AB Komisyonu sözcülerinin basın toplantısında, gazeteciler, sözcüler Stefan de Keersmaecker ve Peter Stano’ya, İsrail’in Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesine düzenlediği saldırı ve Gazze’deki insani duruma ilişkin sorular sordu.
Sözcüler, AA muhabirinin yönelttiği de dahil olmak üzere hemen her soruya karşılık olarak AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in bu sabah Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulunda yaptığı konuşmadan satırlar okudu.
De Keersmaecker, hastane saldırısıyla ilgili soruya “AB Komisyonu Başkanı’nın bugün AP’de hastaneye yönelik saldırının kesinlikle korkunç olduğunu söylediği açıklamalarını duyup duymadığınızı bilmiyorum. Sizi bunları dinlemeye ve okumaya davet ediyorum. Bu tabii ki kabul edilebilecek bir şey değil. Bu işin arkasında kimlerin olduğunu ve sorumluların hesap vermesini görmek önemli.” yanıtını verdi.
Hastane saldırısının “savaş suçu” olup olmadığı sorusu üzerine de Keersmaecker, “(Von der Leyen) Başkan Hanımefendi’nin açıklamalarından anlaşılacağı gibi; ‘Bu korkunç ve ızdırap verici. Hastaneyi vurmanın açıklaması olamaz.’ Bence çok açık. Olan bitenin korkunç olduğunu ve sivillerin başına gelmemesi gerektiğini anlatmak için bundan daha açık olunamaz.” ifadesini kullandı.
‘EĞER MASUM İNSANLAR ÖLÜRSE ÜZÜLDÜĞÜMÜZÜ HER ZAMAN SÖYLÜYORUZ’
AA muhabirinin, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in hastane saldırısıyla ilgili “Şu anda Gazze’deki sivil kayıpları da kınamamız gerektiğini düşünüyorum.” sözlerini anımsatarak AB’nin hastane saldırısını kınayıp kınamayacağı, en azından Gazze’deki duruma rağmen süren ablukayı “savaş suçu” olarak tanımlayıp tanımlamayacağı sorusu üzerine de Keersmaecker, şunları kaydetti:
“Sizi bir kez daha AB Komisyonu Başkanı’nın AP’de söylediklerini dinlemeye davet etmek isterim. Hamas’ın gerçekten terörist olduğunu ve Filistin halkının da bu terörden acı çektiğini söyledi. Filistin halkını desteklemek zorundayız. ‘İsrail’le dayanışma içinde olmak ve Filistinlilerin insani ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmek arasında hiçbir çelişki yok.’ dedi. Bence bu çok önemli.”
Sözcü Stano da “Eğer masum insanlar ölürse üzüldüğümüzü her zaman söylüyoruz ve bu yüzden çözüme katkıda bulunmaya bu kadar çabalıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
ALMAN SÖZCÜ KINAMAKTAN KAÇINDI
Alman hükümeti, İsrail’in Gazze’deki el-Ehli Baptist Hastanesine düzenlediği saldırıya ilişkin, olayın detaylı şekilde aydınlatılması gerektiğini belirtti.
Hükümet Sözcü Yardımcısı Wolfgang Büchner, Berlin’de düzenlenen basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Gazze’deki hastanede meydana gelen patlamanın korkunç görüntüleri bizi büyük bir dehşete düşürüyor. Siviller yaralandı ve öldü ancak bu patlamaya yol açan koşullar hala belirsiz. Hayatını kaybedenlerin yasını tutuyor ve ailelerine en derin taziyelerimizi sunuyoruz. Şimdi bu olayın detaylı şekilde aydınlatılması önem arz etmektedir.” dedi.
Alman hükümetinin saldırıyı kınayıp kınamadığının sorulması üzerine “hastaneye yönelik yapılan saldırıyı, patlamaya yol açan koşulların hala belirsiz olduğu” gerekçesiyle kınamaktan kaçınan Büchner, “Ancak bizim bakış açımızdan, elbette, herhangi bir şekilde suçlama yapmadan önce bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak önemlidir ve özellikle böylesine ciddi bir durumda, sakin kalmak ve suçlamak için acele etmemek önemlidir.” diye konuştu.
Büchner, Alman hükümetinin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ateşkes çağrısına katılıp katılmadığı sorusuna “İsrail’in saldırılara karşı kendini savunma hakkı vardır ve kendi halkını korumak için bunu yapmalıdır. İşte bu nedenle biz de İsrail’i bu hakkından dolayı destekliyoruz. Dolayısıyla, bu terör tehlikesinin ne zaman artık İsrail’in savunma faaliyetlerini durdurabileceğini değerlendirmek öncelikle İsrail devletine düşmektedir. Bir sonraki adımın tam olarak ne olması gerektiği buradan değerlendirilebilecek bir şey değil.” yanıtını verdi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Christian Wagner de hastaneye yapılan saldırının açıklığa kavuşturulması gerektiğini belirterek “Bir saldırıdan, bir hastanede meydana gelen bir patlamadan bahsediyorlar, bunun sebebinin ne olduğu hala belli değil. Ancak şunu bir kez daha açıkça ifade edebilirim elbette uluslararası insancıl hukuka göre sivil tesisler, özellikle de hastaneler, hiçbir koşulda saldırıların hedefi olmamalıdır. Sivillerin ve sivillerin korunması kesinlikle garanti altına alınmalıdır. Bu olayla ilgili olarak çeşitli suçlamalar var, bu nedenle durumu açıklığa kavuşturmak çok önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
İSRAİL-FİLİSTİN ÇATIŞMASI
Hamas’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı İsrail’e “Aksa Tufanı” adıyla kapsamlı saldırı başlatmıştı.
Gazze’den İsrail yönüne binlerce roket atılırken, Filistinli silahlı gruplar Gazze-İsrail sınırındaki Beyt Hanun-Erez Sınır Kapısı’na baskın düzenleyerek burayı ele geçirmişti.
Silahlı gruplar daha sonra buradan İsrail içindeki yerleşim yerlerine girmiş, İsrail ordusu da onlarca savaş uçağıyla Gazze Şeridi’ne saldırı başlatmıştı.
Gazze’den düzenlenen saldırılarda 304’ü asker 1405 İsraillinin öldüğü, 3 bin 968 İsraillinin yaralandığı aktarılmıştı.
Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail’in saldırılarında Gazze’de 3 bin kişinin öldüğünü, 12 bin 500 kişinin yaralandığını duyurmuştu.
İşgal altındaki Batı Şeria’da da İsrail güçlerinin ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 62 Filistinlinin öldüğü, yaklaşık 1250 kişinin yaralandığı belirtilmişti.
İsrail’in saldırılarında ayrıca 13 gazeteci yaşamını yitirmişti.
Lübnan sınırında 8 Ekim’de İsrail ordusu ile Hizbullah arasında başlayan çatışmalarda 8 Hizbullah, 2 İslami Cihat üyesi, 1 gazeteci, 2 sivil hayatını kaybetti.
Lübnan tarafından düzenlenen saldırılarda da 2 İsrail askeri ve 1 İsrailli sivil yaşamını yitirdi.
Son olarak, İsrail’in Gazze’deki El-Ehli Baptist Hastanesi’ne düzenlediği saldırıda en az 500 kişi hayatını kaybetmişti.