Merkez Bankası Başkanı’ndan ‘enflasyon’ açıklaması

featured

Daha önceki açıklamalarında ‘beklenen ve gerçekleşen enflasyonun üzerinde faiz vereceğiz’ diyen Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, enflasyon faizi aşınca ‘çekirdek enflasyon önemli’ diyerek söylem değiştirdi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, Alman-Türk Ticaret ve Sanayi Odası ekonomi toplantısında konuştu.

Kavcıoğlu, “Kısa vadede enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların etkisini yitireceğini ve son çeyrekte enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini düşünüyoruz” dedi.

Daha önceki açıklamalarında “beklenen ve gerçekleşen enflasyonun üzerinde faiz vereceğiz” diyen Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu, enflasyon faizi aşınca “çekirdek enflasyon önemli” diyerek söylem değiştirdi.

Merkez Bankası rezervleriyle ilgili “128 milyar dolar nerede?” tartışması için Kavcıoğlu, “Rezervlerimiz 115-120 milyar dolar bandında. Önümüzdeki dönemde rezervlerimizin artarak güçlü bir konuma geleceğini düşünüyorum.”

Kavcıoğlu, salgın döneminde ülkelerin doğrudan kamu harcamaları, diğer finansal destekler ve teşviklerle ekonomilerini desteklediğini anımsatarak, bazı ülkelerde mali alanın durumuna göre doğrudan kamu harcamalarının, bazı ülkelerde ise sermaye, kredi ve diğer likidite desteklerinin kullanıldığını bildirdi.

Gelişmiş ülkelerde milli gelirin yüzde 20’sini aşan kamu destekleri verildiğini iddia eden Kavcıoğlu, “Örneğin, ABD’de milli gelirin yüzde 25’i oranında kamu harcaması ve vazgeçilen gelirler şeklinde ekonominin desteklendiğini görüyoruz. İtalya ve Almanya gibi bazı ülkelerde maliye politikasının yanı sıra sermaye, kredi ve diğer likidite şeklindeki desteklerin kullanıldığını söyleyebiliriz. Gelişmekte olan ekonomilerde ise gelişmiş ülkelere kıyasla daha sınırlı olmakla birlikte ekonomilerin çeşitli tedbirlerle desteklendiğini görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

BORÇ ÇEVİRME ORANI

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, reel sektörde nispeten daha yüksek oranlar görüldüğüne işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Şirketlerimizin mali durumlarına ilişkin çalışmalar bu alanı daha iyi anlamak için önem arz ediyor. Şunu da belirtmeliyim ki reel sektörün borçlu olması salt olumsuz bir durum değildir. Kaldı ki reel kesimin borç çevirme oranı oldukça yüksektir. Türkiye gibi genç nüfuslu, yüksek büyüme potansiyeline sahip ancak yeterli tasarrufa sahip olmayan ülkelerde üretim, ihracat ve yatırımın finansmanı için borçlanma normal bir durumdur. Bu borcun verimli şirketlere ve ihracattaki artışı destekleyen, ithalatı azaltıcı, istihdama destek verici alanlara yönelmesini önemsiyoruz.

Özetle, ülkelerin mevcut yapıları ve kırılganlıkları ile salgın sürecinde uyguladıkları politikaların ekonomik performanslarında önemli bir belirleyici olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte vaka sayılarının yeniden artmasına sebep olan virüs varyantları, salgının seyri konusundaki belirsizliğin sürmesine yol açıyor. Birçok ülkede yeni bir salgın dalgası yaşanıyor. Ancak Türkiye, Almanya ile beraber İngiltere ve ABD gibi ülkelerden daha iyi performans göstererek vaka sayıları nispeten düşük ülkeler arasında yer alıyor. Tüm merkez bankaları gibi salgının seyrine dair gelişmeleri ve küresel ekonomiye etkilerini yakından izliyoruz.”

BÜYÜME RAKAMLARI

Milli gelirin, öngörülerine uyumlu olarak, ikinci çeyrekte baz etkilerinin de katkısıyla yıllık olarak yüzde 21,7 büyüdüğünü anımsatan Kavcıoğlu, baz etkilerini hariç tutarak dönemlik büyüme rakamlarına bakıldığında, milli gelirin ilk çeyreğe göre yüzde 0,9 arttığını anımsattı.

Kavcıoğlu, dönemlik büyümeye hem iç talep hem de dış talebin katkı verdiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Yılın ikinci çeyreğinde baz etkilerinin de katkısıyla birçok Avrupa ülkesinde yüksek büyüme oranları görüldü. Bu dönemde, büyüme performansımızın birçok ülkeyi geride bıraktığını, OECD ülkeleri içinde Birleşik Krallık’ın ardından en yüksek büyüme kaydeden ikinci ülke olduğumuzu söyleyelim. Yıllık büyümede tüketim ve makine teçhizat yatırımlarının sürükleyici olduğu göze çarpıyor. Avrupa’daki aşılamaya ilişkin olumlu görünüm turizm ve dış talep kanalları aracılığıyla ekonomimize yansıyor. Bu çerçevede net ihracat da büyümeye olumlu katkı vermeye devam ediyor.

Öncü göstergeler, yurt içinde iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğini gösteriyor. Anketlere dayalı göstergeler, hem yurt içi siparişlerde hem ihracat siparişlerinde güçlü bir yukarı yönlü harekete işaret ediyor. Yüksek frekanslı veriler, hareketliliğin artmasıyla, salgından en çok etkilenen hizmet kalemlerinde hızlı bir toparlanma olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, hizmetler ve turizm sektörlerindeki toparlanma üçüncü çeyrekte talep kompozisyonunda mal ve hizmet ayrımında dengelenmeyi sağlıyor. Nitekim sektörel güven endekslerine baktığımızda da son aylarda özellikle hizmetler ve perakende sektörlerinde kayda değer bir iyileşme görülüyor.”

YATIRIM İŞTAHI

Son döneme ilişkin gelişmeleri anlatırken yatırımlara özel bir vurgu yapan Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, ikinci çeyreğe ilişkin açıklanan verilerin, özellikle makine-teçhizat yatırımlarında daha belirgin olmak üzere, yatırımların büyümeye önemli oranda katkı verdiğini gösterdiğine dikkati çekti.

Kavcıoğlu, TCMB olarak yaptıkları çalışmaların firmaların yatırım iştahının yüksek olduğunu gösterdiğinin altını çizerek, konuşmasına şöyle devam etti:

“Son dönemde yapılan anketlerde, firmalarımız inşaat sektörü dışında kalan tüm sektörlerde faaliyeti/üretimi kısıtlayan unsurlar arasında mali imkansızlıklar veya finansal sorunların payının azaldığını gösteriyor. Hatta mevcut durumda bu unsurun payının tarihsel ortalamaların altında olduğunu görüyoruz. Ayrıca firmalarımızın yatırım ve istihdam eğilimleri de geçmiş yıllara göre oldukça yüksek seviyelere gelmiş durumda. Üçüncü çeyrekte de firmaların istihdam beklentisinin iyileşmeye devam ettiğini, yatırım eğiliminin ise ana sektörler genelinde güçlü seyrettiğini memnuniyetle gözlemliyoruz.

Önümüzdeki dönemde de makro göstergelerdeki iyileşme devam ettikçe, cari işlemler ve enflasyon görünümünün iyileşmesiyle risk primi düştükçe ve oynaklık azaldıkça, kredi kanalının etkin bir şekilde çalışarak yatırım iştahına ilişkin olumlu görünüme istikrar kazandıracağını düşünüyoruz. Krediye erişimde belirgin bir sorun gözükmemekle birlikte kredi faiz oranlarındaki yükseklik krediye erişimi sınırlandırmaktadır. Kredilerin gittikçe daha fazla oranda yatırım, işletme sermayesi ve stok artırımı için talep edildiğini, borç çevirmek için olan talebin ise giderek azaldığını yakından gözlemliyoruz.”

İŞ GÜCÜ PİYASASI

TCMB Başkanı Kavcıoğlu, yüksek frekanslı verilerin, açılmanın etkisiyle iş gücü piyasasında da toparlanmaya işaret ettiğini belirterek, “Hizmetler sektörü istihdamının, salgına dair kısıtlamaların da etkisiyle daha yavaş bir toparlanma sergilemesine ve halen salgın öncesi düzeyinin hafifçe altında olmasına karşın, sanayi ve inşaat sektörlerindeki istihdam artışı ile tarım dışı istihdam salgın öncesi düzeylerini aştı. Önümüzdeki dönemde hizmetler sektöründe de istihdamın salgın öncesi düzeyini aşacağını değerlendiriyoruz.” ifadelerini kullandı.

Geçen birkaç yıl içinde ekonominin salgın başta olmak üzere çok farklı şekilde şoklara maruz kaldığını anımsatan Kavcıoğlu, Merkez Bankası olarak bu şokların kalıcı etkilerini sınırlayıcı, iç ve dış dengeyi gözeten, nihai olarak fiyat istikrarını öncelikleyen bir para politikası duruşu benimsediklerini dile getirdi.

Kavcıoğlu, cari işlemler ve dış finansman verilerini çok yakından izlediklerine işaret ederek, mevcut durumda ihracattaki yukarı yönlü seyrin, turizmdeki toparlanma ve altın ithalatındaki kayda değer düşüşün dış dengede devam eden iyileşmeyi desteklediğini söyledi.

Ağustos ayı geçici dış ticaret verilerine göre özellikle Avrupa’ya yapılan ihracatın oldukça güçlü seyrettiğini hatırlatan Kavcıoğlu, “Haziran ayından bu yana aşılamadaki güçlü ivme, Türkiye’ye yönelik risk algısının düzelmesinde ve kısıtlamaların hafifletilmesinde önemli rol oynadı. Bu kapsamda, turizm faaliyetindeki toparlanmaya ilişkin olumlu sinyaller alıyoruz. Anket göstergeleri, imalat sanayinde dış talebin güçlü seyretmeye devam ettiğine işaret ediyor.” ifadelerini kullandı.

Kavcıoğlu, ihracatın ithalatı karşılama oranının yüzde 85’ler gibi yüksek bir platoya ulaştığını hatırlatarak, yılın ilk yarısında dış ticaretteki reel dengelenmenin oldukça belirgin olduğunu, bu gelişmeler ışığında, ihracattaki güçlü artış eğilimi ve aşılamadaki ivmenin turizm faaliyetlerini canlandırmasıyla yılın geri kalanında cari işlemler hesabının fazla vermesini beklediklerini söyledi.

Türkiye’nin, Avrupa ile olan dış ticaret açığını giderek azalttığını ancak Asya bölgesi ile yapılan ticarette açık vermeye devam ettiğini belirten Kavcıoğlu, “Bu noktada Merkez Bankası olarak yaptığımız swap anlaşmalarının temel olarak yerel para birimi üzerinden gerçekleştirilen ticareti kolaylaştırmayı amaçladığını da vurgulamak isterim.” dedi.

ENFLASYONDAKİ ARTIŞ

Konuşmasında enflasyon görünümüne değinen Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, geçtiğimiz cuma günü ağustos ayı enflasyon rakamlarının açıklandığını anımsattı.

Yıllık enflasyonun 0,30 puan artarak yüzde 19,25 olarak gerçekleştiğini, bu dönemde, çekirdek enflasyon göstergelerinden olan ve TÜFE’den işlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün dışlanarak elde edilen B endeksinin yıllık enflasyonunun 0,05 puan düşüşle yüzde 18,46’ya, B endeksinden işlenmiş gıda ürünlerinin de dışlandığı C endeksinin yıllık enflasyonunun ise 0,46 puan düşüşle yüzde 16,76’ya gerilediğini hatırlatan Kavcıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Ağustos ayında yıllık enflasyon gıda grubunda oldukça belirgin artarken hizmet grubunda sınırlı bir miktar yükseldi, diğer ana gruplarda ise geriledi. Üretici enflasyonu ise emtia fiyatları, tedarik zincirindeki aksaklıklar ve talep koşulları nedeniyle yükselişine devam etti. Kısa vadede enflasyon görünümünde etkili olan geçici unsurların etkisini yitireceğini ve son çeyrekte enflasyonun düşüş eğilimine gireceğini düşünüyoruz. Gıda dışı enflasyonun yılın geri kalanında da manşet enflasyonun altında kalmaya devam etmesini bekliyoruz. Son dönemdeki enflasyon dinamiklerinden bahsederken, gıda fiyatlarına özel olarak değinmek gerekiyor. Gıda fiyatlarında, olumsuz hava koşulları, kuraklık, bazı ülkelerde gıda ihracatına yönelik özel kısıtlamalar ve stok artışına bağlı olarak küresel bir artış gözlemliyoruz. Bu çerçevede, merkez bankaları ve politika yapıcılar, gıda fiyatlarındaki gelişmeleri, çekirdek enflasyon gelişmelerini ve artan enflasyonun enflasyon beklentilerine etkisini takip ediyorlar.

Nitekim IMF, Dünya Ekonomik Görünümü – World Economic Outlook raporunun son güncellemesinde, merkez bankalarının fiyat dinamiklerini analiz etmesi ve enflasyondaki hareketlerin geçici olup olmadığını dikkate alması gerektiğini kaydetti. Türkiye’de de gıda fiyatları yükselişte ve temmuz ve ağustos aylarında gıda fiyatları enflasyonu gerek tarihsel ortalamalardan gerekse gıda dışı enflasyondan belirgin olarak yüksek seyretti.”

ÜRETİCİ FİYATLARINDAKİ YÜKSEKLİK

Enflasyon dinamiklerden açısından önemli konulardan birinin ÜFE-TÜFE enflasyonu farkı olduğunu belirten Kavcıoğlu, Türkiye’de olduğu gibi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde üretici fiyatlarının yüksek seyrettiğine dikkati çekti.

Kavcıoğlu, bu gelişmede emtia fiyatlarındaki artış ve üretimin hızla artan talebe aynı hızda cevap verememesi nedeniyle oluşan arz kısıtlarının etkili olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:

“Uluslararası nakliye maliyetlerinin artması ve teslimat sürelerinin uzaması da üretici fiyatlarını yükseltiyor. Tüketici fiyatlarındaki artış ise üretici fiyatları enflasyonuna göre daha sınırlı kaldı. Böylece, üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark, son dönemde birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede uzun dönem ortalamasının oldukça üzerinde seyretmekte. Örneğin, Avro Bölgesi’nde ÜFE, TÜFE’nin neredeyse 5 katına çıkmış durumda. Fed Başkanı Powell’ın da Jackson Hole Sempozyumu açılış konuşmasında değindiği gibi, salgın dönemindeki fiyat gelişmelerinde sınırlı bir grubun enflasyona yaptığı belirgin katkıların öne çıkabildiğini gördük. Örneğin, ABD’de son 25 yılda ortalamada gerileyen dayanıklı mal grubu, son dönemdeki enflasyondaki yükselişe, arz kısıtlarının da etkisiyle, en çok katkı veren kalemlerden biri oldu.

Açılma ve ekonomik normalleşme sürecinde dünyada enerji ve hizmet fiyatlarında belirgin artışlar görüldü. Küresel merkez bankaları, enerji ve salgın kaynaklı bazı sektörlerdeki yüksek oranlı fiyat artışlarının, talep kompozisyonundaki normalleşme, arz kısıtlarının hafiflemesi ve baz etkilerinin devreden çıkmasıyla birlikte geçici olacağını değerlendiriyor. Bu unsurlar, önümüzdeki dönemde ülkemizde de enflasyonu düşürücü yönde etki edecektir. Küresel merkez bankacılığında, para politikası duruşu belirlenirken, para politikasının etkisi dışında olan kısa vadeli arızi unsurlardan arındırılmış çekirdek enflasyon göstergeleri esas alınıyor.”

Kavcıoğlu, özellikle salgının getirdiği olağanüstü koşulların, bahsedilen sebeplerden ötürü, enflasyonun kısa vadeli oynaklıklardan arındırılmış ana eğilimini ölçmeye yarayan çekirdek enflasyon göstergelerinin önemini artırdığını dile getirdi.

‘BELİRLİ ÜRÜNLERDEKİ FİYAT ARTIŞLARI TARİHSEL ORTALAMALARININ OLDUKÇA ÜZERİNE ÇIKTI’

Şahap Kavcıoğlu, diğer merkez bankalarında olduğu gibi kendilerinin de salgının getirdiği arz ve talep şokları neticesinde ortaya çıkan fiyat hareketlerinin geçiciliğine dair analizlerinin bulunduğunu aktardı.

Bu analizler hakkında bilgi veren Kavcıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Para politikasının etkileyebildiği talep unsurları, çekirdek enflasyon gelişmeleri ve bunların orta vadeli enflasyon hedefimizle uyumlu seyretmesine ilişkin analizler yanında, önümüzdeki dönemde arz şoklarının yarattığı etkilerin ayrıştırılmasına biraz daha fazla ağırlık verilecektir. Son dönemde belirli ürünlerdeki fiyat artışları tarihsel ortalamalarının oldukça üzerine çıktı. Enflasyona en çok katkı yapan ürünlere baktığımızda, Ağustos ayındaki yıllık fiyat artışlarının son 10 yıldaki ortalama fiyat artışlarının üç-dört katını aşabildiğini görüyoruz.

Bu durumun bir sebebi, biraz önce de değindiğim gibi salgına bağlı olarak emtia fiyatlarındaki artışlar ve arz kısıtları gibi gelişmeler olsa da, bu unsurlar tek başlarına bazı ürünlerdeki fiyat artışlarını açıklamakta yeterli olmayabiliyor. Özellikle salgından olumsuz etkilenen ve salgından sonra talebin canlı olduğu sektörlerde fiyatlarda daha yüksek artışlar görüyoruz. Ancak ortaya çıkan bu fiyatlama davranışlarının, ekonomik ve sosyal normalleşme hız kazandıkça önümüzdeki dönemde yeniden salgın öncesi haline yakınsayacağını değerlendiriyoruz.”

MB REZERVLERİ

Konuşmasında döviz rezervlerindeki gelişmelere de değinen Kavcıoğlu, rezervlerdeki iyileşmenin öngörüleri ile uyumlu seyrettiğine dikkati çekti.

Kavcıoğlu, rezervlerin 85-90 milyar dolar seviyelerinden yaklaşık 30 milyar dolar artışla 115-120 milyar dolar bandına geldiğini belirtti.

Swap anlaşmaları, reeskont kredileri, cevherden altın alımı ve zorunlu karşılık adımlarının bu artışa katkı yapan ana unsurlar olduğunu ifade eden Kavcıoğlu, “Ülkemizde fiyatlar genel seviyesinde sağlanacak istikrar, ülke risk primindeki düşüş, ters para ikamesinin ivmelenmesi, döviz rezervlerinin yüksek artış eğilimine girmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır.” diyerek sözlerini tamamladı.

Merkez Bankası Başkanı’ndan ‘enflasyon’ açıklaması

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasi A.S. !!!!!

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!