Aşı olanlara ek haklar verilecek mi?

featured

Koronavirüse karşı geliştirilen aşılar henüz sınırlı sayıda ülkede de olsa kullanıma sokuldu. Aşı olanlara yönelik ek haklar sağlamanın mümkün olup olmadığı ise tartışma konusu…

Koronavirüs aşıları, belirlenen risk kategorilerine göre “gönüllü” olarak yapılıyor. Ancak salgının bastırılması için toplumun büyük kısmının aşılanması gerektiği konusunda bilim insanları genel olarak uzlaşıyor.

Aşıların salgın karşısındaki etkisini artırmak ve ekonomilerin toparlanmasını kolaylaştırmak amacıyla gündeme gelen bir öneri, “bağışıklık sertifikası” ya da “aşı pasaportu” gibi isimler altında geliştirilecek bir belgenin kullanıma sokulması. Buna göre, aşı yoluyla ya da hastalığı geçirerek koronavirüs bağışıklığı kazanan ve bunu belgeleyen kişiler ek haklara sahip olabilir ya da bazı kısıtlamalardan muaf tutulabilir.

BBC Türkçe’den Engin Karaman’ın haberine göre, Bu haklar arasında, seyahat engellerine tabi tutulmamak, kafe, bar ve restoranlara girebilmek gibi “ayrıcalıklar” gündeme gelebiliyor. Hatta bazı şirketlerin işe alımlarda benzer bir belgeyi talep etmesi de dile getiriliyor.

HANGİ ALANLARDA UYGULANABİLİR?

Avustralya’nın en büyük havayolu şirketi Qantas, uçağa binecek yolculardan “bağışıklık pasaportu” istemeyi gündeme getiren ilk şirketlerden oldu. Buna göre yolculardan Kovid-19 antikor testi sonuçlarını gösteren bir mobil uygulama kullanmaları istenebilir.

Ardından New York Times gazetesi aralarında United Airlines, JetBlue ve Lufthansa’nın da yer aldığı şirketlerin, “CommonPass” adlı sağlık pasaportu uygulamasını devreye sokmayı planladığını yazdı.

Şirketlerin çalışanları için “aşı olma zorunluluğu” getirmesi de tartışılmaya başlandı. ABD’li çalışma avukatı Rogge Dunn, “Bazı şirketler Kovid-19 aşısını mecburi yapma eğiliminde” dedi. ABD yasaları işverenlerin çalışanlarını aşı olmaya zorlamasına izin veriyor. Bu, aşı yaptırmayan çalışanların işlerini kaybedebilecekleri anlamına geliyor.

İngiltere’de ise hükümet Ulusal Sağlık Sistemi NHS’in mobil uygulamasının parçası olarak aşı kayıtlarının tutulmasını dillendirse de daha sonra bunun henüz gündemde olmadığını açıkladı.

Tüm dünyada çeşitli alanlarda bahsi geçen aşı sertifikaları konusunda, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şimdiye kadar net bir mesaj vermiş değil.

4 Aralık’ta Kopenhag’da bir basın toplantısı yapan WHO yetkilisi Catherine Smallwood, ülkelere giriş çıkış sırasında bağışıklık sertifikasına bakılması gibi bir öneri yapmadıklarını vurguladı.

Ancak WHO’nun Estonya ile Ekim ayında imzaladığı bir anlaşma, bu görüş ile çelişiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün dahil olduğu proje, dijital bağışıklık pasaportu geliştirilmesini konu ediniyor. WHO yetkililerinden Dr. Siddhartha Sankar Datta, “Dijital aşı sertifikaları konusunda teknolojiyi nasıl kullanabileceğimizi yakından inceliyoruz” açıklamasını yaptı.

VERİ GÜVENLİĞİ VE AYRIMCILIK RİSKİ

Tüm bu girişimlerin ve projelerin yasal ve etik yönden eleştirildiği iki temel nokta var: Kullanıcıların veri güvenliğinin tehlikeye atılması ve toplumda var olan eşitsizliklerin ve ayrımcılığın daha da derinleşmesi riski.

BBC Türkçe’ye konuşan Exeter Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Dr. Ana Beduschi, dijital sağlık pasaportlarının Kovid-19 salgınının yönetimine uzun vadede katkıda bulunabileceğini ancak veri güvenliği ve insan haklarıyla ilgili önemli soru işaretleri barındırdığını belirtiyor:

“Bireyler sağlık bilgilerinin toplanması, kaydedilmesi ve dijital pasaportlarda kullanılmasına onay verseler bile, bu uygulamalar özel bir veri koruma sistemiyle tasarlanmalı. Hükümetler, dijital pasaport geliştiren firmaların verilerin korunması yönündeki yasalara uyduklarını denetlemeli.”

Oxford Üniversitesi Uehiro Uygulamalı Etik Merkezi’nden Dr. Rebecca Brown ise bağışıklık sertifikası uygulamalarının “kısıtlanan özgürlükleri kısmen geri getirebileceği” görüşünde:

“Kovid-19 salgınıyla başa çıkabilmek için şimdiye kadar insanların özgürlüğünün ciddi şekilde kısıtlanması gerekti. Bu kısıtlamalar virüsün yayılmasını önleme ve insanları koruma hedefiyle temellendirildi. Bağışıklık kazanan bireyler, virüsü kapma ve yayma açısından daha az risk teşkil ediyorlarsa, onların seyahat özgürlüğü başkalarının sağlığı üzerinde artık risk oluşturmuyor demektir.

“Bu noktada, insanların hareketini kısıtlamanın gerekçesi ortadan kalkmış olur. Bağışıklık kazanmış bireyleri karantina altında tutmak için herhangi bir gerekçe bulunmuyor.”

GEÇİŞ KARTI OLARAK KULLANILMASI HAK İHLALİ YARATIR

Öte yandan, seyahat kısıtlamalarına yönelik kullanılacak aşı sertifikası yeni bir fikir değil.

İlk defa 18. yüzyılda ortaya çıkan ve halen Afrika ve Güney Amerika‘da görülen sarı humma salgınına karşı da benzer bir uygulama yürürlükte. Sarı hummanın bulunduğu bölgelere gidenlerden veya bu bölgelerden diğer ülkelere geçenlerden sarıhumma aşısı olduklarını belgelendirmeleri istenebiliyor. Aşı sertifikası aşıdan 10 gün sonra ve ömür boyu geçerli oluyor.

Kanada Dalhousie Üniversitesi’nden biyoetik uzmanı Dr. Francoise Baylis, benzer bir seyahat düzenlemesi için aşı pasaportlarının kullanılması durumunda bunun “ayrımcı olmaması ve kişilerin haklarını gözetmesi gerektiğine” vurgu yapıyor.

Baylis, aşı sertifikasının günlük yaşamda bir tür “geçiş kartı” gibi kullanılmasının yeni bir fikir olduğunu söyleyerek buna karşı çıkıyor:

“Dijital aşı sertifikasının kamusal alanda, iş yerlerinde, tiyatrolarda, spor salonlarında, ibadethanelerde bir tür geçiş kartı olarak kullanılmasını reddetmek için sayısız gerekçe bulabiliriz. Zengin ve fakir bireyler ve ülkeler arasındaki eşitsizliklerin derinleşmesi tehlikesi var. Aşıya ulaşamayan bireyler ve ülkelerin ayrımcılığa uğraması tehlikesi var. Herkesin akıllı telefonu olmamasına dayanan bir ayrımcılık tehlikesi var. Tüm ülkelerin dijital güvenliği sağlayacak altyapıya sahip olmaması riski var. Hükümetlerin, şirketlerin ve diğer otoritelerin kişisel verilere ulaşarak gizliliği ihlal etmesi tehlikesi var. Liste uzayıp gidiyor.”

Aşı olanlara ek haklar verilecek mi?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 20 Aralık 2020, 07:46

    Bunların konuşulması bile ayıp. Bunların konuşulması bile insan hakları ihlalidir.

    Alın o sağlık pasaportlarını başınıza çalın!

    Bu işin sonu ne olduğu ve yan etkileri / riskleri / uzun vadedeki etkileri bilinmeyen molekülün insanlara dayatılması mı olacak?

    Neden riskleri bilinmiyor diyoruz. Çünkü aşıların hepsinin sadece 1. fazının sonuçları ayrıntılı olarak açıklandı. Bu Çin aşısı CoronaVac için de, Biontech / Pfizer için de geçerli.

    Neden yan etkileri bilinmiyor? Çünkü bunlar zamanla ortaya çıkar. 20-30 hastada yürütülen 1. faz denemesi ile tam olarak anlaşılamaz.

    Neden uzun vadeli etkileri bilinmiyor? Çünkü mRNA aşıları böyle bir hastalıkta ilk kez kullanıldı. Uzun vadede DNAya etki edip etmeyeceği bilinmiyor (Moderna ve Biontech/Pfizer aşıları mRNA tabanlıdır).

    Hal böyleyken insanlara bunu bırakın zorunlu tutmayı, %5-10’una yapacağız demek bile büyük bir sorumluluk almaktır. Ve lakin şu anda hükümet edenlerin böyle şeyleri önemsemedikleri aşikar. Peki ya muhalefet, entelektüel insanlar, doktorlar? Herkes mi aynı trende yoksa?

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!