Denizcinin demir yumrukları ve 18 Mart

Ahmet Çınaryılmaz yazdı...

featured

18 Mart Çanakkale Zaferi’nin 107’nci yılını kutlamaktayız, bilindiği üzere, Çanakkale harbi iki safhada gerçekleşmiş, devrin en güçlü İtilaf Donanması ilk safhada denizden boğazı geçmeyi denemiş, “NUSRET” mayın gemisinin döşediği son 26 mayın, imparatorluk başkenti İstanbul’un teslim alınmasına mani olmuş, hayalleri ve gururu kırılmış, karizması çizilen donanma kös kös 180 derece aksi istikamette Limni Adası’na geri dönmüştür. Denizden olmadı, karadan hallederiz özgüveni ile,

İtilaf Donanması; 18 Mart-25 Nisan 1915 tarihleri arasında yeni yüzer ve uçar unsurların da katılımıyla, 18 muharebe gemisi, 12 kruvazör, 29 muhrip, 12 denizaltı, uçak gemisi, çıkarma vasıtalarına ilaveten, çeşitli tipte yaklaşık 133 gemi ve 42 uçak ile kara harekatına destek sağlayan deniz görev kuvvetini oluşturmuş,

Gelibolu Yarımadası’na 25 Nisan’da denizden çıkarma yaparak, 6 ay sürecek kanlı kara savaşlarını başlatmıştır.

Temiz akıl sahibi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının gururu ve kahramanı Mustafa Kemal’in hatıratından kara savaşlarını sadece bir paragrafta hatırlayalım,

“Karşılıklı siperler arasında uzaklık 8 metre, yani ölüm kesin birinci siperlerdekiler hiçbiri kurtulmamacasına toptan düşüyor, ikincidekiler onların yerine gidiyor fakat imrenilecek ölçüde ılımlılık  ve razı oluşla biliyor musunuz! Öleni görüyor üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir zaaf bile göstermiyor sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete gitmeye hazırlanıyorlar, bilmeyenler salavat getirerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh gücünü gösteren şaşılacak derecede ve kutlanacak bir örnektir. Emin olunuz ki, Çanakkale muharebesini kazandıran, bu yüksek ruhtur.”

Yazımda; kara gücüne denizden destek sağlayan yenilmez armada İtilaf Donanması’nı güç durumda bırakan, karar alıcılarına zor anlar yaşatan, demir yumrukları ile namağlup İngiliz’e saydırtan Mihver Kuvvet (Osmanlı İmparatorluğu, Almanya vd.) yüzer unsurlarının (bot ve denizaltılar) zaferimize olan güçlü desteğine ışık tutmaya çalışacağım.

İtilaf Donanması’nın vazifesi; kara kuvvetlerinin cephemizi yarmasına yardımcı olmak maksadıyla, kıyıya intikal eden vasıtaların, karaya çıkan birliklerin emniyet ve desteğini sağlamak, siperlerdeki birliklerimiz ve yedek kuvvetlerimiz ile ikmal hatlarımıza azami zayiat vermek, olarak özetlenebilir.

Mehmetçiğin üstüne sağanak yağmur gibi yağan İtilaf Donanması mermilerinin ateş taksimi genel hatları ile aşağıda belirtildiği gibi icra edilmiştir.

Kıyı hattına yakın gemiler tespit ettikleri hedeflere anında top atışı icra etmekte,

İstihbarat, uçak ve balonlardan (gemiden 1000-1500 metre irtifaya çelik tellerle salınan) tespit edilen birliklerimizin mevkileri harp karargahı gemisinde değerlendirilerek, telefon hattı ile denizde sabit duran İtilaf Donanması gemilerine aktarılmakta ve özellikle açık arazide olan her Mehmetçik ağır topçu ateşine maruz kalmaktaydı.

İtilaf Donanması toplarının koordinasyonun nasıl yapıldığını merak eden, Koramiral Aleksander Vasilyevich Kolçak’ın hayatının anlatıldığı 2008 yapımı “AMİRAL” isimli filmde, I.Dünya Savaşında Baltık Denizi’nde Rus İmparatorluk Donanması toplarının, Alman mevzilerini nasıl baskı altına aldığını izleyebilir ve konu hakkında bilgi sahibi olabilir.

İtilaf Donanması’nın binlerce topu siperlerdeki askerlerimize genelde etkili olamazken, süngü hücumuna kalktığımızda, siperlerimizi takviye eden yedek kuvvetlere ve lojistik destek sağlayan unsurlara tonlarca mermi yağdırmaktaydı. Kısaca açık arazide hareket eden her birlik, yoğun ve öldürücü ateş altındaydı.

İtilaf Donanması’nın güçlü topları; istihbarat, balon gemisi ve uçaklardan aldıkları bilgilerle kıyı hattının içlerine kadar etkili olmuş, HMS Queen Elizabeth yarımadanın diğer tarafındaki gemimizi (mesafe 11 km) görmeden balondan aldığı tarassutlara istinaden düzeltme yaparak 3’üncü salvoda isabet sağlamıştır.

Mustafa Kemal’in yaveri Cevat Abbas; Suriye’den gelen heyeti cepheye intikal ettirirken, İngiliz uçağının tepelerinde kartal gibi sekiz çizerek dönmeye başladığını, tayyarenin hareket tarzı ile gemi topçu ateşine memur olduğunu anladığını, 8-10 dakika sonra uzun menzilli gemi topçusunun grup ateşine maruz kaldıklarını, ilk atışların 200 metre kısa düştüğünü,

İtilaf Donanması’nın 8 farklı top ile cephemizi ateş yığınları ile sarstığını, açık arazide hareket eden her Mehmetçiğin üstüne top mermisi yağdığını, tahripkâr, öldürücü ateş altında olduklarını ve bu faaliyetin sürekli olduğunu, anılarında ifade etmektedir.

U-21 denizaltısının Komutanı yüzbaşı (Yzb.) Otto Hersing (30 yaşında), denizaltı barınma mevkii tetkiki için Gelibolu Yarımadası’na karadan geldiklerinde denizden fark edildiklerini, anında top atışının başladığını, bulundukları sahayı derhal terk ederek saklandıklarını, yakınlarına düşen bir top mermisinin 10 metre çapında 5 metre derinliğinde bir çukur açtığını, anılarında belirtmektedir.

İtilaf Donanması’nın güçlü topları binlerce şehit vermemize neden olmuş, efsane
57’nci Alayımız hücuma kalktığında, HMS Queen Elizabeth’in 380 mm’lik topları (13.000 şarapnele ayrılan bir mermi ağırlığı 879 kg) yaklaşık 100 Mehmetçiği anında şehit etmiştir.

İtilaf Donanması gemilerinin ateş gücü hakkında basit fakat etkileyici bilgiler vermeye devam edersek, Ege’nin özgün balıklarına yuva olmak kaderlerinde olan HMS GOLIATH ve HMS MAJESTIC’in 305 mm’lik toplarının bir mermi ağırlığı 390 kg, HMS TRIUMPH’un 254 mm’lik toplarının bir mermisi ise 235 kg’dur.

HMS GOLIATH, HMS TRIUMPH ve HMS MAJESTIC’in 76 mm’den 305 mm’ye kadar farklı çapta toplam 90 adet topa sahip olduğu dikkate alındığında, yaklaşık 59 harp gemisinin binlerce namlusu ile kara birliklerine sağladığı deniz topçu desteği daha net kavranabilir.

12 Mayıs’dan itibaren kara harekatına destek sağlayan İtilaf Donanması’nda işler ters gitmeye başlamış,

Aynı günün gecesinde “MUAVENET-İ MİLLİYE” botu, torpido ile HMS GOLIATH (13.600 ton)’ı batırmış, İngiliz denizciler ikinci raundun ilk kroşesini almış, HMS Queen Elizabeth acilen bölgeden uzaklaşmış,

13 Mayıs’ta İngiltere’de kabine toplantısı yarıda kesilmiş, 15 Mayıs’ta Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Fischer, 17 Mayıs günü ise Türk’ten çekmek kaderinde olan ve II. Dünya Savaşı’nda da İnönü’yü kandıramayan Bahriye Nazırı Winston Churchill görevinden istifa etmiştir.

“NUSRET”in davetsiz misafirlere ikram ettiği üstü şekerli, altı demir leblebi katkılı tuzlu Türk kahvesinden sonra,

Almanya’dan avara edip, İngiltere’nin batısından Cebelitarık’a giriş yapan, Saros’a kuzey-batı istikametinden yaklaşan 600 tonluk U-21 denizaltısı 25 Mayıs’ta HMS TRIUMPH (12.730 ton)’u,
27 Mayıs günü ise HMS MAJESTIC (16.060 ton)’i torpido hücumu ile batırmış, üçüncü kroşe İngiliz denizcilerin ikinci kez bir süreliğine nefessiz kalmasına neden olmuştur.

HMS MAJESTIC de trança, orfoz ve de eşkinalara yuva olunca, küçük gemiler hariç donanma Limni (Mondros) ve Gökçeada’ya çağrılmış, ARCADIAN adlı gemide harp karargahı bulunan “Akdeniz Seferi Kuvvetleri Komutanı” General Ian Hamilton ve kurmay heyeti pılısını pırtısını toplayıp Gökçeada’ya intikal etmiş, düşman donanmasının ölüm kusan güçlü topları yaklaşık 25 gün kara birliklerini destekleyememiştir.

Karada çok hassas dengede seyreden ölümcül kapışmada, namağlup ağır abilerin tam yol tornistan kaçışları ve 20 Haziran’a kadar Gelibolu yarımadası açıklarında varlık gösterememesi, Mehmetçiğe hayat öpücüğü olmuş, askerimizin maneviyatını yükseltmiş, Oğuz Boyu’nun marazi düşmanlarının moralini bozmuş, personel ve lojistik desteğimizin daha emniyetli yapılmasını sağlamış, özetle cephemiz daha da güçlenmiştir.

“29’uncu İngiliz Piyade Tümeni”ne destek sağlamak maksadıyla, İskenderiye’den Çanakkale’ye asker sevk eden HMT ROYAL EDWARDS gemisini UB-14 denizaltısı 13 Ağustos günü İstanköy batısında torpido atışı ile batırmış, yaklaşık bir alay personele denk gelen 1367 kişiden 935’i hayatını kaybetmiş, sonrasında da HMT SOUTHLAND (11.889 ton)’a torpido hücumu ile ağır hasar vermiştir.

140 tonluk UB-14 denizaltısının HMT ROYAL EDWARDS gemisini batırmasının İngiliz kurmay heyetinde ciddi moral bozukluğuna sebep olduğu aşikardır. Siper savaşlarındaki hassas dengede İtilaf kuvvetlerinin cepheye süremediği yaklaşık bir alay personelin anlamı, cephemiz üstündeki baskının azalması demektir.

Pula limanı/Adriyatik’ten bölgeye intikal eden UB-14’ün genç komutanı Üstteğmen Heino von Heimburg (26 yaşında)’un eline sağlık diyoruz, toprağı bol olsun.

U-21 denizaltısı; dur daha bitmedi genel anonsuyla, Seddülbahir açıklarında 5 Temmuz gecesi, CARTHAGE(5600 ton) isimli Fransız gemisini torpido atışı ile batırmıştır.

UB-8 denizaltısı Gelibolu Yarımadası yaklaşma sularında balon gemisi HMT MANICA’ya 12 ve 14 Ağustos’ta torpido hücumu geliştirmiş, isabet kaydedememiş ancak HMT MANICA’nın balonunu toplayıp bölgeden uzaklaşmasına neden olmuştur. Tefsiri, deniz topçu atış destek etkinliğinin azalmasıdır.

“MUAVENET-İ MİLLİYE” gemi komutanı Yzb. Ahmet Saffet Bey, teknik sorumlu ise Alman
Yzb. Rudolf Fierle’dir. Denizaltı personeli Alman’dır.

Gönül ister ki, dedelerimizin dedeleri Alman denizaltıcıların yerine, itilaf donanması ile mücadele etseydi ancak Osmanlı donanmasının son 50 yılı hiç de iç açıcı değildir. Sultan Abdülaziz devrinde büyük bütçeler ile birbiriyle uyumlu olmayan birçok ülke tersanelerinde inşa edilen gemiler ile donanma şekillenmiş, 77-78 Osmanlı-Rus harbinde anılan deniz kuvvetinin Karadeniz’deki işlevsizliği ve taht mücadelesindeki rolü, II. Abdülhamit’in donanmayı Haliç’e hapsetmesine neden olmuştur.

NAVARİN(1827) baskınındaki personel kaybı Osmanlı Donanması’nın belini kırmış, donanmanın Haliç’te on yıllarca hareketsiz kalması gemilerin ve personel eğitiminin yoğun bakımda entübe edilmesi ile sonuçlanmıştır.

1897 Osmanlı-Yunan harbinde, Haliç’ten Çanakkale’ye intikal etmeye çalışan gemilerin durumu tam anlamıyla perişanlıktır. Boğaz dışına çıkabilecek, sancak gösterecek bir gemi bile maalesef yoktur.

1900’lü yılların başından itibaren donanmanın ıslahı için tahsisat çıkartılmış olsa da, kifayetli ve eğitimli personel yetersizliğine ilave, çok daha önemlisi işi ehline emanet etmeme, sınırlı kaynakların heba edilmesine neden olmuştur.

333 bin liraya mal olan ve ABD’de inşa edilen ”MECİDİYE” 1904’de Midilli Adası’nda Osmanlı personeline teslim edilirken, 1899’da İtalya’ya, oradan İngiltere ve nihayetinde Kiel Tersanesi/ Almanya’ya gönderilen hizmet ömrünü tamamlamış 37 yaşındaki “ASAR-I TEVFİK”in onarımı 6 yıl sürmüş, bir kruvazör fiyatı olan 300 bin altın harcanmış, yurda dönüş seyrinde yangın dahil birçok arıza ile boğuşmuş, sonuçta sancak gösteremeden hizmet dışına ayrılmıştır.

Karadeniz’de 1905’de Rus “POTEMKİN” zırhlısında isyan çıkmış, anılan zırhlının boğazdan girişini engellemek için “ABDÜLMECİD” torpido botunun bölgeye sevki emredilmiş ancak boğaz akıntısını yenemediğinden intikal edememiş, botun adı “YUNUS” olarak değiştirilmiştir.

1. Abdülhamit’in Bahriye Nazırlığını uzun süre yapan Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa vefat ettiğinde büyük bir servet edindiği ortaya çıkmıştır. Bahriye ile ilgili konularda Padişahın danışmanlığını yapan, yolsuzluklar konusunda kendisini sürekli uyaran Mehmet Paşa ise namuslu bir bürokrattır.

1904’ün son aylarında Rauf Orbay ve Bucknam Paşa denizaltı alımı ile ilgili Almanya, İngiltere ve ABD’ye bir tetkik gezisi yapmış, ilgili raporlarında; denizaltının stratejik öneme sahip bir platform olduğunun denizci devletlerce anlaşıldığı ve anılan silahın diğer ülkeler ile paylaşılmak istenmediği belirtilmektedir.

Çanakkale harbinden 6 yıl önce Sultan Reşat tahta çıkınca donanma geçiş töreni icra eder, durum vahimdir, 60 parça gemi hurda fiyatına satılır. Donanma cemiyeti kanalı ile İngiltere’ye yeni gemiler sipariş edilir, “SULTAN OSMAN” ve “SULTAN REŞADİYE” zırhlıları cihan harbi nedeniyle teslim edilmez.

Çanakkale harbinin denizde vuku bulan etkili mücadelemizde ortak küme, sualtı silahları(denizaltı, torpido ve mayın) ile İtilaf Donanması’na verilen ağır zayiattır. Yzb. Hakkı Bey’in Komutanlığını yaptığı “NUSRET” mayın gemisinin döşediği mübarek 26 mayın; Kurtuluş savaşının en önemli kilometre taşını oluşturmuş, Rusya ve dünyanın kaderini değiştirmiş ve mazlum ülkelerin bağımsızlık mücadelesinin GDO’suz tohumlarının tarlalarında filizlenmesine neden olmuştur.

15 Mayıs 1919’da İzmir’e ayak basarak Anadolu’nun işgalini başlatan Yunan’ın akıl hocası ve finansörü olan, 1800’lü yıllardan itibaren zamanın güçlü devletlerini yenilgisiz dize getiren, kinini ve kibrini gizlemede üstad İngiliz karar alıcılarının önce Çanakkale hitamında Küt’ül Amare’deki yenilgisi kendileri için hazmedilmesi çok güç, unutulmayacak dersler içerir. Bu nedenle İngiliz Askeri Kraliyet Akademisi’nde bahse konu mağlubiyetler günümüzde ayrıntılı olarak okutulmaktadır.

2020’li yıllarda, dünya tiyatro sahnesinde rol dağılımı mecburiyetten yeniden şekillenirken, sürekli esas oğlan olmak isteyen Anglo-Sakson karar alıcıları yüzyılların tecrübesiyle pohpohlama, teşvik, satın alma, kandırma, aldatma, şantaj, ağır tahrik, tehdit vd. ile hasımlarının yanlış hamleler yapması için her türlü çabayı göstermektedir. Bu sinsi ve kirli oyunu bozmanın tek yolu; evrensel hukuk kaidelerini uygulamak, ahlaksızlığa sıfır tolerans göstermek ve kapsayıcı kamu, meslek, üniversite vd. kurumlarda emaneti ehline vermek,  olarak özetlenebilir.

Mahir diplomatların kurguladığı sinsi plan ile Saddam Hüseyin Kuveyt’in işgaline teşvik edilmiş, Irak orduları Kuveyt’e girince, her türlü iletişim araçları da kullanılarak, avam projesi tamamlanmış “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)” hayata geçirilmiştir. Halihazırda Karadeniz havzasında ABD önderliğindeki NATO, Rusya Federasyonunun hayati sinir uçlarına dokunmakta, BOP’un adı zikredilmese de Siyonistlerin işbirlikçisi neoconlar ve taşeronları, Türkiye Cumhuriyeti’nden de toprak koparacak şekilde faaliyetlerine alenen parmaklarını pervasızca gözümüze sokarak devam etmektedir.

01 Mart tezkeresi kabul edilseydi, ABD ordusunun güneydoğu vilayetlerimizde konuşlanması, Suriye sınırındaki mayınların İsraillilerce temizlenmek istenmesi, Kıbrıs’ta Annan Planının kabulünün istenmesi, Taraf gazetesinin kamuoyu ile tanıştırılması, Balyoz, Ergenekon vd. davalar ve hedefte özellikle denizcilerin olması, 15 Temmuz’da FETÖ darbesi ve hemen öncesinde PKK’nın Şemdinli’de TSK’ya meydan okuması, IŞID/DEAŞ’ın kısa sürede Irak ve Suriye’nin geniş coğrafyasında kontrolü sağlaması ve Suriye’de Arapların çoğunlukta olduğu şehirleri terk ederek, anılan bölgelere PYD/PKK’lıların yerleştirilmesi ve ABD’nin binlerce ton silah yardımı yapması, göçe zorlanan Arapların Türkiye’yi yurt edinmeleri, sözde Ermeni Soykırımı meselesinin ABD koordinatörlüğünde daha fazla ülke tarafından tanınması vd. birbirleriyle koordineli, temelinde toplumun ve kurumların çok ayrıntılı MR’ının çekilerek, bu bilgi birikiminin kullanıldığı,

Onlarca yıl öncesinden kısık ateşte pişirilen, bölge halkına sadece oluk oluk kan ve gözyaşı getiren ve getirecek olan şeytani bir plandır.

Anılan planda; Türkiye Cumhuriyeti’nin açık denizlerle olan ilgi ve alakasını asgariye indirmek esastır. Bu kapsamda “Uluslararası Deniz Hukuku” görmezden gelinerek, Doğu Akdeniz’de hak ve menfaatlerimiz minimize edilmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti; “Mavi Vatan”da çok yönlü tehdit ile yüz yüzedir, kısa ve orta vadede sırtımızı sıvazlasalar da, Doğu Akdeniz’de istedikleri; turistik kıyı beldelerimizde güzellik yarışmaları, yelken ve yüzme müsabakaları düzenlememizdir.

Bahse konu şartlarda Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (Dz.K.K.lığı), imkan ve kabiliyetlerini sürekli geliştirmek zorundadır.

Günümüzde sualtı hala güçlü donanmaların kara kabusu olmaya devam etmektedir. Türk Dz.K.K.lığı “Kuvvet Planı”nda önceliğin, dalma kabiliyeti olan platformlar ile sualtı silahlarının geliştirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim.

Dz.K.K.lığı karargahında çalışırken, İran ile ABD arasında yaşanan krizde, o günün şartlarında demode ve arızalı faal bir İran denizaltısının mevkiinin tespiti, ABD istihbaratının önemli görevlerinden biri olduğunu belirtmeliyim.

Tehditti açık denizlerde karşılamak esastır. “Üst Düzey Personel Kalitesine Sahip Denizaltılarımız”Mavi Vatan” ve ötesinde caydırıcı olan platformlardır.

Gururluyuz ki, savunma sanayii kabiliyetimiz her geçen gün gelişmektedir. Çalışmaları devam eden milli denizaltı ve torpido projelerine ilave olarak, her türlü platformdan atılabilen yapay zekalı mayınlar geliştirilmeli, insansız mini denizaltı projesi değerlendirilmeli, tecrübeleri devam eden insansız suüstü vasıtalarının bir üst modeline saklanma/gizlenme mevkilerinde dalma özelliği kazandırılmalıdır.

Başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere Çanakkale harbinde ve Kurtuluş savaşında şehit ve gazi olanlar ile, 1071’den bugüne güzel vatanımızı bizlere yurt yapan ecdadımızın aziz hatırası önünde tazimle eğilirken, onları saygı ve rahmetle anıyorum.

Ahmet ÇINARYILMAZ

Kaynakça :

Çanakkale Denizaltı Savaşı, Otto Hersing İşbankası Kültür Yayınları.

Osmanlı Bahriyesinde Bir Amerikalı Bucknam Paşa İşbankası Kültür Yayınları.

Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer, İşbankası Kültür Yayınları.

E. Tuğamiral Ergun Mengi Brifing Notları.

Figen Atabey, Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı.

Cemal Güven, Çanakkale Muharebelerinde İki İngiliz Zırhlısının Sonu.

Atatürk’ün Anafartalar Muharebelerine Ait Hatıraları, Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Wikipedia.

Denizcinin demir yumrukları ve 18 Mart

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Atalarımızın ruhları şad olsun, zaferimiz kutlu olsun.

  2. Elinize sağlık çok aydınlatıcı ve etkili bir yazı ,bende bu vesileyle bütün şehit ve gazilerimiz ile rahmete giden kahramanlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.🤲👍🙏

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!