‘Trinity’ Canan ile ‘Neo’ Ekrem

featured

Efsaneleştirilerek bizlere sunulan Trinity ve Neo’nun kimler olduğunu görüyoruz. Ama merak ediyor ve soruyorum: Peki Kahin kim? Mimar kim? Merovingian Kim? Morpheus kim? Anahtarcı nerede?

Temel Borga Budak

Bugünün muhtemel başlıkları “İstanbul ve Kayyum” ekseninde dolanacak, sizlerinde algısı bu manşetlere odaklanacak biliyorum. Lakin vasat siyasilerin, vasat önermelerinin etrafından dolaşarak, ince temaslarla da gündem coğrafyasından aşırı uzak diyarlara sürüklenmeyeceğimiz bir hafta sonu yazısı sunma arzusundayım.

31 Mart seçimleri öncesinde “TRINITY” kelimesini duyduğunuz, okuduğunuz veya gördüğünüz anda muhtemelen aklınızda canlanacak olan ilk imge “Matrix” filmi ve senaryonun ana kahramanı kurtarıcı NEO’ya aşkla bağlı olan “TRINITY” karakteri gelecekti. Peki şu an TRINITY kelimesinin karşılığında aklınız size kimi sunuyor?

 Bu soruyu aklınızın bir köşesinde tutmanızı rica ederek, “matrix nedir?” klişesi ile okuyucuların yarısının bu noktada sayfayı terk etmeyeceğini umarak, ilerlemek istiyorum. Matrix bir tür modern mitoloji, başı, sonu ve bütünlüğü olan bir hikâyedir.

Mitoloji etimolojik tanımıyla; Fransızca mythologie “efsaneler külliyatı” sözcüğünden alıntıdır. Fransızca sözcük, eski Yunanca aynı anlama gelen mythologia (μυθολογια) sözcüğünden alıntıdır. Kelimenin kökünü oluşturan “MİT” kelimesi ise “EFSANE” anlamını taşımaktadır. Matrix filmini ilgi çekici kılan ise Socrates, Platon, Nietzsche, Kant ve felsefe tarihinde imzası olan birçok düşünürün tasvirlerini, efsane külliyatı ile birleştirerek modern zamana uyarlanmasıdır. 1999 yılında vizyona giren ilk film 80 nesli başta olmak üzere birçok kuşağı derinden etkilemiş ve özetle modern kölelikten kurtuluşun yolunun bilgi ile aydınlanma olduğunu aktarmaya çalışmıştır. Günümüzü ilgilendiren tarafı ise ağır bir algı operasyonu yürütülen hedef kitlenin büyük kısmının Matrix filminden aşırı derecede etkilenmiş, hatta karakterleri benimsemiş olmasıdır.

 VURUCU NOKTA: MAVİ HAP, KIRMIZI HAP METAFORU!

 Neo‘ya mavi hapla teklif edilen son, yalnızca kendi hikayesinin sonu. Her ne kadar ona, o mavi hapı alıp da huzurla yatağında uyanmak şansı sunuluyorsa da aslında mavi hap önermesi bir paradox, zaten bu noktada algıya ve modern köleliğe teslim olmuş bir kişinin böyle bir tercihte bulunması beklenemez. Ama burada devreye Platon’un mağara alegorisi devreye giriyor. Asıl süreçte buradan sonra başlıyor.

“Platon, Devlet‘in yedinci kitabında mağara alegorisinden bahseder ve mağarada bağlı bir halde, kendilerini bildi bileli gölgeleri izleyen insanların hikâyesiyle filozofun hikâyesi arasında bir paralellik kurar. Filozof, mağaradaki yansımaların gerçekliğine dair kuşku duymasıyla beraber önce gölgeleri sağlayan kuklalarla, daha sonra da kuklalardan bile daha gerçek olan dış dünyayla tanışır. Bu acı dolu bir yolculuktur.“

Kahramanımız Neo’nun acı dolu yolculuğu da “Kırmızı Hap” tercihiyle başlıyor. Neo bildiği bütün yaşamın bir yalan olduğunu öğrenince kafası karışıyor, öfkeleniyor, hatta eski varoluşuna geri döndürülmeyi talep ediyor. Hatta gerçeklikle ilk buluşması esnasında kusuyor ve bilincini kaybediyor. İşte biz de tam bu noktada bizlere algılarımızı yöneterek efsaneleştirilerek sunulmaya çalışılan kuklaların arkalarında bulunan “Gerçek Güç Odaklarını” gördükçe midemiz kaldırmıyor ve kusuyoruz.

Bu noktada sunulan kırmızı ve mavi hap metaforlarının tesadüfî olmadığını da tasavvufta da her şeyi fark edebilme ve geriye dönememe esmasının renginin kırmızı olmasıyla belirtmek isterim. Tasavvufta buna aşk denir. Arka planda yer alan reklam dehasının “Biz Mevsimi ve Bir İstanbul Savunması” konseptleriyle topluma satmak istediği ürünün arkasında bu “AŞK” masalı yer almaktadır.

Yine çok önemli bir referans da Neo‘nun gerçek dünyada uyanmasının hemen ardından gözlerinin neden acıdığını sorması ve de Morpheus‘dan onları daha önce hiç kullanmamış olduğunu öğrenmesinin ardında gizli. Mağara alegorisindeki en önemli kısımlardan biri, mağaranın dışına ilk kez adımını atan kişinin güneşten gözlerinin acıması, hatta henüz mağarayı terk etmeden de ilk kez gölgelerin yansımasını sağlayan ateşi gördüğünde benzer bir reaksiyon vermesidir. Işıkla buluşma, gerçekle tanışan kişinin geçici bir körlük yaşamasına dahi neden olur.

GEÇİCİ KÖRLÜK

Şu an sunulan zaferler ve yaratılan mitolojik karakterler Türk Milletinin muhalif unsurlarında işte bu geçici körlük durumunun oluşmasına sebep olmaktadır. Hatta bir adım ötesine geçerek, halüsinatif bir kamuoyu yaratma projesi; seçim, demokrasi, eşitlik, insan hakları, çözüm süreci gibi etken maddelerin her gün yükselen dozda medya aracılığıyla damarlardan enjekte edilmesiyle gerçekleştirilmektedir.

Matrix’ten bu kadar bahsetmişken bir buse de inception’a dokundurmadan ilerlemek istemiyorum. Inception filminde insanların rüyalarda sahte bir gerçekliğe inandırılmış olduğunu görüyoruz. Rüyalar âlemi, insanları kandırmak hatta bir adım ötesine geçerek manipüle etmek için kullanılıyor. Tıpkı Platon‘un mağarasındaki esirler gibi, olmayan bir şeye inandırılarak rehin alınan kişiler, ve toplumlar var. Buna ikna ederek kandırmak, kişinin yaptığı tercihlerin kendi fikri olduğuna inandırmak diyoruz.

Cobb‘un filmin fragmanında söylediği şu cümleyi de göz ardı etmeyelim:

“Rüyalar biz içindeyken gerçekmiş gibi hissederiz. Ancak ve ancak uyanırsak aslında bir şeylerin garip olduğunu anlayabiliriz. Haliyle rüya gören insanlar da, tıpkı mağaradakiler gibi, aslında dışarıda yaşadıklarından daha gerçek bir dünyanın olduğunun bilincinde değiller.” Bizim görevimiz rüya gibi görünen bu kâbustan kitleleri travmatize etmeden uyandırmak, ürkütmeden gerçeğe çağırmaktır.

PEKİ YA ÜST AKIL NEREDE?

Büyük resme baktığımız zaman, Neo’dan da Platon’dan da bahsederken, kendilerinden sonraki bütün gidişatı belirleyen öznelerden bahsediyoruz. Platon’un eserinde kahraman Sokrates olsa da felsefenin tarihinde kahraman her daim Platon olmuştur. Matrix nasıl ki Neo’nun macerasını aktarıyorsa, felsefe sahnesinde de en önemli rolde Platon’u izleriz. Bu noktada efsaneleştirilerek bizlere sunulan TRINITY ve NEO’nun kimler olduğunu görüyoruz. Ama merak ediyor ve soruyorum;

Peki Kahin kim? Mimar kim? Merovingian Kim? Morpheus kim? Anahtarcı nerede?

Tespit etmemiz gereken çok özne, aydınlatmamız gereken çok gölge ve cevaplamamız gerek çok soru olduğu muhakkak, ama bunları sobelemek için gerekli akla ve cesarete sahip olduğumuza dair inancım da sonsuz.

*Kaynak; Bu yazıda Filmloverss sitesinin yazarı Sn. Hazan Özturan’dan alıntılar yapılmıştır.

‘Trinity’ Canan ile ‘Neo’ Ekrem

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 9 Nisan 2020, 05:45

    Imamoglu ve Kaftanci fantazilerinizin kaynagi hazimsizlik yandaslik ve dögünmektir.Kaybettiginiz saltanatin acisiyla cirpinmanizdir.Bu fantaziler o isimlere verilen oylara saldiridir.Ankara Istanbul yani CHP’li Belediyelerin özellikle Istanbul IBB’nin yardim kampanyasinin engellenmesi secimi kazanan Imamogluna oy veren Istanbul halkindan intikam almaktir.Birtakim hikayeler klasik romanlardan alinmis sözde felsefe kokusu bulastirilan yazilar sadece bu intikam duygusunun edebi bir kaliba sokularak takdim edilmesidir.Imamoglu sizlerin nasirina basmis caninizi acitmistir.Gercekleri söylemekten korkmayin gercekler acida olsa gercektir.18 yildir millete cektirmediginiz azap kalmadi milleti kim savunduysa solugu cezaevinde aldi.Imamoglu milletin tercihi ile o makama oturdu simdi tüm gücünüzle tüm edebiyat parcalamalarinizla milletin tercihine olan kininizi kusuyorsunuz.Bunlarin hepsi nafile.Sizin reyisinizin bir sözü vardi:Ati alan Üsküdari gecti diyordu.Evet ati alan Üsküdari gecti siz artik o atin arkasindan kalkan tozun icersinde tepinenlersiniz.

  2. 7 Eylül 2019, 16:11

    Temel Bey,
    Konuyla ilgili yazınız yüzeysel ve zayıf. Bu film serisinde yoğun ve açık siyonist propagandası vardır (güya özgür insanların merkez üslerininin adı, toplu halde sapık seks alemi düzenleyerek eğlenmeleri, vb.).
    Film serisinin amaçlarından biri, hem sistemi kirletip, hem de başkaları yapıyormuş gibi göstermekti. Tıpkı değerli Nihat Genç ve birkaç vicdanlı yazarın tespit edip, dile getirdikleri fetö, yardakçıları ve y-chp deki uzantılarının yaptıkları gibi; ne de olsa aynı tedrisattan geçtiler. Dolayısıyla imam ve kaftancızadelerin bağlantılarını bu figüran benzetmeleriyle daha sağlam kurabilirdiniz.
    Selâmlar.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!