangi iddialarda bulunuyor, bütününe girmeyeceğim. Ancak bir iddiasıyla Baybaşin’in o dönem ortaya attığı iddia çok benziyor. Zaten dikkatimi çeken de bu oldu. Röportajda başlığa çıkartılan iddia şu: “Mehmet Ağar Eroini Gemilerle kaçırıyor.”

Baybaşin, bu iddiasını söyleşine şu sözlerle ileri sürüyor…

Aydınlık: Adalet Bakanı Mehmet Ağar ile ilgili iddialarınız vardı?

Baybaşin: Evet. Ben size 1989 yılında şahit olduğum bir olayı aktarayım: İstanbul Emniyeti’nden halen üst düzeyde görevli bir yetkili (Baybaşin bu şahsın ismini açıklıyor, ancak yazılmasını istemiyor), Yunus Ağar, Mehmet Ağar’ın dayısı Yalçın Akçadağ petrol ticareti yapıyorlar. Petrol ticareti laf, bu petrol gemileri çok büyük çapta uyuşturucu işi yapıyor ve bunu bütün dünya biliyor. Marina açıklarına demir atan bu gemileri kimse arayamazdı, çünkü kime ait olduklarını biliyorlardı.

Aydınlık: Kime aitti?

Baybaşin: Mehmet Ağar, Yunus Ağar ve dayısı Yalçın Akçadağ’a. Marina yat limanından bu gemilere sevkiyat yapılıyordu. Bu gemilerle tonlarca esrar ve uyuşturucuyu getiriyorlardı. Örneğin Libya’dan mazot getirdikleri zaman, uğrayıp yol üstünden uyuşturucuyu da alıyorlardı.

Aydınlık: Nereden alıyorlardı uyuşturucuyu?

Baybaşin: Nereden yükleyebiliyorlarsa oradan alıyorlardı. Ancak genellikle Lübnan çıkışında gerçekleşiyordu bu yükleme işlemi. Gemiye çuvallarla doldurulurdu. Çuvalların üzerinde Arapça yazılar yazardı, ancak biz bunun esrar mı eroin mi olduğunu bilirdik.
(…) Ben, 1984 yılına kadar içinde olduğum bu işlere bizzat şahit oldum. 84’ten sonra kendimi bu işlerden çektim. Yalnız, daha sonra yapılanları da Marina Yat Kulübü’ne üye olduğum ve o çevrelerle ilişkilerim olduğu için çok yakınen biliyorum.”

Bu iddialar, hem aktardığımız Aydınlık dergisinde hem de Doğu Perinçek’in 3 Ekim 1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na, 18 Ekim 1996 tarihinde de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e sunduğu dosyada yer aldı.

Kimsenin iddiasına imza atmıyoruz. Ancak hukukun bu iddiaların üzerine gitmesi gerektiğini de düşünüyoruz.

İddia edilen uyuşturucu trafiğinde ileri sürülen yöntemin benzerliği dışında dikkatimizi çeken birkaç benzerliği de aktaralım ve şimdilik noktayı koyalım.

– Hüseyin Başbaşin de Sedat Peker de kirli ilişkiler ağının içinde yer alan iki tane isim. Mutlaka bilgileri var.

– İkisi de emperyalist merkezlerin kontrolünde yerlerde konuşuyor. Hollanda NATO açısından kritik bir ülke. NATO, Baybaşin’in itiraflarında da yer aldığı üzere uyuşturucu sevkiyatında da aktif. Orada bir cezaevinde istediği gibi konuşmak, soru işaretleri oluşturuyor. Sedat Peker de, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde mukim. BAE’nin iplerini kimin tuttuğu malum.

Ülkemiz, milletimiz, devletimiz zarar görmeden bu süreci atlatmak elzem. Yoksa hepimiz zarar göreceğiz. Bu nedenle bağımsız yargının ve siyaset mekanizmasının bu süreci milletimizi de ikna edecek bilgilerle çözmesi gerekiyor.

96’da Hüseyin Baybaşin şimdi Sedat Peker

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

8 Yorum

  1. Boyle ulke mi olur, boyle millet mi olur, boyle devlet mi olur? Bir tane savci yok (sormuyorum artik var mi diye), sorusturma acip bu isleri gun yuzune cikartacak. Iddialari arastirin diyoruz adam cikmis FG plakali arac gosteriyor, bu ne? boyle aciklama mi olur. Az biraz hukuk okuyan bilir, davalarda karsi taraf hakkinda davaya konu olanlar ile alakasiz beyanda bulunup bunun uzerinden savunma yapilamaz. Agir bir ornek vereyim, taraflardan biri uzerinde cinayet sucu olsa dahi, siz gidip bu adam katil cinayet sahitligi yapamaz diyemezsiniz. Tek kosul yalanci sahitlik yaptiginin mahkeme karari ile tescilli olmasi durumudur.

  2. benim bir beklentim yok. Cumhuriyetimiz’in ömrü doluyor…

  3. 24 Mayıs 2021, 15:29

    Türkiye’de adli sistem bu işin üzerine kesinlikle gidemez. Bu işlerin hesabını da kimse soramaz. Sormaya kalkanların hayatı karartılır ve etkisiz hale getirilir. Yargı üzerine gitsin, meclis araştırma komisyonu kursun gibi laflar boştur. Anlamsızdır.

  4. yorumdan baska her seye benziyor….

  5. Tabi Türkiye değil bizzat Türk düşmanı Birleşik Arap Emirlikleri denen melanet yapıyı da haklı yerine oturtalım gözlerimiz aydınlansın dimi?Bu yapma devletimsi şey esasen sadece ve safiyane siyonist evanjelist sermayenin sahibi olduğu ancak arkada kalarak üç beş tane maymunumsuyu emir-kemir takdimi ile takdim ettiği oluşumdur.Doğu-Batı hattındaki ihtiyat santralidir.Dünyanın teknolojisini gömdükleri,arap halkına hemen hiç bir refah-sosyal-siyasi vs. hakkın asla sunulmadığı yapma dünyadır.Siyonistin elinin değdiği her yerin insanlıktan doğadan doğaldan koptuğu gibi insan yapması kekremlikte bir çöl parçasıdır.Doldur içine yetmiş iki hırsızı haini işbirlikçiyi hedonisti fitne fesat fücur erbabını.Yalelli konuşsun.

  6. 24 Mayıs 2021, 10:26

    Sayın yazar, milletimiz de devletimiz de göreceği zararı görmüş, daha ne görsün! Yapılacak basit, tüm suçlulardan hesap sorulmalı, kanıtlar ve kanunlar ışığında bu yapılmazsa kimse bir Türkiye Cumhuriyeti Devletinden bahsetmemeli. Bu yapılmazsa muz cumhuriyeti olarak dipte sürüklenmeye devam ederiz.

  7. Adamların yediği boktan biz neden zarar görüyoruz efendim, hepsini içeri atın, çok konuşanı ve devlete zarar vereni elimine edin. Ülkeler prenses öldürüyor bir ekip yok mu bu işleri yapacak. Artık bundevrin de kapanma zamanı geldi. Ülke pazar olmuş daha ötesi yok. Alın pekeri sokun kodese, yıllarca yaşasın ,bilgileri alın gerekeni yapın.

  8. bagim siz yaygi ?

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!