Serkan Arslan yazdı…
Merakın olmadığı bir hayat hiç yaşanmamış demektir. Haz ve mutlulukların aynı duygular olmadığını anlamak ne kadar sürüyor diye sorarsanız? Bu bir çoğumuzun yaşamında gençliğimizin anlamsız geçmesine neden olmuştur. Potansiyelini hiç zorlamamış bir insanın merak duygusu konfor alanında yok olur. Merak duygusunun hüküm sürmediği bir ruhta hiç açlık çekmemiş düşünceler en sonunda sistemi bozar. Çünkü iyileşmek için teşhisin konulması gerekmektedir. Takvimsel başarıların hedeflerle ölçülendirilmesine bizi bir çalar saatten farksız kılmasına maruz kalıyoruz. Rutinlerin yaşam felsefesi olarak merkeze yerleştirilmesi, yaratıcı ve üretici yönümüzü yok ediyor. Finansal acıdan özgürlüğü, insanlığın bağımsızlık bildirisi olarak okutan Kapital, tercihlerini sınırlı sayıda tutması tesadüf değildir.
Duygu, algı, dikkat, planlama ve davranışların duyarsızlaştırılması yani manasızlaştırılan birey tekrarını fark etmemek için yapay merak sistemleriyle sanal sosyal birey haline dönüştürülüyor.
Eve giderken her gün aynı yolu kullanmaktan vazgeçmeyen birinin bir çözüm arayışında çaresiz kalması bizi şaşırtmamalıdır.
Koyunun karnı doyuyorsa onu kimin sürdüğünün ne önemi vardır. Bu yüzden koyunlar merak etmez. Peki, ya insan?
Niyetin, emeğin, hayallerin seri üretimden çıkmış gibi aynı düşüncelere sahip olmamız rastgele oluşturulmuş bir düzen olamaz. İyi arabalar, büyük evler, pahalı mücevherler, uzaklardaki tatil planları, güneşi sürekli tepede olan dinlenme kabinleri, pencere arkasındaki yağmur bizi hep aynı kesede çalkalıyor. Ulaşılmazlarımızı sınırlandırıyoruz. Merak etmediğimiz için sahip olduklarımızın geçici hazlarıyla yetiniyoruz.
Bir şeyi tanımlamak, onu sınırlandırmaktır.
Kendimizi tanımlamak konusundaki mücadelemiz öyle kör ki, sınırlandırılmış benliğimizi aramaktan çok uzağız. Bu yüzden merak etmiyoruz…
Ödev-başarı ilişkisi içerisinde sürdürdüğümüz yaşamlar neye benziyor?
Kaplumbağa tavşanı geçti diye seviniyor. Peki bu yarışı kim başlattı bilen var mı?
Nerede yüceltme varsa orada aşağılanan birileri muhakkak vardır. Biri sizi bu yarışta sonucu ne olursa olsun aşağılıyor ve biz yine merak etmiyoruz…
Masumiyetinizi yasalarla sınırlandırdığınızı düşünün. Ve bu yasakların bir gün size masumiyetinizi unutturduğunu fark ettiğinizde ne yapmanız gerektiğini düşünün.
Düşüncelerinizin önemsiz ve a- normal kabul edildiği sistemde size merak etmeniz gereken şeyler listeler halinde veriliyorsa bu özgürlük müdür?
Peki dünü bugün ile aynı olan kişinin merakını masumiyetle dinleyip özgür düşünce ortamında her gününü aynı sayan bir sistemde yaşamınızı neyle ispatlarsınız? Hiçlik bir var oluşun sonrası mıdır? Yoksa öncesi midir?
Ezici bir azınlığın meraksız bir kalabalığı yönetiyor olması son derece normal yönetim biçimidir.
Yazılarınızın üzerine, söyleşileri veryansıntv’de dinlemek mümkün olsa keşke.