Varol Uzlu’nun objektifinden ‘Yağmurun Kadınları’… Gittik, izledik, sorduk

Fotoğraf sanatçısı Varol Uzlu'nun 2-12 Mart tarihleri arasında Ankara Çağdaş Sanatlar Galerisi'nde "Yağmurun Kadınları" sergisi başladı. Kadın figürasyonuyla ön plana çıkan fotoğraf sergisi Karadeniz kadınını ve doğasını anlatıyor. "Yağmurun Kadınları" fotoğraf sergisini anlatan Varol Uzlu, sorularımızı yanıtladı...

featured

YILMA BAŞAR KORKMAZ / VERYANSIN TV

Fotoğraf sanatçısı Varol Uzlu’nun 2-12 Mart tarihleri arasında Ankara Çağdaş Sanatlar Galerisi’nde “Yağmurun Kadınları” sergisi başladı. Kadın ve doğa figürasyonları ön planda olan sergi 50 fotoğraftan oluşuyor. Üretim ve emek değerlerini fotoğraf kompozisyonlarını sunan Uzlu Veryansın TV’nin sorularını yanıtladı.

varoluzlusergi

fotoğrafsergisi

‘FOTOĞRAFÇI MANTIĞI ÇOK OTOMATİK BİR ŞEYDİR’

Biraz kendinizden bahsederken fotoğrafçılık ve bu bağlamda sanatla karşılaşmanızın hikâyesini anlatır mısınız?

Ben Varol Uzlu, 1971 Trabzon doğumluyum.1989 yılında Trabzon Lisesi’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik bölümünü bitirdim. Çeşitli haber merkezlerinde çalışmanın haricinde dergi fotoğrafçılığı da yaptım. Ardından Karadeniz insanını ve doğasına odaklanarak kompozisyonlar meydana getirdim. Bu hikayeleri birleştirerek “Yüreğumun Orta Yeri” adında albüm kitap haline getirdim. Bu kitapta daha çok kadın temasını işledim. Karadeniz kadınının doğadaki yapısını, duruşunu ve mücadelesini anlatan bir fotoğraf kompozisyonu hazırladım. Şimdi de onları burada sergilemeye çalışıyoruz. 2 yıl önce İstanbul’daydı, hiç Ankara’ya gelmemişti. Şimdi dedik ki Karadeniz kadınını bu sefer de Ankara’da sergileyelim.

 

Sergi sürecini anlatır mısınız?

Kadınla ilgili bu kompozisyonun oluşturulması 10 yıldır sürüyor. Trabzon ve ilçelerinde, taşrasında, köyünde yapıldı daha çok. Bunları birebir yaşayarak fotoğrafladım. Ayrıca bir fotoğrafçının mantığıyla hareket etmedim orada. Yazar, yönetmen ve o yörenin insanı olmam nedeniyle herkesle sürekli iletişim halinde oldum. Yörede herkes arkadaşımın annesi, teyzesi, halası vs. ya da birebir tanıdığım insanlardı. Yoksa Karadeniz’de bir kadının fotoğrafını çekmek zordur yani, o kadar kolay değil. Dışarıdan gelen birisinin kadının fotoğrafını oturup çekmesi çok zor. Çünkü o bağı çok iyi kurmanız lazım. Ben zaten saatlerce konuşuyordum oradaki insanlarla, o yüzden fotoğrafçı mantığıyla hareket etmedim. Bir fotoğrafın tekniğine, verisine olabildiğince dikkat ediyoruz ama kadındaki doğallığı da yakalayabilmek adına bazı şeyleri es geçiyorduk o anlamda. Çünkü yürek önemli ve herkesle o bağı kurmak zorundasınız, kötü ayrılamazsınız oradan. İşinizi bitirdiniz hadi gidin şeklinde olmaz, benim hala iletişimim devam ediyor oradaki insanlarla. Fotoğrafçı mantığı çok otomatik bir şeydir. Doğaya çıkar, insanları çekersiniz ve ondan sonra biter. Nesli tükenmiş hayvanları çeker gibi oradaki kadınları çekmek çok etik de değil yani. Ayrıca ruhsuz ve duygusuz da bir şeydir bu. Ben bunun tam tersini yapıyorum ve yaşıyorum onlarla. Yaşadığım şeyleri gelip böyle platformlara taşımak, onların da çok hoşuna gidiyor. Söylediğimde çok mutlu olduklarını söylüyorlar böyle platformlarda sergilendikleri için. Bu da bizim en büyük mutluluk kaynağımız.

Sergimiz 50 fotoğraftan oluşuyor ve 12 Mart’a kadar devam edecek. Dünya kadınlar gününe özel bu kompozisyon yapıldı. Ankaralı sanatseverleri sergimize bekliyoruz. Ayrıca anneler gününde Azerbaycan Bakü’de düşünüyoruz bu sergiyi açmayı. Organizasyonu yapabilirsek mayıs ayında da orada yapılacak. Sonrasında Antalya, İstanbul ve İzmir için planlar var. Tabi bunları yapabilmek için oradaki yapı ve idarenin de organizasyon için gerekli iradeyi göstermesi gerekiyor. Tek taraflı olmuyor çünkü.

 

KÖYDE KADIN FİGÜRASYONLARI

varoluzlusergi1

varolsergi

Çektiğiniz fotoğraflarda ekseriyetle hangi temaları işliyorsunuz?

Temamız insan üzerinedir. Olayın içerisinde doğa da serpiştiriyoruz belki, insanların nerede yaşadığını belirten coğrafi konum olsun diye de bunu vurgulamaya çalışıyorum. Daha çok kadın figürasyonu ve kadın portreleri üzerine çalışıyorum. Şehirde değil de şehrin dışındaki fakat hayatın içinde mücadele etmiş, kırışmış, yorulmuş kadın portrelerini ve çocukları çekiyorum daha çok. Yani figürasyonum kadınlardan oluşuyor. Şimdi Karadeniz kadını fakat ilerleyen aşamada Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu, Akdeniz kadınlarını da işleyeceğim. Tüm coğrafyaya yaymak, bunları birleştirmeyi hedefliyorum.

varolsergi2

Kadın figürasyonunu kullanmanız erkek egemen bir toplumda olmamız nedeniyle farkındalık çalışması mahiyetinde mi yapıyorsunuz?

Türkiye geneline baktığımızda erkek egemenliğinin üst noktada olduğu bir süreci yaşıyoruz. Kadına şiddetin yoğun olduğu bir dönem ve Karadeniz’de bu yapının oranı Türkiye’nin kalanına göre çok daha az bir seviyede olduğu için biraz da onu kahramanlaştırmaya çalışıyoruz. Çünkü Karadeniz’de kadına şiddet yok denecek kadar az nihayetinde. Öyle çok belirgin bir durum ortada yok. Karadeniz kadını, erkeğin arkasında değil de yanında ya da önünde olup kendi dediğini yapabilen, duruşu ve karakteri olan haliyle Türkiye’nin kalanına da örnek olması için bu kompozisyonu seçtik. Biz kadının şiddet gören halini değil de güçlü olduğu halini vurgulamaya çalıştık. Buradan da örnek olmaya çalışıyoruz.

varolsergi3

 

‘BİZ ASLINDA BELGESEL ÇEKİYORUZ’

Gazetecilik bölümü okudunuz, fotoğraflarınızdaki toplumsal dokunuşların mirasını eskiden gelen anlayışınızda ve bölüm birikiminizde bulabilir miyiz?

Tabi ki. Bölüm sayesinde hep hayatın içinde olmaya çalıştık. Trabzon’da şehrin tam ortasında hayatın getirdikleriyle, öyle çok varlıklı bir ailenin çocuğu da değilim, dolayısıyla mahalledeki, çevredeki o karakterler hep beynimize kazınmıştı. Biz yola çıkarak bu toplumsallaşmayı sağlamak için fotoğrafı kullanacaktık. Dolayısıyla bizim insanlara vereceğimiz en iyi toplumsal mesaj, bu portrelerden, bu verilerden ve bu geçmişten yola çıkarak belge oluşturmaktır aslında. Bir nevi belgesel çekiyoruz aslında. Fotoğraftaki amacım aslında bir fotoğraf sanatından öte fotoğrafın ileti yönünü çok iyi şekilde kullanmak. Sanatsal boyutuna birinci planda değil, ikinci planda bakara daha çok belgesel perspektifinden olayı değerlendiriyorum. Topluma da bu şekilde kayıt düşmeye çalışıyorum gelecek nesiller için.

varolsergi4

Üretim ilişkileri insan hayatına yoğun etki eder ve sizin serginizde de çalışma hayatındaki kadınlar ön plana çıkıyor. Peki, sizin objektifinizden serginiz bağlamında üretim ilişkileri, kadınları nasıl etkilemiştir?

Üretim, şu son yüzyılımızda, son 20 yılımızda oldukça azaldı. Artık insanlar daha çok fast, fast food, hızlı yaşam, çabuk tüketim diyorlar ve emek olmadan bir şeylere çok çabuk ulaşınca tüketimin çok hızlı olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Üretim neredeyse sıfıra kadar inmiş. Eskiden memleketimizin her yerinde insanlar kendi başına bile bahçesine bir şeyler ekerken şimdi artık bu görüntülere çok nadir denk geliyoruz. Biz aslında bu karelerle biraz da insanlarımıza üretimi, bir şeyleri ortaya koymayı göstermeye çalışıyoruz. En azından kendi ihtiyacını ya da yanındaki komşusunun ihtiyacını karşılayacak kadar. Çünkü hiç üretmeden bu toplumun bir yerlere gelmesi çok zor. Hep bir baskı, transfer ve hızlı tüketimle o kadar kötü ve içi boş bir yapının içerisine giriyoruz ki bu bakımdan aslında gerçeği göstermeye çalışıyoruz. Kadının üretkenliği içerisinde sadece çocuk değil; eliyle, hayatıyla, emeğiyle bir şeyleri üretebildiğini göstermek istiyoruz. Tarladan emeğin karşılığını almak, bir ineğe bakmak ve onu bir çocuğu gibi sahiplenmek çok önemli. Çünkü arkada bir fotoğraf var, ineğiyle yaşlı kadın arasındaki diyaloğu orada görebilirsiniz; o kadar güzel iletişmişler ki çocuğundan daha değerli gibi bakıyor. Fotoğrafa yansıyan o iletişimdeki bağı bir görseniz anlarsınız onun her şeyi olduğunu. Çünkü onlara çok iyi bakmak zorunda, çocuğundan da öte görüyor. Çocuğundan o karşılığı almama olasılığı yüksek ama o inekten o karşılığı alma olasılığı o kadar yüksek ki… Çünkü ona ne kadar iyi bakarsa o kadar iyi verim alacak, onun bir geçim kaynağı belki de. O yüzden bahsettiğim iletişimden yola çıkarak ekonomik kazanım, geri dönüşüm ve üretim çok önemli. Biz yaptıklarımızla bunları da vurguluyoruz aslında. Burada kadın daha çok o üretimin içerisinde olmuş. Yeni gelecek nesil belki de bu üretimlerin hiçbirini yapmayacak. Şu gördüğümüz fotoğraf kareleri 10 yıl sonra hiç olmayacak belki de ama biz olmasını arzuluyoruz. İnsanlar kentte kalmasınlar, taşraya ve köye doğru bir yönelim olsun, yeniden tarlalar ekilsin, inekler bakılsın, süt üretilsin, peynir yapılsın. Hep bir yerlere mahkum olup otomasyon dünyasının içinde kaybolmayalım. Şu anda insanlar doğal ürünlerin arayışı içindeler ve bunlar çok pahalı. Doğal ürün diye satılan pek çok ürün doğal da değil aslında ama en doğalını bu coğrafyalarla, bu yörelerde birebir bulabiliriz çok az olsa da. Bahsettiğim üretimlerin çoğaltılması için tabi yaptığımız faaliyetlerle özendirmemiz gerekiyor, yeniden bir dönüş olması gerekiyor.

varoluzlusergi3

SANATSIZ HAYATA KARŞI DİRENİYORUZ

Sergi bağlamında ve toplumsal bağlamda son sözlerini ne olurdu?

Ülkemizde sanatın bir karşılığı yok gibi. Biz de olabildiğince bunun direncini yaratıyoruz. Sanat ve kültür anlamındaki bu olayın daha fazla kişi tarafından izlenmesi ve takip edilmesi hep bizim ülkümüz olmuştur ama ne yazık ki gerçekleşmiyor. Çocuklara, yeni gelecek nesillere sanat ve kültür anlamındaki her şeyin okullarda ve ailede verilmesi gerekiyor. En azından 10 evin 5’inde bir çocuğun enstrüman çalması özendirilmeli. Bu bile büyük bir gelişme olur. Zaten bu zincirleme olay geliştikçe bu sergiler ve sanat etkinlikleri daha yoğun olacaktır. Umuyorum ki böyle bir durum oluşur ve temennimiz budur.

Varol Uzlu’nun objektifinden ‘Yağmurun Kadınları’… Gittik, izledik, sorduk

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!