Mustafa Özgür Sancar yazdı…
“Yeni Açılım” meselesinin 2009 ve 2013’teki “açılım” teşebbüslerinden hiçbir farkı yok.
“O dönemde açılım yanlıştı, çünkü ABD planıydı, şimdiki ABD karşıtı” argümanı, gerçeği ters yüz etme çabasının başarısız bir örneğinden öteye gitmiyor.
PKK’nın sözde fesih bildirisinde ortaya çıktı, temel hedef Lozan Antlaşması, cumhuriyetin kurucu belgesi 1924 Anayasası’dır.
Etnikçi Kürt ayrılıkçılığı ile siyasal İslamcıların en keskin birleşme noktası: Cumhuriyet ve ulusal devlet düşmanlığı.
AMERİKAN VEKİLİ OLARAK SURİYE’DE DEVLETLEŞME PROJESİ
AKP ve DEM’den bir ABD karşıtı söylem çıkmadığı gibi, bizzat birinci elden ABD’li yetkililer, bu sözde fesih bildirisini alkışladılar; çünkü etnik, ayrılıkçı terör örgütü YPG-PYD, yani PKK’nın aktif unsurları, Amerikan vekili olarak bölgede varlığını sürdürüyor. Amaçları, Fırat’ın batısında da bir uydu Kürdistan kurmak, yani Suriye’nin kuzeyinde yeni bir İsrail…
AKP’nin ortağı olan MHP, bu açılımın bölünmeyi/ayrılıkçılığı içermediğini propaganda ederek tabanını tutmaya çalışıyor. Şeriata dayalı bir Kürdistan kurma hayali olan diğer ortak Hüda Par ise tam ve otomatik olarak Lozan, laiklik ve Türklük karşıtı bir ortama kavuşmuş oldu.
20. YÜZYILIN 2 BÜYÜK İLERİCİ ATILIMI: CUMHURİYET VE EKİM DEVRİMİ
Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’na karşı çıkmak, karşı devrime yeltenmektir. Lozan sadece misak-ı millî ve cumhuriyetin tapu senedi değil, aynı zamanda laiklik ve bağımsızlığın garantisidir. Emperyalizme karşı tüm ezilen dünyanın başarı belgesidir.
20. yüzyılın iki ilerici hareketi, Cumhuriyet ve Ekim Devrimi… Her ikisi de İngiliz emperyalizmine galip gelinerek gerçekleştirildi. Cumhuriyet; Türklere bağımsız, modern ve laik bir devlet verirken, Ekim Devrimi tüm Rus, Sibirya’dan Kafkaslar’a kadar Sovyet çatısı altındaki tüm devletlere eşit, sömürüsüz bir yaşam ideali getirdi.
Cumhuriyet, kapitalizmi aşacak, gerçekten özgür ve eşit bir toplumu getirecek sürekli devrimin yolunu açarken Cumhuriyet düşmanlığı ise bir karşı devrimdir, emperyalizme göbeğinden bağlı, bölücü, eşitlik ve laiklik karşıtı, işbirlikçi ve gericidir.
PKK bildirisini doğrudan sahiplenenler ile genel hatlarıyla olumlu bulan ve alkışlayanlar, temelde aynı cephede yer alıyorlar: Karşı devrim…
CHP’NİN SÜRPRİZ OLMAYAN EYLEMSİZLİĞİ
CHP’yi yönetenler bu karşı devrim bildirisine sessiz kalarak, sürpriz olmayan biçimde, pratikte “açılımı” onaylıyorlar.
Kendi sınıfsal çıkarları açısından son derece tutarlı bir tutum; çünkü siyasi pratikleri, Atatürk’ün partisi CHP’nin Altı Ok başta olmak üzere, tüm ilkelerine uzak durduklarını kanıtlıyor. 2 belediye başkanı dışında Türk ifadesini kullanan, ulusalcılıktan bahseden bir CHP yok.
Yıllardır etnikçi DEM ve türevlerinin oy potansiyelinden yararlanmanın hesabını yapıyorlar ve sonuç 23 yıllık AKP hükümeti. Oysa yüzde 9 bile etmeyen bu dar kitle yerine, CHP Türkiye’den yana büyük potansiyeli kucaklama gayretinde olsaydı, 23 yıllık döngüyü çoktan değiştirmişti.
1921’E DÖNME HAYALİ: 2 İSRAİL..!
Anayasanın 4. maddesi ilk 3 maddenin tartışmaya açılamayacağı, değiştirilemeyeceğini söyler; yani devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri, devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti hiçbir sûrette değiştirilemez.
1921 Anayasası’na dönme hayali, temelde modern Türk devletinin tunç yasasını parçalama amacıyla girilen bir yan yoldan ibarettir.
Cumhuriyet, yüzyıllarca aşağılanıp ezilmiş Türk milletine, medeniyetler kuran, uygarlık inşa eden geçmişini hatırlatarak hak ettiği değeri verirken, aynı zamanda kendisini sonsuza kadar koruyacak millî bilinci de oluşturdu.
Milletsiz devlet, devletsiz millet olamaz. Aksi, tarihin reel akışına aykırı. Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkeleri için esas olan 1924 Anayasasıdır.
OLAĞANÜSTÜ KOŞULLARIN ANAYASASI
Somut olarak baktığımızda 1921 Anayasası’nda yurttaşlık tanımı, laiklik ilkesi, cumhuriyet kavramı, yargı organı, temel hak ve özgürlükler ve kadınların siyasal hakları bulunmuyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk üst kimliği ile kurmayı amaçladığı modern devletin kurucu ilkeleri bu anayasada mevcut değil. 1921 Anayasası dönemin acil ihtiyaçları sonucu ortaya çıktı. Savaş dönemi anayasası olduğu için kuvvetler birliğine dayanıyordu, yasama, yürütme ve yargıyı tek elde toplamıştı. Bugünün demokrasi anlayışında bu kabul edilebilir değil; kuvvetler ayrılığı anayasa güvencesinden çıkarılamaz. O dönemin koşullarında hızlı karar almak, milleti tüm unsurlarıyla bir araya getirmek gerekiyordu. Ayrıca 1921 Anayasası yeni devlet kurulacağına işaret etmiştir; bir olağanüstü koşullar anayasasıdır. Gerçeği bu temelde anlayabiliriz.
PKK, fesih bildirgesinde, 1921 Anayasası’na gönderme yapıp, 1924 Anayasası’nı reddederek, barışı değil, nihai hedefi Türkiye’yi bölmek olan bir devletleşme projesini amaçladığını ortaya koyuyor.
AÇILIM BİR ÖZGÜRLEŞME, BARIŞ MESELESİ DEĞİL
Açılım bir barış ve özgürleşme meselesi değil, arkasında ABD, İngiltere ve İsrail bloğunun olduğu emperyalist plandır.
Kurtuluş Savaşı, esas itibarıyla, yoksul ve köylü Anadolu halkına dayanılarak yapıldı. Bugün vatanı en tutarlı biçimde savunacak kuvvet yine yoksul, işçi-emekçi, köylü halk kitleleridir.
Bir büyük ilerici atılım olan Cumhuriyet ise halkı yurttaş seviyesine çıkaran, eşitlik idealinde birleştiren 20. yüzyılın en önemli devrimlerindendir.
Cumhuriyette ne Kürtler ne de başka bir etnik unsur dışlandı. Bugün Kürt sorunu yok. Sorun Türk, Kürt emekçi ve yoksulların ezilmesinden kaynaklanan sınıfsal bir sorun.
Ağalık, şeyhlik, cemaatçilik ilişkileri içinde varlığını sürdüren Ortaçağ kalıntılarının kaldırılmasıdır mesele… Cumhuriyet ile son aşamasına gelen, ama tamamlanamayan bir Millî Demokratik Devrim meselesidir.
CUMHURİYETÇİ OLMAK
Bu nedenle Cumhuriyetçi olmak ve Cumhuriyeti korumak zorundayız. Ancak Cumhuriyet Devrimleri tamamlandığında Türk ve Kürtler için gerçek özgürlük gelir ve Türkiye, kapitalizmi aşan, gerçekten eşitlikçi bir dünyaya yelken açabilir.
Bakın bugün hükümet nezdinde muteber olan DEM bundan hiç bahsediyor mu? Bir kere Doğu ve Güneydoğu’daki ağalık, şeyhlik düzenine isyan ettiler mi? İşçi ve emekçilerin eziliyor, öldürülüyor olmasına karşı çıktılar mı?
HİTLER’İN NASYONAL SOSYALİZMİ VE PKK
Hitler’in “nasyonal sosyalizm” tezi üzerinden toplumsal eşitlikten bahsediyor olması ne kadar büyük bir yalansa PKK’nın sosyalist olduğu iddiası da en az bu kadar büyük bir yalan.
Kapitalizm 20. yüzyılda emperyalist aşamaya ulaştı. Solculuğun temel kriteri emperyalizme karşı olmaktır, emperyalizmden destek almak değil.
ABD son 10 yılda PKK ve türevlerine 120 bin TIR dolusu silah yardımında bulundu ve milyar doları aşkın para yardımı yaptı.
Kimseye “sen solcu değilsin” diyemezsiniz; ama DEM’i destekleyenler, PKK’nın bundan önce iki kez daha yaptığı fesih açıklamalarına bir yenisini ekleyince “her hâlükârda barış iyidir” argümanıyla alkış tutanlar dünyaya soldan baktığını düşünerek kendilerini kandırıyorlar.
Sayın Sancar, birilerinin ipliğini pazara çıkardığınız için çok sağolun. Ne acıdır ki CHP Atatürk’ün partisi olmaktan çoook uzakta artık.