Serkan Arslan yazdı…
Öncelikle boş kelimesi ve zaman kavramından üretilmeye çalışılan boş zaman algısını yok edelim. Boş zaman diye yaşamın içinde bir bölüm yoktur. Çünkü insan ‘BOŞ’ kelimesinin anlamıyla (boş: İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan) hiçbir zaman dilimi içerisinde örtüşemez. Zaman en kötü haliyle bile beyninizin düşünceler içinde olduğu, kalp atışlarınız ve göz mercekleriniz gibi organlarınızın milyarlarca sinir hücresinin kodladığı bir anda durmakta olursunuz. Hiç de boş bir zamanmış gibi görünmüyor.
Zaman hepimizin kullandığı ama hiçbirimizin sahip olamadığı döngümüzdür. Şimdilik sonsuz, sonrası için vakit bir hayli var. Ama zamanı nasıl kullanırız gibi bir düşünce içerisindeyseniz şöyle başlayın zamana tutunmaya.
Hız simgesi olarak gösterilen çita, 2 saniyelik bir süre zarfında saatte 70 kilometre hıza ulaşıyor. 4,5 saniyede ise hiç zorlanmadan 100 kilometre hıza çıkar. Yapabileceği en son hızsa saatte 140 kilometredir. Peki bu muhteşem hızı ne kadar süre ile devam ettirebilir? Ama maksimum hızını sadece 4-5 saniye sürdürebilir. Neden bu hız denemesi neden bu kadar kısa sürer? Çünkü aynı hızda koşmaya devam ederse kalp krizi geçirir.
Karşınıza çıkan sorunlar da böyledir. Kaçabildiğiniz kaçar, görmezden gelebildiğiniz kadar yok saymaya çalışırsınız. Bunu ne kadar süreyle devam ettirebilirsiniz? Bu kaçış size zaman kazandırmaz. Sadece çözüme giden yolda vakit kaybettirir. Bu sorunlar çoğu zaman yok saydığınız kadar da büyür. Kaçış hızımız ne kadar hızlı olursa olsun sonunda yavaşlamak zorunda kalacaksınız.
Yaşamın beklentiler içinde geçmesi tartışmasızdır. Ama o isteklerden ne zaman vazgeçeceğimizi bilmemiz daha da önemlidir.
Aptal puma sendromu.
Pumanın bir ceylanı avlamak için harcadığı enerji ile tavşanı avlamak için harcadığı enerji çok farklıdır.
Bir puma hedefinin peşinde koşarken sarf edeceği eforu ve avdan elde edebileceği enerjiyi oranlar,
Giderin gelirden daha fazla olacağını öngörürse avının peşini bırakır;
Enerjisini asla boş yere harcamaz.
Bunun yerine kendisine yeni ve uğraştığına değecek bir av belirleyerek, başka bir hedefe yönelir.
Çünkü buna devam ederse kaybettiklerinin kazancından daha fazla olacağını bilir. Yaşamak; istemekse, yaşamı anlamlı kılmak beklememektir.
‘‘Başarısızlıklar psikolojik bağışıklık sisteminizi güçlendirir’’
‘Başarı ne zaman gelir?’ sorusunun milyarlarca cevabı olabilir. Milyarlarca yanılgıyla birlikte farklı sonuçlar elde edilebilir. Kesin bir sonuç var ki başarı asla başarıya ulaşmış insanlardan öğrenilemez. Başarıya ulaşmış kişiler özgüvenini bulmuş kişilerdir. Sizin başarı hikayenizde özgüvene değil öz yeterliliklerinizin farkına varmaya ihtiyacınız var. Özgüven sizi olmadığınız bir yerde kazanılmamış düşler içerisinde kalmanızı sağlar.
Seçeneklerini bol olduğu bir dünyada her şeyi isteme arzusuna sahip olabilirsiniz ama sadece istemekle kalırsınız. Çoklu seçeneklerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden çoklukların dünyası yoklukların tercihini oluşturuyor. O kadar çok seçim yapma şansınız varmış gibi geliyor ki kararsızlık sizi zamandan mahrum bırakıyor. Neyi istediğinizi ve elinizde ne olduğunu keşfetmeniz gerekiyor.
Yetenek beceri cebinizdeki aklınızdaki önünüzdeki ne kadar ekipmana sahip olduğunuzu görün ve arzuladığınızı değil ihtiyaç duyduğunuz hedeflere yönelin. Ve asla unutmayın. Manyak, manik, sosyopat veya narsist bir insan değilseniz;
‘‘Özgüven başarının sebebi değil sonucudur’’
Başarı için başarısızlıkla sınanmış ve bu savaştan galip çıkmış insanların elde ettiği zaferleri değil yenilgilerini ve tecrübelerini edinin.
‘‘Başarı, kaybettiğimiz, vazgeçmediğimiz tüm mücadelelerin son kazanımıdır’’
Hayatımız başarılı bir projenin varlığını devam ettirmeye adanan girişimci rolünden mi ibarettir?
Başarıya değil bu başarı yolunda yola devam etme kararlığında olan insanlar ne kazandığını düşünmek yerine daha iyisi nasıl olur diye sorgular. Bu sayede başarısızlıklar duygusal istikrarı koruyan, yaşama sıkı sıkı tutunan insanlar hayatın onlara vurduğu darbelere karşı daha dirençlidir.
İyi bir hayat başarı ya da başarısızlıkların terazideki dengesiyle ölçülmeyecek kadar kıymetlidir. Başarı olmuş insanların hayatlarına biraz derinden bakarsanız onlarca yüzlerce başarısız girişimin ardından gelen tek bir başarının ortaya çıkışından ibarettir. Önümüze hedefler değil, gidilecek yollar koymalıyız.
Yaşam, olmadı kelimesini kabul etmez. Olmayan her ne ise, olması gerektiği gibi olduğundan olmuştur.
Bu güzel yazı için teşekkürler Serkan hocam. Özellikle yeni nesil ve 40 yaşa kadar, ülkemizden kolay yoldan başarı kazanmak üzerine bir algı yaratılmış durumda. Kemal Sunal filmlerinin bazılarında da bu noktaya değinir.
Umarım Türk öğün, çalış, güven sözünü tekrar hatırlar ve hayatımızı ona göre şekillendiririz. öğün kelimesi genelde yanlış anlaşılır. Övünmek farklı öz Türkçe’de bulunan “öğ” kelimesi farklıdır. Buradaki öğ,n akılla bilgiyle hareket etmek anlamındadır.
Bu güzel yazı için teşekkürler Serkan hocam. Özellikle yeni nesil ve 40 yaşa kadar, ülkemizden kolay yoldan başarı kazanmak üzerine bir algı yaratılmış durumda. Kemal Sunal filmlerinin bazılarında da bu noktaya değinir.