Kılıçdaroğlu’nun yeni gözdesi Daron Acemoğlu, Atatürk’ü ve Atatürk CHP’sini nasıl hedef almıştı?

CHP'nin 3 Aralık'taki etkinliğinde video konferans yoluyla konuşan Prof. Dr. Daron Acemoğlu'nun 'Dar koridor' isimli kitabında Atatürk devrimlerinden 'despotluk' şeklinde bahsetmesi tekrar gündeme geldi.

featured

VERYANSIN TV

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “3 Aralık’ı bekleyin vizyon projemizi açıklayacağım. Ekonomik krizi sonsuza kadar bitirecek formülü söyleyeceğim” diyerek duyurduğu “İkinci Yüzyıla Çağrı” programı pazar günü Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenmişti.

Toplantıda ABD’li Jeremy Rifkin yanı sıra Prof. Dr. Daron Acemoğlu da konuşma yapmıştı.

Salondaki CHP’lilerin Daron Acemoğlu’nu bir hayli fazla alkışlaması dikkatlerden kaçmadı.

Daha önce Ermenistan Başbakan Nikol Paşinyan, Acemoğlu’nu Ermenistan’a davet etmiş ve Ermenistan’ın ekonomisinin yeniden yapılandırılması için yardım istemişti.

Ermenistan düzlüğe çıkamasa da Acemoğlu’nun Türkiye’ye ne vereceği tam bir muamma.

Acemoğlu konuşmasında ilk düzelmesi gereken problemi enflasyon olarak belirtti; bilançoların düzelmesi için de dış kaynak gereğinden söz etti. Daha önce kitabında yazdığı gibi “bireysel özgürlükler” ve “sivil toplum” vurguları yaptı.

Daron Acemoğlu adının öne çıkmasıyla A.Robinson ile birlikte yazdığı “Dar koridor” isimli kitaptaki ifadeler de yeniden gündeme geldi.

O kitapta Atatürk, Türk devrimi ve CHP hedef alınmıştı.

Aynı zamanda Veryansın TV yazarı olan Bilkent Üniversitesi’nde ekonomi alanında görev yapan doçent Bilin Neyaptı, yaklaşık iki yıl önce Daron Acemoğlu’nun “dar koridorunu” yazmıştı.

İşte o yazı:

Dar koridor, bireysel ve sivil toplum özgürlükleri ile devletin gücü arasında, sürdürülebilir gelişmeye yol verecek kontrollü bir dengenin kurulabilme koşullarının güçlüğünü betimliyor. Beş yüz sayfalık bu kitapta[1], Acemoğlu ve Robinson politik ekonomi literatürüne referanslar ve geniş bir araştırmacı grubunun desteği ile bir araya koydukları zengin ülke-dönem örnekleriyle konuyu irdeliyor.

Kitabın bütünü hakkındaki yorumlarımı bir başka yazıya bırakarak, burada Türkiye hakkındaki kısımlarına değineceğim. Esas olarak, kitabın Türkiye Cumhuriyet’inin kuruluşu, darbeler dönemi ve 2000’leri okuyuşunda yanlışlıklar olduğunu düşünüyorum. Birinci Dünya Savaşı’ndan Türkiye Cumhuriyeti ’nin kuruluşuna geçişi Kurtuluş Savaşı’na hiç değinmeden, sadece şu cümleyle anlatılmış: “Daha sonra Atatürk adını alacak Mustafa Kemal’in liderliğindeki güçlerin zaferiyle kurulan T.C. …” Ülkeyi her yandan kuşatan emperyalizme ve içerdeki işbirlikçilerine karşı, dünya savaşın sonrası şartlarında 4 yıl vatan topraklarını kurtarmak için verilen savaş sonrası T.C. devletinin kuruluşunu değerlendirmek için kullanılan şu cümleler, fazlaca yanlı ve insafsız değil mi: ”Ordu ve bürokrasinin önderliğinde…daha fazla reform ve devlet inşası için yol açıktı ama, ama sadece despotik tarzda bir devlet oluşumu için. Artık iktidar merkezi Atatürk’ün CHP’siydi.” Azınlıkların Osmanlı döneminde ticaret ve iş hayatını elinde tuttuğu, milletin yüzde en fazla yüzde 10’unun okuma-yazma bildiği, uzun yıllar savaşın yıkımı üzerine kurulmaya uğraşılan bir cumhuriyette hemen çok partili bir demokrasiye geçişi beklemek ne kadar mantıklı olabilir?

Devamı şöyle: “…bazı reform uygulamaları …bir kısım özgürlükler getirmek bakımından önemli adımlar olsa da Türkiye’yi koridora sokmak amacı taşımıyordu… CHP …liderleri ve müttefikleri için denetlenmeyen bir iktidar ve ekonomik zenginlik de getirdi.” Bu ifadeleri, bu toprakları vatan yapan ve bu millete bu coğrafyada 100 yıl büyük yol aldıran T.C. devrimlerini küçümsemek diye algılamamaktan mümkün mü? T.C.’nin kuruluşundan sonraki 20-25 yıl boyunca, ve Büyük Depresyona’a rağmen, Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlarında büyüme sergileyerek sadece Osmanlı borçlarını kapatmakla kalmamış, onlarca fabrika kuran, eğitim devrimi gerçekleştirerek sosyal bilinç ve mobiliteyi hiç olmadığı boyutlara oluşturan, uçak üretip ihraç eden bir ülke oluşu tam da o “dar koridor”a hızla ulaşmanın koşullarını oluşturan bir ülke profili çizmemiş midir?

Bu reformlara direnenler, örneğin Batı tarzı şapka yerine fes takmakta ısrar edenler …bazı durumlarda infaz edildi.” Bu teyide muhtaç iddialı fadelerin de kaynak gösterilmeden kitapta yer almış oluşu akademik etikle bağdaşmadığını düşünüyor ve yanıtını tarihçilere bırakıyorum.

Darbeler dönemine dair, Sovyetler’in yıkılışına dek NATO, ABD ve çift kutuplu jeopolitiğin Türkiye’nin iç dinamikleri üzerindeki etkileri ve “dar koridor”dan uzaklaştırması hakkında hiçbir ifadenin bulunmaması, bu 1960-1980 döneminin de iyi okunamadığını gösteriyor. Darbelerden de önce, köy enstitülerinin 1954’de kapatılışı, örneğin, Türkiye’nin, kitabın dar koridor dediği o özgürlük ve kontrollü etkin devlet dengesinden uzaklaşmasının belki de en önemli sebeplerinden oluşuna hiç değinilmiyor.

Ordunun müdahalelerinin ve toplumsal denetim için dinin kullanılışının, artan şehirleşme ile muhafazakar kesimlerin organizasyonu ve AKP’nin ve (kendi ifadesiyle, ‘zenci Türk’) Erdoğan’ın yükselişine yol açışı açıklaması yüzeysel kalmış. Soğuk savaş, petrol şokları ve kontrolsüz serbestleşen piyasalar gibi global şartların İMF’nin borç verme karşılığı dayattığı zorlayıcı koşullarla birleşerek yavaşlayan büyüme ve artan sosyo-ekonomik istikrarsızlık üzerindeki rolüne kitapta değinilmiyor — ki bunlar özellikle 1980’lerden bu yana Türkiye’deki sosyal sermayenin zarar görüşü ve kollektif hareketin güçleşmesiyle yakından bağlantılı olarak Türkiye’nin dar koridordan uzaklaşmasında çok önemli etkenlerdir.

Kitabın AKP’nin ilk dönemine dair kısmı da eleştiriye çok açık: “2000’lerin ilk birkaç yılında sivil toplum geliştikçe…koridora giriş mümkün görünmeye başlamıştı.” 2013’da yayınlanan makalemde, bu beklentinin o dönemde de oluşmamış olması gerektiğini ekonomik bir analizle açıklamıştım.[2] Nitekim, son yıllarda yayınlanan çeşitli araştırmalar ve raporlarda AKP’nin ilk yıllarından beri kaynakları rekabet dışı yöntemlerle yeni kurulan yandaş şirketlere ve yeni bir zengin sınıf yaratmaya yönlendirdiğini, ve sosyal mobiliteyi ciddi anlamda sekteye uğrattığını göstermekte. Oysa kitaptaki ifadelere göre, 2007 muhtırasıyla birlikte AKP’nin despotikliğe evrilişi herşeyin ‘tersine dönüşü’nün başlangıcı.

Kitap, savı ve global jeopolitiğin evrimi sürecinde muhtemelen değişime gebe devlet yapılanmaları da göz önüne alınırsa çok sözü edilecek bir çalışma ve zengin anektod ve analizler içeriyor. Politik iktisat ile ilgili herkese bu yüzden öneririm … ancak, okurken eleştirel bakış açınızı ihmal etmeden!

 

[1] Kitabın Türkçesi 610 sayfa; Doğan Kitap, Ocak 2020.

[2]“Turkey’s Experience with Disinflation: where did all the welfare gains go?”, Applied Economic Letters 20, 2013.

Kılıçdaroğlu’nun yeni gözdesi Daron Acemoğlu, Atatürk’ü ve Atatürk CHP’sini nasıl hedef almıştı?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

8 Yorum

  1. Akp nin önderi fesli kadirden sonra önemli birşey değilmiş bu konu.

  2. Dar koridoru yazan zat, gerçekten dar bir koridorda iken yoktan bir ulus yaratmış büyük Devrimci lideri göğe çıkartması beklenemez zaten..önemli Olan 4 ay sonra seçime girecek ülkede hala partilerin patinaj yapıp önlerini görememeleri çok ilginç ve acı gerçekten..üç ana unsuru öne çıkaran kazanacaktır..parlamenter Demokrasi ve Cumhuriyet, Karma Ekonomi ve planlama ..tabi bir de tam bağımsız hukuk sistemi..gerisi hangi koridora girerse girsin ..yaşasın Çağdaş Cumhuriyet.

  3. Acemoglu’nun ne kadar sig düsünceleri oldugu apacik. 100 sene öncesini, o dönemki konjonktürü dikkate almadan elestirebiliyor. Gel de Aysun Kayaci’nin görüslerini alkislama !
    Özdag’in dedigi gibi, Acemoglu’nun da KURULUS ile ilgili problemi var.

  4. 6 Aralık 2022, 13:47

    İTC onurdur, vatandır, millettir, kükreyen aslandır… Liderleri uğursuz, soysuz katiller tarafından ”şehit” edilmiştir.
    Bu taşnakçı herif her halde ITC hakkında iyi şeyler yazacak değildir. Bugün CHP’nin tabanı bu olanları nasıl görmezden geliyor? Utanmasalar seloyu başkan adayı gösterecekler bu kadar pervasızlaşmış durumdalar.

  5. arkadaslar koyu bır dersımlı tıpış kuzenım var. zevkten dort kose helal olsun fılan dıyor. yanı ozetle demek ıstedıgım su: tıpışlar degısmez. bosuna ugrasmayın. mıllet objektıf gorus yetenegınden yoksun.akp lı ychplı farketmıyor.

  6. 6 Aralık 2022, 10:34

    Olayları zaman bağlamından kopardığımızda yaptığımız eleştirinin yerini bulması şansa kalır. Her sosyolojik yahut siyasi olayı gerçekleştiği zaman ve konjonktüre göre değerlendirmek zorunludur. 1930’larda dünya büyük savaşa doğru koşarken alınan bir takım kararların demokratik olup olmadığını tartışmak gerçeklikten uzak, saf romantizmdir. Dünyanın fikri önderleri bu tarihlerde , ekonomik kaynak sahibi azınlıkların endüstüriyel verimlilikle katledilmesi, altın dişlerinin hızlıca sökülerek ekonomiye kazandırılması! hakkında planlar yapmaktaydı! Hümanizm konusında esip gürleyen kimileri,derisinin rengi yüzünden milyonları 2. Sınıf insan ( yada 1. Sınıf hayvan) muamelesine tabi tutuyordu. Tüm bu ahval ve şerait içinde birilerinin koridorunun dar olması , vals yaparken duvarlara çarpıp narin ciltlerini incitmelerine yol açmışsa üzüntülerinizi bildirelim. Rakiplerinden 400 yıl geride olan bir topluluğu millet yapıp farkı da 50 yıla indirebilmenin elbet bedelleri olacaktı. 100 yıl ileriden, geriye doğru sallamanın konforu sayesinde ; salladıklarınız ne tam olarak doğru ne de bütünüyle yanlış olarak nitelendirilemeyecektir! Çok azımız (belki de hiçbirimiz) çocukken kulağımıza fısıldanan yahut kulak misafiri olduğumuz abartılı hikayelerin etkisinden kurtulabildik. Bilinç altımıza kazınmış korku yada öfkenin ( yahut nefretin) en olmadık yerde ( yada yersiz) ortaya çıkmasının sebebi belki de budur. İnsanları, insanlarımızı eleştirirken onların yetişirken maruz kaldığı atmosferi de göz önüne almamız gereklidir diye düşünüyorum. Geçmişin muhasebesini yapamamış, veresiye defteri açık , carisinde alacak olduğunu iddia eden birine kasa emanet edemezsiniz.

    • 6 Aralık 2022, 13:41

      Sayın şavluk çok güzel ifadeleriniz gönül düşüncelerimi bi nebze dile getirerek toplum milletimizin düşünme duygularına tercüman oldunuz.ulus,millet olma şiarımız bireysel olarak yerleşmediği sürece sebeblere ve geçmişe takılır kalırız.millet olma şuuru milli ve manevi değerlerde toplum bir olmazsa kimlerin kurduğu sistem üzerinden didişip kalırız.geçmişre şartlar öyleydi.yanlışlar üzerinden gelecek zamanımızı yanlış yapmayalım saygılarımla.

  7. Dersimli Kemal’in tek adamlığı altında herşeyini kaybetmiş olan CHP’nin foyası ortaya çıkıyor yavaş yavaş!!! Bu foya Acemoğlu’nun foyası değil tabii ki, çünkü onun ne olduğu belli. Bu foya Dersimli Kılıçdaroğlu Kemal bey’in foyası!!!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!