Cinsiyetçi cinayetler

featured

Uzman Psikolog Neşe Yaran yazdı…

Pandemi döneminde ev içi şiddetin, fiziksel ve cinsel saldırıların, nihayetinde de cinayetlerin artacağı hususunda uzmanlar ve sivil toplum örgütleri, bizleri önceden uyarmışlardı. Bizim gibi ataerkil toplumlarda bu gibi hızlı sosyal değişikliklerin olduğu, ekonomik güç ve aile içi dengelerin hızla yer değiştirdiği dönemlerde şiddet, erkekler için ‘kadınlar üzerindeki tahakkümlerini devam ettirme yöntemi’ haline gelebilmektedir.

Nitekim korkulan oldu; 2020 yılının ilk 10 ayında 197’si şüpheli olmak üzere, toplam 453 kadının öldürüldüğü açıklandı. Yılın son günlerinde de bir gün içerisinde 4 kadının daha vahşice katledildikleri haberleriyle sarsıldık.

Yeni yıl arifesinde ruh sağlığımızı korumak için dahi olsa, bu olanlara gözümüzü kapayamayız ve kapamamalıyız. O yüzden birkaç satır da olsa bu konuda yazmak istedim.

Kadınlara yönelik cinayetler, maalesef ki toplumumuzda gömülü olan zararlı sosyal ve kültürel normlar aracılığıyla zımnen izin verilen ve uygulanan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sürekliliğinin bir parçasıdır.

Ama artık köklerini ataerkilliğin desteklediği stereotipik cinsiyet normları, rolleri, uygulamaları ve söylemlerini bütünüyle geri dönülemez bir şekilde değiştirmeliyiz. Acilen şiddetin dışında, kadınların özgür birer birey olarak konumlandırılmasına yönelik yeni normlar oluşturmak zorundayız. Zira devletler ve kanunlar kadını özgürleştirse de, uygulayıcılar maalesef ki hala kadınları özgürleştiremediler. Kadına yönelik olumsuz stereotipler ve cinsiyetçi önyargılar, kanun uygulayıcıların da zihinlerine ve bilinçaltına nüfuz etmiş durumda.

En alt sınırdan verilen cezalar, erkeklerin lehine uygulanan hafifletici sebepler ve ceza indirimleri bunun en açık göstergesi. Bu nedenle, kanun koyuculardan kolluk kuvvetlerine, dini kurumlara, medyaya ve kültür bekçilerine kadar çeşitli aktörler, kadın, kız ve erkek çocuklar ile azınlık haklarının garantörü olarak rollerini her zamankinden daha çok ciddiye almalılar.  Aksi takdirde suç ortaklığı yapmış olurlar.

Hayatta kalan kadınlar olarak kendimizi duvara karşı ve öldürülme, damgalanma, utanç korkusu, mali engeller, farkındalık eksikliği, intikam korkusu, kanuni yaptırımların olmaması veya işletilmemesi ve hepsinin bir bileşeni olarak, şiddeti çevreleyen tutumlar gibi köklü engellerle çevrelenmiş hisseder olduk. Artık cinsiyete dayalı şiddet, hükümetlerin birincil odak noktası haline gelmelidir ve elbette bunun için kadın erkek, yaşlı genç demeden her birimize düşen görevler bulunmaktadır. İyi dileklerde bulunmaktan öte, kendimizden ve en yakınımızdan başlayarak cinsiyetçi davranış ve zihniyeti değiştirmek için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.

2021’in iyi bir sene mi, yoksa kötü bir sene mi olacağını biraz da bizim ‘iyiliğimiz’ ve çabamız belirleyecek.

Güvenli, adil ve güzel yarınlar dilerim.

Kaynak: Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi Verileri.

Cinsiyetçi cinayetler

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Kadinlari acimadan öldürenlerin hangi partiye oy verdikleri incelenmelidir.Kadinlara en cok hangi zihniyet saldirip hakaret ediyorsa ülkeyi yönetenlerde onlardir.Hangi zihniyet uckura düskünse bugün ülkeyi yönetenlerde onlardir.Ufacik kiz cocuklariyla nikah yapacak kadar gözü dönmüs vicdansizlarin bu nikahi dine mal etmeleride onlarin ne kadar dinden uzak olduklarini gösterir.Icinde bir parcacikda olsa iman olanlar ne hirsizlik yapar,ne namssuzluk yapar ne de kadinlara saldirir.Cünkü o bir parcacik iman bile kötülük yapmaya engeldir.Kadin düsmanligi ve kadin cinayetlerini isleyenler imandan yoksun olanlardir.Iman derken insanliktan bahsediyorum.Yani insan olan cinayet islemez,kadinlara saldirmaz.Ateistler iman etmezler ama iclerinde insanlik vardir ki o da Iman demektir.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!