“Kuşkusuz… İmamoğlu veya bir başkası yargıdan bağışık olamaz. İsme göre idareyi ya da yargıyı baskı altına alabilecek hiçbir tutum ve davranış kabul edilemez. Ama isimle iddia arasındaki bağlantı ve objektif denge de titizlikle kurulmalıdır.”
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu‘nun “türbe” ziyareti üzerine başlatılan ön inceleme süreci tartışılmaya devam ederken AKP içinden de olaya farklı yaklaşımlar sürüyor.
AKP Grup Başkanvekili Bülent Turan ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu karşı karşıya getirdi.
Turan “Elini nereye bağlamışsa bağlamış bu bizim konumuz değil. Gereksiz bir adım atılmış gördüğüm kadarıyla“ demişti.
Ancak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu aynı görüşte olmadı ve “Bu suç mudur?” sorusuna “Bana göre öyle. Böyle bir görüntü olamaz” yanıtını verdi.
Hükümet basını yazarları da konuya farklı açılardan ele aldığı görüldü. Ancak ağırlıklı görüş, sürecin yanlış yürütüldüğü ve durumun Ekrem İmamoğlu lehine geliştiği şeklinde oldu.
Bugün de Sabah gazetesi yazarı Okan Müderrisoğlu, Soylu’nun aksine değerlendirmeler yaptı ve hükümete İmamoğlu konusunda uyarılarda bulundu.
Müderrisoğlu “İmamoğlu’nun elini bağlama biçimine ve yere değil de elini attığı işlere odaklanılmalıdır” tavsiyesinde bulundu.
Müderrisoğlu’nun “İmamoğlu… Madalyanın iki yüzü” başlıklı yazısının satır başları şöyle:
“Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na taşıyan süreç, başka diğer faktörlerin yanında “algı ve iletişim yönetimi” üzerinden de şekillendi. Ki bugün de siyasal ve sosyal mühendislik faaliyeti olarak devam etmekte.
İmamoğlu hakkında bir şikâyet üzerine başlayan ön inceleme sürecinin kamuoyuna takdim biçimi, ona yakın bir özel ekibin ve uzantılarının nasıl çalıştığını anlamak bakımından örnek niteliğinde. Kuşkusuz, bu hadisede de madalyonun iki yüzü var.
Madalyonun ön yüzünden, yani İmamoğlu için oluşturulan “yapay mağduriyet portresinden” başlayacak olursak…
– Türkiye’nin, Ekrem İmamoğlu diye bir gündemi yoktur.
-Sn İmamoğlu, İstanbul’un seçilmiş belediye başkanıdır. Hakkındaki değerlendirme, icraatı ve vaatlerini yerine getirme performansına göre yapılmalıdır.
– İmamoğlu’nu merkez siyasetin aktörü haline getirmeye dönük her durum veya gelişme, kendisine hak ettiğinden fazla güç vehmetmesi neticesi vermektedir.
– İmamoğlu’nu İstanbul’dan ziyade Ankara’ya, yani ülke yönetimine taşımaya yönelik kurgular, polemikler, iddia ve söylemler dikkatle izlenmeye değerdir!
-Ve nihayet… AK Parti döneminin, özellikle merkezi hükümetin İstanbul’a yaptığı altyapı yatırımları sayesinde İmamoğlu, göreceli fırsat penceresini değerlendirmekte olup kapasite açığı da şimdilik tam olarak görülmüş değildir.
Madalyonun arka yüzüne gelince…
-İdari ve adli bürokrasi, silsile halinde ve tanımlı kurallar dahilinde çalışır. Otomatik süreçler rutin davranış kodları geliştirirken, konu ve olaylara bir başka gözle bakılmasını engelleyebilir. Bu nedenle, her zaman iç gözetim mekanizmasının işletilmesi faydalıdır.
-Devletin konuşma dili yazıdır. Yazıya dökülen her şey bağlayıcıdır. Yazmadan önce, “tecrübe, basiret, feraset” üçlüsü de çalıştırılmalıdır.
– Kuşkusuz… İmamoğlu veya bir başkası yargıdan bağışık olamaz. İsme göre idareyi ya da yargıyı baskı altına alabilecek hiçbir tutum ve davranış kabul edilemez. Ama isimle iddia arasındaki bağlantı ve objektif denge de titizlikle kurulmalıdır.
Özetle…
İmamoğlu’nun elini bağlama biçimine ve yere değil de elini attığı işlere odaklanılmalıdır.”
Sayın savcım sizin işiniz zor. Ben bir kolay gelsin demek istedim sadece. Herhalde bunada sinirlenmezler.