Erdoğan bu sefer ‘kandırıldım’ diyemez

featured

‘AKP eski alışkanlıklarını devam ettiriyor ve bunların Cumhurbaşkanının bilgisi dışında olduğunu düşünmek ne derece gerçekçi’

Atahan Yılmaz

Güzel bir atasözümüz var…

El, ayağın çalışmasından memnun değil ise sorumlu baştır!

15 Temmuz’dan beri AKP’nin yaptıklarıyla ilgili son derece saygın aydınlarımızdan Cumhurbaşkanına etrafındaki kişilere dikkat etmesi, danışmanların Davutoğlu ve Gül’e  yakın oldukları ve yanlış olduğu ülkenin neredeyse yarısı tarafından haykırılan konularda Cumhurbaşkanının yanlış yönlendirildiği değerlendirmeleri yapılıyor.

FETÖ denen illetin sızma konusunda ne derece başarılı olduğu bir yana AKP içerisindeki bir çok ismin zamanında bu yapı ile ne derece yakın durduğu hepimizin malumu.

Bu çerçevede Cumhurbaşkanının özellikle başkanlık sistemi için yürüttüğü ısrarlı politika, gücün tek elde toplanması, zaten sistem ile ilgili en büyük eleştirileri alıyor.

Bu koşullarda bile yapılan hataların hala ve ısrarla etrafındaki kişilere mal edilmesi açık ve koşulsuz bir destek gibi algılanabilir …

AKP’nin yaptığı her doğru için Cumhurbaşkanını olumlayan yaklaşım nedense ısrarla hatalı yürütülen politikalarda etrafındakilerin yanlış ve ABD güdümlü yönlendirmesi olarak değerlendiriliyor.

Örneğin Suriye politikası…

Esad tarafından çıkarılan genel af belki de ülkemizde bulunan milyonlarca Suriyeli için bir geri dönüş bileti olarak değerlendirileceği yerde, hâlâ inatla ve ısrarla ABD ile ortaklaşa YPG unsurları üzerinde minik gezilere çıkıyoruz!

Halen Esad ile anlaşmayarak ABD’nin her gün gözümüzün önünde YPG’ye tırlarca yardım yapmasını seyrediyoruz!

Devletin tepesindeki mutlak güç Cumhurbaşkanı ise yanlış politika ile karşılaşıldığı anda etrafındakiler tarafından kuşatılmış oluyor!?

Bu eleştiri modeli eğer ülke bir grup tarafından yönetiliyor olsa belki geçerliliği değerlendirilebilir!

Ancak neredeyse hemen her konuda kararname çıkarma yetkisi varken, yönetsel kararları eleştirenlerin kötü yürütülen her konuda bir “abalı” araması alışkanlık haline gelmiş durumda.

Yanlış yönlendirmeyi bilerek veya bilmeyerek yapanlar elbette her yönetimde olduğu gibi olacaktır.

Cumhurbaşkanı kendisine doğruyu gösterecek yetkinlik ve birikimde olanlarla çalışmalıdır.

Her şeyin en iyisine ben karar veririm diyerek yola çıkan ve sistemi değiştiren Cumhurbaşkanı, danışmanlarının ne dediğinden bağımsız olarak alınan tüm kararların elbette baş sorumlusudur.

Özellikle 15 Temmuz’un açıkça anlattığı, FETÖ’nün nasıl sızma metodları kullanabildiği ve en kritik makamların yakınına kadar girebildiğini gösterdiği bunca olaydan sonra, ülkeyi yine sadece AKP penceresinden yürütmeye kalkar, 16 Temmuz’da posteri arkasına sığınılan Atatürk’ü işine geldiği gibi ve sadece bir sembol olarak kullanmaya devam ederse ne doğru yolu bulabilir ne de etrafımızı saran emperyal çemberi kırabiliriz.

Bu sebeple artık kimsenin kandırıldım, aldatıldım gibi çıkışlara müşteri bulabilmesi mümkün görünmüyor.

ERDOĞAN’IN DANIŞMANLARI

Bu tür sızmaları önlemek için karar mekanizması iyileştirildi mi ? Veya iyileştirmek adına ne yapıldı?

Bu konuda açıkçası Cumhurbaşkanının kendisine bir eleştiri getirmesini beklemiyorum.

Ancak eleştiriyi, süreci iyileştirmeye yardımcı araç olarak kullanmak isteyenlerin daha açık ve net konuşması gerektiğini düşünüyorum.

Neden halen milli duruşu son derece net olan insanlar Cumhurbaşkanının yanında danışman olarak görev almıyor/alamıyor?

Neden ısrarla geçmişten beri AKP içerisinde görev alanlar döndüre döndüre belli görevlere getiriliyor?

Egemen Bağış bunca tartışmaya rağmen neden Prag büyükelçisi olarak atanıyor?

AKP eski alışkanlıklarını devam ettiriyor ve bunların Cumhurbaşkanının bilgisi dışında olduğunu düşünmek ne derece gerçekçi bunu da sizin takdirinize bırakıyorum.

Eğer gerçek anlamda yürütülecek bir dönüşüm olacaksa ve buna bütün ülkenin dahil olması isteniyorsa bu konuda atılacak adımların da bu değişim ve dönüşümü işaret eden, eski zihniyettten kurtularak yeni yollar açabilecek kişileri ve fikirleri kapsayacak şekilde yapılması gerekmiyor mu?

Yoksa aslında dönüşümden ziyade eski politikaların izlerinin üzerini örtmek isteyen bir süreç mi yönetiliyor?

Sanırım sorulması ve cevaplanması gereken asıl soru bu.

NESLİCAN

Kanser ile savaş konusunda sembol olmuş bir ismi kaybettik. Neslican için hepimiz çok ama çok üzüldük…

Peki ya tanımadıklarımız diğer Neslicanlar? Hikayelerini bilmediklerimiz?

Ülkemizde bağışlarla yapılmış LÖSANTE Hastanesi için halen tam kapasite ile çalıştırma izni verilmiyor.

Bakanlık bu ülkenin insanlarına bir açıklama borçlu!

Nasıl olurda ülkenin bu anlamda en gelişmiş hastanesi çalışma izni için yıllardır süründürülür?

İnsanın aklı almıyor.

Bu sebepten kaybedilen, kaybedilecek tek bir canın hesabını kim verebilir?

Yoksa bu konunun Sağlık Bakanlığında yuvalandığı idda edilen tarikat uzantılarıyla bir ilgisi mi var?

Sağlık Bakanımızın acilen bu konuya eğilmesi ve ruhsatın önünde engel olan her ne ise bir an önce bunları ortadan kaldırması gerekiyor.

Erdoğan bu sefer ‘kandırıldım’ diyemez

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!