Rusya – Ukrayna savaşı ile ilgili bilgilerin tamamı Batı kaynaklı.
Çoğu gerçeği yansıtmıyor.
Rusya Federasyonu, harbin başında siyasi/askerî hedefi (Belarus üzerinden Kiev’i düşürmek) belirlemede hata yaptı. Bu yığınağı oradan, Güney Doğuda Luhansk Donbas bölgesine kaydırması ile çok değerli tam iki ayı ve sürpriz etkisini kaybetti. Bu arada, Batı’nın Ukrayna’ya askerî yardımları ulaştığından, kayıpları hesaplanandan daha fazla oluyor. Ancak, Rusya yine de askerî-fiziki hedeflere neredeyse ulaştı.
Ukrayna’nın doğal kaynakları, sanayi liman varlıklarının yüzde 80’i Luhansk, Donbas bölgesinde imha edildi/ele geçirildi. Kırım, karayolu ile Rusya’ya bağlandı.
Odessa bölgesinin alınmasının planlandığını, ancak yaklaşma sularının mayınlanmış olması ve Amiral Gemisi Moskva’nın utanç verici şekilde vurulmasından sonra, amfibi harekâttan ve Odesa bölgesi işgalinden vaz geçildiğini değerlendiriyorum.
Bundan sonraki harekât yıpratma savaşıdır. Karşılıklı mini kazanç/kayıplar olur.
Ukrayna’nın mini kazançları moral destek sağlar. Ancak, durum üstünlüğünü bütünü ile Rusya’dan alamaz. Rusya Federasyonu’nun, harekâtı derindeki Ukrayna hedeflerine kaydırma yeteneği vardır. Canı fazla yandığında, bunu da nokta atışlarla yapmaktadır.
Ukrayna’nın Rusya topraklarındaki hedefleri vurması ABD tarafından istenebilir.
Savaşı cephe hattından daha yüksek evreye taşıyarak Rusya’nın kararlılığının test edilmesi çok kritik bir aşama olur.
Rusya’nın buna vereceği karşılık, NATO’ya çatışmaya davetiye çıkaracak boyutta olur ise, tırmanma sarmalı başlamış demektir. Sonuçlarını kestirmek şu anda kolay değildir. Belarus’ta konuşlu ortak askerî gücün, Polonya ve Baltık ülkelerinden Ukrayna’ya gitmekte olan askerî malzeme konvoylarını vuması bir seçenek olarak akla gelmektedir.
NATO’nun böyle bir münferit saldırı halinde, 5’inci maddeyi işletip bir bütün olarak Rusya ile resmen savaşa girişmesi, kolay genel kabul görecek bir seçenek değildir. NATO’nun bu karar aşamasında dayanışma ve karşılık vermek yeteneği çok ciddi bir sınavdan geçecektir.
Türkiye için büyük sınav burada başlayacaktır.
Alınacak kararın hangi dinamiklerin etkisi ile oluşacağını kestirmek şimdiden mümkün değildir. Türkiye’nin NATO’da oluşacak genel iradeye (ABD etkisi altında olacağı kuşku götürmez) uyması durumunda, Rusya ile Türkiye arasında Karadeniz’de bir çatışma cephesi açılması ihtimali kolay önlenemez.
Montrö sözleşmesinin nasıl uygulanacağı, Karadeniz’e NATO Deniz gücünün girebilme ihtimali, Türkiye’yi rekabetin merkezine taşıyacaktır.
Hangi taraftan yana karar alınırsa alınsın, Türkiye’yi çok büyük bir maliyet ve savaşın kaçınılmaz parçası olma riski bekleyecektir.
Askerî harekâtın kış safhası için taraflar şimdi hazırlık aşamasında.
Cephedeki durum özetle budur.
Savaş, kış aylarında enerji kısıtlaması üzerinden AB ülkeleri ve bunların hükümet ve halklarının direnme ve dayanıklılıklarını test etme evresine kaymaktadır. Özellikle AB halkları arasında Ukrayna’ya destek giderek azalmaktadır. Bu kış sona erdiğinde, Ukrayna’daki savaş mevcut cephe hattı üzerinde sınır çatışmalarına dönüşse de; AB cephesinde yaşanacak ekonomik ve siyasi sarsıntı, Ukrayna’nın değil ama AB’nin geleceğine kalıcı etki yapacak potansiyele sahiptir.
2023 yılında ABD’de yeni başkan seçim süreci başlayacaktır. Başkan Biden ikinci kez aday bile olmayabilir. Trump gibi denenmiş bir psikopatın desteği artma eğilimindedir. Önünü kesmek için Kongre Baskını üzerinden seçim yarışına girişi engellenebilir. Bu durumda Cumhuriyetçiler nasıl bir iç çatışma ortamı yaratır bilinmez.
Şayet Trump yeniden seçilirse, ABD’nin Ukrayna’ya desteğini keseceğini, bu savaşı AB desteklemelidir diye görüşünü şimdiden söylediğini de bir kenara yazalım.
Putin’in durumu Batı’dan görülmek istendiği gibi zayıf değil.
Yarın Putin’e bir şey olsa, Rusya çok sarsılır ama yerine geçenlerden bir Gorbaçev, Yeltsin kesinlikle çıkmaz.
Bekleyip görelim.
Ancak Türkiye’nin seyirci koltuğunda oturup, gelişmeleri patlamış mısır yiyerek izleyeceği rahatlıkta bir durum olmadığı iyi bilinmelidir.
Yalnız iktidar nezdinde değil, tüm ülke genelinde bu savaş, yaşamsal bir gündem maddesi olarak algılanmalıdır.
Türkiyenin Kürdistan olmasına uğraşan ABD, NATOya istediği kadar Rusyayla savaş kararı alırsın bizi uzakdan yakından ırgalamaz. Bu pis müttefiklik işinde bi kulağımızın arkası kaldı orası da bize kalsın.