İstanbul’un Kağıthane ilçesinde bulunan Zuhal İlkokulu’nda, yalnızca erkek öğrencilere yönelik bir yaz Kur’an kursu düzenlendi. Etkinliği, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e düşmanlığıyla bilinen Saidi Nursi taraftarı, Nurcu Hamidiye Kültür ve Eğitim Vakfı organize etti.
Cumhuriyet’in haberine göre kursun, Zuhal İlkokulu’nun tabelası altında yapılacağı afişlerde açıkça belirtildi. Duyurularda Elif-Bâ, dualar, Kur’an, siyer ve iman hakikatlerinin yanı sıra piknik, spor ve “sürpriz ödüller” vaat edildi. 30 Haziran – 8 Ağustos 2025 tarihleri arasında, hafta içi gerçekleştirileceği duyurulan etkinliğin, 4, 5, 6, 7 ve 8. sınıf erkek öğrencilere yönelik olduğu ifade edildi.
LAİKLİK VE EĞİTİM BİRLİĞİ AŞILDI
Bu uygulama, laiklik ilkesi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve Anayasa hükümleri açısından ciddi tartışmaları beraberinde getirdi. Anayasa’nın 24. ve 42. maddeleri, eğitimin laik esaslara göre yapılmasını ve devletin hiçbir dini yapıya eğitim alanında ayrıcalık tanımamasını öngörüyordu. Ancak bu örnekte, bir kamu okulu binası doğrudan bir dini vakfın faaliyet alanına dönüştürüldü. 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile tüm eğitim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak eğitimde birlik sağlanmıştı. Ancak bu ve benzeri uygulamalarla öğretim birliği ilkesi fiilen aşıldı.
DANIŞTAY’IN KARARI
Danıştay 8. Dairesi, 2022/6313 sayılı kararında, din ve ahlak eğitimlerinin yalnızca devletin denetimi altında ve laiklik ilkesine uygun şekilde yürütülmesi gerektiğine hükmetti. Kararda, eğitim ortamlarında dini yapıların etkinliklerine yer verilmesinin hukuka aykırı olduğu vurgulandı. Eğitim Sen, 2023 yılı raporunda, vakıf ve dernekler aracılığıyla yürütülen dini içerikli faaliyetlerin öğrenciler ve veliler üzerinde baskı yarattığını ve laik eğitimi zedelediğini belirtti.
Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖBSEN) Genel Sekreteri Hizam Hasırcı, Zuhal İlkokulu’nda Nurcu yapıyla ilişkili bir vakfın Kur’an kursu düzenlemesini sert sözlerle eleştirdi. Hasırcı, Zuhal İlkokulu’nda Nurcu yapıyla ilişkili bir vakıf tarafından Kur’an kursu düzenlenmesini eleştirdi. Hasırcı, bu uygulamanın hem Anayasa’ya hem de eğitimde laiklik ilkesine aykırı olduğunu ifade etti. “Devletin okullarında dini vakıfların bu tür faaliyetler yürütmesi, açık biçimde laik eğitimi aşındırmaktır” diyen Hasırcı, yalnızca erkek öğrencilere yönelik olmasıyla kursun ayrımcı bir uygulama haline geldiğini belirtti. Hasırcı, “Bu faaliyetler hem Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na hem de Anayasa’nın eşit yurttaşlık ilkelerine aykırıdır” ifadelerini kullandı. Eğitimde cemaatlerin bu derece görünür hale gelmesinin sistematik bir dönüşüm olduğuna dikkat çeken Hasırcı, “Çocuklarımızı karanlığa teslim etmeyeceğiz” dedi.
Hasırcı, sözlerini “Bugün laikliği savunmak, sadece Atatürk’ün mirasını değil, çocuklarımızın özgür bireyler olarak yetişmesini, kadınların toplumsal eşitliğini, bilimin ışığında bir toplum inşasını savunmaktır. Eğitimi cemaatlere teslim etmek, yalnızca bugünü değil, yarını da ipotek altına almaktır” diyerek noktaladı.
BENZER VAKALAR YAŞANDI
Laikliğe yönelik tehdit olarak tanımlanan gerici uygulamalar bununla sınırlı değil. Daha önce de benzer olaylar kamuoyunun gündemine gelmişti. O olaylardan dikkat çekenleri ise şöyle:
Hayrat Vakfı, bazı devlet okullarında Osmanlıca kursları düzenledi.
Ensar Vakfı ve TÜRGEV, Millî Eğitim Bakanlığı ile yaptıkları protokoller aracılığıyla “değerler eğitimi” başlığı altında okullarda etkinlik yürüttü.
TARTIŞMALI VAKIF
Hamidiye Kültür ve Eğitim Vakfı’nın da faaliyetlerinde yer verdiği Risale-i Nur külliyatı geçen yüzyılda yaşamış olan Saidi Nursi’nin imzasını taşıyor. Türkiye’de kendine Nurcu diyen birçok tarikat ve cemaatin sahiplendiği Said-i Nursi Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk’e yönelik düşmanlığıyla biliniyor. Nursi’nin Atatürk’e yönelik kullandığı ‘deccal’ ifadesi eserlerinde yer alıyor. Eserlerinde Ulu Önder Atatürk’e yönelik saldırgan ifadeleri bununla da sınırlı kalmıyor. Onlardan bazıları ise şunlar:
“Ben bir manevi âlemde, İslam Deccalini gördüm… Mukaddesata hücum eder…”
(Şualar, s. 458–459; Sıracü’n-Nur, s. 247)
“Sonra Mustafa Kemal’in o adam olduğunu zaman gösterdi.”
(Emirdağ Lahikası I/278)
“Hadis-i Şerif’in haber verdiği o müthiş şahıs… Mustafa Kemal’e bir mahrem eserde ‘din yıkıcı, Süfyan’ dediğimizi…”
(Emirdağ Lahikası I, 50–51)