Serkan Arslan yazdı…
Harvard Üniversitesi’nin 25 yıl boyunca “büyük başarıları neden bazı insanlar elde eder” sorusunun cevabını aramak için yaptığı araştırmalar sonucunda elde ettiği “Rezonans grubu etkisi” sonucuna vardı. Kişi yaşamı boyunca çevresinin (sosyal çevresinin) değerine göre başarı orantısı artar sonucu ile başarının bireysel olmadığını bize gösterdi. Freud şöyle diyordu insanın sosyal yaşam içerisindeki yeri için:
‘İnsan hayatta karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır’
Birey, hayatı boyunca anlamlı bir yaşam ararken anlamsızlıktan kurtulmaya çalışmakla başlar.
Eylemsizlik yasası içerisinde kendi çevresinin çarklarından biri olan birey onu etkileyen bir eylem, duygu, düşünce yoksa hareketsizliğine devam eder.
Sosyal çevre ve bireyin uyumlu tepkisi olarak verilecek örneklerin başında gülümseme testi geliyor;
Gülümsediğiniz bir an ile karşınızdaki insanın gülümsediği an beynimiz aynı tepkiyi veriyor. Bu beyin hareketi bize mutluluğun da paylaşılabilir olduğunu gösteriyor. Birey sosyal çevre içerisinde iletişim yolarını etkin bir biçimde kullanırken iki önemli metoda dikkat etmelidir. Nezaket ve mizah. Bu iki iletişim tekniğini kullanan birey hemen ardından gelen izah metodu ile kendini sosyal çevre içerisinde yer arar. Üslubunu etkin bir şekilde kullanan birey nezaket ile saygınlığı, mizah ile dinlenebilirliğini, izah ile anlaşılabildiğini ispatlamasıyla iletişimin karşı tarafından kendine bir yer talep eder. Ben bu grup içinde neredeyim?
Özgüvene ulaşmanın temelinde eylem vardır. Bu eylemi başarıya getiren ana temel unsur ise öz yeterliliklerinin farkında olmaktır.
Mümkün koşullarda mükemmeli aramak gerekir.
Birey ait olduğu toplumda kendi uygunluğunu geliştirecek uygun bir olgunluk arar. Beklentiler ve geliştirilmeyi bekleyen potansiyel, arayış içerisine girer. İçinde bulunduğu ortam buna elverişli değilse birey kendini kurban rolü içersinde bulur. Cesaretiyle girdiği olgun ortam arayışı her ne kadar kahramanca da olsa eğer yeteri kadar donamıma sahip değilse şikayetçi olduğu sosyal çevreye dönüşmeye başlar. Bu bölümde irade devreye girer. Ajite olmadan kontrol altına alınan irade kendini disiplinli bir yol ile domine edebilir. Bu evrede arayışın düzenli davranışlarıyla engellenemez bir direniş oluşturur. Birey umut ve disiplin içerisinde miktarına bakmadan yaptığı olgunlaşma denemeleri potansiyeli içerisinde inancını mihenke vurarak hedefe emin adımlarla ilerler.
Nedenlerin her zaman sonuçlardan önce geldiğinin bilincinde olan birey sonuçları değerlendirmektense nedenleri araştırmaya devam eder.
Kaosun kozmos içerisindeki yerini bulma evresi ise son arayıştır. Bu bölüm felsefenin yedi öğüdüyle değerlendirilebilir.
‘Kendini bilen, hiçbir şeyi abartmayan, arzularına hükmeden, her şeyin bir zamanı olduğunun farkına varan, hakikati kendi içinde arayan, mantığını önde tutan, bir olabilmek için hepsinin birde toplanmasına fırsat tanıyacak’
Buna kalabalığın içinde var olmak diyorum…