Av. Ayça Sezer Naz yazdı…
(Bu kadar tartışacaklarına Türk Tarih Kurumu’nun tekrar yayınladığı Harp Mecmû’asından edinseler de kurtulsak :)
•••
Öncelikle yazıya, günümüzde adı hiç anılmayan bir şair ve devlet adamının mısralarıyla başlamalı.
“Bu vatanı Türk’ün kanı yoğurdu
Annem beni bugün için doğurdu!..”
Süleyman NAZİF (Nurlar içinde uyusun.)
•••
Tabi sahur da yapacağız bari uyumayıvereyim mantığıyla stres bastıran bir kardeşiniz olarak,
‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ dûsturuyla ve akılcı bir seçim (!) varsayarak gece gece yazma kararı aldım.
•••
Zira bugün gene 18 Mart Şehitleri ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin anma yıl dönümü ve beklenen cızırtı sabah tekrar duyulacak.
Tahtıravallinin çok kıymetli ekipleri başlayacaklar atıp tutmaya;
…efendim Atatürk Çanakkale’de var mıydı, yok muydu.. Savaşı Lİman Paşa mı (Liman Von Sanders) kazandıydı? Mustafa Kemal o zamanlar ufacık bir subaydı, koca savaşı nasıl idare edecektiydi? Çanakkale geçilmediyse İstanbul sonradan nasıl işgal olduydu, İngilizler İstanbul’dan öylece neden ayrıldıydı.. Vay Diyanet hıyanet etti, gene Atatürk’ü anmadıydı. Vs.vs.’
Vallahi her sene bunları dinlemekten ikrah etmiş durumdayım.
•••
Değerli arkadaşlarım; bu konudan netice alınamaması sanıyorum ki olayın net şekilde aktarılamaması ve kutlamaların ’18 Mart Tarihi’ ile sınırlanması diye düşünüyorum. (Zira 18 Mart savaşın bitiş tarihi değil 3 İngiliz zırhlısının batırıldığı Deniz zaferi tarihi. Asıl savaş daha başlamadı.)
Burada açıklayıcı olan şu ki; Çanakkale Cephesi 1. Dünya Harbinde cereyan eden bir çok büyük cepheden biri ve iki safhadan oluşan bir harekatlar bütünü. Bu anlamda iki kısma ayrılıyor;
1- 19 Şubat – 18 Mart tarihleri arasında vuku bulan deniz savaşları
2- 25 Nisan 1915 – 9 Ocak 1916 tarihleri arasında yaşanan kara savaşları.
İlk kısım Deniz Savaşı olup 18 Mart’ta bu Deniz Savaşları’ nın zaferle sona erme tarihi. Bu zaferde en önemli isim CEVAT (ÇOBANLI) PAŞA.
Ondan önceki bir diğer önemli isim de Selahattin Ali paşa.
Cevat Paşa, o dönem Mustafa Kemal’den çok kıdemli, yaşça da büyük.
Liman Paşa ( Von Sanders olan) henüz ortalıkta yok.
Bu ilk kısımda (karadan yapılan deniz harbi) başarılı olunamaz ise kıyıda, Maydos Bölgesinde (Seddûlbahir, Gelibolu batı kıyıları vs.) düşmanı karadan karşılamak üzere Mustafa Kemal Paşa bulunuyor.
Burada sayılamaz kadar çok doğru kararlar alan Cevat (Çobanlı) Paşa; Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanı sıfatıyla düşmanı çok az zayiatla ve kısa sürede geri püskürüyor.
Milli kahramanımız ‘Mehmet oğlu Seyyid Onbaşı’ yı’ tek atışla zırhlı batıran mermi için gelip alnından öpen de gene, Cevat Paşa.
Ancak 18 Mart’ta, bir günde 3 düşman zırhlısı batırılarak ve sadece 25 şehit verilerek kazanılan deniz zaferine rağmen hemen ertesi gün Liman Paşa isimli Alman generali bölgeye komutan olarak gönderiliyor.
(Dikkat ediniz 18 Mart sonrası)
Bu zat ilk iş olarak; Cevat Paşa ve Mustafa Kemal Paşa’nın kıyı savunması planını ortadan kaldırıcı kararlar alıyor ve Gelibolu Yarımadası’nda bulunan askeri Anadolu’ya çekiyor. Mustafa Kemal buna şiddetle karşı çıkıyor.
Bunun üzerine tamamen tahrip olmamış olan düşman birlikleri karadan asker çıkartması yapıyorlar.
Böylece Çanakkale’nin yaklaşık 9 ay sürecek olan kara savaşları kısmı başlamış oluyor. İşte 250.000 bizden 250.000 düşman birliklerinden yarım milyon insan da bu gereksiz uzayan muharebeler silsilesinde ölüyor.
Atatürk 18 Mart zaferinde yoktu hikayesi bu durumdan faydalı alarak çıkarılıyor yani.
Tabi gün olarak da 18 Mart’ta bir gün süren ve 25 şehit verdiğimiz Deniz Savaşı kısmının son günü anılınca, herkes Çanakkale Savaşlarının 18 Mart 1915′ te bittiğini ve Mustafa Kemal’in de bu savaşta mevcut olmadığı yanılgısına düşüyor. Halbuki savaş nerdeyse 1 yıl daha sürüyor ve muhaberelerin çoğunun komutanı Mustafa Kemal. Atatürk düşmanları da bu cahil muhabbetinden geçiniyorlar yıllardır.
İKİNCİ KISIM: KARA SAVAŞLARI
Kıyı tahkimi azaltılır azaltılmaz düşman birlikleri, Dünya tarihinin en büyük çıkarması olan, 2. Dünya Savaşı’ndaki Normandiya Çıkarması’ndan sonraki en büyük askeri çıkarması kabul edilen Gelibolu Askeri Çıkarmasını gerçekleştiriyor.
Kara Savaşlarının tamamında Mustafa Kemal var ve sürekli rütbe atlayarak ilerliyor. Muhaberelerin büyük kısmını da o yönetiyor (Cevat Paşa 3.5 ay ve Mustafa Kemal yaklaşık 9 ay)
1916 Ağustos ayında (Her yıl çok kısa bir Genelkurmay açıklaması ile anılan), 1. ve 2. Anafartalar Zaferleri ile savaş subuta eriyor.
Düşman birlikleri sessiz sedasız bölgeyi boşaltıyorlar.
Kimse kusura bakmasın ama, Kara Harekatlarında düşmanı yenen, bu süreçte Anafartalar, Conkbayırı, Arıburnu komutanı olan Mustafa Kemal olup, çok sayıda muhabereler boyunca Liman Paşa ve diğer Alman üstleri ile sürekli bir anlaşmazlık içinde.
Zira Almanların derdi zaten savaşı uzatmak, bu sayede Almanya’nın diğer cephelerini rahatlatıyorlar.
Burada dikkat edilecek husus: Cevat Paşa ile Mustafa Kemal arasında bu süreçte başlayan dostluğun, İngilizlerin İstanbul’ u işgali ile 1920’de Malta’ya sürülen Cevat Paşayı, 1922’de Mustafa Kemal’in takas anlaşmasıyla geri getirmesi ile; sandığımızdan daha derin olduğunu anlamamızdır.
Zira bu süreçte (1920-1922) Cevat Paşa esirdir.
Sonrasında Cevat Paşa’yı yeni kurulan devlette mebus olmuş görüyoruz. Devamında yaş haddinden emekli olana dek generallik yapmak üzere göreve dönmüş, yıllar boyu Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından biri olmuş.
Hatta bazı araştırmacılar açısından; Mustafa Kemal Samsun’a çıkmadan önce planları hakkında Cevat Paşa ile sırdaşlık etmiştir.
Dahası, Samsun-Merzifon sürecinde, İstanbul’a geri çağırılan Mustafa Kemal’i şifreli şekilde uyararak onu koruyan da gene, Cevat Paşa olmuştur.
•••
Aslında her iki komutanın 1938’de art arda vefat edene dek izahtan vereste şekilde yakın oldukları bir gerçektir.
Ama bu dostluğun; 1916-1919 arası dönemi , sanıyorum ki, araştırılmaya değer gizler taşımaktadır.
•••
Değerli arkadaşlarım bu yazıyı nicedir yazmak istiyordum, yeri ve zamanı gelmişken yazdığım için çok mutluyum.
Elbette benden iyi bilenleriniz de vardır ancak hafıza bakımından umarım konu biraz daha anlaşılır hale gelmiştir.
Bu sayede, 18 Mart günü polemikçilerinden kurtulup başımızı dinlememiz mümkün olur mu onu da bilmem ama şimdilik o güzel günlerin temennisi hatırına, sevgiyle kalın.
Yazdıklarınız bana göre de çok doğru, gerçekler bunlar. Şahsen bende kendi mecramda, her yıl bu konuda yazıp, çizip, söylüyorum. Siz de bilirsiniz ki, bu yaratılan tartışmalar ve çıkarılan safsatalar tamamen maksatlı ve planıdır. Ellerinize sağlık.
Harika bir yazı, okunması ve hiç unutulmaması dileğiyle… Emeklerinize sağlık.
Yazınız için teşekkür ederiz. Lütfen böyle bilgilendirci yazılar yazmaya devam ediniz. Sizin gibi yazarlar çoğalmalı ve yazmaya devam etmeli ki Türk ve Atatürk düşmanlarının yalan yanlış aktardığı bilgiler önlenebilsin. Saygılar.