Steven Cook’tan yeni ‘Türkiye’ yazısı… ‘Osman Kavala neden tehdit?’

featured

‘Osman Kavala, Erdoğan için bir tehdit değil, ancak Erdoğan’ın AKP iktidarındaki bir ülke imajını oluşturmak için uzun vadeli çabalarını tehdit eden bir Türkiye vizyonunun öncüsü.’

VERYANSIN TV

Amerikan merkezli CFR’nin (Dış İlişkiler Konseyi) üyesi Steven Cook, son yazısında Türk-ABD ilişkileri, Osman Kavala ve büyükelçiler krizini yorumladı.

ABD’li eski siyasetçiler ve CIA uzmanlarının üyesi olduğu CFR’nin Washington politikalarının belirlenmesinde etkili olduğu biliniyor. Türkiye karşıtı duruşuyla tanınan “kıdemli uzman”lardan Steven Cook, CFR’de yeni bir “analiz” yayınladı. Cook, “Erdoğan’ın gayretleri Türk-Amerikan ilişkilerine zarar veriyor” dedi.

Osman Kavala’nın “demokrasi ve Kürt haklarını savunduğu” için iktidarının ilk 10 yılında Erdoğan’ı desteklediğini belirten Cook, “Erdoğan, yaklaşık on yıllık iktidardan sonra her iki kavramı da reddetti ve kendisinin ve partisinin siyasi sorunlarına otoriter çözümlerle yaklaşmayı tercih etti” ifadelerini kullandı.

Cook, Osman Kavala için yüklenen misyonu da şu ifadelerle özetledi:

“Kavala, Erdoğan için bir tehdit değil, ancak Erdoğan’ın AKP iktidarındaki bir ülke imajını oluşturmak için uzun vadeli çabalarını tehdit eden bir Türkiye vizyonunun öncüsü.”

Cook’un yazısının tamamını Veryansın Tv okurları için çevirdik:

“Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son zamanlarda on büyükelçiyi sınır dışı etme tehdidini tetikleyen şey neydi?

Erdoğan, ABD ve diğer dokuz Batılı büyükelçinin, casusluk, terör ve terör eylemleri ve hükümeti devirme teşebbüsüne karıştığı iddiasıyla yargılanmayı beklerken dört yıldır Türkiye’de tutuklu bulunan Türk işadamı ve hayırsever Osman Kavala’yı desteklemek için yaptıkları açıklamaya itiraz etti. İddialar gerçek dışı ve Kavala’nın uzun tutukluluğu, Türk adalet sisteminin uluslararası standartlardan ne kadar saptığının bir kanıtı.

25 Ekim’de ABD ve diğer büyükelçiliklerin Türk hukukuna saygı duyduklarını ve “Ülkelerin İçişlerine Müdahale Etmemesine İlişkin Viyana Sözleşmesi’nin 41. maddesine bağlı olduklarını” belirten bir açıklamayı koordine etmesiyle kriz önlendi. Bu, Erdoğan’ın zafer ilan etmesi için yeterliydi. Söz konusu büyükelçiler artık Türkiye’de kalabilecekti.

Bu olay ABD-Türkiye ilişkilerine daha fazla zarar verir mi?

Büyükelçileri sınır dışı etme tehdidi ABD-Türkiye ilişkilerinde kritik bir döneme denk geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son BM Genel Kurulu sırasında ABD Başkanı Joe Biden ile görüşmediği için mutsuzdu ve Face the Nation’a verdiği röportajda Erdoğan, Biden ile aralarının iyi olmadığını öne sürdü. Rusya’dan ek S-400 hava savunma bataryaları almaya hazır olduğunu da ima etti. Bu gerçekleşirse Türkiye’nin ABD ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilişkileri tehlikeye girecektir.

Türk Hava Kuvvetleri ayrıca ABD’nin kendisine 40 yeni F-16 satmasını ve 80 jet için de güncel ekipman sağlamasını istiyor. Anlaşma, Türkiye’nin S-400 meselesi yüzünden satın alması engellenen F-35 uçaklarına harcadığı 1,4 milyar doları telafi edecek. Ankara, özellikle S-400 alımıyla Washington’un iyi niyetini heba etti. Sonuç olarak Kongre üyelerinin Türkiye’ye F-16 satışını onaylamaya istekli olmaları pek olası görünmüyor.

Dışişleri Bakanı Antony Blinken’e sunulan, ilgili satışa karşı çıkan yakın tarihli bir mektupta, iki partili bir Meclis üyesi grubu şunları söyledi: “Erdoğan hükümeti, ABD yasalarına uymaya veya Türkiye’nin F-35 programından çıkarılmasına ve Kongre’nin Türkiye’nin Amerikan silahlarını satın almasına neden olan koşullarla ilgilenmeye niyeti olmadığını açıkça belirtti.” Açıkçası, Türkiye’nin S-400’ü satın alması, yalnızca F-35’leri değil, daha geniş anlamda Amerikan silahlarını edinmesi için bir sorun teşkil ediyor. Türkiye’de Amerikan menşeili silah envanteri çok çeşitlidir ve içerisinde iki yüzü aşkın F-16’yı, yükseltilmiş M60 ve M48 ana muharebe tanklarını, Sikorsky (Black Hawk) ve Kobra helikopterlerini, havadan havaya füzeleri, hassas güdümlü mühimmatları, havanları, zırhlı personel taşıyıcıları, deniz silahlarını ve modern fırkateynleri barındırır.

Ayrıca, Türkiye için F-16’ları alacak olan kuruluş, Savunma Sanayii Başkanlığı, Yaptırımlar Yoluyla Amerika’nın Düşmanlarına Karşı Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırıma tabi tutuluyor. Türk yetkililer, uçakları SSB ile uğraşmadan Türkiye’ye göndermenin yolları olduğunu savunuyor, ancak Kongre üyeleri, ABD yasalarını atlatmak için bir çaba teşkil edecekleri için bu tür alternatifleri engelleyeceklerini belirttiler.

Bu konulara ek olarak, ABD’de bulunan Fethullah Gülen; ABD’nin Suriye’de, Türkiye’nin terör örgütü olarak adlandırdığı silahlı bir Kürt grubu olan Halk Koruma Birimleri ile bağları ve Türkiye’nin Yunanistan ve Fransa ile arasını bozan Doğu Akdeniz’e yönelik agresif yaklaşımı beraber ele alındığında Türk yetkilileri, ABD ile yakınlaşma arzusunu ifade etmelerine rağmen Washington ve Ankara, son on yılda ilişkilerini sarsan sorunların çözümü konusunda pek de uzlaşacağa benzemiyorlar.

Erdoğan neden Kavala’yı tehdit olarak görüyor?

Kavala, Erdoğan için bir tehdit değil, ancak Erdoğan’ın AKP iktidarındaki bir ülke imajını oluşturmak için uzun vadeli çabalarını tehdit eden bir Türkiye vizyonunun öncüsü. Diğer konuların yanı sıra, Kavala’nın demokrasi ve Kürt haklarını savunması, AKP’yi kurulduğu ve meclise girdikten sonraki ilk yıllarında desteklemesine sebep oldu.

Erdoğan, yaklaşık on yıllık iktidardan sonra her iki kavramı da reddetti ve kendisinin ve partisinin siyasi sorunlarına otoriter çözümlerle yaklaşmayı tercih etti. Kavala’nın tehdit olarak görülmesi, savunduğu şeylerin Erdoğan ve AKP’nin Türklere, yaşadıkları koşullar hakkında söylediklerinin gerçek yüzünü ortaya çıkarma potansiyelinde yatıyor. Türk liderlerin şu sorunla da karşı karşıya kaldığı su götürmez bir gerçek: Kötüleşen bir ekonomi. Ekonomik sorunlar, özellikle Türk lirasının değerindeki yıllarca süren düşüş, AKP’nin orta sınıf arasında geçmiş yıllarda önemli ölçüde yararlandığı desteğini kaybetmesiyle sonuçlanabilir.

Avrupa Konseyi, Türkiye’nin Kavala’yı serbest bırakmak için Kasım ayı sonuna kadar süresi olduğunu söyledi. Olmazsa ne olabilir?

Türk mahkemelerinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını, Kavala’ya yöneltilen suçlamaların ciddiyetini ve Erdoğan’ın Kavala’nın kovuşturulmasına duyduğu yoğun ilgiyi desteklemek zorunda hissetmediği düşünülürse, Kavala’nın serbest bırakılması pek olası görünmüyor. Serbest bırakılmazsa, Avrupa Konseyi Türkiye’ye karşı “ihlal davası” açabilir.

Avrupa Konseyi bakanlarının üçte ikisi bu süreci başlatmayı kabul ederse mahkeme, Türkiye’nin mahkemeye karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini (ki getirmedi) ve mahkemenin Mayıs 2020’de Kavala’yı serbest bırakma kararını görmezden gelmesini değerlendirecek. Avrupa Konseyi, Türkiye’nin oy haklarını veya konseydeki bütün haklarını askıya alabilir.”

Steven Cook’tan yeni ‘Türkiye’ yazısı… ‘Osman Kavala neden tehdit?’

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. Ne demokratiklikleri, ne de insan haklari savunmalarinde samimi degiller. Keske samimi olsalar. Bu kavramlari islerine geldigi gibi egip bukuyorlar, kimisine veriyorlar kimisinden aliyorlar. Bir bakiyorsun Suudi Arabistanla can cigerler bir bakiyorsun Saddami yikmislar. Adamlar resmen PKKya devlet kuruyorlar ama halen S-400den bahsediyorlar. Siz anlayin iste ne cesit demokratik ve insancil olduklarini. Dunya kamuoyunu da oyle guzel manipule ediyorlar ki bir bakiyorsun onlar her seyde hakli, sen ise her seyde haksizsin.

  2. Demokrasi demek adalet demektir. Bu kadar demokrasi havarisi olan zat, bir takım kumpaslarla yıllarca hapiste yatanlar için neden hiç sesi çıkmamış …. Altta kalmamak için ülkenin ekonomik durumunun güçlü olması gerek, gerisi hava civa…

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!