Eksik bildiğimiz doğrular: Laiklik

featured

İsmet Hergünşen yazdı…

Tarihsel bir gerçeği, bende yeni öğrendim.

Araştırmacı yazar Cengiz Özakıncı’nın, Atatürk’ün 76. ölüm yıldönümünde Başkent Üniversitesi’nde yapmış olduğu bir söyleşisine atfen, merhum gazeteci yazar Mete Akyol’un “Dede Mirasımız Laiklik” makalesini okuyuncaya kadar.

1                  “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda Atatürk’ün temel taşı yaptığı Laiklik, çoğumuzun yanlış bildiği gibi, bir Fransız Devrimi ürünü değildir. Tam tersi, tarihteki uygulanmasını görüp, önce Fransız Devrimi’nin, sonra Atatürk Devrimi’nin örnek olarak aldıkları ve yüzyıllar sonra bile başarıyla uyguladıkları, Türklere özgü bir yönetim biçimidir.”

Tuğrul Bey’in 1050 yıllarında çağdaş ve akılcı bir yönetim tarzı içeren Selçuklu Devleti, Laik Devlet anlayışının ilk uygulamasıdır.

Bu konuda en önemli kaynak; Fransız Doğubilimci Joseph De Guignes tarafından 1748 yılında basılmış olan “Hunların, Türklerin tarihsel kökenleri…” (Mémoire historique sur l’origine des Huns et des Turcs…) adlı eseridir.

Fransız devrimi ve aydınlanma hareketine katkı veren Voltaire ve 1876 yılından itibaren Askeri Lisede ders kitabı olarak okutulmuş olan “Tarih-i Alem” kitabını yazan Şıpka Kahramanı Süleyman Hüsnü Paşa, söz konusu eserin “Laik Devrim” bölümünden alıntılar yapmıştır.

Açıkça söylemek gerekirse laikliğin ne olduğu, içeriği ve kapsamı hakkında herkesçe benimsenen ortak bir anlayışa varmak, bugüne kadar söz konusu olmamıştır.

Problemi karmaşık hale getiren etkenlerden biri laiklik kavramının çeşitli ülkelerde tarihi ve sosyal  nedenlerle farklı yorumlanması, siyasal açıdan din istismarına çanak tutacak söylem ve eylemlerdir.

Laik sözcüğünün kökeninde, dine karşıtlık ya da düşmanlık diye birşey yoktur.

Din adamları arasında laikliğin din aleyhtarlığından başka birşey olmadığı görüşü hakimse de, mesele hukuki açıdan değil, felsefi yönden ele alınmaktadır.

Laiklik, dine ve dünyaya ait otoritelerin birbirinden ayrılmasını ve hiçbir şekilde devlet ve dünya işlerine karışmamasını dikte etmektedir.

Din adamı sorumluluğu, her dinin ibadet yeri olan tapınak, kilise, sinagog ve cami ile sınırlandırılmıştır.

Sosyal boyutunda ise ailenin, milli eğitimin, ekonomik yaşamın, haddı zatında görgü kurallarının ve benzerlerinin değişmez din ölçülerinden ayrılarak zamanın ve yaşamın gerçeklerine uyma zorunluluğu amaçlanmıştır.

Laik devletin, resmi bir dini olmadığı gibi benimseyeceği felsefi bir inanış da yoktur.

Devletin laiklik anlayışında, dinlerin yerini alacak yeni bir dogmalar sistemi, yurttaşlar için kabulü zorunlu bir iman sistemi olamaz. Olmamalıdır da…

Laik devletin temel hakları arasında yer alan din özgürlüğünün biri vicdan özgürlüğü diğeri ibadet özgürlüğüdür.

Her kişinin dilediği dine inanmak ya da inanmaması konusundaki özgürlüğü ne kadar vicdani bir haksa, ibadet özgürlüğünü de bunun doğal bir sonucu olarak görmemiz gerekir.

Günümüzde dini inançların erozyona uğratılmasında en büyük tehdit, milli değerlere ikame edilmiş anlayışla, mezhepsel yaklaşım özelinde şekilcilik içeren cemaatleşme ve daha ötesi radikal dinci akımlardır.

Laiklik ilkesine saldıranların tek parolası vardır. “Din elden gidiyor, şeriat isteriz”

Cumhuriyet döneminde dış mihraklarca da kullanılan laiklik karşıtı en önemli eylemler 1925 Şeyh Sait İsyanı, 1930 Menemen Olayı ve 15 Temmuz 2016 Fethullahçı Terör Örgütü darbe girişimidir.

Türk Ulusu; hem tarihinden ve hem de Afganistan başta olmak İslam coğrafyası’nda olan bitenleri yakın mercek altına almalı ki; sınırlarımıza kadar dayanan köktendinci hareketlerden uzak dursun.

Belirtilmesi gereken bir noktada şudur ki, Türkiye’de laiklik Batı’da olduğu gibi tarihi bir evrimin sonucu olmaktan ziyade Türk devrimlerinin baş yapıtıdır.

Akla ve bilimi rehber edinmiş olan Türk devriminde laiklik, toplumsal kurumlara dinsel açıdan tam bağımsızlık kazandırmayı amaçlayan bir hareket olarak görülmelidir.

Dünya uygarlığının ve bugünkü teknolojik dönemin meşalesi olan laiklik ilkesi, Türk Ulusu’nun çağdaşlaşmasının ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvencesidir.

Son sözse; “eksik bilgi yanlış sonuçlara götürür.”

1Mete Akyol/Dede Mirasımız Laiklik/Makale

Eksik bildiğimiz doğrular: Laiklik

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 Yorum

  1. 3 Ekim 2021, 08:56

    ıyı ya gayet acık ıfade edıyorsun laık bır ulkede ben laık degılım dıyebılıyor ancak ve ancak yorumuna eksı alıyorsun laık olmayan bır ulkede ben laıkım de bakalım ne oluyor kafası ksılıyor.ıslam kanunu dedıgın ne bır kere o dedıgın serıat kanunu kı kuranla fılan alakası olmayan bazı sızın gıbı işine nasıl gelırse ıslamı oyle ayarlayanların uydurdugu sacmalık.
    Allahtan sızın gıbıler varken muslumanlıgı cahıl halkımıza anlatacak fırsatı buluyoruz. ıyı kı varsınız!

  2. 1 Ekim 2021, 23:13

    Laiklik aslında hosgoru iceren guzel dinimizi siizinde bahsettiginiz gibi dini siyasi ve çıkar amacli kullanan birtakim tarikatlara ve akımlara karsi koruyan bir sistemdir.
    Turk milletinin cogunlugu mutedeyyin olarak kabul ettigimiz kendi halinde bireylerden olusmakta ve dinimizi aile terbiyesve geleneklerimiz uzerinden benimsemistir. Kimse kimseye inanclari uzerinden mudehalede bulunmaz. Toplumda hukuk kurallari gecerli olmakla birlikte gunah icsellesmis ve toplum huzurunun cimenyosu olmustur.
    Son yillarda laiklige karsi olan kesim palazlanmis olsa da bu ulkenin insani lakikligin kıymetini daha da iyi anlamistir.
    Bir kesim tarafindan Allahin kanunlarina karsi gelmek olarak anlasilan laiklik aslinda Allahin kanunlarina kisisel ve icsel ( husu icinde) gonul ferahligi ve ozgur bir bicimde uymamizi saglayan bir anlayis bicimidir.
    O yuzdendir ki kendi kurallarini Islam kurallari diye halka yutturan Seriat nizamla yonetilen
    ülkeler her konuda geri kalmislardir.
    Din kimsenin tekelinde degildir. Islami kendi tekeline almak isteyen kesim Kuran’ı anlamamis aslinda anlamak istememistir. zira islerine gelmemektedir.
    Bu ulke laiktir ve laik kalacaktir.

  3. 1 Ekim 2021, 19:08

    Tesekkurler, aydinlatmaniz icin.

  4. Türkler İslamı kabul etmeden önce Gök Tanrı inancına(tengricilik)sahipti.Gök Tanrrı inancına göre
    toprak ana, ,doğa kutsaldır ve çok saygı duyulur..Türklerin İslam dinini kabul etmelerine rağmen Araplaşmamalarının nedeni kökenlerindeki Gök Tanrı inancıdır.İslamı yaşayışlarında Gök Tanrı inancının etkileri devam etmiştir.Ayrıca Türklerin Araplardan farklı olarak ataerkil değil anaerkil bir toplum olması da Türk ırkının laiklikle kimyasının tutmasının nedenlerindendir.

  5. 1 Ekim 2021, 16:25

    Ülkemiz laik olduğu için herhangi bir dinin emirlerine veya kanunlarına göre değil de Türkiye büyük millet meclisinin kararlastirdigi kanunlarla yönetiliyor.Dolayisiyla laikliğin ne olduğundan çok ne olmadığı daha basit ve anlaşılır.ben laik degilim.cunku laiklik ülkemizin islam kanunlari ile yönetilmesini veya herhangi bir dinin kanunlarıyla yönetilmesini yasaklıyor.laikim diyenler de Allahin ya da herhangi bir tanrının emirleri kenarda durakoysun,biz kanun yapmasını biliriz demektir.olay bu kadar basit.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!