103 amiral hakkında hazırlanan iddianameye bir tepki de Ümit Kocasakal’dan geldi. Kocasakal, ‘Bu haliyle bir İddianamenin nasıl olmaması gerektiği hususunda ders olarak okutulacağı da kesindir’ dedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ‘Montrö’ açıklamasında imzası olan Amiraller hakkında hazırlanan iddianame Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. İddianamede Amirallerin 3 yıldan 12 yıla kadar ‘Devletin Güvenliğine veya Anayasal Düzene Karşı Suç İşlemek için Anlaşma’ suçundan cezalandırılmaları talep edildi.
Cumhuriyet Başsavcı Vekili Veysel Kaçmaz ve Cumhuriyet Savcısı Oktay Akkaya tarafından hazırlanan 181 sayfalık iddianamede, 103 emekli asker sanık olarak yer aldı.
İddianamede emekli amirallerin Türkiye tarihinde gerçekleşmiş darbe, muhtıra, bildiri ve benzeri olaylardan “ilham alarak” metni hazırladıkları savunuldu.
Niyet okumalarla dolu iddianameye hukukçulardan tepki yağdı.
Eski İstanbul Barosu Başkanı, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Usul Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocasakal, iddianameyi bir “‘dedi’koduname” olarak niteledi. Kocasakal, iddianamedeki ifadelere dikkat çekerek, yakın dönemdeki hukuk skandallarını hatırlattı.
İşte Kocasakal’ın Twitter hesabından yaptığı açıklama:
1: Amirallerin “Montrö” açıklaması hakkında düzenlenen İddianame hukuki bir metin olmaktan uzak, gösterilen tepkiler ve kimin ne dediği üzerinden hazırlanan bir “dedi”kodunamedir. Bu haliyle bir İddianamenin nasıl olmaması gerektiği hususunda ders olarak okutulacağı da kesindir.
2: İddianame özelliği taşımayan “İddianame”, suçu oluşturan fiili, maddi ve manevi unsuru, somut delilleri ortaya koymak yerine, laf kalabalığı üzerinden niyet okumakta, adeta “İnfialname” yahut “Tepkiname” olmaktadır!
3: “Dev(i)rim” niteliğindeki bu “iddianame” ile, bir fiilin suç olup olmadığının kanundaki düzenlemeye, unsurlarına göre değil, gösterilen tepkilerden veya yarattığı iddia edilen “İnfial” den hareketle belirleneceği de öğrenilmiş olmaktadır!
4: Buna göre fiilin suç sayılmasında esas olan kanundaki tanıma uygun olup olmadığı değil, kimin ne tepki gösterdiği veya ne anladığıdır ! Böylece savcılık Türk Ceza Hukukuna, kanunilik ilkesinin yerine “Tepkisellik” ve “İnfial” şeklinde yeni unsurlar hediye etmektedir!
5: Ortada gerçek ceza hukuku anlamında bir “suç” olmadan suç işlemek için anlaşmanın nasıl söz konusu olacağı da bu durumda önem taşımamaktadır.Önemli olan kimin neyi nasıl anladığı ve tepki gösterdiğidir. Öyle ya Türkiye bir hukuk devletidir, yargı da altın çağını yaşamaktadır!
6: Gerçek hukuka göre bir fiil, toplumda ne denli infial ve tepki yaratırsa yaratsın,kanundaki tanıma uymadıkça suç olarak nitelenemez. Bildiriyi tasvip etmeyebilirsiniz, kınayabilirsiniz, zamansız ve yanlış bulabilirsiniz. Ancak bunlar, fiilin suç oluşturduğu anlamına gelmez.
7: Ceza hukukunda örneğin “Bozgunculuk” diye bir suç tipi mevcut değildir! Üstelik AY’ya göre fikir ve eleştiri özgürlüğü temel bir haktır.Ceza hukukunun temel işlevi, hukuk eğilip bükülerek istenildiği durumda ve istenilen kişilere karşı silah olarak kullanılması değildir.
8: Bunun acı sonuçları yakın zamanda yaşanmıştır. Geçmişin hortlakları ile yeniden karşılaşmak hoş değildir, Asıl ortada tüm unsurlarıyla mevcut bir suç olmadığı açıkken hazırlanan bu “İddianame”, görevi kötüye kullanma suçunun konusunu oluşturabilecek içerik ve özelliktedir.
9: Tarih bu “İddianameyi” de, “müellif” ve müsebbiplerini de, destekleyicilerini de, konumu gereği söz söylemesi gerekenlerin sessizliğini de yazacaktır. Hukukun eğilip bükülmesi, çarpıtılması kimseye hayır ve fayda getirmez, şan, şeref, saygınlık kazandırmaz…
1: Amirallerin “Montrö” açıklaması hakkında düzenlenen İddianame hukuki bir metin olmaktan uzak, gösterilen tepkiler ve kimin ne dediği üzerinden hazırlanan bir “dedi”kodunamedir. Bu haliyle bir İddianamenin nasıl olmaması gerektiği hususunda ders olarak okutulacağı da kesindir.
— Prof. Dr. Ümit Kocasakal (@umitkocasakal_) December 7, 2021
Sanki FETÖ’cü savcılar yine görevde. Ekonomik kriz iktidarın altını giderek oyuyor. Tek kurtuluşu, muhalefetin tümü ile emperyalizme teslim olduğu (hatta Bidenopulos, vs. tarafından oluşturulduğu) şu dönemde Atatürkçülüğe, Kemalizm’e sıkı sıkıya bağlanmasıdır. Halkı ancak o zaman arkasına alacaktır. Bağnaz bir kesim yetiştirmeye çalışarak ayakta kalmaya çalışmak boşunadır. Ancak, bunu anlayacak, uygulayacak kadrolar var mı?