Avatar
Adil Serdar Saçan

Türkiye’nin yeni mafiası

featured

Fütüvvet, Kur’anda 6 ayette rastlanan Feta sözcüğünden türemiştir. Feta sözcüğü, “delikanlı” anlamındadır. Fütüvvet ise “yiğit bir delikanlıda bulunan övgüye layık niteliklerin toplamı, özellikle cömertlik” anlamındadır. 205 Sülemi’den nakille Süfyan-ı Sevri’ye göre fütüvvet; dostların kusurunu affetmektir.¹ Sülemi’ye göre; “fütüvvetin esası, daima bütün işlerinde ve sözlerinde için dışın bir olması, yaptığı işlerle övünmeyi bırakmak, dinin gereklerini gözetmek, sünnete uymak, Allah buyruklarını tutmak, yasaklarından kaçmaktır.”²

Zaman içerisinde, bu bireysel özellik belirten kavram sosyal bir kurum durumuna gelmiştir. Bu anlamıyla fütüvvet, toplumsal birim içinde bir Müslüman bireyin tüm davranışlarının nasıl olacağını belirliyor, hükümlere bağlıyordu. Üstelik, bu hükümler maneviyat ile dünya hayatını birleştirerek örtüştürüyordu. Bir müslümanın ahlaki, ekonomik, hukuki ve toplumsal davranışlarını belirlemesinin yanı sıra, onun, Allah, peygamber ve ermişlerle olan zihinsel münasebetlerini de ilke ve kurallara bağlıyordu.”3

Fütüvvet, Müslümanları iyi ve doğru yola sevk etmek için bir çok ilke ve kurallar bütünüdür. 16. Yüzyıla kadar Fütüvvete dayalı sosyal yapı, Osmanlı İmparatorluğunda oldukça iyi bir şekilde uygulanmıştır. Bu yüzyıldan itibaren, Osmanlı devletinde görülen ekonomik, askeri gerileme ve çeşitli isyanlar, Osmanlı tebasının ahlak anlayışını da bozmuş ve fütüvvete dayalı sosyal yapıda büyük tahribata yol açmıştır. ÇULCU bu değişimi şöyle açıklamaktadır;

“Eşkıyalık zemininde Fütüvvet, sosyal bakımdan yine iç dayanışmayı sağlayıp pekiştiriyor ve fakat bu kez islami ilkeler, birliğin uhreviyattan çok dünyevi çıkarlarını savunmak yönünde işlev görüyordu. Ancak, bu işlev de zaman içinde değişime uğruyor, bu “dinsel kökenli birlikler” “çıkar birliğine” dönüşüyordu. İlkeler, dinsel hedeflerden çok, dünyevi amaçlar doğrultusunda işlev görüyordu. Böylece fütüvvet ilkeleri çifte anlayışla uygulanıyordu. Örneğin, dinsel bağlaşıklık içinde bulunan dostlar, yine aynı görünümü yansıtıyor ve fakat gerçekte çıkar birliği içindeki dostluk ilişkileri bağlamında eylemde bulunuyorlardı. Bu değişime, bozulmaya paralel olarak fütüvvet bağlamında ortaya çıkmış kurumlar da çıkar örgütlerine dönüşüyor, dinsel görünüm altında mafios yapılanmalar gösteriyor, barındırıyordu.” 4

Cumhuriyet döneminde, birçok dinsel örgütlenme aleni bir şekilde faaliyetini sürdürmüştür. Bunlar tarikat,fikir akırmı adı altında, tekke, dergah, sokak, mahalle, semt örgütlenmeleriyle fütüvvet anlayışına uygun yaşam sürme iddiasındadırlar. Zaman zaman Türk kamuoyunun gözü önünde, yozlaşmış fütüvvet anlayışının en güzel örnekleriyle ortaya çıkanları da, bu anlayışı kendi çapında doğru uygulayanları da görülmektedir.

Ali KALKANCI, Müslüm GÜNDÜZ örgütlenmeleri bunlardan en çok hafızalarda kalanlarıdır. Her ikisi de yozlaşmış fütüvvet gruplarıdır. Dinsel kökenli birliktelik savıyla ortaya çıkan bu gruplar, çıkar birlikteliğinin en güzel örneklerini sergileyerek, din olgusunun mafios örgütlenme için nasıl bir dayanak noktası olabileceğini de gösteriyorlardı. Böylece, bu tip yozlaşmış fütüvvet örgütlenmelerinde, sadece dinine bağlı olduğu için yer alanlar, çıkar birlikteliğini fark ettiklerinde artık çok geç oluyordu.

Türkiye’nin yeni mafiasının ortaya konulabilmesi için, yozlaşmış fütüvvet anlayışı tabanlı, bu, güya din örgütlerinin gerçek yüzünün iyi anlaşılması gerekmektedir. Çünkü bu örgüt, fütüvvet anlayışının ilk görünümünü, yani, saf yanını uygular gibi görünerek, “Allah rızası için” büyük kitleleri yanına çekmekte, bu kitleleri, yozlaşmış fütüvvet anlayışındaki üst yapıya, gerçek fütüvvet ilkeleriyle bağlamakta, üst yapıda ise tam bir yozlaşmış fütüvvet anlayışıyla çıkar birlikteliği oluşturmaktadır. Bu yapının farkına varanlar ise her yöntemle susturulmaktadır. Bu kapsamda; kamu görevlileri işlerinden atılmakta, her türlü zulüm yapılmakta, gazetecilerin işlerine son verdirilmekte, basın ve yasama ile yürütme gücü üzerinde her türlü, tehdit, şantaj uygulanmaktadır.

1997 yılında Ali KALKANCI-Müslüm GÜNDÜZ olayları Türkiye’nin yeni mafiasının o günlerde pekte dikkat çekmeyen oluşumunun habercileriydi. Bu örgüt, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanımadığı, tanımlayamadığı, ama kendisini yok edebilecek donanıma sahip, fütüvvet esaslı, sözde şeriat amaçlı ama gerçekte çıkar amaçlı suç örgütüydü. Biz, bu tür yapılanmalara “dini tandanslı çıkar amaçlı suç örgütleri” diyoruz. Fütüvvet mafiası olarak da adlandırabileceğimiz bu örgütlenme, legal siyasal alanda da faaliyet yürüttüğünden, yani, partito ilişkilerine gerek kalmaması için, “partito ilişkilerini de” bünyesine aldığından veya belkide, partito ilişkileri olarak dış güçleri (ABD, AB gibi) gördüğünden, bu örgüte fütüvvet mafiası diyebiliriz.

Türkiye Cumhuriyeti’ni şaşkınlık içinde bırakan bu yeni örgütü ,detaylarıyla incelememiz gerekmektedir.

Sağlıcakla kalın…13.05.2020

1 Ebu Abdirrahman es-SÜLEMİ, Tasavvufun Ana İlkeleri, Sülemi’nin Risaleleri Çev. Prof.Dr. Süleyman ATEŞ. A.Ü. Basımevi, Ank. l981. s.92.

2 İbid.s.93

3 Ebu Abdirrahman Muhammed İbn el Hüseyin es-Sülemi, Tasavvufta Fütüvvet.Çev. Doç.Dr. Süleyman ATEŞ, İlahiyat Fak. Yay .Ankara,1977.s.91

4 ÇULCU.Murat Her Sakaldan Bir Kıl, s.338

 

Türkiye’nin yeni mafiası

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

2 Yorum

  1. 4 Nisan 2021, 11:47

    BU BİR YORUM DEĞİLDİR.
    Küçük bir taktir yazısıdır.
    Gerçek bilgiye yorum yapılmamalı,teşekkür edilmeli.
    Ciddi bilgiler bunlar,hem de uzmanından..
    Üstüne üstlük kaynaklar da ciddi bir şekilde verilmiş.
    Teşekkürlerimi arz ederim.
    sevgilerimle

  2. Sayin sacan
    Yazilarinizi dikkatle takip ediyorum..Bahsettiginiz tur yapilanmalarin en azindan yuzde doksanini ortadan kaldiracak sey sosyal devlet anlayisidir diye dusunuyorum..Cok partili hayata gectigimiz yillardan bu yana devletin sosyalligi sadece anayasada yazili bir madde olarak kalmis, bu uzun surec boyunca koyden kente ekonomik nedenlerle gocmek zorunda kalan milyonlarca vatandasimiz sehirlerde yoksullukla ve daha da onemlisi ve yikici olani “adam yerine koyulmamakla” mucadele etmis, caresiz, sahipsiz ve aidiyetsiz birakilmistir..Maslow a gore piramidin en altindaki bu kitleler tabii ki bahsettiginiz dini gorunumlu cikar orgutlerinin kucagina adeta goz gore gore itilmislerdir.Hicbir insan adam yerine konuldugu yeri asla terketmez, oraya ihanet etmez..Devletin sosyal devlet ile ilgili odevlerini yapmadigi o yillarda, kendilerini okumus egitimli cagdas ve aydin zanneden mutlu kucuk azinlik ise aksamlari kurduklari masalarda bunun bir “Egitim sorunu” oldugunu, bunlarin tamaminin cahil cuhela takimi oldugunu vurgulayip kendilerini rahatlatirlardi..Bugunlere boyle boyle geldik diye dusunuyorum.Konu uzun ama bahsettiklerim de sosyal bilimin yasalaridir, bosluk birakmiyor yani.. Saygilar sunarim..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!