MEB’e göre Vahdettin, Atatürk’ü Samsun’a vatanı kurtarması için yollamış

featured

Tarihçi Mustafa Solak yazdı…

12. Sınıf TC İnkılâp Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabının 62. sayfasında “Mustafa Kemal Paşa anlatıyor” başlığı altında şu şekilde yer almıştır:

“Yıldız Sarayı’nın ufak bir odasında Vahdettin’le diz dize denecek kadar oturduk. Onun sağında hemen dirseğini uzatarak dayandığı bir masa üstünde bir kitap vardı. Odanın Boğaz’a doğru açık penceresinden gördüğümüz manzara şu idi: Yan yana demirlemiş birkaç sıra zırhlı. Cephe topları sanki Yıldız Sarayı’na doğrulmuştu. Söze Vahdettin başladı:

-Paşa, Paşa, şimdiye kadar devletimize çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir. Elini demin bahsettiğim kitabın üstüne basarak

– Tarihe geçmiştir. O zaman masa üstündeki kitabın tarih kitabı olduğunu öğrendim. Soğukkanlılık ve dikkatle dinliyordum.

– Bunları unut, dedi. Şimdi yapacağın hizmet, şimdiye kadar yaptıklarından mühim olabilir. İstersen devleti kurtarabilirsin.

– Hakkımdaki teveccühünüze teşekkür ederim. Memleketi kurtarmak için elimden geleni yapacağıma şüphe etmeyiniz.”1

MEB, “Paşa, paşa…” ifadelerinin devamında Atatürk’ün ne dediğini vermeyerek Padişahın Atatürk’ü vatanı kurtarması için yolladığı algısı yaratıyor. Atatürk’ün ne dediğini diyaloğun devamını vererek gösterelim:

“Bu son sözlerden hayrete düştüm. Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? O Vahdettin ki ecnebi hükümetlerin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu, bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahmin ile başka bahislere girişmeyi tehlikeli addettim. Kendisine basit cevaplar verdim: ‘–Hakkımdaki teveccüh ve itimada arz-ı teşekkür ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime emniyet buyurunuz.’ Söylerken, kafamdaki muammayı da halletmeye uğraşıyordum. Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, temayüllerini, sahtekarlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim? Memleketi kurtarmak lazımdır, istersem bunu yapabilirmişim. Nasıl hemen hüküm veririm: Vahdettin demek istiyordu ki hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek mesnedimiz İstanbul’a hakim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri tedib edersem [cezalandırırsam], Vahdettin’in arzularını yerine getirmiş olacaktım. ‘-Merak buyurmayın efendimiz, dedim, nokta-i nazar-ı şahanenizi anladım. İrade-i seniyeniz (padişah iradesi) olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.’”2

Ertesi gün Samsun’a hareket eden Atatürk, Samsun’a vardığında komutanlara ve halka yönelik telgraf ve bildirilerinde işgallere direnilmesini, askerin terhis edilmemesini, silahların teslim edilmemesini söyleyecek, İzmir’in işgalini protesto edecektir. Havza’daki mitinge katılacaktır. İngilizlerin isteği üzerine Samsun’a ayak bastığından 20 gün sonra, 8 Haziran 1919’da İstanbul’a geri çağrılır. Hükümet, 23 Haziran 1919’da İstanbul’a gelmediği ve “halkı hükümete karşı tahrike teşebbüs ettiği” gerekçesiyle, kendisini azleder. 7-8 Temmuz’da padişah ve hükümetle süren telgraf görüşmesinde askerlikten istifa ettiğini belirtir. Dahiliye [İçişleri] Nazırı Adil Bey, 29 ve 30 Temmuz 1919 tarihiyle hemen tüm il ve kaymakamlıklara gönderdiği şifre telgrafla, Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Beyin yakalanarak derhal İstanbul’a gönderilmelerini ister. Sonrasında Dürrizade fetvasıyla kafir ilan edilmesi, idam fermanı, Kuvayi İnzibatiye adlı Halife ordusu üzerine yürütülür.

Bunu yapanlar mı Atatürk’ü Samsun’a vatanı kurtarması için yolladı!

Atatürk, “Nutuk” adlı eserinde Vahdettin ve Damat Ferit için şöyle der:

“Saltanat ve hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın riyasetindeki kabine; aciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişah’ın iradesine tabi ve onunla beraber şahıslarını koruyabilecek herhangi bir vaziyete razı.”3

Dahası “hain Vahdettin”4 , “millet haini kabine”5 der.

Mavi Vatan’dan, Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı üzerinden, Suriye’den sıkıştırılmak istene Türkiye’de emperyalizme karşı mücadelenin lideri Atatürk, milletimizi birleştirebilir. Atatürk’ü çıkararak değil, vatan savunmasında ve milli birliği sağlamadaki rolünü anlatarak badireleri savuşturabiliriz. Dolayısıyla Atatürk sadece tarihin ve kendisini doğru anlatılması için değil geleceğimiz için de önemlidir.

1 Akif Çevik, Gül Koç, Koray Şerbetçi, Ortaöğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 12, T.C. MEB Devlet Kitapları, 2. Baskı, Ankara, 2019, s.62.

2 Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 1998, s.139.

3 Atatürk’ün Bütün Eserleri, c.19 (Nutuk 1), Kaynak Yayınları, İstanbul, 2006, s.23.

4 Age, s.183.

5 Age, s.217.

MEB’e göre Vahdettin, Atatürk’ü Samsun’a vatanı kurtarması için yollamış

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

7 Yorum

  1. gerçekler?

  2. Atatürk düsmanligi artik öyle bir seviyeye gelmis ki,Kim Kurtulus Savasina karsi birsey söylüyorsa ona inaniliyor ve kaybettigimiz binlerce onbinlerce vatan evladi yok sayiliyor.MEB bir algi yaratmaya calisiyor cünkü siyasala islami ülkeye yeni rejim olarak yamalamaya calisan ortacag zihniyetli Osmanlicilar,Cumhuriyeti tukaka etmenin cabasi icindeler.Bu nedenle özellikle;Diyanet ve Meb’e büyük görevler verilmistir.Diyanet cumhuriyeti kuranlara karsi ahlaksizca yaklasirken MEB’de Cumhuriyeti kuranlari isyanci olarak göstermeye calismaktadir.Bu anlamda yapilan karsi devrim calismalarinida birtakim düsünmekten yoksun kisi resmi tarih cöpe atiliyor diye alkisliyor.Yani birakin resmi tarihi bugün bircok yabanci gözlemci ve Tarihci ve siyasetcinin ortak bulusma noktasi Vahdettin’in Mustafa Kemal’i isgale karsi isyan eden Türkleri sindirmek icin görevlendirdigidir.Ve bunun aksi oldugu icin Atatürk düsman ilan edilmis hakkinda idam cezalari verilmistir.Bu gercekleri inkar ederek devleti yikmak kendi devletini kurmak icin bu cumhuriyeti kuranlari ihanetle suclayanlar gercek hainlerdir.

  3. 10 Ekim 2020, 16:13

    helal olsun MEB’e. Sonunda gerçekler yazılmaya başlandı. Resmi tarihin safsataları elbet birgün çöpe gidecek.

  4. 9 Ekim 2020, 18:09

    Atatürk’ten Karadeniz’de Pontus çetelerine direnen Türklerin, İngilizler kızmasın diye bastırılması istenmiştir. Atatürk bunun aksine mücadeleye girişince yetkileri alınmış, idam cezası verilmiştir. Bu ortamda Kazım Karabekir Paşa Atatürk’e bağlılığını bildirmiş, milletin temsilcileri Atatürk’ün çağrısıyla toplanmıştır. Sivas kongresinin İngiliz parası ile Kürt aşiretlerinin kışkırtılıp kongrenin basılmak istenmesine rağmen..Türk milleti liderini seçmiştir. Gerisi safsatadır.

  5. Bu seriatci, tarikatci, cocuk istismarcisi, din simsarlari icin hic bir sey günah degil amaclarina ulasmak icin. Yakinda seriat devleti ilan ederlerse sasirmam.

  6. 9 Ekim 2020, 14:48

    Bu yazı ve benzerlerini her okuduğumda yakın târihimizde olup bitmiş önemli olayların hemen hemen hiçbirinin tarafsız bir târihçi tarafından kayıt edilmemiş olduğu şüphesine düşüyorum. Gazetecilerimiz gibi târihçilerimizde ne olup bitmiş olduğunu kesinlikle bilmiyorlar ve kendileri ne olmuş olduğunu tercih ediyorlarsa (işlerine ne geliyorsa) istedikleri her ne ise, onun olmuş olduğunu iddia ediyorlar. Yakın târihimiz hakkında yazar neye inanmamızı istiyorsa okuyanı ona iknâ etmek gayreti ile dedikodu ve ikinci derecede kanıtlar ile hazırlanmış yazıları temcit pilavı gibi tekrar tekrar önümüze sürerler. İzmir kimin emri ile yakıldı, Bandırma vapuru İstanbuldan Samsuna kaçak olarakmı gitti, Hamidiye Rizeyi topa tuttumu, Sultan Abdülhamid, Sultan Vahdettin, Bahriye Nâzırı Rauf Orbay, Mareşal Fevzi Çakmak, Kâzım Karabekir Paşa, Enver Paşa, İsmet Paşa, Cemal Paşa vb bu zatlar yazarına göre bâzen hâin bâzen kahramanlarımız oluyorlar. Târihimizin neresine inanmak, hangi târihî olayla iftihar etmek, neresinden şüphe etmek, neresinden ders almak kolay değil.

  7. Fransızlar Napolyon’la Almanlar Hitler ile Rusya’yı iki kez Moskova’ya kadar işgal etti…
    Rus devlet başkanları başkentten ayrıldı yine de işgalciye teslim olmadı Rusya’yı kurtarıncaya kadar savaştı ve kurtardı..
    Rus böyle yapmış iken Halife efendi Vahüdettin han hazretleri ne yaptı?
    Anadolu’ya geçip direniş başlatmadı……..
    Onun yerine İşgal komutanlığına hamını dötünü haremini teslim etti….Önce yüzlerce yıl ailesine saltanat ayrıcalığı tanımış Türk halkına ihanet etmiş oldu sonra da kendi atası Osmanlı ailesinin şerefini rezil bir sonla kirletmiş oldu….
    Osmanlı Almanlarla birlikte savaşırken kendine halife diyen bu soytarının Cihat çağrılarını dünyada hiçbir müslüman halk .ikine takmadı….
    Ama aynı Hint müslümanları topladıkları paraları Atatürk’ün KuvayıMilliye’sine gönderdi..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!