Ülkenin büyük bir kısmı çay tiryakisi olsa da; çay hakkında bildiklerimiz genel olarak sınırlı bir düzeyde kalıyor.
Burnunuza gelen ve içinizi ısıtan bir koku. İçtiğiniz zaman size hayatın aslında yolunda gittiğini hatırlatan, zamanı gözünüzün önünden kaldıran ve nereye ait olduğunuzu hatırlatan bir his. Çoğumuz çay içerken tam olarak bunları yaşıyoruz.
İYİ ÇAY İÇİN SAKLAMA KOŞULLARINA DİKKAT
Çoğumuzun günlük çay tüketiminin diğer ülkelere göre daha fazla olduğunu düşünürsek, özellikle kuru çayın niteliğinin bozulmaması için çayın iyi saklama koşullarında muhafaza edilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Nemli ve pis ortamlardan uzakta güneş görmeyen ve mutlaka kuru bir yerde saklanılacak çay, kalitesini uzun süre boyunca koruyabiliyor. Çayı ister ambalajıyla isterseniz de hava almayan kap, kutu içerisinde saklayabilirsiniz.
FARKLI DENEYİMLER İÇİN DİĞER ÇAY TÜRLERİNİ KEŞFEDİN
Elbette en alışılagelmiş hâli olsa da sürekli siyah çay içmek zorunda değilsiniz. Yeşil Çay, Beyaz Çay, Oolong Çayı gibi birçok farklı tür siyah çaydan sıkılan kişilere farklı alternatifler sunabilme özellliği gösteriyor. Özellikle son dönemlerde beyaz çay içme geleneğinin Asya ülkelerinden Türkiye’ye de yavaş yavaş kaydığını belirtelim.
UZAK ASYA’DAN TÜRKİYE’YE UZANAN BİR YOLCULUK
İpek, kağıt ve pusula için Antik Çin Medeniyeti’ne şükran duyuyorsanız çay için de teşekkür etmeniz gerekiyor. Çay içme kültürü belki de en yüksek olan ülke biz olsak da üretimin başladığı yeri öğrenmek için yolculuğa Uzak Asya’dan, Çin sınırlarından başlamamız gerekecek. Binlerce yıl önce Çin İmparatorluk Sarayı’nın vazgeçilmez keyiflerinden biri olan çay, Avrupa’ya ancak 18. yüzyılda ulaştı. Çay; Osmanlı’nın son devrinde ülkeye girse de, üretimi ve tüketimindeki ivme tam olarak Atatürk döneminde hız kazanmıştır
