1. Haberler
  2. Gündem
  3. AKP’nin YSK temsilcisinden ‘Kurultay davası’ yorumu: Bütün sistem allak bullak olur

AKP’nin YSK temsilcisinden ‘Kurultay davası’ yorumu: Bütün sistem allak bullak olur

AKP’nin YSK Kontenjan Temsilcisi Recep Özel, CHP'nin kurultay davasına ilişkin açıklamasında "YSK’nın verdiği kararı asliye ceza mahkemesi ya da ağır ceza mahkemesi bozamaz. Bozmamalı. Böyle bir şey olamaz. Bütün sistem allak bullak olur eğer mahkeme bu kararı bozarsa. Çok çok yanlış olur" dedi. 

featured

CHP’de 4–5 Kasım 2023’te gerçekleştirilen 38. Olağan Kurultayı’na ilişkin davaya sayılı günler kala AKP’nin YSK Kontenjan Temsilcisi Recep Özel’den dikkat çeken bir açıklama geldi.

Nefes’ten Mahir Bağış’a konuşan AKP’li Recep Özel, kurultayın seçim kısmını, mazbatayı düzenleyenin ve onaylayanın YSK olduğunu belirterek şunları söyledi:

“YSK’nın verdiği kararı asliye ceza mahkemesi ya da ağır ceza mahkemesi bozamaz. Bozmamalı. Böyle bir şey olamaz. Bütün sistem allak bullak olur eğer mahkeme bu kararı bozarsa. Şu anda asliye hukuk mahkemesi ‘İbra oldu mu, başkanlık divanı oluştu mu?’, bu konularda karar verebilir. Bir usulsüzlük görürse, bunun seçim kısmıyla ilgili herhangi bir karar vermesi çok çok yanlış olur.”

Kurultayın ardından YSK’ya yapılan itirazların sonuçları açısından olumsuz bir değerlendirme olup olmadığı sorusuna karşılık Özel, “Yok, kendi sürecinde itirazlar gelmişti, onlar reddedildi bitti. Yeni bir olay çıkar da YSK yeniden değerlendirir mi bilemem ama öyle bir şey şu ana kadar hiç olmadı” hatırlatmasında bulundu.

‘MUTLAK BUTLAN GÖRÜLMÜŞ ŞEY DEĞİL’

“Mutlak butlan” kavramını da değerlendiren AKP’li Özel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hukukçu olarak elbette duyduk, biliyoruz ama siyasi partilerin davalarında, kongrelerinde ‘yok hükmünde kabul edilmesi’ gibi bir karar görülmüş bir şey değil. O kongrenin seçimle ilgili kısımlarında karar verme süreçlerini, itiraz süreçlerini, mazbatanın verilmesi gibi konuları belirleyen seçim kurullarıdır. En son da YSK’dır. Bunların kararlarını ortadan kaldıracak herhangi bir karar olamaz. Sistemin özüne de terstir. Seçim hukuku, seçim mecrası içerisinde Anayasanın 79. maddesine göre YSK yetkili kılınır, herhangi bir mahkemenin yetkisi olamaz.”

İlişkili Haber
thumbnail

Özgür Özel: Partiyi seçilmeyen kimseye teslim etmeyeceğiz

Haberi görüntüle
İlişkili Haber
thumbnail

Kurultay davası öncesi çarpıcı iddia… ‘Kılıçdaroğlu’nu ihraç etmek için düğmeye basılacak’

Haberi görüntüle

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3 Yorum

  1. Recep Özel, “YSK kararlarını hiçbir mahkeme bozamaz” diyor. Bu, Anayasa’nın 79. maddesine atıfla temellendiriliyor:

    Anayasa m.79/2:
    “YSK’nın kararları kesindir.”

    Doğrudur, YSK’nın verdiği seçim sonuçlarıyla ilgili kararlar kesindir ve yargı denetimine kapalıdır.

    Ancak dikkat:
    Anayasadaki bu bağlayıcılık, yalnızca “seçimlerin genel yönetimi ve denetimi” kapsamındaki işlemler için geçerlidir. Siyasi partilerin iç seçimleri (kurultaylar), YSK’nın anayasal görev alanı dışındadır.

    YSK, yalnızca anayasa ve seçim kanunları çerçevesinde yapılan genel ve yerel seçimlerde görevli ve yetkilidir.

    Siyasi partilerin kurultayları, Siyasi Partiler Kanunu ve Türk Medeni Kanunu kapsamında değerlendirilir.

    Bu tür iç işleyişlere ilişkin uyuşmazlıklarda genel mahkemeler (özellikle asliye hukuk mahkemeleri) yetkilidir. Yargıtay içtihatlarında da kurultay iptalleri, ibra edilmeme, usulsüz tüzük değişiklikleri gibi konular genel mahkemelerin yetki alanı olarak tanımlanmıştır. Recep Özel, “mutlak butlan kararı görülmüş şey değil” diyor.

    Bu iddia hem hukuken eksik hem de yanıltıcıdır. Çünkü:

    Mutlak butlan, Medeni Hukuk’ta sıkça uygulanır. Bir dernek ya da siyasi partinin usulsüz kurultayı başından itibaren yok hükmünde sayılabilir.

    Yargıtay içtihatları, delegelerin usulsüz belirlenmesi, divanın usulüne uygun oluşmaması, çoğunluğun sağlanmaması, usulsüz seçim yapılması gibi durumları mutlak butlan sebebi saymaktadır.

    Ayrıca, YSK’nın müdahil olduğu seçim dışı işlemler, yargı denetimi kapsamına girer.

    Recep Özel’in yaklaşımı yargı denetimini dışlayan bir mantık taşıyor ki bu da Anayasa’nın temel ilkeleriyle çelişir:

    Anayasa m.125:

    “İdarenin her türlü eylem ve işlemi yargı denetimine tabidir.”

    YSK’nın tamamen yargı dışı tutulması, anayasal denetimi by-pass eden bir üstünlük alanı yaratır, ki bu da:

    Kuvvetler ayrılığına,

    Hukuk devleti ilkesine,

    Yargı bağımsızlığına aykırıdır. Recep Özel’in söylediği şey hukuki bir tartışma gibi sunuluyor ama aslında siyasî bir hamle. CHP, 2023 Kasım’ında kurultay yaptı.

    Kemal Kılıçdaroğlu gitti, Özgür Özel geldi.

    Bu kurultayla ilgili bazı kişiler diyor ki:
    “Kurultay usulsüz yapıldı, hukuk dışı. Delegeler doğru seçilmedi, oylama kurallara uymadı.”

    Bu yüzden mahkemeye başvurdular:
    “Bu kurultay iptal edilsin!” diyorlar. AKP’nin YSK Temsilcisi olan Recep Özel çıktı dedi ki:

    “CHP kurultayını YSK onayladı.
    YSK kararlarını hiçbir mahkeme bozamaz.
    Eğer bozarsa bütün sistem çöker.
    Mahkemeler bu işlere karışamaz.” Recep Özel aslında şunu söylüyor:

    “Kurultay ne olursa olsun yapılmıştır, bitmiştir, artık geri dönüş yok.
    Mahkeme iptal etmeye kalkarsa, bu büyük kriz olur.”

    Ama bu cümlelerin içinde bir hukuki doğruluk yok.
    Bu, bir tür siyasi gözdağı ve yönlendirme. YSK sadece genel seçimler (belediye, milletvekili, cumhurbaşkanlığı vs.) ile ilgilenir.

    Parti kurultayları, yani CHP’nin yaptığı gibi kendi içinde lider seçimi,
    → siyasi partiler hukukuna girer.
    → Bu tür şeylere asliye hukuk mahkemeleri bakar.

    Yani Recep Özel ne derse desin:
    Evet, mahkeme bu kurultayı iptal edebilir. Eğer mahkeme kurultayı iptal ederse, CHP’de büyük kriz çıkar.

    Özgür Özel’in genel başkanlığı tartışmalı hâle gelir.

    CHP bölünürse, AKP için büyük avantaj olur. Yani Recep Özel:
    ✅ Bir yandan yargıya mesaj veriyor:

    “Bu işe karışırsanız sistem bozulur. Elinizi sürmeyin!”

    ✅ Diğer yandan kamuoyuna anlatı inşa ediyor:

    “Bakın, zaten onaylanmış bir şey. Geri dönüşü yok.”

    Bu bir tür ön alma stratejisi.
    Kurultayın iptalini şimdiden gayrimeşru göstermeye çalışıyor.

    Yargıya mesaj: “Bu kararı verirsen sistem bozulur, sen de bedelini ödersin.”

    CHP’ye mesaj: “Eğer bu işe fazla girerseniz, partiniz paramparça olur.”

    AKP’ye kazanç: CHP iptal davasını kazansa bile bölünür, kaybetse bile meşruiyet tartışması devam eder. Recep Özel, hukuken zayıf ama siyaseten güçlü bir pozisyon kuruyor:
    YSK’yı tartışılmaz ilan ederek hem muhalefeti baskılamaya hem de yargıya yön çizmeye çalışıyor.
    Bu açıklama hukuk devletiyle değil, iktidar stratejisiyle ilgilidir. Hatırlayalım: 2019 İstanbul Seçimi: Ne Oldu?
    31 Mart 2019’da:
    İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini CHP adayı Ekrem İmamoğlu kazandı.

    AKP, özellikle sandık kurulu üyelerinin usulsüz şekilde seçildiğini iddia ederek itiraz etti.

    YSK önce tüm itirazları reddetti ama sonra… geri adım attı.
    6 Mayıs 2019:
    YSK, aldığı 7’ye karşı 4 oyla İstanbul seçimlerini iptal etti.
    Gerekçe:

    “Bazı sandık kurullarının kamu görevlisi olmayan kişilerden oluşturulması, seçim sonucunu etkileyebilecek niteliktedir.”
    YSK, aslında şunu diyordu:

    “Seçimde hile yapıldı demiyoruz ama sandık kurulu yasalara uygun oluşturulmadı. Bu yüzden seçim iptal.”

    Yani:

    Halk oyunu verdi.

    Seçim sonucu açıklandı.

    Ama kurul usulü bahane edilerek seçim sıfırlandı.

    ecep Özel O Zaman Ne Yapıyordu?
    Recep Özel, 2019’da da AKP’nin YSK temsilcisiydi.
    İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi için YSK’ya teknik ve siyasi baskı yapan isimlerin başında geliyordu.

    O dönemde:

    “Sandık kurulları yasaya aykırı oluşturuldu.”

    “Bu seçim şaibeli oldu.”

    “Seçim iptal edilmeli.”
    gibi açıklamalar yapıyordu.

    Yani Recep Özel, 2019’da “YSK kararı bozabilir” diyordu.
    Ama şimdi 2024’te “YSK kararı kutsaldır, bozulamaz” diyor.

    🎭 Aynı kişi, farklı durumlarda farklı hukuk okuması yapıyor.
    Çünkü derdi hukuk değil, siyasi çıkar.
    Türkiye’de ve dünyada bu karar “seçim darbesi” olarak yorumlandı.

    Hükümetin YSK’ya baskı yaptığı ve seçim sonuçlarını kabullenmediği söylendi.

    Bu karar, demokratik güveni büyük ölçüde sarstı.

    23 Haziran 2019’da seçim tekrarlandı → İmamoğlu bu kez çok daha büyük farkla kazandı. (800.000 oy farkı)
    Recep Özel gibi isimler, YSK’yı gerektiğinde bir silah gibi, gerektiğinde bir kalkan gibi kullanıyorlar:

    Durum Söylem
    AKP seçimi kaybedince (2019) “YSK iptal etmeli, müdahale edebilir”
    CHP içinde kriz çıkarsa (2024) “YSK’nın kararı kutsaldır, mahkeme dokunamaz”

    ❗️ Yani hukuk ilkeleri sabit değil, siyasi pozisyona göre esnetiliyor.
    Türkiye’de seçimler, Anayasa’nın 67-79. maddeleri ve 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun çerçevesinde yapılır.

    Seçimleri yönetmekle görevli kurum: Yüksek Seçim Kurulu (YSK)

    YSK’nın kararları: Kesin, yani normal yargı yollarına kapalı

    Seçimlerin dürüstlüğü, tarafsızlığı, adilliği bu kuruma emanet

    📌 Ancak burada kritik bir sorun var:

    YSK, hukukî bir yapı gibi görünse de, siyasi baskılara açık, üyeleri siyasi tercihlerle atanıyor ve bağımsızlığı son derece tartışmalı.
    Türkiye Anayasası madde 138 şöyle der:

    “Hâkimler görevlerinde bağımsızdır. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.”

    Ama gerçek hayatta:

    Hakim ve savcılar kurulu (HSK) iktidar eliyle şekillendiriliyor.

    İktidara aykırı karar veren hâkimlerin görev yeri değiştiriliyor, soruşturma açılıyor, hatta meslekten atılıyor (örnek: Gezi Davası, Selahattin Demirtaş kararları, Osman Kavala dosyaları, buna en son Ümit Özdağ’ın ‘gözaltına alınması’ gibi olayları da ekleyebiliriz).

    Anayasa Mahkemesi ve Danıştay üyelerinin önemli kısmı, Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.

    Karar veren yargıç, verdiği kararın siyasi sonuçlarından korkar hale geliyor.

    Yani yargıç hukuka göre değil, siyasete göre karar veriyor.

    Eskiden “sandığa giren oy sayılmaz” korkusu vardı. Bugün sorun daha derin:

    1. İl ve ilçe seçim kurulları:
    Eskiden sadece hâkimler atanırdı.

    2019 sonrası değişiklikle kıdemli olmayan yargıçlar, hatta yargı dışı memurlar da atanabiliyor.

    2. Sandık kurulu başkanları:
    2019 İstanbul seçim iptalinde “kamu görevlisi olmayan kişiler başkanlık etti” denilerek seçim iptal edildi. Bu kural daha önce hiç uygulanmamıştı. Siyasi amaçla devreye sokuldu.

    3. Adrese dayalı seçmen kütüğü manipülasyonu:
    Seçmen kaydırmaları, toplu seçmen taşıma, kayıp seçmen vakaları sıkça yaşanıyor.

    Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da “askeri birlik seçmeni”, “toplu taşınan memur seçmeni” gibi örnekler mevcut.

    4. Propaganda eşitsizliği:
    Devletin resmî yayın organları (TRT, Anadolu Ajansı) sadece iktidara çalışıyor.

    Muhalefet medyada yok sayılıyor veya kriminalize ediliyor.

    İstanbul seçimleri bir turnusol kâğıdı gibiydi:

    YSK, ilk kararıyla seçimin temiz olduğunu söyledi.

    Ama iktidar kaybedince geri adım attı ve aynı kurullarla yapılan seçimi iptal etti.

    Bu karar hukukî değil, tamamen siyasîydi.

    Seçimin tekrarı için anayasal bir gerekçe yoktu, sadece “itiraz ettik” denildi. Hatırlayalım, benzeri Başkan seçimlerinde oldu, Ümit Özdağ gitti, kapıda şiddetle itiraz etti (Ümit Özdağ’ı savunduğum veya desteklediğim için değil ama böyle yaptı).

    Bu olay, Türkiye’de artık seçimlerin “sandığa girip çıkma” meselesi değil, siyasi aktörlerin müdahalesine açık bir süreç olduğunu gösterdi.

    Türkiye’de hukuk, iktidar için bir kural değil, bir araç hâline gelmiş durumda.
    Seçim süreci bir güven meselesi olmaktan çıkıp, bir mühendislik oyununa dönüştü.
    Yargı, bağımsız ve tarafsız olmaktan uzak.
    YSK ise … neyse, daha çok girmeyelim, sizler anladınız!

    Reform Önerileri:
    YSK üyeleri, sadece Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) değil, birden fazla kurumun (barolar, yüksek mahkemeler, üniversiteler) ortak önerisiyle atanmalı.

    Görev süreleri sabit olmalı ve iktidar değişimlerinden bağımsız hale getirilmeli.

    YSK kararları Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenebilir hale getirilmeli (örneğin Almanya’da olduğu gibi).

    YSK’nın gerekçesiz karar verme pratiği yasaklanmalı: Her karar açık ve gerekçeli olmalı.

    Sandık kurulu üyeleri tamamen kura ile belirlenmeli ve siyasi partiler eşit temsil edilmeli.

    İl/ilçe seçim kurulu başkanları için kıdem, tarafsızlık ve liyakat kriterleri net olarak tanımlanmalı.

    Seçim görevlileri ve kurulları, bağımsız bir etik denetim birimi tarafından izlenmeli.

    Tüm adaylara ve partilere eşit TRT ve kamu medya süresi tanınmalı.

    Kamu kaynakları kullanılarak propaganda yapılması kesin biçimde yasaklanmalı.

    Seçim dönemlerinde medya kuruluşları için bağımsız yayın denetimi mekanizması kurulmalı.

    Siyasi reklamların finansmanı ve sponsorluklar şeffaf biçimde ilan edilmek zorunda olmalı.

    Seçmen kütükleri, bağımsız bir kurul tarafından doğrulanan ve partilerin açıkça denetleyebileceği bir sistemle düzenlenmeli.

    Taşımalı asker/polis oyları, görev yaptıkları ilde değil, ikamet ettikleri ilde kullanılmalı.

    Adres değişikliği yoluyla seçmen kaydırma yasa dışı sayılmalı ve cezalandırılmalı.

    Baraj %3’e indirilmeli, hatta kaldırılmalı.

    D’Hondt sistemi yerine karma temsile dayalı (örneğin Almanya’daki gibi) daha adil sistemler düşünülmeli.

    İttifakların oy hesaplamasında millet iradesi bozulmayacak şekilde yeniden düzenleme yapılmalı.

    SK kararlarına karşı sınırlı da olsa yargı yolu açılmalı (örneğin seçim iptali gibi olağanüstü durumlar için).

    Seçimle ilgili tüm işlemler için yargı denetimi Anayasal güvence altına alınmalı.

    Seçim suistimallerine dair şikâyetler için bağımsız bir Seçim Etik Ofisi kurulmalı.

    Bugünkü sistemde sandık güvenliği kısmen vardır ama süreç güvenliği, medya eşitliği, yargı denetimi ve kurumsal tarafsızlık neredeyse yoktur. Reform, siyasi partilere ya da anayasa değişikliği tekliflerine dönüştürülmelidir. CVP’ye biraz iş düşebiliyor mu acaba? Saygılar ve sevgiler diliyorum…

  2. Yani kurultaylar da” her film dönebilir.Delege satın alınabilr, usulsüzlük yapılabilir “demek istiyor

  3. Türkiye’de -son 23 yılda- hukuku alt üst edeceksiniz, ondan sonra kalkmış iyi polisi oynayacaksınız!

    Hadi canım sen de!

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya abone olun!

KAI ile Haber Hakkında Sohbet