1. Haberler
  2. Analiz
  3. Ölme hakkı, bilinç ve akıl  

Ölme hakkı, bilinç ve akıl  

featured

Mustafa Özgür Sancar yazdı…

Ötanazi ironik bir tartışma konusu olarak güncelliğini koruyor. AKP, gelen haklı tepkiler sonrası, sokak hayvanlarıyla ilgili yasa teklifinde yer alan ”ötanazi” kelimesini verdiği bir önerge ile çıkardı; fakat bu kez de Veterinerlik Hizmetleri Kanunu’nun 9. maddesi, 3. fıkrasına atıf yaparak, burada olan ötanazi kavramı üzerinden teklifi yasalaştırma planını devreye soktu.

Öyle anlaşılıyor ki hükümet veterinerlerin devreye girmesi ile hayvanların öldürülmesinin daha kabul edilir görülebileceğini varsayıyor. Ayrıca sorumluluğu yerel yönetimlerin üzerine yıkmaya çalışıyor. Bence politik bir aldatmacadan öteye gitmez; ancak hayvanların, özelde köpeklerin, ”uyutularak” öldürülmesinin ötanazi olarak tanımlanması trajikomik bir durum oluşturuyor; çünkü ötanazi bir tercihtir ve iradeye dayanır. “İyi ölüm” anlamına gelen Yunanca “euthanasia” sözcüğünden gelir ve sağıltımı mümkün olmayan, çok acı çeken hastaların, acılarına son vermek amacıyla, hastanın oluruyla uygulanır.

Yani ötanazi ”ölme hakkıdır”, bu hakkın kullanılması için bilinçli bir akıl gerekir, hayvanlarda bu türden bir bilinç ve tercih yapma yeteneği olduğunu sanmıyorum.

GERÇEK MUHALEFET VE ALTI OK

Sokak hayvanlarını itlaf etmeyi içeren yasa tasarı ve diğer pek çok tartışma konusu, muhalefetin ne kadar zayıf ve ülke sorunlarını çözmekten uzak olduğu gerçeğini bir kez daha ortaya koydu.

Yerel seçimlerin hemen ardından erken genel seçim için sert bir tavır takınması gereken CHP, ”yumuşuma” politikasıyla, erken seçim koşullarının oluşmasını sağlayacak gerçek toplumsal koşulları kavrama fırsatını kaçırdı. Meclis aritmetiğinden bağımsız biçimde, seçim talep eden güçlü bir toplumsal muhalefet oluşturulabilirdi. CHP bugünkü hâliyle Atatürk’ün partisi olmaktan çok uzak. Ne hayvanların itlaf edilmesini içeren yasayı durdurabilir ne de Türkiye’nin iç ve dış sorunlarına çözüm üretebilir. Çözüm üretecek CHP, 1924 Anayasası’na sıkı sıkıya bağlı, devletçi, halkçı, ulusalcı, laik, cumhuriyetçi ve devrimci olan CHP’dir. Sosyal demokrat değil, neoliberalizm batağından kurtulmuş, halkçı ve ulusalcı olan bir CHP, Türkiye’nin derin ekonomik sorunlarını çözüme kavuşturur.

Fakat bugün CHP yönetenleri Altı Ok’u halkçılığı ve milliyetçiliği/ulusalcılığı ağızlarına almaya imtina ediyorlar. İmamoğlu ve takipçileri partiyi ANAP benzeri neoliberal bir yapı haline dönüştürmeye çalışırken, Cumhurbaşkanı’na yakın duran mevcut genel başkan ise parlamenter sisteme dönüş marifetiyle başbakanlık planları yapıyor.

Günün en yakıcı ihtiyacı Atatürk’ün kurucu partisinin mirasına sahip çıkan, Cumhuriyetin değiştirilmesi söz konusu olmayan ilkelerini benimseyen halkçı bir yeni oluşumdur. Cumhuriyetçi Vatanseverler Hareketi tam da bu ihtiyaca yanıt verecek bir niteliğe sahip…

ABD’DE SOL SAĞ YOK

Trump’a yapılan başarısız suikast girişiminden sonra ABD seçimleri daha çok konuşulur oldu. Bu olayla Trump’ın seçim zaferini garantilediği yorumları ağırlık kazanıyor ve sanki Trump yeniden başkan seçildiğinde Biden ve diğer Demokrat adaylardan daha sert bir dış politika uygulayacağı düşünülüyor. Halbuki durum tam tersi…

ABD’de düz bir mantıkla Demokrat ya da Cumhuriyetçiler arasında siyasal bir tasnif yapamazsınız. Amerikan devletinin genel politikası Cumhuriyetçi ya da Demokratların iktidarına göre değişmez, sadece pratikte nüanslar vardır. Yani uygulama ve yöntem açısında bazı farklar olur. Sol eğilimlerin Demokratlardan yana bir tercih içerisinde olması tam da bu nedenle bir ikilem oluşturuyor. Trump gelince faşizm gelmiyor ya da Demokratların adayı kazanınca dünyaya huzura kavuşmuyor. Her ikisi de emperyalist ABD’nin başkanı.

Güncel duruma baktığımızda Trump’ın BRISC artı ile başlayan çok kutupluluk seyrini değiştirmeye yeltenmeyeceği gözüküyor.

Amerikan malî sermayesi, askerî endüstrisi ve enerji şirketlerinin çıkarları için son Ukraynalı ölünceye kadar savaş devam etmeli diyerek Rus – Ukrayna savaşını sıcak tutmaya çalışan Biden’a karşı, Trump ”Ukrayna’ya yardımı derhal keseceğim” diyor.

Biden uluslararası hukuku hiçe sayarak Rusya’nın 300 milyar dolarına el koyarken, Trump Rusya’ya yaptırıma karşı çıkıyor.

TÜRKİYE VE AVRUPA’NIN STRATEJİK ÖZERKLİĞİ

Orta Avrupa faşisti ilân edilen Macaristan başbakanı Victor Orban da benzer biçimde Rusya-Ukrayna savaşını durdurmak için somut adımlar attı. Orban ülkesinin AB dönem başkanı olduktan sonra, Avrupa için ciddi bir ekonomik ve stratejik tehdit durumuna gelen Ukrayna-Rusya savaşını durdurmak adına hamleler yaptı. Bir haftadan biraz fazla bir süre içinde Ukrayna, Rusya, Çin ve ABD’de barış turu gerçekleştirdi; Zelenski, Putin, Şi Cinping ve Trump’la barışı konuştu. Üstelik 63 Avrupa parlamento üyesinin, Macaristan’ın AB’deki oy hakkının elinden alınmasını talep ediyor olmasına karşın bu görüşmeleri yaptı.

PARÇALANAN ABD EGEMEN SINIFI VE MARX’IN KEHANETİ

Ukrayna’daki savaşın bitmesi Avrupa Birliği’nin çıkarına, ama ABD malî sermayesi ve askerî endüstrisinin çıkarlarına aykırı. Bu gerçeği Orban görüyor ve sorunu düzeltmeye çalışıyorsa, bu stratejik özerklik arayan Avrupa’nın da Türkiye’nin de çıkarınadır.

Dolayısıyla böylesi önemli bir konuya yüzeysel ideolojik tasniflerle bakamayız. Türkiye’nin hareket alanını genişletecek, çok kutuplu bir dünya perspektifiyle uluslararası siyaseti değerlendirmeliyiz.

Bu arada, Trump’a yapılan suikast girişimi, atomize olan Amerikan egemen sınıfı içerisinde neredeyse 20 yıla yakın süredir devam eden ayrışmanın, uzlaşmaz bir çelişme noktasına geldiğini gösteriyor.

Kim bilir belki de Karl Marx’ın kehaneti tutuyor. 20. yüzyılda emperyalizm aşamasına gelen kapitalizm, en geliştiği noktada kendini yıkmaya başlıyor.

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Veryansın TV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun!