Orman yangınları neden çıkar? Kızılçam ağaçlarının kabahati var mı?

featured

Orman yangınlarının çıkma sebepleri ve sosyal medyada yer alan ‘kızılçam’ ağaçlarının dikilmemesi gerektiğine yönelik yanlış bilgilere uzmanlarından cevaplar geldi.

Türkiye’nin güney illerinde orman yangınları günlerdir etkisini sürdürüyor. Yangın söndürme çalışmaları devam ederken sosyal medyada Kızılçam ormanları hakkında bilgi kirliliği ise hızla yayılmaya devam ediyor. ‘Çam ağaçlarını ABD‘nin kolay yansın diye Türkiye’ye verdiği ve bir daha dikilmemesi gerektiği’ne dair söylentiler hakkında ise uzmanlardan açıklamalar geldi.

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi’nde görev yapan Doç. Dr. Yelda Güzel orman yangınları ve kızılçam ormanları hakkındaki söylentilere açıklık getirdi. İşte o yazı:

Orman yangınları neden çıkar?
Doğal orman yangını kavramı ne demektir?
Orman yangınlarında insanın rolü nedir?
Ağaç türünün (kızılçam) bir kabahati var mıdır?
Çözüm nedir?

FAO (dünya gıda ve tarım örgütü) verilerine göre, ülkemizin de içinde bulunduğu Akdeniz havzasında orman yangını görülme sıklığı 1970’e kıyasla 2000’lerin başında iki kat artmıştır. Bu yangınların bir kısmı, şimşek çakması, yaz sonlarındaki aşırı sıcak ve kuru ortam gibi sebeplerle gerçekleşen doğal yangınlar olsa da söz konusu yangınların önemli bir kısmı, küresel ısınmanın da katkısıyla insan kaynaklıdır*

İnsan kaynaklı yangınlar denilince akla ilk gelen kasıtlı kundaklamadır.

Art niyetli, kasıtlı kundaklamalardan başka, çoğunlukla göz ardı edilen bir diğer insan kaynaklı yangın gerekçesi ihmaldir. Doğa sevgisi ve özlemi son yıllarda insanların doğaya daha sık gitmesi ile sonuçlanmıştır. Bu olumlu gelişme ne yazık ki çoğu durumda bilinçsizlik nedeniyle özlem duyulan, sevilen doğanın zarar görmesine sebep olmaktadır. Örneğin, yürüyüşlerden, pikniklerden sonra ormanda bütün halde ya da imha edildiği düşüncesiyle kırılarak bırakılan cam şişeler yazın şiddetli ve kavurucu güneş ışığında, mercek etkisi yaparak kuru otları kolayca tutuşturabilmektedir. Sigara izmaritleri ve piknik ateşleri de diğer etkenlerdir.

Yerleşim yerlerinin artık orman içlerine kadar ilerlemiş olması, dolayısıyla ormanlardan geçen elektrik telleri, enerji nakil hatları bir diğer etken olarak düşünülmelidir. 

Bu olasılıklar içerisinde, hiçbir kabahati bulunmayan tek unsur ağaçlardır. Sosyal medyada, kızılçam başta olmak üzere ibreli ağaçların reçineleri nedeniyle çabuk tutuştukları, bunların memleketimize sonradan getirilen ağaçlar oldukları, yandıklarında yerlerine meyve ağaçları dikilmesi gerektiği hatta yanmaları beklenmeden sökülüp başka ağaçlarla değiştirilmeleri gerektiği şeklinde safsatalar ve akla, bilime aykırı öneriler paylaşılmaktadır. Halkımız bunlara kesinlikle itibar etmemelidir. Kızılçam, Akdeniz havzasında yaklaşık 23 milyon yıldır mevcut olan, tamamen doğal bir ağaçtır. Yurdumuza sonradan getirilmemiştir. Akdeniz’de alçak rakımlarda tek başına ya da meşeler ile karışık ormanlar yapar ve yüksek kesimlerde yerini sedirlere, ardıçlara bırakır. Bu ağaç türlerinden oluşan Akdeniz ormanları insanların tercihiyle ve dikimiyle oluşan ormanlar değildir (yangın sonrası yenileme çalışmalarını saymazsak). Akdeniz iklimine ve toprağına uyum sağlayabilmiş, bu koşullarda orman oluşturabilmiş (ve bundan sonra da oluşturabilecek) ağaç türleri bunlardır. Bu doğal Akdeniz ormanları sadece ağaçlara değil, çok sayıda ve çeşitte hayvana ve çoğu endemik çok sayıda çiçeğe de ev sahipliği yapar. Bunlar yerine başka ağaç türleri örneğin düzenli bakım ve sulama gerektiren meyve ağaçları dikersek, yazları uzun ve kurak olan Akdeniz ikliminde yaşayamazlar, yaşayabilseler bile orman oluşturamazlar. Koruluklar oluşturabilseler bile Akdeniz ormanlarının hayvanıyla çiçeğiyle doğal bir ahenk içinde olan dengesine sahip olamazlar. Böylece iyi niyetle yola çıkmış olsak da kendi ellerimizle orman varlığımızı yok etmiş oluruz.

Çözüm nedir? 

Kasıtlı yangınlara sebep olanlara verilecek caydırıcı cezalar akla gelmesi gereken ilk çözümlerden olmalıdır. Ancak, bütün suçun kötü niyetli insanlarda olduğuna inanıp hiçbir sorumluluk hissetmemek, ormanlık alanlara gidilince ihmalkar davranmak da ciddi bir sorundur. Unutulmamalıdır ki, sadece piknik ateşleri ya da sigara izmaritleri değil, cam, hatta metal parçaları bile kuru, sıcak ve çok güneşli günlerde yangınlara sebep olabilir….

Yangınlardan sonra bilinçsiz, rastgele ağaçlandırma yapmak da en az yangının kendisi kadar doğaya zararlı bir davranıştır. Çünkü, rastgele seçilecek, ortamın ekolojisine uygun olmayan ağaç türleri kısa süre sonra kuruyacak ya da ortama tutunamayacak, doğal, dengeli ormanlar oluşturamayacaktır. Aslında Akdeniz ormanları yangına dirençli ormanlar olup yangından kısa bir süre sonra (5-10 yıl içinde), yanmış kabukların altındaki tomurcukların filizlenmesi ya da tohumların çimlenmesi ile kendilerini yenilerler. Akdeniz orman açıklıklarındaki otsu bitkiler ise yüksek ısıya dayanıklı tohumları ya da derindeki yumruları aracılığıyla yeniden filizlenebilirler. İdeal olan arazi talanına fırsat vermeyip ekolojik onarıma imkan sağlamaktır.  Ağaçlandırma, yenileme tercih edilecekse orman yenileme-ağaçlandırma çalışmalarının bilimsel bir şekilde yapılması gereklidir. Bu konuda en iyi rehber doğadır. Ormanların yanmadan önceki kompozisyonu bize yenilemenin nasıl yapılması gerektiği konusunda en iyi rehberdir. Akdeniz ve Ege’de kızılçam, Karadeniz ve Marmara’da kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, kestane gibi geniş yapraklıların yanı sıra göknar ve sarıçam gibi iğne yapraklılar, doğal ormanlar yapar. İç Anadolu ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da iklim gereği ormanlar daha seyrektir yüksek kesimlerde meşe ve karaçam ormanlarına rastlansa da hakim bitki  örtüsü bozkırdır. Fakat halkımızdaki orman bulunmayan bu bozkır alanlarının çorak olduğu algısı çok yanlıştır. Bilinmelidir ki bu doğal bozkırlar pek çok otsu bitkiye ve pek çok hayvan türüne ev sahipliği yapar.

Unutulmamalıdır ki, çamı çıra gibi yanar diye suçlamak ya da bozkırı altında mangal yakacak ağaç yok diye beğenmemek gibi yaklaşımların deveye hörgücü var, kaktüse dikeni var diye kızmaktan bir farkı yoktur. Sahip oldukları özellikler onları doğal olarak yetiştikleri habitatlarda eşsiz kılar. Çölde devenin yerini tutabilecek bir hayvan, kaktüsün yerini alabilecek bitki yoktur. Akdeniz’de kızılçam gibi orman oluşturabilecek ağaç yoktur (elbette başka Akdeniz ağaçları da vardır, murt, zeytin/delice, meşe, menengiç, sandal, tespih, defne,sakız gibi ama bunlar eşlikçi ağaç/ağaççıklardır, hektarlarca büyüklükte ormanları tek başlarına oluşturabilmek gibi bir özellikleri yoktur). Evet kızılçam çıra gibi yanar çünkü Akdeniz’de bir kaç yılda bir karşılaşabilmesi muhtemel olan doğal yangınlarla başa çıkabilecek, hemen sonrasında tekrar yeşerebilecek, açıklıklarında barındırdığı bitki ve hayvanları da diriltebilecek özelliktedir. Onu normal sıklığın kat kat misliyle yakan insanoğludur. Ağacı suçlamaktansa insanlık olarak bu gidişi nasıl tersine çevirebileceğimizi düşünmenin vaktidir. 

*Alexandrian, D., Esnault, F., & Calabri, G. (1999). Forest fires in the Mediterranean area. Unasylva (FAO).

KIZILÇAM ANADOLU’NUN HAS YERLİ TÜRÜDÜR

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi öğretim görevlisi ve yaban hayatı uzmanı Biyolog Dr. Yasin İlemin,  Ege ve Akdeniz bölgelerindeki yangınlarla gündeme gelen orman ağaçları konusunda bilgi kirliliğine işaret etti.

Kızılçamın Anadolu’ya Marshall yardımı sonucu 1947’de dikte edildiği ve öncesinde bu türün Türkiye’de olmadığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını vurgulayan İlemin, “Ege ve Akdeniz’de zeytin ve incir söküldü yerine kızılçam dikildi. Ağaçlandırma yaparken artık ceviz, zeytin ve badem dikelim’ diyorlar. Bu bilgi kesinlikle yanlış.” ifadelerini kullandı.

İlemin, kızılçamın Doğu Akdeniz Havzası’nda yayılış gösteren, özellikle Ege ve Akdeniz’de ormanlara dönüştüğünü belirterek, şunları kaydetti:

“Kışları bol yağışlarla beslenirler, yazları ise neredeyse 6 ay süren kurak döneme bu şekilde dayanabilirler. Güney illerimizde yeşil ve mavinin birleştiği cennet koylarımızdaki yeşil bu yeşildir. Gövdesi özellikle yağışlı havalarda ıslanınca kendine özgü kızıl bir renk alır. Kızılçam, Anadolu’da milyonlarca yıldır bulunan bir ağaç türümüz ve Anadolu’nun has yerli türüdür. Fosil kayıtları ile de bu sabittir. Bilimsel bir gerçektir. Kızılçam ormanları milyonlarca yıldır kurak yaz döneminde doğal nedenlerle oluşan yangınlara karşı önemli bir adaptasyon geliştirmiştir. Tohumlarını yaymak için ateşe ihtiyaç duyar. Yani kozalaklar ateş ile patlar ve içindeki tohumu yangın olmayan yere gönderir. İlk sonbahar yağmurları ile hemen bölge tekrar yeşerir. Ancak artık insanın müdahalesi ve ormanlar üzerindeki etkisi o kadar çok ki doğal yangınlar dışında insan kaynaklı yangınlar kızılçamın gücünü zorluyor. Kızılçam artık iklim değişikliği ve insan etkisine ayak uyduramıyor. Bugün gördüğümüz tablo bu.”

‘BU ORMANLARDA BULUNAN VE DÜNYADA BAŞKA YERDE OLMAYAN CANLILAR BURALARDA YAŞIYOR’

Kızılçam ormanının Doğu Akdeniz Havzası’nda kendiliğinden yetişen, yaz kuraklığına dayanıklı ve yangına rağmen hiç müdahale edilmese bile 3 yıl içinde kendini toparlayan bir orman olduğunu aktaran İlemin, şöyle devam etti:

“Kendimi bildim bileli bu ormanlarda yürüyorum, koşuyorum ve barındırdığı yaban hayatı üzerine araştırmalar yapıyorum. Bu ağaçlar milyonlarca yıldır bölgenin doğal ormanlarını oluşturur. İnsanoğlu Rift Vadisi’nden çıkıp Afrika dışına daha ulaşmadan, kızılçam ormanları burada kendiliğinden yetişiyordu. Kışları bol yağışlarla beslenip 6 ay yaz kuraklığını atlatırlar. Her şey bir yana bu ormanlar, içinde üzerinde araştırmalar yaptığım Karakulak ve Akdeniz’in tek boz ayı popülasyonunu barındırıyor. Yine bu ormanlarda Akdeniz endemiği birçok orkide türü, semender türü barınıyor. Bu ormanlarda bulunan ve dünyada başka yerde olmayan canlılar buralarda yaşıyor.”

‘DOĞANIN KENDİSİ KIZILÇAMI BESLİYOR’

Bölgedeki kızılçam ormanlarının ekonomik katma değerinin de çok yüksek olduğunun altını çizen İlemin, Türkiye’nin dünya çam balı üretiminde ilk sırada yer aldığını, dünyadaki çam balının yüzde 90’ının kızılçam ormanlarında üretildiğini dile getirdi.

Yanan yerlere zeytin, ceviz fidesi dikmenin çok yanlış ve bilimsellikten uzak bir açıklama olduğuna dikkati çeken İlemin, “Kızılçamın yetiştiği nispeten yüksek, ovalardan uzak tepelere zeytin, ceviz, badem fidesi dikmek yaz boyunca bu ağaçların bakımlarını yapmak, onları sulamak demek. Bu işe sulama suyu yetmeyeceği gibi yapılan tüm yatırımlar da boşa çıkar. O dağlarda ve tepelerde kanaatkar kızılçam kendiliğinden yetişiyor. Doğanın kendisi kış yağmurları ile kızılçamı besliyor ve yazın hiçbir sulamaya gerek kalmıyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Yasin İlemin, yangınları bir an önce söndürmek için birlik olmak gerektiğine değinerek, “Esas iş ise yangın sonrası yapılacaklar. Yanan yerler ağaçlandırılmadan önce bu konuda çalışan bilim insanlarına kulak verilmeli ve onlara danışılmalı.” ifadesini kullandı.

Orman yangınları neden çıkar? Kızılçam ağaçlarının kabahati var mı?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!