CHP Genel Başkanlığına adaylığını açıklayan Özgür Özel, ‘Değişim Yüzyılı, Yüzyılın Değişimi’ başlıklı toplantıda basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Sözcü’nün aktardığına göre Özel’in açıklamalarının satır başları şöyle:
“CHP’nin değişime açık bir parti olduğu son derece tartışma götürmeyecek bir hususken bu değişimin bir yerlerde kararlaştırılıp, mutfaktaki videolardan ya da grup toplantısında tüm Türkiye ile aynı anda öğrenen örgütün bu siyasete uyum gösterme ve özellikle de tartışmadan kabullenme gibi bir şeyin beklenmesinin örgütümüzü var eden dinamiklere ve kendi siyasetimizin var oluşuyla çeliştiğini düşünüyoruz.”
“CHP örgütünü madden ve manen güçlü ve siyasetimizin ana özneleri noktasına getirmekle ilgili çok önemli iddiamız var. Tepkiyi sivil toplum örgütlerine, barolara bırakıp, ‘aman biz oyuna gelmeyelim’ derken, bazen oyuna gelen, aslında iktidara onların bulunduğu alanda en net ve en kararlı denetimi yapıp, nefesini iktidarın ensesinde hissettirmek varken, iktidarın muhalefetine mazeretler üreten bir mahcubiyeti reddediyoruz.”
Hakiki olarak bir kadro değişişimi üzerinden mi değişimi tarif ediyorsunuz yoksa gerçekten bir ideolojik değişim mi?
“Bizi destekleyenler “Değişim bizden başlamalı, ne parti meclisinde ne de MYK’da görev talebimiz yok” diyor. Değişimi savunanların içinde önceki kadrolardan gelecek dönem görev talep eden kimse yok.”
İDEOLOJİK BİR DEĞİŞİMİ SAVUNUYORUZ
“Değişimin karşısındaki kadrolar ise o kadrolar içinde çok uzun süredir partinin yüzü olmuş veya parti kamuoyunca “Halen mi?” diye eleştirilen arkadaşlar… “Biz devam edeceğiz” diyorlar. Bizim aramızdaki kadrosal fark bu.”
“İdeolojik bir değişimi savunuyoruz. CHP’nin altı okla birlikte sol sosyal demokrat siyasetin evrensel ölçütlerinde uyumlu ve cesaretli bir siyaset gütmesi gerektiğini ve bu ideolojik hatta oturmamız gerektiğini düşünüyoruz.”
HDP MESAJI MI?
“Ben onun karşısında durmalıyım, bununla yakın olayım, buraya çok yaklaşırsam bunları ürkütürüm” diyerek sürekli kendisine bir siyasi pusulanın ibresiyle yer değiştiren bir yaklaşım yerine, “Ben kim için varsam, en başta emeğin değerini savunmak için varım. Eşitsizliklere adil müdahale için varım. Düşünce özgürlüğü için varım. Yerim burasıdır kim nerede duruyorsa ona göre dursun” diyen bir siyaseti savunuyoruz.”
Seçimin kaybedilmesinde neler yanlış yapıldı, sonucu belirleyen şey neydi ve onu nasıl değiştireceksiniz?
“Biz CHP’nin kendi kimliğini savunan, kendi kimliğiyle siyaset yapmak yerine seçimleri kazanabilmek için kimliksizleşip, yapmış olduğu sağ açılımların CHP gibi aslında seçmenin çok daha büyük bir kesiminden destek alabilecek bir siyaseti yüzde 25’e hatta daha altına doğru mahkûm ettiğini söylüyoruz.”
“8’li masa diye söylenen ve günah keçisi ilan edilen arkadaşlarımız ittifak ortaklarına ikişer, üçer değil, toplamda bu seçim sonuçlarıyla 39 ama umulduğu gibi yüzde 30’un üzerinde oy alınsaydı 65 seçilecek yerden milletvekili verildiğini son gece gördüler.”
3 PARTİYE VERİLEN 39 VEKİLLİK
“MYK son gün sabah 7.30’da PM listelerin verilmesine altı saat kala toplanan PM toplantısında gördüler. Ölçme değerlendirmeyi baz almayan, önceden kararlaştırılmış değil, daha doğrusu önceden konuşulduysa da bir yere yazılmamış bir şey hepimize sürpriz oldu.”
“Bunun yarattığı travma dışında ittifakın ne olduğunun ortaklar tarafından da sahada irdelenememe sonucu doğdu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura yönelik pozitif ve bütün saldırıları, ne derlerse desinler, biz kendi dediğimizi söyler pozitif kampanyamızı yaparız, bahar gelecek, çiçek açacak, sana söz Türkiye her şey güzel olacak, diye gittik.”
‘KÜRT SEÇMEN’ KAYYIM KARARI VE ZAFER PARTİ İLE PROTOKOLE KIRILMIŞ!
“Herkeste bir tek başımıza gireriz falan. Çünkü ortada bir yirmi beş var. CHP zaten yirmi beş. Herkes ben 7’yim ben beşim diyor. Buradaki tartışmada herkesin ‘tek başına kantara çıkayım da görün’ tavrı var. Bir yandan da ‘bilin bensiz kaybedersiniz’ noktasına geliyor. Bir tarafı bu. Bir tarafı da ittifak kurmadığımız ama partilileri oy verdikleri ve partileri aday göstermediği için bize oy veren ağırlıklı olarak Kürt seçmen, YSP’ye oy veren seçmenin yaşadığı bir kırgınlık var. O önce işte kayyumlara ilgili o açık protokolden rahatsızlık duymuşlardı. Doğu ve Güneydoğu’da seçime katılım oranı üç puan, dört puan düşmüştü. Sonradan gizli protokol ortaya çıktı. ‘Biz Zafer Partisi’ni İçişleri Bakanı yapmak için mi oy verdik?’ kırgınlığı ittifak potansiyelimizi bu tarafından da zayıflatıyor. Bunun için de bir paradigma değişikliği, aktörlerin değişmesine, bir özeleştirinin topluma karşı yapılıp yeniden bir ittifak potansiyeli geliştirmeye bu konuda belki geçmişteki rahatsızlık yaratan işlerin yapılmasına itiraz edenlerin ve bir daha yapılmayacağını taahhüt edenlerin parti yönetiminde olması dışında bir seçerek görünmüyor. Ben bunu bu yönüyle de değişimi çok önemsiyorum. Biz parti yönetimine gelirse ittifak potansiyelini, hem toplumsal hem millet ittifakı üzerinden yeniden kazanabileceğimizi düşünüyorum.”