Kadir Topbaş bir gazeteciyi nasıl işten attırdı

featured

Şenol Demirci  yazdı…

Aradan yıllar geçince hatırlamak zorlaşıyor.

Sanırım 2010 yılıydı…

Kent muhabiri olarak İBB Başkanı Kadir Topbaş’ı ve tüm işlerini takiple görevli Milliyet Haber Araştırma muhabiriydim…Doğal olarak başkanın tüm icraatlarını takip etmenin yanı sıra, aile bilgileri ve geçmişini bilmek görevlerim arasındaydı…İlçe belediye başkanları da dahil olmak üzere Kadir Topbaş’ın İBB sitesindeki biyografisini ve olası değişiklikleri takip ediyordum…(Bir ilçe belediye başkanı -ki kendisinin ortaokul mezunu olduğu biliniyordu-birden biyografisini değiştirdiğine ve kendini inşaat mühendisi ilan etmesine tanık olmuştum…)

İBB Başkanı Kadir Topbaş’ın resmi biyografisinde yer alan bilgiler makama yakışmayacak denli komik ve sakildi…Düşünebiliyor musunuz; dünya başkenti kabul edilen bir şehrin belediye başkanı biyografisinde iş ahlakını “yiyemediği muhallebiyi müşterilerine satmamak” örneği vererek tanımlıyordu…Aklı başında bir partili veya danışmanlarından gelecek uyarıyla bu bilgeleri ne zaman değişeceği merakıyla takipteydim…Çıkacak ve girecek olan bilgiler önemli olabilirdi…Anında haberleştirecektim anlayacağınız.

Yine böyle bir takip sırasında eğitim bilgileri dikkatimi çekti…Yüzlerce defa okuduğum biyografisinde gözümden kaçan, daha doğrusu milyonlarca kişinin dikkatinden kaçan bir bilgi sayfada “beni fark edin” çığlığı atıyordu…

NEYDİ BU BİLGİ?

“Aman Tanrım! Bakıp görmemek buna denir! Altı yıl nasıl fark edemedim?” dediğimi dün gibi hatırlıyorum…Bir insanın resmi biyografisinde bu bilgiyi paylaşması akıl alır bir durum değildi!

Şu bilgiye bakar mısınız: “Kadir Topbaş 1972 yılında ilahiyat, 1974 yılında mimarlık fakültesinden mezun oldu!”

Nasıl olabilirdi?

Biyografideki bu bilgi Topbaş 1970-1974 tarihlerinde iki üniversitede aynı anda eğitim gördü anlamına geliyordu?

Bu imkansızdan öte bir durumdu!

İlk olarak İlahiyat Fakültesi Dekanını aradım ve Topbaş’ın mezuniyet bilgilerini sordum…Dekan, Topbaş’ın 1967 yılında kayıt olduğu, 1973 yılında okuldan mezun olduğu bilgisini verdi…(Biyografide bu tarihi 1972 olarak veriliyordu!)

Ardından Fındıklıya Mimar Sinan Üniversitesine koştum…Öğrenci kayıt bölümüne giderek şansımı denedim…

Topbaş, Mimar Sinan Üniversitesine giriş kaydı vardı…

Görmeden inanmazdım!

Dosyasını görmek istedim… Kibarca kabul ettiler…Evet! Topbaş, bu üniversiteye 1970 yılında kayıt yaptırmıştı…Dosyasında lise yıllarına ait vesikalık fotoğraflarının bolluğu dikkatimi çekmişti…Görevli memura bir tanesini almak istediğimi söyledim…Memur itiraz etmeden bir vesikalık fotoğrafını verdi…

Ardından İmam Hatip Lisesi üzerine araştırmalara başladım…Topbaş ile aynı yıl mezun olan isimlere ulaştım ve okul yıllıklarını inceledim…

Bir şok da İmam Hatip araştırmasında yaşadım… 1945 doğumlu olan Topbaş 1967 yılı mezunlarındanmış…Kadir Topbaş, İmam Hatip Lisesini bitirdiğinde 22 yaşındaymış!

Bir öğrenci iki üniversiteye birden nasıl kayıt olabilirdi… Eğitimini aynı anda nasıl sürdürebilirdi? İki fakültede devam zorunluluğu vardı! Bu nasıl bir ayrıcalıktı?

Tahmin ettiğiniz gibi değil, değil beyler!

Topbaş’ın iki diploması gerçek!

Evet gerçek!

Aynı anda iki üniversiteye kayıtlı olması gerçek!

Mezuniyetleri gerçek!

İki üniversiteye kayıt olmayı başarabilecek gücü olan Topbaş, diplomaları da elbette alacaktı!

Kadir Topbaş, aynı anda iki fakültede okumayı ve mezun olmayı nasıl başarmıştı?

Nasıl kayıt yaptırmıştı!

Böyle bir durum muz cumhuriyetlerinde pekâlâ mümkündü!

Bu garip durumu İBB Basın Danışmanı Ahmet Faruk Yanardağ’a bir mail ile sordum ve Kadir Topbaş’tan yanıt beklediğimi bildirdim…

Cevap çıkmadı!

Oysa panik bekliyordum! (Saflık işte! “Gazete sahibinin sesidir” sözü Bab-ı Ali yokuşunda hala yankılanıyorken…Hele hele bir de Hilton arazisi için plan tadilatı beklerken!)

Birkaç ay bekleyip tekrar sordum.

Yine sessizlik…

Bu arada Kadir Topbaş boş durmuyordu… Topbaş’ın Derya Sazak’ı telefonla arayarak bir muhabirin özel hayatını araştırdığını ve bundan rahatsız olduğunu söylediğini öğrenmiştim…Hatırladığım kadarıyla Sazak, Topbaş’a “Gazetecinin görevi” yanıtı vererek başından savmış…

Haberi yazmaya karar verdim…Tüm bilgi ve belgeleri toplayıp haberi yazıp sisteme attım…

Heyecanlıydım…

Haber Araştırma servisinde bir heyecan fırtınası bekliyordum…

Ülkede fırtına koparak bir haber söz konusuydu…

Günler geçiyor, haberim gündeme dahi alınmıyordu… “Uygun zamanı bekliyorlar” diyerek avunuyordum… Günler geçtikçe bir şeylerin döndüğünü anladım… Ne müdürlerden ne de yayın yönetmeninden tepki yoktu!

Haberimi çöpe atmışlardı…

Peki sonra ne oldu?

Önce İBB’den çekildim…Tesadüf olsa gerek aynı anda Hürriyet Gazetesi de muhabirini belediyeden çekti! Aydın Doğan Medyası İBB’den uzaklaşmayı seçmişti…

Sonra gelsin mobing!

İşin peşini bırakmamakta kararlı ve öfkeliydim…

Ne yapabilirdim?

CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin, aynı zamanda İBB Meclisi CHP Grup Başkanı sıfatını taşıyordu…Tekin, sıkı muhalefet yapıyordu AKP’li Kadir Topbaş’a…

Milliyet Gazetesi’nin çöpe attığı haberin bir çıktısını alarak Tekin’i makamında ziyaret ettim…Haberi ağzı açık okudu…Haberin kopyasını istedi…

Mutluydum…

Araştırmam çöpe gitmeyecek, hedefine siyaset yoluyla ulaşacaktı…

Saflık işte!

Sonrasını Gürsel Tekin’e sorun!

Çok geçmedi, mobing ağırlaştı. Bir ay geçmeden kovuldum…

Çok iyi düzeyde Türkçe konuşan bir Amerikalı gazeteci ile sohbet etmiş ve ABD ile Türk medyasını karşılaştırmasını istemiştim…Güzel bir örnek vermişti: Türkiye’de çok iyi gazeteciler var ama patronlar iğrenç…Amerika’da çok güçlü gazeteler var, muhabirler iğrenç!

Not: Bu belediye başkanımızın şu sıralar bir üst makamda…Son biyografik bilgisine göre inşaat mühendisliğinden vaz geçmiş…Şimdilerde Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Fakültesi mezunuymuş…

11 yıl önce Milliyet Gazetesi Haber Araştırma Servisi’ndeki görevimden kovulmama neden olduğunu düşündüğüm haberin orijinal hali şöyleydi:

TOPBAŞ SÜPER ÖĞRENCİYMİŞ

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş İBB resmi internet sitesinde yayımlanan biyografisi dikkatle incelediğimizde karşımıza gizemli bir eğitim hayatı çıktı. Topbaş’ın kurmayları tarafından hazırlanan ve internet sitesinde 6 yıldır yayımlanan bilgilerdeki çelişkilere başta Topbaş olmak üzere kimse yanıt veremiyor. Peki nedir bu sır? İBB sitesinde yer alan biyografisine göre “Topbaş, 1972 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, 1974 yılında, Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık bölümünden mezun oldu” deniliyor. Bu bilgiler dikkatle incelenmediğinde normal gözüküyor. Ancak, söz konusu biyografideki tarihleri dikkatle incelediğimizde karşımıza cevaplanması gereken bir dizi sorular çıktı.

NASIL BAŞARDI?

Bu bilgiler ışığında yola çıktığımızda Topbaş’ın, eğitiminin iki yıllık bölümünde iki ayrı üniversitede aynı dönemde eğitim aldığı sonucu çıkıyordu. Topbaş, 1972 yılında ilahiyat, 1974 yılında da mimarlık diploması aldığına göre 72-74 yılları arasında iki üniversitede birden eğitim görmüştü.  Birbirinden çok ayrı eğitim veren bu iki üniversitede aynı zaman diliminde okumak nasıl mümkündü?  Araştırmaya başladığımızda daha da ilginç bir eğitim geçmişi ile karşılaşıyorduk. Topbaş, yaşıtlarının tersine 1967 yılında 22 yaşında İstanbul İmam Hatip Lisesi’nden mezun oluyor. Topbaş, normal lise diplomasına ihtiyaç duyuyor ve aynı yıl Atatürk Erkek Lisesi’nden de bir lise diploması alıyor. 1970 yılında da ilahiyat eğitimi alırken mimarlık eğitimi de almaya başladığını öğreniyoruz. Topbaş, bir imkansıza imza atarak üç yıl süresince hem ilahiyat hem mimarlık derslerine birlikte girmeyi başarmıştı. Üstelik okulun biri Beşiktaş, diğeri Üsküdar’da iken.

GARİPLİKLER SİLSİLESİ

Topbaş’ın eğitim hayatını başından itibaren incelemeye başladığımızda kafa karıştırıcı bilgilerle karşılaştık. Topbaş, şu sıralar değiştirilen İBB’deki biyografisinde orta öğrenimine Işık Lisesi’nde başlayıp imam hatip lisesinde tamamladığı belirtiliyordu. Gariplikler Topbaş’ın ilk öğretim çağında da karşımıza çıktı. Öyle ya bir insan Işık Lisesi’ni bırakarak neden imam hatip lisesinde okumaya devam etsin?!! Geçmişi Selanik’e dayanan, Atatürk’ün de eğitim gördüğü o zamanki ismiyle Özel Feyziye Mektebi cumhuriyeti kuran kadroları yetiştiren bir okuldu. Çok iyi eğitim vermesiyle tanınıyordu. Daha sonra eğitim hayatına İstanbul’da devam etmeye başlayan bu güzide eğitim kurumu Atatürk tarafından yenilenen ismiyle Özel Işık Lisesi’ne dönüşmüştü.

ÜNLÜLERİN OKULU

FMV İş ve sanat dünyasından çok sayıda ünlü ismi mezun etmesiyle tanınıyordu. Burada okumak bir ayrıcalıktı. Çünkü, özel bir okul olan Feyziye Mektebi her önüne gelen öğrenciyi almaması ile tanınıyordu. Bu okula kaydolmayı başaran Topbaş, neden ani bir kararla bu okuldan alınmıştı? Ailenin kafasında ne vardı? Ayrıca imam hatip mezunları normal lise mezunu değildi. O tarihlerde normal lise öğrencileri bu okulda okuyanlara iyi gözle bakılmıyor, dalga geçiliyordu. Eğitim geleceği sadece ilahiyat fakültesi ile sınırlıydı! Ancak, yıllar sonra Topbaş’ın nakledildiği Fatih Çarşamba’da bulunan İstanbul İmam Hatip Lisesi’nin sıradan bir okul olmadığı, Türkiye’ye yön verecek isimlerin de aynı okulda eğitim gördüğünü ortaya çıkacaktı. Topbaş’ın da kaydolduğu bu okuldan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin ve Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtuluş da mezun olacaktı.

CAN ALICI SORU

Araştırdıkça çarpıcı bilgilere ulaşıyoruz. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kadir Topbaş’ın 1967 yılında okula kaydolduğunu, 1973 yıllarında da başarıyla mezun olduğunu açıklıyordu. Yani, Topbaş, okulu “7 yılda başarıyla” bitirmişti. İBB’nin resmi internet sitesinde ise bu tarih 1972 olarak açıklanıyordu. İki yıl iki ayrı fakültede eğitim böyle üç yıla çıkıyor, iş daha da zorlaşıyordu. Bu tarihlerden yola çıktığımızda Topbaş’ın 1970 ile 1973 yılları arasında iki ayrı üniversitede birden eğitim görmesi gerekiyordu. Bunun üzerine Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden devam zorunluluğu hakkında bilgi aldık. Fakülte, kuruluşlarından bu yana öğrencilerin derslere devam zorunluluğunun yüzde 85 olduğunu bildirdi. Aynı soruyu Mimar Sinan Üniversitesi’ne de sorduk. Derslere devam zorunluluğunun 3/2 olduğu bilgisini aldık. O zaman Topbaş, devam mecburiyeti olan iki fakültede aynı zaman diliminde nasıl eğitim görmüştü? Devam sorununu nasıl aşmıştı? Nasıl diploma almıştı?

PARAN VARSA GECE DE EĞİTİM VAR

Topbaş’ın mimarlık eğitimine Mimar Sinan Üniversitesi’nde değil özel bir okulda almaya başladığı gerçeğine ulaştık: Özel Işık Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi!  Işık Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi hem gündüz hem de gece eğitim veriyordu. Gündüz okumak isteyenler 5 bin, gece okumak isteyenler ise 3 bin lira ödüyordur. Ancak, diploma verme yetkisi yoktu. Özel fakültenin diplomaları o tarihte Güzel Sanatlar Akademi, şimdiki adıyla Mimarsinan Üniversitesi’nden veriliyordu. Öğrenci hareketlerinin yoğunlaştığı 1969 yılında sol görüşlü öğrenciler paralı eğitime yönelik eylemlere başlar. 1969 yılında Özel Işık Mimarlık ve Mühendislik’e yürüyen öğrencilerin üzerine okul bahçesinde makineli tüfek ateşi açılır. İTÜ Orman Fakültesi öğrencisi Mehmet Cantekin yaşamını yitirir. Artan sol öğrenci tepkileri üzerine CHP lideri Bülent Ecevit, Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulunarak paralı eğitim yasasının iptaline yönelik dava açar. Mahkeme 1971 yılında yasayı iptal eder. Böylece ilk paralı fakültelerin sonu gelmiş olur. Özel Işık Mimarlık’ın öğrencileri Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydırılır. Topbaş, bu okula kaydolurken Atatürk Erkek Lisesi’nden 1969 yılında aldığı diplomasını verir. Topbaş da böylece sınavlara girmeden bu okulun öğrencisi olmaya hak kazanır.

HOCALAR ŞAŞTI BU İŞE

Bu soruları İBB Basanı Danışmanı Ahmet Faruk Yanardağ aracılığı ile iki ayrı tarihte Topbaş’a yönettik.  Ne yazılı ne de sözlü olarak yanıt alamadık. Bunun üzerine

ünlü hocalara bir öğrencinin böyle bir eğitim geçmişi olabilir mi diye sorduk. Aldığımız yanıtlar şöyle:

Prof. Dr. Cevap Erder: “Böyle bir öğrenci dahidir. Böyle bir öğrenciye 51 yıllık hocalık geçmişinde rastlamadım. Birini okumakta büyük güçlükler yaşıyorlar. İki fakülteyi birden okumak için insanın dahi olmak gerekir.”

Prof. Dr. Aydın Esen: Bence imkânsız! Böyle bir öğrenciye 40 yılı aşan akademisyenlik hayatında rastlamadım. Devam mecburiyetini hesaba kattığımızda mümkün değil.

Prof. Dr. Zeynep Ahunbay: “Böyle bir öğrenci ne duydum ne de karşılaştım. Olsaydı duyardım. Mimarlık eğitiminin oldukça zor bir akademik dal. Mümkün değil, olamaz!” 

YÖK: Bir öğrencinin iki ayrı fakültede öğrenim görmesi yönetmelikler gereği imkânsız. YÖK öncesi iki ayrı fakültede alnı anda öğrenim görme uygulaması var mıydı, bilemiyoruz”.

Kadir Topbaş bir gazeteciyi nasıl işten attırdı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

6 Yorum

  1. 27 Mart 2021, 12:51

    Aynı üniversitede iki ana dal okunabilir. Ama aynı üniversitede. Burada bahsedilen iki farklı üniversite. Yerleri bile iki farklı kıtada.

  2. Ikinci bolum degil bu, eleman paralel universite yapilanmasina gitmis.

  3. Yani?İyi dinle Satılmış sonra sorma tekrar tekrar;
    1-Hırsız hırsızdır,
    2-Türk düşmanı etnik azınlıklar her zaman ve her yerde karşımıza dinci olarak çıkar,
    3-Dincinin anası siyonist melanet,babası İngiliz katilidir ve değişmez,
    4-Siyonizm açık ve büyük tehlikedir.Durmadan Kanal yapar dimi?,
    5-Atatürk boş yere başınıza koyacağınız adamın cevherine dikkat ediniz demedi dimi?,
    6-Uydurulan dinin maymunları indirilen dinin aslanlarını hep katletmiştir.Nasıl?Cehalette ısrar eden yığın sayesinde,
    7-Hayatta en hakiki yol gösteren sadece ve mutlaka akıl bilim mantıktır,
    8-Uyuyormuş numarası yapan bedavacı ahaliye muhallebiyi yedirir sonra şey yaparlar,
    9-Muhallebiyi Rodos şövalyeleri kime yedirirdi ve neden?Çalış gel.

  4. Şaşılacak bir şey yok.Bu gün de bazı üniversitelerde,not orttalaman iyise,2.bir bölümü bitirebiliyorsun.Bilmeyince,her şey garip geliyor.

  5. 27 Mart 2021, 02:22

    İnsan böyle haberleri okurken utanıyor. Sanki iki bedeni varmış gibi okumuş, tüm yasaların kuralların altından rüşvet adam kayırma, sahtekarlık vs gibi yöntemlerle gelmiş, yapmadığı dala-vere kalmamış ve sonra evlenmiş, sonra fetöye güzellemeler, gazeller yakmış söylemiş sonra da gelip karısının yüzüne kendine yüzüne ayna da bakabilmiş. İşte benim tuhafıma giden şey de bu. Her insanda “utanc”, mahcubiyet“ duygusu vardır. Bununkisi nerede? Herkes de var, bunda niye yok? Ya da var ama bu şahıs çok azim göstererek güzel, insanın insan olarak kalmasına yardımcı olan bu duyguların …mina koyarak utancın ve mahcubiyetin üstesinden gelmiş. Tam şeytanın arayıp da bulamadığı adam. Kendisi seçmiş kendi yolunu ve kimseyi suçlamasın yüce rabbin yargı günü geldiğinde. Tabi rabbe inanan varsa.

  6. Muhterem ekonomiste danismak en dogrusu olur. Anlarsa o anlar.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!