Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), Okulöncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde kapsamlı olacağına işaret ederek beklenti yarattığı değişiklikten skandallar çıktı. Değişiklikte “mescit” düzenlemesi yapıldı.
Cumhuriyet’ten Sefa Uyar’ın haberine göre, “Yatılı bölge ortaokullarının pansiyon kısımlarında ibadethane açılır. Okulöncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında talep edilmesi halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun mekân ayrılabilir” maddesi “Okulöncesi eğitim ve ilköğretim kurumları ile yatılı bölge ortaokullarının pansiyon kısımlarında ibadet ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla doğal aydınlatmalı uygun mekânda mescit açılır” şeklinde değiştirildi. Anaokulu ve ilköğretim kurumlarında mescit açılması zorunlu hale getirildi.
Mevsimlik tarım işçileri ile göçer ve yarı göçer ailelerin çocuklarının okula devam edememesi nedeniyle eğitim sendikaları tepki gösteriyordu. Bu konuya da yer verilen değişiklikte, okula devam edemeyen çocuklar için sorumluluk da bakanlığın üzerinden atıldı ve bu çocukların okula gitmesinin “veli yükümlülüğünde olduğu” belirtildi.
Okulöncesi eğitimde sıkça karşılaşılan ve kayıt parası olarak nitelendirilen durum, yönetmeliğe eklenerek resmi kılıfa sokuldu. Çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla “katkı payı” alınacak.
Öğrencilerden beklenen davranışlarda da değişiklik yapıldı. Bu davranışların arasına “ülkenin birliğini bozan bölücü, yıkıcı, siyasi amaçlı etkinliklere katılmamaları, siyasi amaçlı sembol kullanmamaları, amblem, afiş, rozet ve benzerlerini taşımamaları, dağıtmamaları, siyasi amaçlı davranışlarla huzur bozmamaları” eklendi. Sınıfta cep telefonu bulundurmanın disiplin cezasındaki karşılığı ise uyarıdan kınamaya yükseltildi.
Öte yandan, ‘mescit zorunluluğu’ kararı Resmi Gazete’nin dünkü nüshasında yayımlandı.
Bir ülkenin kalkınmasına verilebilecek en büyük zarar.
İşte bu kadar! Cumhuriyetçi geçinenler, Cumhuriyet’in, laisizmin, mezarının kazıldığını gördüler mi ki?
Devletleri idare edenlerin, görevi çocukların iyi beslenmesini,
iyi eğitim almasını sağlarken. onları tecavüzden, her türlü şiddetten gerekirse ana babasından da koruyarak, her türlü olumlu imkanları sunarak hayata hazırlamaktır.
Bedeni ve akli gelişmeleri tamamlanmamış, minicik çocuklardan orta öğretim öğrencilerine hatta yetişkinlere de ilgili dinlerin ritüellerini yapmaya, kutsal kitapları okutmaya zorlamak ki Kuran Arapça okutulmak istendiği için de sözde öğretenlerin çoğunluğu dahil anlamını bilmiyor. Aslında Müslümanlığı bilmiyorlar. Bence diğer dinlere mensup kişiler de kendi dinlerini bilmiyorlar. Çünkü bütün dinlerde yalan söylememek, hak yememek, dürüstlük, kısaca iyi insan olmak öğütleniyor.
Bilseler; bunca yalan, sahtekarlık, hırsızlık, vs…kötülükleri yapmazlar,
yapanın yanında durmazlar.
Ayrıca herkesin inancı, görüşü farklıdır. Kendi öz iradesiyle karar
vermek en doğal haklarıdır. Dini ön plana alarak yapılan her türlü düzenleme, halklara yüzyıllardır şiddet, ölüm getiriyor!
Vatanını gerçekten seven devletleri idare edenler, halkının refah içinde güvenli, huzurlu kardeşçe yaşaması için “Herkes hukuk karşısında eşittir.” ilkesi ile çalışmalıdır… diye düşünüyorum.