Gaddar

featured

Mustafa Özgür Sancar yazdı…

“Gaddar”, son zamanlarda üzerinde düşündüğüm bütün kavramları, sanki bir üst disiplinmiş gibi kavrayan anahtar bir kelime hâline geldi.Nedeni çok basit… Şiddet dolu dünyada, şiddet uygulayanın karakterini en özlü ve derinlikli tanımlayan kavram olduğu için gaddar sıkça aklıma takılıyor.

Bir insanın bir başkasına ya da bir başka varlığa, savunma amacı olmadan, uyguladığı şiddet gaddar bir karakterin pratiğinden başka nedir ki..?

Bir cana kıymak veya acı çektirmek için gaddar olmak gerekir.
Gaddar olan, insanlara benzeyen davranışlarda bulunur; örneğin yemek yer, hatta ailesi vardır, onlarla vakit geçirir, sorumluluklarını yerine getirir; fakat insanlık özünü tamamen kaybetmiştir. Başkasının bedeni ya da ruhundaki yaralanmanın nedenidir; insan gibi görünmekle birlikte, artık insan değildir.

SUÇ KLANI

Arjantinli ünlü yönetmen Pablo Trapero, Puccio ailesinin yaşantısından esinlenerek yaptığı El Clan filminde bu temayı son derece sade ve etkileyici biçimde anlatır.

Film, 1980’lerde Arjantin’de diktatörlükten demokrasiye geçiş evresine odaklanıyor.
Kuş bakışı bir planla toplumun portresini çıkarırken, özelde Puccio ailesinin gerçek yaşamını anlatıyor.

Sürekli sıcak para elde eden ve dışarıdan bakıldığında huzurlu gözüken Pucciolar, gerçekte büyük bir belanın içerisinde yer alıyorlar; çünkü oluşturdukları suç klanı, onları koşar adımlarla kaçınılmaz sona götürüyor.
Baba Puccio, eski bir istihbarat görevlisidir. Diktatörlük döneminde alıştığı yöntemleri uygulayarak, zenginleşmenin peşindedir. İki oğlu ve eski istihbaratçı iki arkadaşıyla, varsıl insanları kaçırıp, onların ailelerinden fidye istemektedirler. Ve çoğunlukla parayı aldıkları hâlde rehineleri öldürürler. Diktatör iktidarın hizmetindeyken muhaliflere aynısı yapmışlardı.
Şiddet onların yaşantısının ayrılmaz ve doğal bir parçasıdır.
Kızlarıyla birlikte huzurlu akşam yemekleri yerler. Tüm aile bireylerinin katıldığı güzel akşamlar olur. Bodrum katında ise dehşet ve korku içerisinde kıvranan rehineler bulunmaktadır. Belki evin kızları bundan haberdar değildir; ama aile büyükleri bunu herhangi bir mesleği icraa ediyormuşcasına büyük bir doğallıkla yapmaktadırlar. Evin büyük oğlu Alex, aynı zamanda popüler bir ragbi oyuncusu olma yolunda ilerliyor; ancak bu kirli işin bir parçası olmaktan dolayı vicdan azabı çekiyor. Ne var ki onların dünyasında sıcak para bütün vicdani kaygıları kapatıyor.

DİAGONAL ÇİZGİ

Para, şiddet ve ölüm… bu ailenin yaşamında diagonal bir çizgiye sahip… Biri diğerinin devamı…
Her sabah, kalkıp dükkânın önünü süpürür gibi rutin hâline getirdikleri adam kaçırma “işini” yakayı ele verip, daha fazla sürdüremedikleri anda, şiddet sarmalının aile içi ilişkilere de bulaştığı gerçeğiyle karşı karşıya kalıyorlar. Baba ve oğul arasındaki çatışma, kapatıldıkları hücrede, gerçek bir şiddet sağnağına dönüşüyor. Babanın tahrik edici sözleri, şiddetin sözel bir fiil ile de gerçekleşeceğini gösteriyor. Öfkeden kendini kaybeden Alex ise şahit olduğu gaddarca yaşamın bir parçası olarak babasının yüzüne, sayısız acımasız yumruk indiriyor. Hakim karşısına çıkarılacakları gün, Adalet Sarayı’nda, polislerin elinden kurtularak kendisini merdiven boşluğuna bırakıyor.

Böylece şiddet sarmalı tamamlanıyor.

YABANCILAŞMA VE GELİŞMİŞ İNSAN

İnsanın kendisine yabancılaşmasının en sarih örneğidir şiddet. Gündelik hayatımızın bütününde değişik tonlarda yer almaya devam ediyor. Baktığınız fotoğrafta, yolda yürürken, bir yere yemek yemek için girerken… sayısız örnek verilebilir… sürekli eşitsizliğin üretildiği toplumlarda şiddet her vesileyle ortaya çıkar. İnsanı zorlayan ve baskı altına alan yaşam, şiddeti yeniden üretir.
Gerçeği görmek konusunda kendisini yetkinleştirmeyen insan, ayakta kalmanın zorunlu koşulu olarak gördüğü şiddeti meşrulaştırırken, gittikçe sağduyusunu kaybeder ve gaddarlaşır.
Kendisine yönelik gaddarca bir davranışın da aslında hayatın olağan akışında yer alan bir şey olduğunu düşünmektedir. İşte bu yüzden “Gaddar” kavramı şahit olduğumuz ve algılayabildiğimiz bütün acımasızlıkları açıklıyor.
Gaddar olan, insani özelliğini kaybedendir. Sürekli biçimde şiddeti meşrulaştırır.

Gaddar olmaktan kurtulmak için dünyayı anlamaya çalışmalıyız. Daha da önemlisi değiştirmeye çalışmalıyız.
Gelişmiş insan olmalıyız; eşyayı değil, gelişmiş insanların yaptığı gibi edebiyatı, sanatı, tiyatroyu tüketmeliyiz; böylece kişisel hayatımız ve ilişkilerimizden şiddeti uzak tutabiliriz.

Gaddar

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!