‘Anlaşmayı imzalamak ihanetle eşdeğer’ diyen bakan kim? İki bakanlık birbirine girdi

featured

Veryansın Tv’nin edindiği kulis bilgilere göre, Paris İklim Anlaşması TBMM Genel Kurulu’na gelmeden önce, iki bakan arasında çok ciddi ihtilaf çıktığı iddia edildi.

VERYANSIN TV / ÖZEL KULİS HABER

7 Ekim 2021 akşam saatlerinde Türkiye’de tüm haber kaynakları benzer başlıklarla duyurdular:

“Paris İklim Anlaşması TBMM’de Oy Birliği ile Kabul Edildi”

“Anlaşmaya Tüm Partiler Destek Verdi”

“Anlaşma, Mutabakatla Meclis’ten Geçti”

“Doğa İçin Hayati Öneme Sahip Anlaşmaya 175 Ülke İmza Attı”

Bazılarına göre ‘son derece olumlu bir içeriğe sahip olan’ anlaşmanın Türkiye tarafından da kabul edilmesi kamuoyunda olumlu karşılandı.

Gelgelelim, anlaşmanın kabul edilme süreci Ankara’da uzun tartışmalara yol açtığını hiç kimse bilmiyordu…

***

Öyleyse en başından başlayalım.

Anlaşma, en basit anlatımla; küresel iklim değişikliğine karşı devletlerin zehirli gaz salınımını sınırlandırması ve bitirmesi hedefi üzerine oturuyor.

Anlaşma içeriğindeki maddelere ilişkin ayrıntılı bilgileri daha önce hazırladığımız haber ve programlarımızda vermiştik.

Anlaşma, en basit anlatımla; küresel iklim değişikliğine karşı devletlerin zehirli gaz salınımını sınırlandırması ve bitirmesi hedefi üzerine oturuyor.

Buna göre; 2050 yılına kadar anlaşmaya imza atan ülkelerin; kendi ülkelerindeki zehirli gaz salınımını aşama aşama bitirmeleri ve doğaya zarar vermeyecek yöntemleri kullanmaları isteniyor.

Bu anlaşmanın temeli ilk olarak 1992’de atıldı. O dönemde Turgut Özal Cumhurbaşkanı, DYP-SHP koalisyonunda Süleyman Demirel Başbakan, Erdal İnönü ise Başbakan Yardımcısı.

Anlaşmayı hazırlayan devletler; bu anlaşma içinde yer alacak ülkeleri o dönemde üç gruba ayırdı:

Bu gruplar şu şekilde:

1-) AB Konseyi üyeleri. (EK1)

2-) ABD, Sovyetler gibi üst düzey ekonomiye sahip ülkeler. (EK2)

3-) Gelişmekte olan ülkeler. (EK DIŞI)

Yapılan planlamaya göre; üçüncü kategoride yer alan ülkeler; anlaşma yükümlülüklerini yerine getirebilecek finansmanı ve kaynakları sağlayabilmeleri için 100 milyar dolarlık bir bütçeden faydalanacak.

Bu ülkeler, bu bütçeden pay alarak ekonomik olarak rekabet edemeyecekleri büyük ülkelerin yapması gereken dönüşümleri kendi ülkelerinde yapabilecekler.

Bir nevi koşullar eşitlenmiş olacak.

***

Buraya kadar bir sorun yok…

ŞİMDİ GELELİM BİZİ İLGİLENDİREN KISMA;

Dönemin Cumhurbaşkanı Özal ile Demirel-İnönü hükümeti çok büyük bir hata yaparak Türkiye’nin üçüncü kategoride değil gelişmiş ülkeler klasmanında birinci ve ikinci kategoride yer almasını sağlıyorlar.

Bu büyük hatayı bilinçli yaptıkları da kuvvetle muhtemel. Çok büyük olasılıkla “nasıl olsa bu anlaşmanın yürürlüğe girmesi ve uygulanması çok uzun yıllar alacak, bizim siyasi dönemimizin sonrasında hayata geçecek, biz şimdi Türkiye’yi gelişmiş ülkeler ile aynı klasmana soktuğumuzun propagandasını yapalım, işin diğer ayrıntıları çok sonra konuşulur” şeklinde düşündüler.

Türkiye, 1992’deki kategorizasyonda ilk iki grupta yer aldığı için üçüncü gruptaki “gelişmekte olan ülkeler” kategorisine girenlerin almaya hak kazandığı 100 milyar dolarlık bütçeden pay alma hakkını kaybetmiş oluyor.

ŞİMDİ GÜNÜMÜZE GELELİM;

Paris İklim Anlaşması; TBMM Genel Kurulu’na gelmeden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı iki bakanlık kendi içlerindeki uzmanlardan komisyonlar kurarak konuyu irdeliyor.

Bu bakanlıklar tahmin edildiği üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

Ancak bu süreçte iki bakanlığın uzmanları arasında ve dolayısıyla iki bakan arasında çok ciddi ihtilaf çıktığı iddiası var.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, anlaşmanın kamuoyunda oluşturacağı olumlu yankıyı tahmin ettiği için (1992’de Demirel’in düşündüğü gibi) mevcut anlaşmayı Türkiye’nin kabul edip onaylamasını istiyor.

Yine aynı iddiaya göre; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez ise Türkiye’nin mevcut kategorisinin, Türkiye’nin ekonomik gücünün üstünde olduğunu; Türkiye’nin 2050’ye kadar maddi destek almadan gerekli dönüşümü gerçekleştiremeyeceğini ve yaptırımlara maruz kalacağını söylüyor. Bir nevi bu haliyle anlaşmayı kabul etmenin çok yanlış olduğunu savunuyor.

Sönmez’e göre: “Türkiye’nin herhangi bir uluslararası ekonomik destek almadan; sadece kendi kaynakları ile 2050’ye kadar zehirli gaz salınımını bitirmesi imkansız. Böyle bir teknolojimiz de gücümüz de yok. Ancak anlaşma bizi buna mecbur kılıyor. Bir şekilde başarmak zorundayız; aksi takdirde çeşitli yaptırımları kabul etmiş olacağız.”

Sönmez, bu görüşlerini Beştepe’ye de ulaştırıyor ama beklediği sonucu alamıyor.

Bu durum gündeme gelmiyor çünkü tüm kamuoyu sadece anlaşma metninin içeriğine ve iklim ve insanlık için faydalı olmasına odaklanıyor.

Enerji Bakanı; Erdoğan’a eğer kategorimizi değiştirtmezsek ilerde büyük vebal altında kalırız. Anlaşma şartlarını uygulayamadığımız için başta ABD olmak üzere tüm büyük ülkeler üstümüze çullanır dediği ifade ediliyor. Edinilen bilgiye göre, bakanın daha ileri gittiği, bu anlaşmayı kabul etmenin vatana ihanetle eşdeğer olduğunu bile vurguladığı konuşuluyor.

Ancak Enerji Bakanı’nın aksine Çevre Bakanı’nın Külliye’de oluşturduğu lobinin daha kuvvetli olduğu ve bu sayede anlaşmanın onaylandığı tahmin ediliyor.

PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?

Öyle veya böyle anlaşma onaylandı, Meclis’ten de tam mutabakatla geçti ve yürürlüğe girdi.

Türkiye, 2050’ye kadar aşamalı olarak anlaşmanın tüm yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda. Üstelik hiçbir ekonomik destek almadan.

Yıllar sonra, 2050 yaklaşıp anlaşmanın gereklilikleri yerine getirmediğimizde ise karşımıza çıkabilecek yaptırımları hep birlikte göreceğiz.

‘Anlaşmayı imzalamak ihanetle eşdeğer’ diyen bakan kim? İki bakanlık birbirine girdi

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 18 Ekim 2021, 11:31

    HDP’nin onay verdiği her konuda bu ülke için zararlı olacağı kesindir. Ama çevre bakanı öyle ısrarlı ve güçlü şekilde bu anlaşmayı apar topar onay aldığı ve lobi bile ettiği büyük soru işareti taşıyor. Neden? Ve çevre bakanı için faydası nedir ve kimden emir almış ve sayın Erdoğan ve bahçeli bunun tehlikse farkında olduğu halde neden onay verdiler? . Benim tahminime gire Erdoğan bu anlaşmanın sayesinde nükleer programını genişletmek istiyor ve bir sürü planlara hız vermek istiyor ve bunun için Paris antlaşması maskesini kullanmak istiyor ama çok riskli bir yöntemi kullanıyor

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!