1. Haberler
  2. Analiz
  3. Irkçı cinayetin düşündürdüğü

Irkçı cinayetin düşündürdüğü

featured

Özgür Sancar yazdı…

Irkçılık, insanlık tarihinin en belâlı hastalıklarından bir tanesi; kapitalizm dönemi ırkçılık ise hastalığın patolojik evresidir.

YENİDEN DÜŞÜNMEK

ABD’de periodik olarak ırkçı cinayetler işleniyor. Önceki gün yeni bir Floyd olayı yaşandı.

Ohio eyaletinde trafik kazasında gözaltına alınan, 53 yaşındaki Frank Tyson, elleri arkadan kelepçeliyken, polisin boynuna bastırması sonucu nefessiz kaldı ve öldü. Polisin vücut kamerasında Tyson’ın “nefes alamıyorum” diyerek haykırdığı tespit edildi. Tıpkı Georgy Floyd’un öldürülmesi gibi…

Floyd da aynı şekilde öldürülmüştü.

2020 yılında yine ABD’de, ancak bu kez Minneapolis kentinde ırkçı polisler tarafından, boynuna basılarak, nefessiz bırakılan 46 yaşındaki George Floyd, bir olayı… ırkçılığı tüm boyutlarıyla yeniden düşünmemizi zorunlu kılmıştı.

Bu, siyahlara yönelik polis tarafından işlenmiş ilk cinayet değil; ABD’de bir yüzyılı aşkın süredir Kızılderililerle başlayıp, siyahlar ve göçmenlere kadar uzanan, sürekli bir ırkçı katliamdan bahsedebiliriz.

Neonazi grupları, “özel kurumlar”, gerçek kişiler ve polis görünürdeki failler.

Temelde ise, cinayet, ırkçılığı besleyen toplumsal dinamiklerden kaynaklanıyor.

HİSTERİK BİR TUTULMA

Yeni doğan bir çocuğun, genlerinden kaynaklanan sebeblerle ileride ırkçı olacağını, kendisine benzemeyenlerden nefret edeceğini söyleyebilir miyiz? Söyleyemeyiz; çünkü ırkçılık bir arazdır ve doğuştan kazanılmaz. Aileden başlayarak, çevreye uzanan dış dünyanın kodları insanı ırkçılaştırır.

Bu nedenle ırkçılık bir toplumsal hastalıktır.

Kapitalizm hastalığın patolojik düzeye erişmesine neden olur ve onu sürekli yeniden üretir; çünkü hep daha fazlasını almak için, hep daha fazla acımasız ve sömürücü olmak zorundadır.

Ağır baskılar altında ezilen sınıflar içerisinde bir öfke dalgası oluşur; hayatın yüklediği binbir zorlukla mücadele etmek zorunda kalan sıradan insan, kapitalistin manipülasyonuyla sorunun gerçek nedenini bulamaz, çoğu zaman da görmek istemez. Histerik bir tutulma içerisindedir. İstediği yaşam standartlarına ulaşamamasının nedeni olarak, devletin sağladığı sınırlı olanaklardan pay alan siyahları görür. İşsiz kalmasına sebeb olarak ise göçmenler gözünün önüne gelir. “Onlar olduğu için iş, para, rahat yaşam yoktur”; içindeki öfke giderek büyür, artık nevrotik bir hastalığın pençesindedir ve tüm kötülükler, siyahlar, göçmenler ya da kendisi gibi olmayanlardan kaynaklanmaktadır.

Sorunların çözümü nefret ve yoketmekten geçmektedir.

IRKÇILIĞI BESLEYEN DİNAMİK: EŞİTSİZLİK

Kapitalizm kendi içinde ve uluslar arasında yarattığı yıkıcı eşitsizlikle, işte bu türden bir patolojik ırkçılığa neden olmuştur.

Irkçı, ezilmesi ve sömürülmesine neden olan kapitalist eşitsizliği görmez; kendisi gibi ve belki de kendisinden çok daha şiddetli bir sömürüye maruz kalan diğerlerini sorun olarak görür.

Amerikan örneğinde olduğu gibi nefretle baktığı siyah insan ya da yabancıyı devletin polisi olarak öldürmeyi kendinde hak görür veya “steril bir ülke” yaratmak ülküsüyle yer aldığı ırkçı yapılanmalarda hayatını “yabancı avlamaya” adar.

Klasik liberal teorideki meritokrasiyi bile (liyakat düzeni), kendini yeniden üretmesini sağlayan eşitsizlikler nedeniyle tasviye eden kapitalist düzen, işte bu ırkçı patoloji üzerinde güvenle yürür.

RAFİNE BİR GELECEK

Floyd ve son olarak Tyson’ın öldürülmesi gerçeği yeniden düşünmemizi sağladı.

Kâtil, kendi bireysel acılarının hangi toplumsal gerçeklerden kaynaklandığını göremeyecek kadar hasta… Hastalık çözümsüz değil; yeni ufukların açıldığı 20. yüzyıl kapitalizmin aşılabileceğini gösteren örneklerle dolu… tek başına bu bile insanlığın geleceğindeki köklü tedavi için gerekli ipuçlarını veriyor.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!