Pentagon’un akıl hocası sayılan ve Türk ordusu karşıtı raporlarıyla bilinen düşünce kuruluşu ‘Rand Corporation’ın Milli Savunma Üniversitesi’nde öğrencilere kaynak olarak gösterildiği öğrenildi. Kuruluşun tanıtımının da övgülerle dolu olduğu görüldü.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) için raporlar yazan ve Washington yönetimini yönlendiren ‘düşünce kuruluşu’ Rand Corporation’ın son Türkiye raporunda çarpıcı öneriler yer almıştı. Türk ordusunu kontrol altına alma hedefinin açıkca tavsiye edildiği raporda, özel olarak 3 nokta üzerinde durduğu görülüyordu:
1) Rusya’yı dengelemek için NATO üzerinden sürekli Türk ordusuna angaje olunmalı.
2) Milli Savunma Bakanı’nın Türkiye’de giderek artan önemi ve “anahtar muhatap” rolü dikkate alınmalı.
3) Yeni Milli Savunma Üniversitesi’nin müfredatının geliştirilmesine yardımcı olunmalı ve TSK’nin ABD’deki okullara öğrenci-subay göndermesine devam etmesi teşvik edilmeli.
RAND Corporation’ın Türkiye raporu: Özel hedef Türk ordusu!
Rapordaki, TSK’nın kurmay yönetimini yetiştiren Milli Savunma Üniversitesi’ne (MSÜ) yönelik özel öneriler dikkat çekti. Yani Rand Corporation, Türk subayının yetiştirildiği MSÜ’nün müfredatına müdahale edilmesi gerektiğini tavsiye ediyordu.
Raporla ilgili tartışmalar devam ederken, Milli Savunma Üniversitesi’nin resmi sitesinde dikkat çeken bir ayrıntı göze çarptı.
Üniversitenin öğrencilerine tavsiye ettiği “açık erişim” kaynakları arasında Rand Corporation da vardı.
MSÜ’DE RAND CORPORATİON TANIMI
Pentagon’u yöneten kuruluş, MSÜ sitesinde şöyle tanıtılıyor: “Rand Corporation, dünya genelindeki toplulukların daha güvenli, daha sağlıklı ve daha müreffeh olmasına yardımcı olmak için kamu politikası sorunlarına çözüm geliştiren bir araştırma kuruluşudur.”
Türkiye ve Türk ordusuna karşı düşmanca politikalar üretmekle meşhur Rand Corporation’ın böyle tanıtılması tepki çekti.
DİYANET KONFERANSI
Aynı hafta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, MSÜ’de kurmay subaylara uzunca bir konferans vermişti.
MSÜ’DEKİ SİSTEM
Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, bugünkü köşesinde MSÜ’de yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Yazının satırbaşları şöyle:
“Bu “tertemiz” tanımdan sonra güvenlik bürokrasisi içindekilere MSÜ’yü sordum. “FETÖ’den kurtulduk” diye tanıtılan okul, başka krizleri biriktiriyordu.
Müfredatta kısmi değişiklikler yapılmıştı. Ama asıl “askeri okul paradigması” dönüşmüştü. Rektör Erhan Afyoncu’nun altında ikili bir sistem vardı. Her bir bölümün başında bir dekan ve bir asker Afyoncu’ya bağlı çalışıyordu. Dekanlar doğal olarak sivildi. Bütün öğretimi onlar belirliyordu. Askerin dahli ise askeri eğitimle sınırlıydı.
SELAM İSTEYEN DEKANLAR
Okulda görevlendirilen komutanlar, “öğrencinin kılık kıyafeti, disiplini ile ilgilenmekten başka bir müdahalede bulunamıyoruz, neredeyse yurt müdürü gibiyiz” şikâyetinde bulunuyordu. Asker, ne ders verecek hocalara ne de müfredata karışamıyordu. Gidişat, tüm Harbiye’nin sivil hocalarla yönetileceği yöne doğru ilerliyordu. Bakanlık bürokrasisi destekli sivil idare piramidinin tepesinde, asker ile dengeyi kurmaya çalışan Afyoncu var.
Milli Savunma Üniversitesi ile ilgili anlatılan ilginç bir olay daha var. Dekanlar ile okul komutanları aynı özlük haklarına sahip sayılıyor. Bir farkla… Öğrenciler, askeri gelenekler nedeniyle okul komutanına selam dururken, dekanlara bunu yapmıyor. Kendilerine de asker selamı verilmesini isteyen dekanlar mı dersiniz yoksa kendilerini generalle karşılaştıran mı?
MARŞ MARŞ, NAMAZ NAMAZ…
Üstelik bu ikilik yalnız eğiticiler tarafında değil öğrencilerde de bir karmaşa yaratmıştı. Askeri okula öğrenci seçen mülakatlı sistemi asker değil, bakanlık bürokrasisi belirliyordu. FETÖ’nün yerine “başka kayırmalar” gelmişti. Mülakatlara sirayet eden siyaset, cemaat, adamcılık gözle görünüyordu. Komutan “marş marş” dediğinde “namaz zamanı geldi” diyen öğrenci hikâyeleri konuşuluyordu.
Hainler her yerdeler… MSÜ de de olmamaları düşünülemez. Önemli olan bu şeref yoksunlarını temizlemektir ama işe politikadaki hainleri temizlemek ile başlamalıyız, Alçaklığın kapılarını onlar açıyor. Aslında en iyisi Çıkar odaklı partizan sistemden gerçek demokrasi ve cumhuriyet olan Partisiz meclis yönetimine geçmektir.