Levent Göktaş: Biz yapmış olsaydık Zekeriya Öz zıplatırdı

Hablemitoğlu suikastı zanlısı Levent Göktaş, "Tam anlamı ile FETÖ işi, FETÖ polislerinin işidir suikast" dedi. Zamanında FETÖ’cü emniyet müdürü Yurt Atayün’ün Hablemitoğlu cinayetini araştıran ekibin başına verilmesinin tesadüf olmadığını söyleyen Göktaş, "Allah korusun ben/biz yapmış olsaydık bizi Zekeriya Öz zıplatırdı ve kesinlikle yerdi. Hem de zevkle. Çok uğraştılar, bir sürü gizli tanık buldular yine yakıştıramadılar" ifadelerini kullandı.

featured

Necip Hablemitoğlu suikastına ilişkin soruşturma kapsamında Bulgaristan’dan getirilerek tutuklanan Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) eski MAK Alay Komutanı Levent Göktaş, “Benim Hablemitoğlu suikastı ile daha önce de hep söylediğim gibi; hiçbir ilişkim-ilintim yoktur, olamaz da; bir tane somut delil yoktur, olması da mümkün değildir. Gökhan Nuri Bozkır’ın geçmişte özgür iradesiyle verdiği ifadelere bakın. (…) Ben hiçbir ifadede yokum. Ne zaman Gökhan Nuri Bozkır MİT tarafından gözaltına alınıyor, gözaltında 24 gün kalıyor, çıkışta benim aleyhime ifade veriyor” dedi.

Celselerde aklanacağını düşündüğünü söyleyen Göktaş, “Ben anamın ak sütü gibi tertemizim. Hiçbir sıkıntım yok çok şükür. Benim tek üzüntüm böyle kötü bir dava ile adımın bir arada anılmasıdır. Beni esas üzen konu budur” ifadelerini kullandı.

“Kesinlikle bana karşı yapılan örtülü bir operasyondur” diyen Göktaş, “Ama beni kimin neden hedef aldığını bilmiyorum. 63 yaşındayım. Bu saatten sonra benden köy/kasaba olmaz. Ben hayatım boyunca sadece bir kez MİT Müsteşar Yardımcısı olmak istedim. Onda da CV’mi Abdullah Gül Bey’e veremedim. (….) Neden bu işin içine itildik bilmiyorum. (….) Tam anlamı ile FETÖ işi, FETÖ polislerinin işidir suikast derim” diye konuştu.

Göktaş, “Bunu yapmak için etkili yerde olmalısınız. Onu için FETÖ polisleridir diyorum. Ayrıca bu işle hiç alakası olmayan FETÖ’cü Yurt Atayün’ün Hablemitoğlu cinayetini araştıran ekibin başına verilmesi de tesadüf değildir. Ama çıkar, merak etmeyin, kim yaptı niye yaptı çıkar. Allah korusun ben/biz yapmış olsaydık bizi Zekeriya Öz zıplatırdı ve kesinlikle yerdi. Hem de zevkle. Çok uğraştılar, bir sürü gizli tanık buldular yine yakıştıramadılar” ifadelerini kullandı.

14 Şubat’taki ilk duruşmada hâkim karşısına çıkacak olan Levent Göktaş, avukatı aracılığıyla Kısa Dalga’dan Cengiz Erdinç’in sorularını yanıtladı. Yakalandığı Bulgaristan’dan 17 Aralık 2022’de getirilerek tutuklanan Göktaş’ın sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle:

‘TWİTTER HESABIM YOK’

“(Sedat Peker’le yaşadığı polemik ve ‘tuğlayı çekerim…’ açıklaması) Açıklama kesinlikle bana ait değil. Benim twitter hesabım yok. Açmam da, bir kere hapisten çıktığımda açtım 15 gün dayandım ve hemen kapattım. Benim hesabım yok ve asla olmadı, olmayacak.

‘DEVLETİN EN SADIK KULUYUM’

Benden Türk Silahlı Kuvvetleriyle, devletle, hükümetle, siyasetle ilgili hiçbir cümle kelime duymamışsınızdır. Zaten duymazsınız, ben girdiğim çatışmaları -Ergenekon davasında verdiğim örnekler hariç- bile anlatmam. Devletin en sadık kuluyum, ama kimse farkında değil. İnanın hiçbir devlet sırrını bilmiyorum, bilmek de istemem. Erdinç Bey herkes Özel Kuvvetler Komutanlığını gerçekten yanlış tanıyor. 1992 öncesini bilemem ama 1992’de katıldım. Yemin ederim eğitim-tatbikat, paraşüt, yüksek irtifa atlayışı, atış ve çatışma dışında hiçbir görevim olmadı. İlgilendiğimiz tek konu da PKK’dır. PKK’nın Güneydoğu Anadolu’da, Kuzey Irak’ta, İran’da, Suriye’deki faaliyetleridir. Dışarıdan bizi yanlış görüp değerlendiriyorlar. Bizi sürekli şüpheli birlik gibi görüyorlar. İçimize bir girseler, bizi bir tanısalar bir cümle aleyhimize konuşmazlar, “bunlar sır küpü” demezler.

‘SEDAT PEKER’İN SÖZLERİNE ÜZÜLDÜM’

Sedat Peker’le ben Ergenekon davasında yargılananlar arasındaydık. Koğuşlarımız yan yana idi. Aramız da gayet iyiydi. Kendisi çok saygılı ve iyi bir insandır. Tahliye olduktan sonra da İstanbul’da Ankara’da birkaç kez görüşüp toplu yemek de yedik. Yani bizim aramızda hiçbir sorun yok. Neden bu şekilde konuştu, bilmiyorum. Ama böyle bir şey söylediğini sanmıyorum, ama söyledi ise de kendi sözleridir, gerçekten bilmiyorum, üzüldüm.

‘YAŞAR PAŞA BENİ SEVERDİ’

Ben Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan (Öz.K.K.) kesinlikle rahmetli Yaşar Büyükanıt’ın isteği ile tayin olmadım. Sayın E. Alan, Sayın N. Bekaroğlu, Sayın F. Türkeri’ye sorabilirsiniz. Yaşar Paşa aksine beni çok severdi. Ve sevdiğini de belli ederdi. Örneğin Genelkurmay Harekat Başkanı iken çok önemli bir görev olan Adana Mutabakatı için Suriye’ye Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen bir subay gönderilecekti. Aday olarak seçilen 21 tane kurmay subay arasından tek sınıf subayı ben olmama karşın beni seçmiş ve Suriye Şam’a göndermiştir.

Yaşar Paşa; Her Silopi ve Kuzey Irak’a gelişinde “Beni Levent korusun” diyerek bana güvenini gösteren bir insandır. Eşi Filiz Hanım da bana çok güvenir ve beni severdi. Yani sayın komutanımızın benim tayinimde bir tasarrufu yoktur. Olamaz da.

NİYE NURİ GÖKHAN BOZKIR’IN AVUKATLIĞINI ÜSTLENDİ?

(Nuri Gökhan Bozkır’ın Sauna davasına bağlı olarak Askerlikten çıkarılması için yargılanmasında avukatı olarak yer alması) Doğru ben askeri mahkemede avukatı idim. O zaman pek anlamamıştık ama sonradan anladığım FETÖ çoktan içimize girmiş ve bazı konuları yönlendirip yönetmeye başlamış ama biz maalesef hiçbir şeyin farkında değilmişiz. Hatırladığım Gökhan da Sauna davasından sonradan, 10 yıl sonra beraat etti. Bu arada herkes soruyor “Niye Nuri Gökhan Bozkır’ın avukatlığını üstlendiniz” diye.

Gökhan’ın babası çok kıymetli Emekli Albay Niyazi Bozkır’dır. Kendisi Hilmi Özkök’ün de devre arkadaşıdır. Annesi de çok kıymetli Neriman Bozkır’dır. Niyazi Albay yakın geçmişte vefat etmiştir. Ama ikisi de dünya iyisi iki insandır. Ben Sedat Simavi Sokak’da büromu ilk açtığımda (2006) ailecek yanıma gelir, hatta gelirken bir sürü yiyecek içecek getirmişlerdir. Gökhan’ın davasına girmemi rica etmişlerdir. Ben de böyle bir anne babanın oğlunun davasına “hayır” demek mümkün olmadığı ve kendisini de çok sevdiğim için avukatlığını üslenmişimdir.

(…..)

‘BİRİNCİ DURUŞMADA DOĞRUYU SÖYLEYECEKTİR’

Benim Hablemitoğlu suikastı ile daha önce de hep söylediğim gibi; hiçbir ilişkim-ilintim yoktur, olamaz da; bir tane somut delil yoktur, olması da mümkün değildir. Gökhan Nuri Bozkır’ın geçmişte özgür iradesiyle verdiği ifadelere bakın. (…) Ben hiçbir ifadede yokum. Ne zaman Gökhan Nuri Bozkır MİT tarafından gözaltına alınıyor, gözaltında 24 gün kalıyor, çıkışta benim aleyhime ifade veriyor. Bakın zaman geçtikçe de açıklamaları artıyor. Misal 19 Ekim’de el yazısı ile verdiği dilekçede MİT’de nasıl işkence yapıldığını, işkence ile Özel Kuvvetlerin ifadeye ekletildiği, en önemlisi “Ben Tarkan Mumcuoğlu’nu araba ile aldım, gittik 2 el ateş etti, sonra ayrıldık” cümlesini “ben yalan söyledim. Böyle bir şey olmadı” demesi gibi, “Ben götürmedim” demesi gibi iddialarının yer alması.

İddianame yazılırken bir sorulur. Genelkurmay ya da Özel Kuvvetler Komutanlığı’na “dış göreve personeli kim görevlendirir” diye. Sormadan “Tarkan Mumcuoğlu’nu Kazakistan’a Levent Göktaş göndermiştir” denmiş. Halbuki benimle hiç alakası yok gibi. Dolu bir sürü yanlışlık var. Celselerde Allah’ın izniyle açıklayacağım. Ben anamın ak sütü gibi tertemizim. Hiçbir sıkıntım yok çok şükür. Benim tek üzüntüm böyle kötü bir dava ile adımın bir arada anılmasıdır. Beni esas üzen konu budur.

(….)

Ayrıca o zaman üsteğmen olan bir subayın alay komutanı olan bir albay ile arada tim komutanı yüzbaşı ve tabur komutanı olmadan görüşmüş olması ve yan yana gelmiş olması mümkün değildir. Üsteğmen albayın odasının önünden bile geçemez. Albayın yanına da ancak tabur komutanı isterse ve tabur komutanı ile beraber gelebilir. Onun için de söyledikleri askeri emir komuta sistemi ve hiyerarşik düzen açısından da saçma ve uygulanması imkânsız hikayelerdir. Emin olun birinci duruşmada doğruyu söyleyecektir. Hem kendisi ile ilgili hem Özel Kuvvetler’le ilgili. Çünkü kendisinin de bu konuyla uzak yakın ilişkisi olamaz. Bir de şunu söylemek isterim. Ben Gökhan Nuri Bozkır’ı ilk kez Hilmi Özkök’ün 28 Ocak 2003’te, Özel Kuvvet tesislerini gelip denetlemesi esnasında “Bizim Niyazi Bozkır’ın oğlu burda mı” sorusu ve benim Selçuk Emirdağ’a “Bende mi?” demem ve “Evet” demesiyle yanına Genelkurmay Başkanı ile gittiğimizde bir dakika görmemle tanıdım, önceden hiç tanımıyorum.

‘KENDİ KURDUĞU BİR HUSUMET NEDENİYLE BENİ HEDEF GÖSTERİYOR’

Gökhan Nuri Bozkır benimle arasında kendi kurduğu bir husumet nedeniyle beni hedef gösteriyor, halbuki benim ona iyilikten başka hiçbir davranışım yoktur. Bence diğer yaptığı açıklamalar altında hiçbir şey aramayın, bulamazsınız. Ben de bir şey anlamadım. Belki Fetullahçı yapıya bazı atıflar yapmaktadır. (….) Ben ruhen ve kalben tertemizim. Onlar inanmazlar ama ben kadere inanırım. Hep “Vardır cenabı hakkın bir bildiği”, “vardır bir hayır, o bizim için en iyi olanı bilir ve herkese taşıyabileceği kadar yük verir” derim. Bence iftira atanlar düşünsünler. Ve Allah onları iflah etsin.

‘BOZKIR’I PEK TANIMIYORUM’

Alay komutanlığım esnasında ast-üst değil amir ilişkisi var ve onun özellikle bana ulaşması çok zor olduğu için bu ast-amir ilişkisi nedeniyle kendisini çok fazla hatta belki hiç tanımıyorum. Zira bizde emir komuta ilişkisi hiyerarşik bir düzenle korunur. Ben genelde bana direkt bağlı tabur komutanlarımla muhatap olurum…

Gökhan Nuri Bozkır’ı pek tanımıyorum. Ama dediğim gibi 2003 yılında Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök denetlemeye geldiğinde gördüm. Tim Komutanı Hakan Büyükçulha ve Tabur Komutanı Selçuk Emirdağ beni teyit ederler. Alay komutanı gerçekten yoğun temposu olan bir görevdir, Genelkurmay başkanı toplantısına gider, Özel Kuvvetler toplantılarına gider, törenlere gider, paraşüt eğitmeni ve öğretmeni olduğum için atlayışlara gitmek gibi yoğun faaliyet gerektirir…

2009-2014 yılları arasında hiçbir ilişkimiz olmadı. Mahkeme ya da hapishane ziyareti de olmadı. Sanırım 2015 başı gibi olabilir araya devre arkadaşlarımı vs. koyarak bir otel açtığını söyleyerek yemek daveti yaptı. Biz de gittik görüştük. (….)

Sonra Ukrayna’ya yerleşmiş. İrtibatımız kesildi. 2020 gibi olsa gerek avukatlık büroma Gökhan Nuri Bozkır’ın dostu Ahmet(….) ve Ödül (….) isimli arkadaşlar geldi. “komutanım Gökhan Nuri Bozkır Türkiye’de şahane işler yapıyor, MİT’e silah vs. verdi, savunma sanayi işleri aldı, Milli Savunma Bakanlığı’ndan işler aldı, Emniyetin, Jandarmanın işlerini yaptı” diye epey övdüler. “Diyor ki komutanım da katılsın bir sürü savunma sanayii işi yaparız”. Ben de Ahmet ve Ödül’e kayınbiraderim savunma sanayi firmasında genel müdür idi, “onunla takip edin yapabileceğimiz iş olursa katılırız” dedim. Geldiler, toplantı yapıp Ukrayna’ya gidip görüşeyim dedi Ahmet, biletlerini aldım gitti geldi.

‘BOZKIR BİZİ JANDARMA VE EMNİYETİN TNT İHALESİNE SOKTU’

(Bozkır’ın iddia ettiği gibi birlikte savunma sanayine yönelik işler yaptınız mı? Bu çerçevede Levent Bektaş’ın sizin adınıza Bozkır’la görüştüğü doğru mu?) Gökhan Nuri Bozkır savunma sanayi başkanlığından 40×53 bomba atar ihalesi almış, ama vergi vs. yatırmadığı için iş kalmış. Ben gidip konuşup bu ihaleyi kendi şirketime devir ettirsem ve borç olan bir milyon lira civarı parayı ödersem bomba atarları kendisinin temin edeceğini söylediler.

Ben her şeyi yaptım, borçları ödedim ancak bomba atarları veremediği için Savunma Sanayii Başkanlığı’na rezil kepaze olduk. Ben de epey serzenişte bulundum. Savunma Sanayii Başkanlığı ihaleyi bizden aldı iptal etti. Paramız yandı. Gökhan Nuri Bozkır bizi Jandarma ve Emniyetin TNT ihalesine soktu, onun tavsiyesiyle verdiğimiz fiyatlar düşük olduğu için kazandık ama yapamadığı için rezil olduk, birer yıl yasaklandık. Teminatlar yandı ve ceza yedik.

‘HUSUMET BÖYLE BAŞLADI…’

Emniyetin mermi ihalesi yapıldı, bize “ne olur şu fiyatları verin, mühimmat Ukrayna’da hazır” dedi. Verdik, Emniyet bizi uyardı, “bu fiyatlar çok düşük nasıl vereceksiniz” diye. Sorduk “hazır” dedi. Kayınbiraderim Ersan’a “gidin bir bakın net tavır alalım” dedim. Gittiler, bir ay orda kaldılar, hem TNT hem mermi işlerine baktılar. TNT ve mühimmatı veremedik, 350 bin dolar teminat yandı ve birer yıl yasaklandık. Para cezası yedik. Bankalardan aforoz edildik. Bu arada ABD’de İslam diye bir arkadaşım var 9 milimetre mermi istiyorlar. “Bu hepsinden kolay, hazır” dedi ona da kandık. 500 bin dolar civarında zarar ettik. Yani bizi mahvetti, perişan olduk. Her yerden icra haciz başladı. Ve iflas ettik. Aramız bozulmuş haberim yok, benden alacağı varmış şeklinde. İşte husumet böyle başladı, böyle oldu. Yani inanılmaz bir adam Gökhan Nuri Bozkır, husumeti varsa bir şey yakıştırır.

Ben Levent Bektaş’ı asla Ukrayna’ya göndermedim, pasaportuna baksınlar, kendi isteğiyle başka bir iş için gittiğini de sanmıyorum. Ama ben göndermedim. Ben sadece TNT ve üç tane merminin kontrol edilmesi için kayınbiraderim Ersan (….) gönderdim. Onlar dinlensin mahkemede söylerler…

İNAN KIRAÇ’LA İLİŞKİSİ

(Sezgin Baran Korkmaz’ın eline geçen kimi hisselerin (Kıraça Holdingi kontrol eden Sicolux hisseleri) geri alınmasında avukat olarak yer aldınız. Bu Süleyman Soylu’nun mecliste dile getirdiği gibi “tepeden aşağı” bir devlet operasyonu muydu?) Valla Sayın İçişleri Bakanı “tepeden aşağı bir devlet operasyonu idi” diyorsa öyledir diyeceğim, ama şöyle oldu; beni Galatasaray Kulübü eski yöneticilerinden A. Öztürk aradı, “Leventcim İnan Kıraç’ın bir sıkıntısı var. Tanıştırsam konuşsanız olur mu?” dedi.

Ben de “tabii ki” dedim. Kendisi ile tanıştık, görüştük, çok çok iyi bir insan, çok iyi bir baba, çok iyi bir işadamı gördüm. Çok üzüntülü idi. Çok iyi avukatları da vardı. Onlar zaten tüm konuları takip ediyorlardı. Ben sadece icraya konulan senet ile alakalı Sezgin Baran Korkmaz, genel müdür ve avukatları ile olan pazarlıkta (…) avukat olarak “Face Time” görüşmesinde yer aldım. (….) Benim yaptıklarım tamamen hukuk çerçevesinde olmuştur. Devletin dahlini gerçekten bilmiyorum…

‘SADECE İLAVE AVUKAT OLARAK KATILDIM’

Asla böyle bir güç kullanımı vs. yok ve olamaz da. Ben kimim ki? Emekli bir albayım. Yani bu şekilde kim düşünüyorsa hata ediyor, günah işliyor. Bizi hep yanlış lanse ediyorlar. Gerçekten o dönem İnan Kıraç’ın işini takip eden aile avukatları bence süper çalışkan ve çok iyi avukatlardı. Zaten o zaman ve sonrasında kendileriyle çok uyumlu güzel çalıştık. Ben sadece ilave avukat olarak katıldım…

‘BANA KARŞI YAPILAN ÖRTÜLÜ OPERASYON’

(Hablemitoğlu soruşturması) Kesinlikle bana karşı yapılan örtülü bir operasyondur. (….) Ama beni kimin neden hedef aldığını bilmiyorum. 63 yaşındayım. Bu saatten sonra benden köy/kasaba olmaz. Ben hayatım boyunca sadece bir kez MİT Müsteşar Yardımcısı olmak istedim. Onda da CV’mi Abdullah Gül Beye veremedim. (….) Neden bu işin içine itildik bilmiyorum. (….) Tam anlamı ile FETÖ işi, FETÖ polislerinin işidir suikast derim.

‘HABLEMİTOĞLU’NU HİÇ TANIMIYORUM’

Merhum Necip Hablemitoğlu’nu Allah biliyor ben hiç ama hiç tanımıyordum. Mesela merhumdan önce, Haydar Meriç diye bir yazar da suikasta kurban gitmiş. Onu da hiç tanımıyordum. Bu olaya bakarken önce böyle bir suikast kimin işine gelir, kime fayda sağlar ona bakmak lazım. Bunun cevabı basittir, önceden Sayın Necip Hablemitoğlu’nu tehdit eden ve hatta bazı tehditlerini de nasıl yapacağını dahi anlatan FETÖ tarafından yapılan bir suikasttır. Başka çıkar grupları yapmış olamaz mı? Altın çıkartmaktan bahsediliyor, Alman vakıflarından bahsediliyor, ABD’lilerden bahsediliyor, olabilir ama bence az ihtimal. Bu suikast kesinlikle FETÖ polisinin işidir. Zaten hiçbir delile ulaşılamaması (Tabanca ki çok önemli, tabanca yoksa ‘bu adam vurdu’ diyemezsiniz, çünkü tetik ile parmak eşleşmelidir. İki boş kovan Adli Emanetten alınmıştır. Yani tüm deliller karartılmıştır) Bunu yapmak için etkili yerde olmalısınız. Onu için FETÖ polisleridir diyorum. Ayrıca bu işle hiç alakası olmayan FETÖ’cü Yurt Atayün’ün Hablemitoğlu cinayetini araştıran ekibin başına verilmesi de tesadüf değildir. Ama çıkar, merak etmeyin, kim yaptı niye yaptı çıkar. Allah korusun ben/biz yapmış olsaydık bizi Zekeriya Öz zıplatırdı ve kesinlikle yerdi. Hem de zevkle. Çok uğraştılar, bir sürü gizli tanık buldular yine yakıştıramadılar.

Tamamını okumak için tıklayınız.

Levent Göktaş: Biz yapmış olsaydık Zekeriya Öz zıplatırdı

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Bozacinin sahidi siraci. Kendini destek icin gosterdigi adam da Zekeriya Oz. Bu adam nasil komutan olmus bu kafayla ve nasil avukat olmus dolar milyarderine. Akil tutulmasi aciklamalar. Hala da tanimam diyor. Lan ben taniyordum onu o yasimda, sen nasil tanimayacaksin bilmeyeceksin. “Sayin enver altayli” yi taniyorsun ama, tee o zamanlardan, ki ismi cismi gozukmemistir o adamin hicbir yerde. Dogrulari konus “kahraman”.

  2. 5 Ocak 2023, 12:47

    Neden kaçtın?

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!