Hristiyan mirasçısı Reddiyeci değilim… BEN BİR HANZOYUM!

featured

Nazif Ay yazdı…

Herkes bazen aptallık eder, bu onun aptal olduğunu göstermez!

Herkes biraz çılgınlık eder, bu onun zıvanadan çıktığına delil olmaz!

Herkes biraz delirir, bu onun akılsız veya ahmaklığının göstergesi değildir!

Herkes biraz HANZOLUK EDER, bu onun tedavisiz kabalığına ışık tutmaz!

Zira bir sıfatı fiil olarak işlemek, mantık ve dilbilimine göre geçicidir, illa kalıcı/ mutlak olması gerekmez. Fiiller, işlenmediği müddetçe fiilin işaret ettiği sıfat, fiilin failine yapışmaz.

Mesela ben itiraf ediyorum, kimi vakitler ve kimi şartlar oluştuğunda HANZOLUK yaparım ve bu fiili işlediğimi saklamaktan çekinmem, ifşa da ederim.

HANZOLUK YAPMAM, benim HANZO sıfatını tamamen yüklendiğim anlamına gelmez. Ancak, HANZOLUK YAPMAK değil de, yazımın başlığındaki HANZO OLMAK meselesine gelirsek, işte onu yazının sonunda koca bir kapak olarak layıkıyla hak edene hediye edeceğim.

Beraati istihlal nevinden bu giriş sonrası, REDDİYECİLERİN yazıma itiraz noktalarına kısaca işaret edeceğim ama kendi tarzımla ve belli mantık sırasına göre ilerleyeceğim.

Esasında yazılarımda ve söyleşilerimde ne dediğimi ve o sözleri kimlere söylediğimi halk, yani HASAN anladı ama HANS’lar bir türlü anlamadı.

İlkelerim bellidir…

Hiçbir yazımda hakaret etmem…

Hiçbir yazımda küfür etmem…

Hiçbir yazımda abartı ile yazıyı coşturmam…

Ve yazımı, yaşam nasıl yaşanıyorsa öyle yazarım…

Ama ben bazen yazılarımda itiraflarda bulunurum…

Tıpkı yazımın sonunda yapacağım gibi.

Tabii, bana hakaret eden terbiyesizlere, edepsizlere, haddini aşan züppe takımına her zaman dersini veririm, İslam’a ihanet edip sonra kendini İslam adına savunmacı pozisyonuna sokan İslamcılara yaptığım gibi!

Kendimi ve yaşam felsefemi kısaca tanıtayım.

Yaşamı, yaşamın temposu ve ruhu gibi yaşarım.

Yazılarımı, yaşam gibi hisseder ve yazarım.

Yazılarımı, bir ismi zikretme basitliğine düşmeden genel ahlak kuralları ve maksadı aşmamak kaydıyla kaleme alırım. hiç kimseye ithafen REDDİYE yazma hamasetini burun deliklerimi şişire şişire dillendiren bir yazı tarzını tercih etmem, bu basiretsizliğe ve irfansızlığa düşmem.

Şimdiki yazımı da, karşıma gereksiz ve yaşamın gerçekleriyle çatışması bakımından gereksiz kişilerin isimlerini vermeden ve onların bana madde madde sıraladığı saçmalıklara takılmadan ve akıl verme tuzaklarına düşmeden bitireceğim. Kendimce elzem olan noktalara lüzumu kadar işaret edeceğim, yoksa beynimi ve edebiyatımı zorlamayı düşünmüyorum doğrusu.

Şimdiki yazımı, dinciler/ İslamcılar, okumayacak, okusa da anladığı gibi anlayıp trol vazifeleriyle yanlış etiketler takacaklar.

Şimdiki yazımı, dincilere/ İslamcılara parti programlarından aldığı emirlerden dolayı yaranmaya çabalayan ilahiyatçılar da doğru dürüst okumayacak. Okusa da mugalata ve devri fasıt, hatta cerbeze ile ifsat edecek ve kamuoyundan “Aydın İlahiyatçı” nitelemesine kavuşabilmek için okuyacaklar. Lakin onlar nezdinde, reddiye yazdıkları kişiye; mağrur, boş havalı, egolu, kompleksli, narsist, megolaman, kısacası öne çıkmayı seven psikolojinin mümessilidir diye çamur atmayı farz ibadet olarak addedecekler.

Yazımı, dinciler/ İslamcılar/ din adına rol kesenler ise ya okumayacak ya anlamayacak ama (güzelleme veya yaranma için ifade etmiyorum) samimi dindar Müslümanlar hem okuyacak hem okutacak hem de gereği gibi anlayacaktır.

Ne yapayım ki ben, ne kompleks ve kıskançlık dolu ilahiyat camiasına yaranabildim ne CHP’ye ne AKP’ye ne İYİ Parti’ye ne MHP’ye ne HDP’ye veya ne bileyim ne de VATAN PARTİSİ’ne kapı kulu olmaya çalıştım. Öyle olmayınca insanın sesi net, parlak, hırıltısız ve yüksekçe çıkıyor. “Sen, slogan atıyor gibi, palavra sıkanlar gibi konuşuyorsun” gibisinden itirazlara iltifat etmiyorum. Kamuya açık haber platformlarında REDDİYECİ BEYEFENDİLERİN(!) dizayn ettikleri şablonlara da önem vermiyorum.

Bir okurum uzun yıllardır: “Sizin yazdıklarınıza hiç reddiye yazılmamış, çok garip” diyordu.

Nihayet, “Reddiye” başlığıyla bir şey yazıldı ama bu da reddiye değil, “Haddin mi be!” aforizmalı garabet şaheseri oldu!

Hiç lafı eveleyip gevelemeden, “Güzel Türkçemizi doğru kullanmak” geyiğine de girmeden konunun ve muhatap olmaya kendini zorlayan zatın ana damarlarına değineceğim.

Sokak ağzını çok iyi bilirim. Ayrıca Kelam bilim dalından uzmanlığımdan dolayı edebiyatın incelikleriyle ve felsefi derinlikli donanımlı hitap etmeyi de iyi becerebilirim.

Sokak ağzı, bazen netliği en gerçekçi olarak verebildiğinden bir edebiyat türüdür, elbette sınırını bilmek ve sözcüklerin anlamına vakıf olmak kaydıyla.

Beğenen olur beğenmeyen olur, onaylayan olur eleştiren olur ama Recep Tayyip Erdoğan’ı diğer siyasetçilere göre avantajlı kılan unsur nedir, sorusunun yanıtını hemen hemen bilmeyen yoktur. Onu öteki politikacılarından ayıran en önemli öğe elbette, sokaktaki insanın dilini mükemmel konuşmasıi meramını anlatabilmesidir. Bazen bunu abartsa da o dil onu öne çıkarmaktadır.

Argoya gelince…

Bu tür aforizmalar, halkın bağrından çıkmıştır. Ancak argoyu sadece galiz ve yaralayıcı olarak kullanılanlara notumuzu eksi puanla veririz. Sokaktaki insanın dili genellikle nettir, dolambaçsızdır, büleğa ehlinin sözcük cambazlıklarından uzaktır. Lakin haltan kopuk ve kendilerini elit sanan REDDİYECİ küstahlıkta, anlatılarını felsefi kuramlarla süsleyip adeta akademide ders veriyor ukalalığıyla üstten bakan sınıfçılık vardır. Dinsel sınıfa aidiyetten kaynaklanan bu ötekileştirici dilin mucitleri ve uygulayıcıları, ilk dönem Hristiyan öğretisini yaymaya görevli Mesihçileridir. Reddiye kültürü, Hristiyan Mesihçilerinden İslam dünyasına, önce Kelam ilmi uzmanlarınca sokulmuş, ardından İslam’ın misyonunu taşıdığına inanan zevat aynı kültüre sözcü olmuşlar, REDDİYEYİ muhaliflerini susturmada baskı aracı ve vazgeçilmez metot kabul etmişlerdir.

Şimdiye kadar bana, yazı, röportaj ve sohbetlerim gerekçe gösterilerek dava açılmadı, çünkü hiçbirinde suç unsuru ifade ve kasıt bulunmadı.

Pardon oldu, Hizbullah ile Fetöcü Nurcular beni şikâyet ettiler ama tüm davalardan hep beraat/ soruşturmaya gerek yok hükmü verildi. Zaten ben Fetöcülüğün, organik bağdan ziyade zihniyet ve tıynet meselesi olduğunu düşünüyorum. Şimdiye dek bana yüklenemeyen (üstelik 30 yıl Nurcular arasında bulunmuş olmama rağmen) Fetöcülüğü kim ima ediyorsa, o kişi ya da kişilerin süzme Fetöcü olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Beni şikâyet edenlerin iddialarına bakan sayın savcılar, akademik ve sosyal sorumluluk delikanlılığı olmayan REDDİYECİLERİN anlamadığı, oysa yazının başında verdiğim İslamcı kavramının, İslam dinini çıkarlarına araç yapma siyaseti güden kişi/kişiler demek olduğunu, benim konuşmama fırsat vermeden kendileri vurguladılar. Ancak gadir ve iftiraları ile hareket eden ilahiyatçı kimlikli REDDİYECİLERİN, İslamcı sözcüğünü ortalığı bulandırma maksatlı olarak olumsuz ve sevimsiz anlamlara yorduklarını görüyorum.

Bir başka sava gelirsek…

Sanıldığının aksine, yazarlık hanzoluğu kaldırır. Çünkü yaşamdaki hanzoluk damgasını istisnasız herkes ama herkes yer! Bundan kurtuluş yok!

Asıl, yazarlık; yandaşlığı, goygoyculuğu, yetişemediği ete mundar deme vasıfsızlığını, partilere yaranma zavallılığını, rakip diye gördüğünü her ne olursa olsun hainliği ile minder dışına itmeye yemin etme kompleksliliği, kullandığı sözcüklerle kendini çağdaş göstermeye çabalasa bile Ortaçağ metotlarında debelenme taklitçiliğini ve yeni kavramlar yaratamayan bilimsel kısırlı oluşu kaldıramaz! Fakat tarih ve insanlık değerleri, “Duru Türkçe” iddialı ham kişileri tedavülden kaldırır, bir bulunmaz köşeye fırlatır atar.

Bana gelince, gerekirse VERYANSIN’da yazmayı bırakır, kendime başka mecralar bulur, yine de hakikatleri haykırırım. Benim gelecek neslin anlayacağı kırışıksız söz söyleme hedefim var, Kibar Feyzo edalarıyla yazdıklarını kitlelere yıllarca ulaştıramayan ezikliğe değil. VERYANSIN, ismiyle müsemma değilse, adını örneğin SUSKALSIN diye değiştirebilir. Böylece meydan Türk aydını pozlu, kendini reddiye kültürüyle ispatlamaya ahdetmiş Hristiyan mirasının devamcısı kişilere kalır. Bu bedavacı zevat da, en azından dişli cesur rakibinden kurtulmanın doyumsuz hazzını yaşarlar. Ayrıca beni hedef göstermenin mutluluğunu ve medet umduğu mahfillerden alacağı aferinler ile huzurlu olurlar.

Bir soru… Bana “ayrıştırıcı, ötekileştirici ifadeler kullandı” şeklinde haksız çıkış yapan REDDİYECİ kartvizitlilerin, yıllar önce yaptıkları eleştirinin dışında, bugünün Abdülhamitçi, Osmanlıcı, Atatürk’e açıkça küfreden, laikliği kaldırıp halifeliği ikame etme niyetlerini saklamayan radikal İslamcılara yeni çıkışları var mıdır? Tabii ki, YOK! Bu mihraklarla adam gibi mücadele eden kişi ve İslam’a İslamcıların yaptığı operasyonlara isyan eden tek ilahiyat uzmanı (ilahiyatçı unvanını ret ediyorum), sadece Nazif Ay’dır, bay ukalalar bunu neye yorarsa yorsun!

Fazla bir şey söylemeye artık lüzum yok!

Lüzumsuz kimliklerin beyhude çabalarına rüzgâr katmaya da lüzum yok!

Çocuğun işkenceyle namaz kılması veya köpeklerin ve diğer hayvanların itilip kakılması için hadis uyduran zihniyetlerin çarpık faaliyetlerini savunan zavallılara, kızını kadınını okutmayan yobazların sayısının sıfır olduğunu iddia eden yağdanlıklara, kadınların okumaması gerektiğini söyleyip sedyede iken kadın doktora yalvaran gözlerle bakış atan “cüppeli” bazı tiplere (devrim kanunlarına muhalefeti görmezden gelen gevşeklikle) söz edemeyenlere ne diyeyim?

İmam Hatipleri övüp çocuğunu kolejde, Batılı kurumlarda okutanlara ses edemeyenlere, Boğaziçili çocuklara b*k atmaya kalkan feminen nick’li savruklara lafını esirgeyenlere, yöresel aşağılama için kullanılan “kıro” sözcüğü almayıp anonim yaratılan argo ürünü “hanzo” sözcüğünü kullanma hassasiyetimi kavrayamayanları niye fazla muhatap edeyim?

Namazın ciddiyeti olduğunu vurguladığım “dik belle ibadet edilir” sözümü “riyakârlık yaparak sergileyenler” notumu düştüğüm halde sözümü çarpıtan anlayışsızlığa ne katabilirim?

Yol ortasında, toplu taşıma araçları içinde, kamusal alanda, kişilerin hakkına girerek güya ibadet eden iğreti görüntü ve tavırlara yorum yapamayanlara ben niye fazladan değer yükleyeyim?

İlahiyatçılardan kötü olarak vasıflananların kimler olduğunu, belli parti veya mahfillerden emir ve para alanlar olduğunu söylememe karşın “genelleme” yaptığımı ileri sürenlere neyi anlatabilirim.

Gecekondu bedavacılığını örneklerken elbette konu başlığına göre İslam’a ait mekânlardan dem vurmamı başka noktalara çekip niçin diğer din ve inanışlardan örnek vermediğimi sorgulamaya yeltenen ucuz dini kahramanlara neden artı mesai ayırayım?

Klasik ilahiyatçıdan, aydın, akademisyen ve fikir üreten kişi çıkamaz, tezimde ne kadar haklı olduğumu görmem beni bir hayli üzüyor.

Ha bu arada, eğer fırsat bulursam İSLAMCI VICIKLIK adlı yazımı hazırladım, çokbilmişlerin koftiden REDDİYELERİNİ şimdiden beklerim.

Sonuca gelmek istiyorum.

Tarafıma yönelen REDDİYECİ çıkışa destek verenlerin, yazıma muhalefet etme gerekçelerini göremedim ve bir savunma yapamadıklarına tanık oldum.

Ancak Facebook’tan bir okurun görüşü epey ilginç geldi. TC Muguet Bilgen isimli okur: “O zaman, toplumu yönlendiren din adamlarının, tarikat mensuplarının, siyasetçilerin, profesör unvanlıların İslam’a uymayan söylem ve açık ve çekincesiz beyanlarına İslam karşıtlığı ve İslam’ı karalama anlamında ciddi yaptırım uygulanmalıdır. Ağzı olan konuşacak, bunları gerçekçilikle yazan eleştirilecek, hedef gösterilecek.! Hanzoluk burada, davranışları uygun olmayan, kabalık, görgüsüzlük, hatta giyimi uygun olmayan (ki, makam prosedürlerine uymayan çok örneklerini gördük bugüne kadar) anlamında kullanılmış. Ayrıca toplumun belli kesim ve gruplarında (okul, kışla, gemicilik vb.) konuşulan gerçekliktir argo. Yazar da bu gerçekliği ayna olarak yansıtmış.. Hiçbir yazdığı maddeye ”Hayır öyle değil” diyebilecek kimse yoktur ayrıca” demiş.

Evet, ben Hristiyanlık teolojisinin hayranı ve mirasçısı bir REDDİYECİ (Apolojist) değilim!

Ben Yustir Martir, Tatiyan, Atinalı Atenagoras, Antakyalı Teofilus, Sardisli Melito değilim!

Ben kendi kaynaklarımdan güç alan, layık olmayıp ihanet edenlere “Hanzo” diyen tam anlamıyla bir HANZOYUM…

İtiraf ediyorum işte!…

Ancak tek bir farkla…

Hz. Muhammed’in retoriği ve mantığı ile BEN BİR HANZOYUM.

Çünkü Sayın Muguet Bilgen’in dediğine katılıyorum.

Benim gibi ayan beyan yazı yazıp konuşanlar AYNAYA BENZER…

Dolayısıyla ben, AYNA GİBİYİM…

BANA BAKAN, HANZO’YU GÖRÜR!…

 

Hristiyan mirasçısı Reddiyeci değilim… BEN BİR HANZOYUM!

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

16 Yorum

  1. sokak agzını ıyı bılırım kufur bılırım dıye ovunenlerden bu ulkeye hayır mı gelır. anadolu cıocugu geyıgıne yatmıs bır garıp oglan

  2. 18 Ocak 2021, 12:20

    Eeeeeee! sonracagıma

  3. 18 Ocak 2021, 09:09

    Yorumumu bitiremeden gönderdim yanlışlıkla.
    Tehdit gibi gördükleri en küçük şeyde savcıları ve kolluk kuvvetlerini harekete geçirenlerin nasıl olup da İslam’a ve Müslümanlara yönelik aşağılama, küçümseme ve hakaretler için işlem yapmadıklarını ne siz sorgulayın ne de size övgüler düzenler sorgulasınlar Ben Kemalist’im, hiç bir zaman dindar olmadım, İslami kurallara göre yaşamadım. Ama samimi tek bir Müslüman’ın hatırına, ona haksızlık etmemek, onu incitmemek için asla böyle bir üslupla yazmazdım. Su-i misal emsal olmaz. Siz nasıl olup da bazı örneklere esas alıp koca bir insan topluluğunu yargılama hakkını kendinizde görebiliyorsunuz? Rahmetli Yaşar Nuri hocamız ve Sn. Şahin Filiz nerede siz neredesiniz.

  4. 17 Ocak 2021, 14:42

    Bugüne kadar iç ve dış mihrakların yaptığı ayrıştırma yetmedi, sen de yenilerini ekle. Kapsayıcı, bütünleştirici olmaya metelik verme. Dini bütün, tevazu, karakter ve feraset sahibi insanları olur da incitirim diye endişen de olmasın. Masum tek bir kişiyi koruyup, esirgemek için, ona haksızlık etmemek adına yüzlerce zanlıyı serbest bırakan örnekler de sakın sana dert olmasın. Anlayış derinliğinden yoksun sözüm ona yarı aydınların şekilciliğini, din tüccarlarının yaptıklarını Müslüman olan herkese mal etme kolaycılığını, iktidara olan ve etkinliklerle açığa vuramadıkları nefret ve tepkilerini, çarpıtarak Müslüman olan her kişiye, onu temsil ettiğini düşündükleri her şeye, İslam’ın simgelerine yöneltmelerini teşvik etmeye, beslemeye devam et. Tehdit gibi gördükleri en küçük şeyde savcıları ve kolluk kuvvetlerini harekete geçirenlerin nasıl olup da öylesime Bunun nesıl olup da bede

  5. 16 Ocak 2021, 23:33

    Bir yazar(!) kendini ve yazısını böyle uzunca savunmak zorunda kalıyorsa gerçekten hanzodur!
    Veryansın bu işi bitirmelidir.
    Atatürk’e sığınıp din ve inanç düşmanlığı kimseyi haklı çıkarmaz.

  6. Şahin FİLİZ hocam çok değerli donanımlı hocaların hocası bir akademisyendir.Biraz saygılı ol..üslup nerde sende kayıp olmuş..akpliler konuşuyor böyle uslüpla onlardanmı öğrendin? çocuklarda terbiye kalmayacak bu yüzden ..

  7. 16 Ocak 2021, 20:21

    Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. N.A. hemen herkesin gözlemlediği olguları belki olağanın dışına çıkıp hatırlattı. Ş.F. ise üslup sorununu ve yanlış olabilecek tespitleri ve bunun yol açacağı kayıpları dile getirdi. N.A. ve Ş.F.’nin doğrularını alalım ama şahsi polemik konularını almayalım çünkü faydası olmayan boş işlerdir.

  8. 16 Ocak 2021, 18:55

    Sayın N.AY,

    Beyinleri kurutan alçak basınç çölünde boğulan yurdum insânımıza hayât pınarı olan vâha gibisiniz…

    Herkes sizden râzı olsun!

  9. 16 Ocak 2021, 17:06

    Hakim Medyada her şeyden, ama her şeyden anlayan; neredeyse Prime Time’den emekli olacak aynı kaygan tipleri görmektense Şahin ve Nazif Beylerin “Aşık atışması” minvali ya da hararetli karşıt görüşlü yazılarını okumayı bin kez tercih ederim. Üçüncü şahıs olarak biraz sizden, biraz ondan, biraz diğerinden kendimizce bir şeyler alıyoruz, hayata dair. Ya da kızıyoruz, her birinize.

  10. Ülkede, islami tüm estetigi ile yasayan yada yasamaya calisan milyonlar varken, yapilan hanzoluklara „ISLAMI Hanzoluk“ demek, han-zo-luk-tur. Yaklasik 1998’ den itibaren siyonizmin pis agzindan dünyaya yayilan „ISLAMi TERÖR“ adlandirmasi kadar tiksindirici bir tanimlamadir „ISLAMi HANZOLUK“. Islami Hanzoluk yerine, bu tip dengesizlikleri din adina yaptigini iddia eden güruhu gene kurani bir terim olan „Münafiklik“ ile tanimlansa, kimsenin bir diyecegi olmazdi önceki yazi hakkinda. Zira bu konuyu sanki ilk kez siz gündeme getiriyormus gibi tavirlar takinmaniz, insanlara parmak sallar gibi konusmaniz cok itici. Rahmetli Yasar Nuri Öztürk, bu konuya cok daha ciddi ve akademik yaklasmisti zaten, bunun adina da Allah ile aldatmak demisti. Ama ISLAMi hanzoluk rezil bir tanimlama.

  11. Hoca dert etme.Sadece Hasan değil,Ahmet,Mehmet,Arif,Adil,Musa,İsa,Mustafa,Recep,Satılmış,Rıfat,Aydın,Karaoğlan,Bülent,İsmail,Recai envai kim varsa anladı.Sana teşekkür.Kadın ismi yazmadım.Kadın zaten biliyordu,biliyor,ebedî bilen.

  12. Sakın bir yere gitmeyin.
    Bize yağlı sözler eden, onu incitmiyeyim, bunu kırmayayım diyen sabun köpüğü yazılar yazan değil, gerçekleri haykıran yazar gerekli. Güzel sözler duymak istemiyoruz.
    Cumhuriyet yıkılmış…

  13. İslami Hanzoluk yazınız bütün sertliğine rağmen ne kadar yerini bulmuşsa bu yazınız da o kadar yerini bulmamış. Olayın kişiselleştirilmesi ve yanıtın yanıtlananı yere batırmak amacını gütmesi bu sütunlara ağır gelmiş. Tartışma ve doğruyu bulma amacı olması bu sütunlara daha çok yakışır.

  14. Sayın yazar birbirinizle şahsi bir derdiniz varsa bunu yüzyüze halledin. Size ve diğer bütün yazarlara verilmiş olan bu değerli fırsatı iç kaleyi zayıflatmak pahasına da olsa birbirinizi çekiştirerek zayi etmeyin. Bu ülkede ne babayiğitlerde ne fikirler ne mana derinlikleri var da kendini ifade edebilecek ortamlar bulamıyorlar. O sebeple elinizdeki bu mükemmel olanağın farkında olun.

  15. 16 Ocak 2021, 13:43

    yazılarını Severek okuyorum.

  16. Nazif Bey, yangina korukle gitmek denen bir olay vardir. Diger yazarin yaptigi ile sizin yaptiginiz arasinda bir fark yok. Olmayacak yerden ates harliyorsunuz. Basit kucuk bir olay, bakin yazi nereye kaydi. Din bezirganlarini anlatmak varken, geldigimiz yer hanzoluk, andavallik, edebi akimlar, hitabet kabiliyetleri vs. Keske deseydiniz ki, ben meramimi boyle anlatmayi tercih ettim, amac olumsuzluklari gosterme cabamdi, bazi arkadaslar boyle anlamis, eksikler olabilir, kimse alinmasin gucenmesin. Eger yazilarinizdaki amac Allah’in takdirini, rizasini kazanmak ise beyin kapasitemin yettigi olcude boylesi daha dogru olurdu.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!