Çetin Doğan, Balyoz mahkemesine sundu… İşte savunmasının tam metni

featured

Balyoz davasında, hakkındaki beraat kararı bozulan 7 sanıktan biri olan emekli Orgeneral Çetin Doğan duruşmaya kaldığı cezaevinden katıldı. Savunmasında, ‘Vereceğiniz karar 28 Şubat kumpası ile hüküm giymiş benim için maddi yönden bir değişiklik yaratmayacaktır. Ancak gerek benim ve gerekse ülkemizde yaşayan laik, demokratik, sosyal hukuk devletine gönül verenler için çok önemli bir yeri olacaktır’ diyen Doğan, mahkemenin ‘direnme kararı’ vermesini talep etti.

VERYANSIN TV 

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, FETÖ’nün Balyoz kumpasına ilişkin davada beraat eden 6 emekli komutan bugün yeniden hakim karşısına çıktı. Davanın sanıklarından emekli Orgeneral Çetin Doğan duruşmaya, 28 Şubat davasındaki hükmü nedeniyle kaldığı İzmir F Tipi cezevinden SEGBİS’le katıldı.

Savunmasını yapan Çetin Doğan, mahkemenin 31 Mart 2015 tarihinde verdiği kararın gerekçesinde, Yargıtay ilamında iddia edilenin aksine bütün delillerin ayrıntılı olarak incelenmiş ve denetlenmiş olduğunu, dinlenmeyen tanıkların dinlendiğini ve bunun sonucunda bütün sanıklar hakkında beraat kararı verildiğini hatırlattı.

“Keşke dava konusu Yargıtay ilamını kaleme alanlar hiç olmasa sayın Mahkemenizin akla gelen bütün soruların yanıtlarını bulabilecekleri ‘gerekçeli kararını’ okuyup inceleselerdi” diyen Doğan, şu ifadeleri kullandı:

‘BİR UMUT IŞIĞI OLMA VEYA OLMAMASI İLE İLGİLİ’

“Bu aşamada vereceğiniz karar 28 Şubat Kumpası ile hüküm giymiş benim için maddi yönden bir değişiklik yaratmayacaktır. Ancak gerek benim ve gerekse ülkemizde yaşayan laik, demokratik, sosyal hukuk devletine gönül verenler için çok önemli bir yeri olacaktır.

Ülkemiz alacakaranlık kuşağından aydınlığa geçiş sürecinin zorlu mücadelesi içerisindedir. Sayın mahkemenizce yeniden görülmek üzere getirilen bu davanın sonucu, ülkemizin yaşadığı tarihi süreçte önemli bir kilometre taşı olacağına inanıyorum.

Bunun nedeni, de ülkemizde Adaletin zulmün aracı değil, tekrar mülkün temeli olması yolunda caba gösterenlere, bu konuda beklenti içerisinde olan yurttaşlara bir umut ışığı olma veya olmaması ile ilgili olmasıdır.

Bu nedenle son söz olarak, Sayın mahkemenizin görülen siyasi davada 31 Mart 2015 tarihli kararında direnerek, ülkemizde hala gerçek hakimlerin varlığını göstererek yurttaşlarımızın geleceğe yönelik umutlarını daha da yeşertmesini diler; Arz ve Talep ederim.”

İşte Çetin Doğan’ın mahkemeye sunduğu savunmasının tam metni:

SAYIN BAŞKAN

Kamuoyunca ‘Balyoz Kumpas Davası’ olarak nitelendirilen davaya ilişkin Anayasa Mahkemesi 18.06.2014 tarihli kararıyla bütün sanıklar için görülen davada ‘Hak İhlalinin Varlığına’ ilişkin oybirliği ile karar vermiştir. Müteakiben Sayın Mahkemenizce söz konusu davaya bakılmış; bütün sanıklar hakkında 31.03.2015 tarihinde beraat kararı verilmiştir. Gerekçeli Kararda Yargıtay İlamında da atıfta bulunulan şu ifadeler yer almaktadır:

Her ne kadar plan Seminerinde bir kısım sanıklar amacını aşan konuşmalar yapmış ise de, isnat olunan suça ilişkin yasa maddeleri uyarınca bunların suç oluşturabilmesi için kişisel düşünce ve fikirlerin açıklanması bazında kalmayıp daha ileri aşamaya geçilmesi; en azından bir araya gelerek darbe yapılması konusunda maddi olgularla desteklenecek şekilde bir anlaşmaya varılmasını gerektiğini belirterek sanıkların 765 sayılı TCK’nın 147. maddesi ve 5237 sayılı TCK’nın 312. maddesinde belirtilen eylemleri gerçekleştirmeye teşebbüs ettikleri veya BU SUÇLAR/ İŞLEMEK İÇİN MADDİ OLGULARLA DESTEKLENECEK ŞEKİLDE İTTİFAK YAPTIKLAR/ YÖNDE BİR KANAAT VE SONUCA VARILMADIĞINI KABUL ETMİŞTİR.”

Sayın Mahkemenizin 31 Mart 2015 tarihinde verdiği karar İstanbul C. Başsavcılığınca temyiz edilmiş, Yargıtay 13. Ceza Dairesi’nce altı yılı aşkın süre sonra 14 Haziran 2021 tarihinde görülen dava konusu ilam yayınlanmıştır.

Yargıtay ilamında benimle birlikte yedi sanık hakkında “Darbeye Teşebbüs” suçunun işlenmediğini kabul etmekle beraber, “Suç için İttifak” suçlaması yapılmıştır. Ne var ki; kendi içerisindeki maddi hatalar ve çelişkilerle dolu olmasından alelacele hazırlandığı anlaşılan söz konusu ilamın suçlamaya ilişkin Maddi olgularla desteklenen geçerli hiçbir kanıtortaya koyamadığı açıkça görülmektedir.

Bu noktada dikkatlerden kaçmayacağına inandığım yargının büyük ölçüde siyasetin vesayeti altında olması ve siyaseten temyiz edilen davanın Yargıtay’ın raflarından indirilmesi için uygun koşulların yaratıldığına inanılmasıdır. Bu bağlamda Yargıtay 16. Ceza Dairesinin Başkan ve üyelerinin, son dönemde değiştirilmesiyle olduğunu da belirtmeliyim. 

Yargıtay 16. Ceza Dairesince kendi içerisinde çelişkili ve maddi hatalarla dolu bir ilamın hazırlanmış olmasını sayın üyelerinin neredeyse yüz binlerce sayfayı bulan Balyoz davası dosyalarının kısa sürede incelemeye imkan bulamamış olmaları bir haklı mazeret olabilir mi, bilemiyorum. Bu bağlamda 1. Ordu Plan Seminerinde yapılan çalışmaların baz alındığı “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo”(OYTS) asker kişiler olmadıklarından bir plan olarak da algılamış olabilirler. Bu nedenle öncelikle Yargıtay ilamında kavram karışıklığına ve muğlaklığa yol açan “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryo”(OYTS) konusunda bir açıklama gereğini duymaktayım. Bilahare Yargıtay İlamında yer alan maddi hatalar ile çelişkili ifadelere yer vereceğim. Hukuki değerlendirmeleri bihakkın yapacağına inandığım sayın avukatlarıma bırakacağım.

OLASILIĞI EN YÜKSEK TEHLİKELİ SENARYO NEDİR? NE DEĞİLDİR?

Türk Silahlı Kuvvetlerinde Harp Oyunu, Plan tatbikatı, plan seminerleri mevcut planların denenmesi, geliştirilmesi ve gerektiğinde alternatif planların hazırlanmasına imkan vermek için, mevcut zaman dilimine ilişkin politik/askeri gelişmeler değil, gelecekte yaşanabilecek askeri/politik gelişmeler dikkate alınarak hazırlanan senaryolara göre icra edilir. Bu bağlamda 05-07 Mart 2003 tarihlerde icra edilen Plan Semineri için de özgün bir senaryo hazırlanmıştır.

Seminer senaryosunun temeli Türk/Yunan sorunlarının iki ülke arasında silahlı bir çatışma çıkma olasılığının hangi şartlarda ortaya çıkabileceği varsayımına dayandırılmıştır. Esasen olası bir Türk-Yunan harbinin hangi şartlarda başlayabileceği konusunda temel olan varsayım, T.C. Hükümetince yayınlanan ‘Çok Gizli’ gizlilik derecesine sahip ‘Milli Siyaset Belgesi’ ile bu dokümana dayalı olarak hazırlanan 18 Mart 2000 tarihli ‘Türkiye’nin Milli Askeri Strateji (TÜMAS) Dokümanı’ içeriğinde genel çerçevesi çizilmiş bulunmaktadır. Aşağıda TÜMAS’dan alıntısını yaptığım değerlendirmeler bu konuya yeterince açıklık kazandırmaktadır:

Bir ön şart olmamakla beraber; Türkiye’nin irticai, yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin yarattığı iç tehdide angaje olmasını avantaj olarak değerlendirerek,

  • Yunanistan’ın Ege’de Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a devredilmemiş ada, adacık, ve kayalıklar {EGAYDAAK), karasuları veya diğer Türk-Yunan sorunları ile ilgili konularda Türkiye aleyhine emrivakilere kalkışması,
  • Yunanistan ile mevcut bu durumdan cesaret alarak ve Yunanistan ‘ın da desteği ile Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin K.K.T.C. ile çatışmaya girmesi,
  • Türkiye aleyhine gelişen bu konjonktürden istifade ederek ve dış güçlerin desteği ile lrakta bir Kürt Devletinin ilanı,

Bu çerçevede ortaya konan OYTS kavramı sadece TÜMAS’ta değil, 1998 tarihli Milli Güvenlik Siyaset Belgesinde de varlığı Tümg. Mehmet Daysal Başkanlığında teşkil edilen Bilirkişi Heyetinin Raporunda vurgulanmaktadır.

Bilindiği gibi Yunanistan ile Türkiye arasında beş ana sorun vardır:

  • Birincisi, Karasuları Sorunu:

(Yunanistan’ın Türkiye’nin taraf olmadığı Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesine göre Ege denizindeki karasularını 12 mile çıkarma hakkı olduğunu iddia emmekte bu hakkı saklı tuttuğunu beyan etmektedir. Bu iddianın gerçekleşmesi durumunda ülkemizin Ege denizinde açık denizlere çıkma imkanı kalmayacak, adeta abluka alına alınmış olacaktır.)

  • İkincisi, güncel ‘Kıt’a Sahanlığı’ sorunu,
  • Üçüncüsü, kronikleşmiş ‘Hava Sahası sorunu, (Yunanistan hala karasuları 6 mil olmasına rağmen hava sahasını 1931 yılında yayınladığı bir kraliyet genelgesiyle 10 mile çıkarmış olup Türkiye tarafından tanınmamıştır.)
  • Dördüncüsü, yine kronikleşmiş, Yunanistan’ın uluslararası sözleşmelere aykırı olarak EGE Denizi’nde belirli adaları fiilen silahlandırılmış olmasıdır.
  • Beşincisi, aidiyeti anlaşmalarla Vunanistan’a verilmemiş ada, adacık ve kayalıkların kendisine ait olduğunu iddia ederek bunlardan bir kısmını fiilen işgal etmiş olmasıdır.

Bu sorunlar içerisinde en önemlisi kuşkusuz “karasuları” sorunudur. Bu sorunun şu veya bu şekilde sonlandırılmasının diğer sorunlara yansıması kaçınılmazdır.

Yunanistan’ın karasularını 6 milden 12 mile çıkarma niyetinin ortaya çıkmasından sonra T.C. Hükümeti Yunanistan’ın böyle bir girişimde bulunması halinde bunu ‘Harp Sebebi’ (Causes Belli) sayacağını dünya kamuoyuna ilan etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi de hükümetin bu kararını oy birliği ile onaylamıştır.

Söz konusu karar T.C. Hükümetleri tarafında hazırlanan ‘Milli Siyaset Belgesine’, Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan “Türkiye’nin Milli Askeri Strateji” (TÜMAS) dokümanlarına yansıtılmış ve bu bağlamda TSK’lerince planlar hazırlanmıştır.

  1. Ordu Plan Seminerinin icra edildiği dönemde Türk ve Yunan silahlı Kuwetleri mukayese edildiğinde Türk Kara, Deniz ve Hava Kuwetleri bakımından bariz bir üstünlüğü bulunduğundan dolayı mevcut şartlar altında Yunanistan’ın karasularını genişletme kararı alabilmesi Türkiye’nin kararlı tutumu nedeniyle olası değildi.

Milli Askeri Strateji dokümanında “Ülkemizin başka cephelerde askeri/siyasi angajmanları bulunduğu bir ortamı” Yunanistan’ın karasularını 6 milin üzerine çıkarmak için bir fırsat olarak kullanabileceği belirtilmiştir. Bu esas değerlendirme ışığında hazırlanan “Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryoda” Yunanistan’ın karasularını genişletme için fırsat saydığı ortam şu şekilde yaratılmıştır:

  • Kuzey lrak’ta, Güneydoğu Anadolu’da, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden ciddi gelişmeler nedeniyle ordu birlerinin bir bölümü Güneydoğu Anadolu’ya kaydırılmış;
  • Yurtiçinde bir kısım irticai odak noktaları şeriat isteriz söylemleri ile ayaklanma eylemleri başlamış;
  • PKK ve    TİKKO    terör     örgütlerinin      yurt     sathındaki      eylemleri yaygınlaşmaya başlamış;
  • Kıbrıs’ta olumsuz gelişmeler paralelinde çatışmalar çıkmış, Türkiye- AB ilişkileri kopma sürecine girmiştir.
  • Sonuç olarak, 12 Aralık 2002 tarihinde hazırlanarak K.K.lığına ve Plan Seminerine katılacak birimlere gönderilen OYTS’nin bir plan değil, mevcut EGEMEN HAREKAT PLANl’NIN öngörülen olası askeri ve siyasi koşullarda irdelenmesini için hazırlanan jenerik bir senaryodu.

ORDU PLAN SEMİNERİNDE TARTIŞILAN KONULARIN KAPSAM VE MAHİYETİ

Bu konu ayrıntılı olarak Gnkur. Başkanlığınca Tümg. Mehmet Baysal başkanlığında teşkil edilen kendi dallarında uzman beş kişilik bilirkişi heyetinin hazırladığı 3000 sayfalık raporda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Yargıtay ilamında söz konusu rapor göz ardı edilmiştir. Hiç olmasa Sayın Mahkemenizin ‘Gerekçeli Kararını’ dikkatle incelemiş olsalardı hazırladıkları ‘İlamda’ mebzul miktarda bulunan maddi hata ve çelişkilere düşmeyebilirlerdi.

Seminerde tartışılan konuların kapsam ve mahiyeti özet olarak;

  • Yunanistan’ın karasularını 12 mile çıkarması halinde uygulanacak EGEMEN HAREKAT PLANININ OYTS’de öngörülen şartlar içerisinde uygulanabilirliği irdelenmiştir.
  • Egemen Planı ekleri ile beraber bir bütündür. Plan olası bir harpte 1. Ordunun organik kuruluşundaki birlikler ile Gnkur. Başkanlığınca tahsis edilen Stratejik ihtiyatların kullanılmasına ilişkin manevra planları ile destek planlarını ve ‘Geri Bölge Emniyet Planını’ ihtiva eder. Bu bağlamda Planın EK-O’su Sıkıyönetim Planıdır. OYTS’de sıkıyönetimin T.C. Hükümeti tarafından ilan edildiği varsayılmıştır.
  • Plan Seminerinin yapıldığı tarihte 1402 sayılı Sıkıyönetim kanunun yürürlükte olduğu, bu kanunun 2. maddesi ‘a’ fıkrasında Sıkıyönetim altına alınan yerlerde genel güvenlik ve asayişe ilişik zabıta kuvvetlerine ait görev ve yetkiler Sıkıyönetim komutanlığına geçer. Zabıta kuvvetleri bütün teşkilatı ile Sıkıyönetim Komutanının emrine girerhükmü bulunmaktadır. Bu nedenle Sıkıyönetim Komutan ve yardımcılarının 3201 sayılı Emniyet teşkilatı Kanunu, 2803 sayılı jandarma teşkilatı Görev ve Yetkileri kanunu, 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet kanunu ile diğer kanunlarla kolluğa verilen yetki ve sorumluluklara da sahip olacağı izahtan varestedir.
  • 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununa ek Madde 7 de Polis Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez büt ünlüğüne1 Anayasa Düzenine ve genel güvenliğe dair önleyici ve koruyucu tedbirleri almak, emniyet ve asayişi sağlamak üzere,ülke seviyesinde istihbarat faaliyetlerinde bulunur, bu amaçla bilgi toplar1 değerlendirir, yetkili mercilere veya kullanma alanına ulaştırır. Devletin diğer istihbarat kuruluşlarıyla işbirliği yaparhükmü bulunmaktadır. Doğal olarak sıkıyönetimin ilan edildiği bölgelerde 2559 sayılı kanunun söz konusu bu yetkileri Sıkıyönetim komutanların denetim ve idaresinde kullanılır.
  • Bu bağlamda “MY 124-1 Sıkıyönetim Uygulamaları Yönergesi” seminerin icra edildiği dönemde yürürlükte bulunmaktaydı. Bu yönergeni 2. Bölüm 3. kısmında “Sıkıyönetim Komutanlıkları Karargah Ünitelerinin Görev ve Sorumlulukları” başlıklı 13. Madde a fıkrası “MİT ve Emniyet istihbarat üniteleri ile sıkıyönetim ünitelerinin koordinasyonu ve karşılıklı bilgi alış verişi ve akışını sağlar. Elde edilen bilgileri operasyon ve sorgu ünitelerine sorulacak sorular haline dönüştürerek gönderir” talimatı mevcuttur. Bu Yönergenin 2. Kısım 13. maddesinde istihbarat Şube Toplumsal istihbarat kısmına verilen görevler aşağıdadır:

(a)Devlet daireleri, öğretim müesseseleri, belediye /abrika1 dernek v.b. kurum ve kuruluşlar hakkında kayıt tutar,

(b) Örgütsel istihbarat kısmı ile işbirliği yaparak bilgi mubaledesinde bulunur”

  • Seminerde 1. Ordu K.lığının yayınlanan tatbikat dosyasında yer alan ‘Tatbikat Cereyan Tarzı’ planına uygun olarak ilk aşamada 1. Ordu organik kuruluşunda bulunan birliklerin bir· bölümünün OYTS’da öngörülen şartlar nedeniyle Güneydoğu Anadolu’ya sevk edildiği, Stratejik ihtiyatların Ordu Komutanlığına tahsis edilemediği durum ve şartlarda uygulanacak harekata ilişkin kolordu komutanlarının önerileri ile Ordu komutanı tarafından soru yöneltilen bir kısım katılımcıların düşünce ve önerileri tartışılmıştır.
  • Bilahare ‘Geri Bölge Emniyeti bağlamında EMASYA (Emniyet ve Asayiş) ve Sıkıyönetim Planı çerçevesinde sorumluluk taşıyan birlik komutanlarının sunumları ve bu sunumlara ilişkin katılımcıların görüş ve düşünceleri tartışılmıştır.
  • Yargıtay ilamında her nasılsa jenerik senaryoda (OVTS) öngörülen durum ve şartlarda hareket tarzlarının tartışıldığı, plan arzı dışındaki konuşmaların tamamen serbest ve irticalen yapıldığı ortamı, hatalı bir değerlendirme ile ‘suç için anlaşma‘ olarak değerlendirilmiştir.
  • Yargıtay ilamında yer alan atılı suça dayanak yapılan ses kayıtları seminerde ‘Geri Bölge Emniyet Planları’ kapsamında EMASYA PLANLARININ JENERİK SENARYODA YARATILMIŞ ŞARLARTLARDA TARTIŞILMASINDAN İBARETTİR. Seminerin bu safhasında yer alan konuşmalardan hangi kritere göre yapıldığı anlaşılmayan iki Tümgeneral, iki Tuğgeneral ve iki kurmay albayın konuşmalarından adeta cımbızla çekilen bazı bölümler Yargıtay İlamında “Suç İçin Anlaşma” eylemine kanıt olarak gösterilmiştir.
  • Oysa söz konusu Yargıtay ilamında atılı suça dayanak yapılan konuşmalardan üçü (dönemin 3. Kor. İstihbarat Şube Müdürü Kur. Alb. Emin Küçükkılıç, 3. Kor. 3. Zh. Tugay Komutanı Bilgin Balanlı, 15. Kor. 2. Tugay Komutanı) İstanbul Doğu ve Batı Garnizon Komutanlıklarındaki münhasıran kendi birliklerinin seminer öncesi hazırladıkları EMASYA (Emniyet Asayiş ve Yardımlaşma) planlarının arzını yapmışlardır. Yargıtay ilamında “Suç İçin Anlaşma” kapsamında adı geçen diğer sanıklar plan arzında bulunmamışlar, sadece Ordu Komutanı olarak benim katılımcılara yönelttiğim sunumlara ilişkin sorularıma spontane olarak kendi görüş ve düşüncelerini arz etmişlerdir.
  • Diğer yandan, Seminerde içerik ve format olarak atılı suça dayanak yapılan sunumlardan sadece mekan ve imkan yönünden farklılık gösteren diğer EMASYA komutan ve Karargah subaylarının yaptıkları sunumlar Yargıtay ilamında yer almamıştır. Bunlar içerisinde İstanbul Batı Garnizon Komutanına doğrudan bağlı ve münhasıran Kara kuvvetleri Komutanlığınca EMASYA Birliği olarak tefrik edilen 3. Kor. Motorlu Piyade Alay Komutanının kapsamlı takdiminden Yargıtay ilamında hiçbir alıntı yapılmadığı gibi söz konusu Alay Komutanı hakkında Balyoz davası kapsamında soruşturma ve kovuşturmaya dahil edilmemiştir. Benzer şekilde İstanbul’da bir sıkıyönetim ilanında Sıkıyönetim Komutanın görev ve sorumluluklarını yürütmede en önemli yardımcısı İstanbul Merkez Komutanıdır. Bu bağlamda Seminerde İstanbul geneli için ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştur. Kendisi ve İl jandarma Alay komutanı ile birlikte Balyoz Davası kapsamı dışında tutulmuşlardır.
  • Muhtemelen askeri usul ve kaidelerin bilinmeyişinden kaynaklanabileceğini düşündüğüm göz ardı edilen bir ayrıntı konusunda da bilgi vermek gereğini duymaktayım. İstanbul bir mega kent olduğu için İstanbul boğazı ile Doğu ve Batı Garnizon komutanlıkları adıyla, ve 15 Kolordu sorumluluk sahaları olarak iki ana bölgeye ayrılmıştır. Her iki bölge içerisindeki tali bölge EMASYA planları öncelikle emir komuta zincirinde bağlı oldukları komutanların onayı ve detetimi ile hazırlanır. Seminerde takdim edilen EMASYA Planları da doğal olarak 3. ve 15. Kolordu komutanları tarafından onaylanmıştır.
  • Diğer yandan Yargıtay ilamında 1. Ordu komutanı olarak benim ile “Suç için Anlaşma” yaptıkları iddia edilen hiç bir sanık emir komuta açısından bana doğrudan bağlı değildir. Hiçbiri 1. Ordu Karargahında görevli değildir.

Konuya açıklık kazandırmak için Yargıtay İlamında atılı suça iştirak ettiklerine ilişkin suçlananların 1. Ordu emir komuta zincirindeki ilişkilerini ve görev yerlerini açıklamak uygun olacaktır:

Tümg. Behzat Balta:

Edirne’de Konuşlu 3. Mekanize taktik Tümen komutanıdır. Tümen Çorlu’da konuşlu 5. kolordu Komutanlığının ana ast birliğidir.

Tümg. Metin Yavuz Yalçın:

Hasdal’da konuşlu 52. Zh. Tümen Komutanıdır. Tümen Ayazağa’da konuşlu 3. kolordu komutanlığının ana ast birliğidir.

Tuğgeneral İhsan Balabanlı:

Metris’te konuşlu 26. Zh. Tugay komutanıdır. 3. Kolordu ana ast birlik komutanıdır.

Tuğgeneral Kaya Varol:

Maltepe’de konuşlu 2. Zh. Tugay komutanıdır. 15. kordu ana ast birlik komutanıdır.

Kur. Alb. Emin Küçükkılıç:

  1. Kolordu istihbarat Şube müdürüdür.

Kur. Alb. Erdal Akyazan:

Çerkezköy’de konuşlu 3. Zh. Tugay komutan Yardımcısı ve Saray    Garnizon Komutanıdır. 3. Zh. Tugay 5. Kolordu ana ast birliğidir.

  • Sonuç olarak önceden hazırlanmış ve bağlı oldukları üst komutanlarınca onaylanmış planların arzında metinler içerisinde adeta cımbızla “SUÇ İÇİN ANLAŞMA” fiiline dayanak aramak nafile bir gayrettir. Hele hele 162 kişinin katıldığı seminerde takdimlere ilişkin kendi kişisel görüş ve düşüncelerini spontane olarak açıklayanlara da aynı suçlamada bulunmanın izahtan vareste olduğu açıktır.

YARGITAY İLAMINDA VAHİM MADDİ HATALAR

‘Vahim Hatalar’ deyiş nedenim, bu iddiaların esas itibariyle 2010 Ocak ayında yürürlüğe konan TSK’ne yönelik kapsamlı kumpasın bir parçası olarak sadece o dönemdeki adıyla Fethullah Gülen Cemaatine ait basın yayın kuruluşlarında görevli çığırtkanlar tarafından telaffuz edilmiş olmasıdır. Doğal olarak yaratılan algı dönemin yargı kararlarına da yansımıştır. O dönemde ‘Hizmet Erbabının’ algı yaratmakta ne denli başarılı olduklarını 16. Yargıtay Ceza Dairesinin İlamında söz konusu mesnetsiz iddiaların hala varlığını korumasından anlaşılmaktadır. Yüksek yargının bu duruma düşmüş olması hüzün vericidir.

Yargıtay ilamında yer alan mesnetsiz iddialara yanıtların verilmesinde yer aldığı sayfa numarası sırası esas alınmıştır. Ancak söz konusu ilamın son bölümünde yer alan ‘asparagas’ bir iddiayı en başa alma gereğini duydum. Bunun nedeni de hükme esas olan bu mesnetsiz çarpıcı iddianın kaynağının atılı suç dönemindeki adıyla Fethullah Gülen Cemaatine mensup basın/yayın kuruluşları olmasıdır.

Çoğunluğu ‘kafa karışıklığı yaratmak’ amacıyla ileri sürülen hiçbir dayanağı bulunmayan iddialar ve yanıtları:

  • SAYFA: 36, Paragraf: 1 (Son cümle)

“….ve fakat ittifakın farkına varılması üzerine, bir kısmının emekliliğini istediği, bir kısmının Askeri Sura’da emekli edildiğinin anlaşılması karşısında;”

YANIT

Yargıtay 18. Ceza Dairesinin hükme esas olan bu iddia, sanıkların darbe teşebbüsüne girişemeyişlerini FETÖ mensuplarının ürettiği gerçek dışı bir varsayıma dayandırarak, “suç için ittifak” fiilini işledikleri sonucuna ulaştığı görülmektedir. İleri sürülen bu iddianın ne denli boş olduğunu, söz konusu İlam’da adı geçenlerin TSK.den ne zaman ve ne suretle ayrıldıklarına bakmak yeterli olacaktır. Her şeyden önce şunu belirtelim ki; sanıklardan hiçbiri resen emekli edilmemiştir.

Çetin DOĞAN:

Çetin DOĞAN’ın 30 Ağustos 2003 tarihinde kadrosuzluktan dolayı emekli olacağı, dönemin Gnkur. Başkanı Hilmi Özkök’ün Sayın Mahkemenizde tanık olarak verdiği ifadesinde de belirttiği gibi bir yıl önceden belliydi. Bunun nedeni orgeneral olarak görev süresini 30 Ağustos 2003 tarihi itibariyle dört yılı dolduruyor olmasıdır. Dönemin K.K. komutanının henüz atanalı bir yıl olduğu için KKK.lığı kadrosunun doluydu. Bu nedenle 2003 Askeri Şura kararında açıkça belirtildiği gibi “Qetin Doğan kadrosuzluk nedeniyle emekli olmuştur. Orgeneral rütbesi ile emekli olmam ve Jandarma Asayiş Komutanı olarak görev yapmam nedeniyle Çetin Doğan’a yasa gereği, Plan Semineri icra tarihinden önce, 2003 yılı başında ‘Korumalı Lojman’ tahsis edilmiştir.

Behzat BALTA:

O dönemde Ciddi sağlık sorunları yaşayan Behzat Balta, kendisine yurt dışında tedavi imkanı sağlanması içi Ağustos 2003 şurasında emekli edilmemiş, uzatılmış, buna karşılık kendi isteği ile emekli olmuştur.

Metin Yavuz YALCIN:

İddianın aksine emekli edilmemiş, Tümgeneral rütbesinden Korgeneralliğe terfi etmiş, 2008 yılında korgeneral olarak kendi isteği ile emekli olmuştur.

İhsan BALABANLI:

26. Zh. Tugay Komutanı olarak görevine devam etmiş, Ağustos 2007 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Emekli olduğu tarih Ağustos 2012’dir.

Kaya VAROL:

Ordu Plan Seminerinden 18 ay sonra Ağustos 2004 tarihinde emekli olmuştur.

Emin KÜCÜKKILIC:

Ağustos 2006’da emekli olmuştur.

Erdal AKYAZAN:

Kendi isteği ile 2005 yılında emekli olmuştur. 

  • SAYFA: 21, Paragraf:4

1. Ordu K.lığının 31 Ocak 2003 Uygulama Esaslarını İhtiva eden 1. Ordu K.lığının 31 Ocak 2003 gün ve HRK:1700-30-03/PI….58145 sayılı emrinde, Plan Seminerinin maksadı genişletilmiş, ‘Olasılığı En Yüksek Senaryoya uygun olarak hazırlanacak Or./Kor. Alternatif planları incelemek, sorun sahaları ile çözüm tekliflerini ortaya koymak’ ifadesi Gn.kur. TATPROG ve K.K.TATPROG-2003’DE yer olan maksada ilave edildiği,

YANIT: Üst makamların verdiği direktife yer alan ‘MAKSAT’ Ordu emrinde aynen yer almaz, ana maksada ters düşmeyecek şekilde genişletilir.

  • SAYFA 21, Paragraf:5

“Egemen Harekat Planı esas alınarak ifadesi metinden çıkartılarak yerine Önceden gönderilecek özel durum esas alınarak ifadesinin ilave edilmesi istenmiştir.”

YANIT: Seminerde başlangıç durumu OVTS’de öngörülen şartlarda (Ordu emrinden bir kısım birlikler Güneydoğu Anadolu’ya kaydırılmış, Planda ordu emrine verilmesi planlanan Gnkur. Stratejik ihtiyatları verilememiştir.)

Özel durumda ise 1. Ordu Komutanlığınca kuvvet açısından EGEMEN Harekat Planının icrası için 1. Ordu Komutanlığı bünyesinde olan bütün organik birliklerinin ve Stratejik ihtiyatların Ordu Komutanlığı emrine geri verildiği durum ve şartlar yaratılmıştır. Kısacası Egemen Harekat Planının OVTS şartları içinde değil, planın kendi içeriğindeki faraziyelerin gerçekleştiği bir ortamı yaratmak gerektiği için ‘Özel Durum’ yaratılmış ve Seminer Cereyan Planı ve seminer ses kayıtlarının incelenmesinden görüleceği üzere Plan Seminerinde verilen özel durumda planının dayandığı temel faraziyelerin gerçekleştiği bir ortam yaratılmıştır. Bu suretle Egemen Harekatı irdelenmiştir.

  • SAYFA:21, Paragraf:6

“1.Ordu Komutanlığının 21 şubat 2003 tarihli yazısı ile, 04-06 Mart 2003 tarihinde icra edilmesi planlanan seminerin 05-06 Mart 2003 tarihine alındığı birliklere bildirilmiştir.”

YANIT: Bu tespit doğrudan kafa karışıklığı yaratmak için Yargıtay İlamında yer aldığını sanıyorum. Semine tarihinde yapılan değişiklik bu konuda yayınlanan emir incelendiğinde görüleceği üzere sadece 1. Ordu birliklerine değil seminere gözlemci ve cevap hücresi olarak personel görevlendiren Genelkurmay Başkanlığı, Kuvvet Komutanlıkları, Seminere katılan Stratejik İhtiyat Birlik Komutanlarına da gönderilmiştir.

Tarih değişikliğinin nedeni seminer ses kayıtlarının incelenmesi halinde Ordu Komutanının ‘Semine Açış/kapanış Konuşmalarında’ açıklandığı görülecektir.

Ordu seviyesindeki her türlü tatbikata Gnkur. ve Kuvvet Komutanlarının katılımı usuldendir. Nitekim 2002 yılında 1. Ordu Komutanlığım döneminde icra edilen Harp Oyununa, Gnkur. Başkanı ve Kuvvet Komutanları katılmıştır. Bu nedenle TATPROG’da yer alan Ordu tatbikat tarihleri, Gnkur. Başkanının özel programı dikkate alınarak doğrudan Gnkur. Başkanlığınca tespit edilir.

21 Şubat 2003 tarihinde (Seminerin başlangıç tarihinden 11 gün önce) 1. Ordu Komutanlığına Gnkur. Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının, ABD’nin lrak’a müdahalesi konusunda yoğun temas ve çalışmalar nedeniyle Ordu Plan Seminerine katılamayacakları, gözlemcilerin gönderileceği yolunda mesaj alınmıştır.

Bunun üzerine Plan Seminerine İstanbul dışından gelenlerin hafta sonunu İstanbul’da geçirmelerine imkan vermek için seminer bitim tarihinin hafta sonu ile birleştirilmesi konusunda emir yayınlamıştır. Bu suretle eşleri ile birlikte uzak garnizonlardan gelenler için özel turistik/kültürel etkinlik düzenleme imkanı yaratılmıştır.

Bu noktada kayda geçilmesinde yarar gördüğüm bir husus da eğer Gnkur. ve Kuvvet Komutanları Seminere katılma imkanları olsaydı, Üst makamlara 31 Ocak 2003 tarihinde gönderilen ‘Seminer Cereyan Tarzı Planında’ hiçbir değişiklik yapılmadan aynen uygulandığı için, Yargıtay İlamında iddia edilen ‘Suç İçin Anlaşma’ fiilini, Komutanların huzurunda işleme gibi garabet yaşanacaktı. Bu arada Seminere katılan 162 kişi içerisinde Gnkur. ve Kuvvet Komutanlıklarından gözlemci sıfatı katılanların mahkemede tanık olarak verdikleri ifadelerden hiç birinin iddia edilen suçun işlendiğini fark edemediğinin de altını çizelim.

  • SAYFA:22 , paragraf:1
  1. Ordu plan Semineri Uygulama Esaslarına yönelik olarak, biri 14 Ocak 2003

Çetin Doğan, Balyoz mahkemesine sundu… İşte savunmasının tam metni

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!