Avatar
Mustafa Önsel

Veryansıntv’ye Veda Ederken; VEFA ve SAVUNMAK…

featured

Bu yazı yaklaşık iki ay önce hazırlanmıştı. Ancak Türkiye gündemi öyle yoğundu ki zorunlu olarak siteye gönderemedim. Artık zamanı geldi.

Evet, bu bir veda yazısı. Ama alışagelmişin dışında bir veda yazısı bu!

Bu son yazımda çok özet olarak kişiliğimin oluşmasının kilometre taşlarını anlatacağım. Bu toprağın çocuklarının pek çoğunun da hikâyesidir bu! Ayrıntısında pek çok hüzün barındırır.  İncelenmesi, siyasi, sosyal ve psikolojik açıdan derin bir analizinin yapılması gerekir.

Başlayalım efendim!

Çocukluğum Ankara’nın kenar mahallerinde geçti. Abidinpaşa, Önder Mahallesi, en son Türk-iş Blokları.

Küçük yaşta Trabzon’dan gelmiş, hiçbir yakın akrabamızın bulunmadığı bu yerlerde, kavganın eksik olmadığı ortamlarda büyüdüm. 60’lı yılların sonu, 70’li yılların başıydı.

Yaşadığımız yerlerdeki insanların tamamı düşük gelirliydi. Yani aşağıdakilerdi, ezilenlerdi, horlananlardı. Hepimizde bunun hırçınlığı vardı. Hırsımızı çoğu kez birbirimizden alırdık. Çocuktuk ama öyle sert kavgalar olurdu ki çoğu zaman kan akardı.

Elbette arkadaşlığın, dayanışmanın bugünlerden çok daha fazla olduğu, televizyon bulunmadığı için maçların radyodan dinlendiği zamanlardı. Kitap okuma alışkanlığının Tarkan, Tommiks, Zagor vs. gibi çizgi romanlardan edinildiği yıllardı.

Topu çoğunlukla sokakta oynardık. Öyle özel top sahalarımız yoktu anlayacağınız. Tabi sokaklarda bugünkü yoğunlukta araç bulunmuyordu.

Çocukken sokakta oynadığımız o maçları, mahalledeki büyüklerimiz, kimi balkonundan, kimi penceresinden, kimi bizzat kenardan seyrederdi. Bu da bize öylesine keyif verirdi ki. Öyle “artistik” hareketler yapardık ki!

Fakat ben çok sıkıntı yaşardım oynarken. Top tekniğim çok iyi olması nedeniyle genelde maça ileride başlardım. Ancak maç ilerledikçe, gerideki oynayan arkadaşlar seyredenlerin de etkisiyle, bireysel tatminleri için ileriye çıkar, takımın savunma güvenliğine halel getirirlerdi.

Ee bu durumda ne yapayım, takım için tekniğimi daha az konuşturabildiğim, bu nedenle hiç haz etmediğim savunmaya, arkadaşlarının boşluğunu doldurmaya koşardım. Tabi arkadaşlarıma da ağız dolusu küfür ederek.

Çok seviyordum ileride oynamayı, gol atmayı, adam çalımlamayı, beşik arası yapmayı. Ama savunma zayıf düştü mü bu zevk aldığım oyunu bırakıp takımı düşünerek savunmaya geliyor, daha düz oynamak zorunda kalıyordum. Ait olduğum grubun başarısı, takımın galibiyeti benim aldığım keyiften, zevkten önemliydi.

Hayatım böyle şekillendi. Hep bir şeyleri savunmak zorunda kaldım, ileriye çıkamadım…

Ben hep ileride oynamam gerekirken, bir süre sonra takımın yengisi için savunmaya geçtim. Kimse dediği için değil, kendim bunu zaruri gördüğüm için. Bu beni mutlu etmedi elbette, ama karakterim böyle şekillenmişti.

Dedelerimden mi yadigârdı bu savunma refleksi bilmiyorum ki.

DEDELERİM…

Küçük yaşta annemin babasının askere gidip bir daha geri gelmediğini öğrenmiştim. Vatan savunması demişler gitmiş ve bir daha gelmemiş. Bir soluk asker fotoğrafı kalmış yadigâr. Askerde çavuşmuş.

Anneannem ne büyük özlemle anlatır, gururlanarak “çavuştu yetim” derdi.

Evet, “Yetim Mehmet” derlermiş annemin babasına. Çünkü çok küçükken babası yani büyük dedem Hasan, iki erkek kardeşiyle birlikte, “gel memleketi savun” dendiği için koşmuş gitmiş ve Sarıkamış faciasında Allahuekber Dağlarında donarak şehit olmuş!

Sonra Karadeniz’i Ruslar işgal etmiş. Ahali geri bölgelere göçmüş. Göç sırasında annesini kaybetmiş dedem Yetim Mehmet. Yetimliğin üstüne öksüz de kalmış.

Sanırım 6, 7 yaşlarında imiş. Birileri sahiplenmiş o zamanlar. Ölmemiş. İşgal bittikten sonra köye getirmişler, akrabalar sahip çıkmış, büyümüş, evlenmiş ve en büyüğü(annem) 7, en küçüğü (dayım) 1yaşında olmak üzere 3 çocuğu varken, “Düşman kapıya dayandı gel vatan savunması” demişler. O da ülkesini savunmak adına, tahta bavulunu almış düşmüş yola, gidiş o gidiş. Tıpkı Sarıkamış’ta donarak şehit olan babası Hasan gibi na’şına bile ulaşılamamış. Sadece şehit olduğu haberi verilmiş anneannemlere.

Kimsesizlik, çaresizlik, o yılların pek çok zorluğu ve imkânsızlığı nedeniyle na’şının bile nerede olduğu öğrenilememiş.

Dolaşırken bazen aklıma gelirdi, çocuk aklımla acaba dedemin mezarının üzerinden mi geçiyorum, acaba ruhunu incitiyor muyum diye tedirgin olurdum. Her yer bana dedemin mezarı gibi gelirdi.

Toprak bu nedenle benim için bir başka önemliydi, bir başka kutsaldı. Öyle hissediyor, öyle duygulanıyordum.

Savunmak, hem de ölümüne savunmak, o toprağı, dedemim, dedelerimin savunduğu, uğruna can verdiği ve bilmediğim bir yerde onları sinesinde barındıran bu yağız yeri savunmak, ne büyük bir onurdu.

Bu öncelikle dedelerime minnet borcuydu, vefaydı benim için. Savunma “takıntımın” sebebi hikmetidir vefa.

Vefa benim vazgeçilmezimdi. En sevdiğim marş, içinde “Vefalı Türk geldi yine” dizelerinin geçtiği marştı. Dini, ırkı ne olursa olsun, vefalı biri benim için “Türk’tü.” Türk olmak biraz buydu benim için.

Vefa duygusu, savunmanın ana maddesiydi!

Savunmak!

Genlerimde vardı bu! Takımını savunmak, ait olduğunu korumak, vatanını müdafaa etmek…

BU HASTALIK ÖMRÜMÜ YEDİ

Hep savunmak… Belki de bir hastalık. Evet, evet en azından benimki bir hastalık. Bu hastalık ömrümü yedi. Ama ben bu hastalıktan kurtulamadım.

Ha, dedem deyince diğer dedemi de hatırlatayım. Babamın babası. Namı değer Hoca Mustafa. 1.90’dan fazla boyuyla dev gibi bir adamdı. Kurtuluş Savaşı’nın bütün safhalarında bulunmuş. Yani o da vatan savunması için gel demişler, gitmiş. İnönü’nün yanında askerlik yapmış, Atatürk’ü de Sakarya Savaşı sırasında yakından tanımış.

İstiklal Savaşı gazisi olarak dönmüş o dedem. Cephedeki hikâyelerinin bir kısmını bizzat kendisinden dinledim. Elbette dinlerken küçüktüm. Yaşananları tam algılayamamıştım. Haliyle anlatılanların pek azı hafızamda.

Neyse, savunmak demiştim değil mi?

‘BIRAK OĞLUM VATAN, MİLLET, SAKARYA EDEBİYATINI!’

Yıl 1974’dü. Artık orta okulluyduk. O yıl, Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşmişti ve büyük coşku yaratmıştı bizde.

Barışı savunmak, oradaki katliama uğrayan Türkleri savunmak.

Bütün mahalle coşku içindeydi. Mahallenin cimri manavı bile Samsun yolundan geçen askerlere kasa kasa meyve atmıştı.

Ne olduysa ondan sonra oldu. Önce “müttefik” ABD’nin yaptırımları, ambargoları geldi. Sonra yokluklar. Her şey kıttı. Birileri bizim savunmak için yaptığımız harekâtı saldırı olarak görmüş ve düğmeye basmıştı.

Savunmanın bedeli vardı. Bizim coğrafyada genellikle kan olarak ödenirdi bu bedel. Sonra mı?

Önce top oynadığım ve çoğunluğunun tıpkı benim ailem gibi, o yıllarda CHP’ye oy veren ailelerin çocukları olan arkadaşlarımla ters düşmeye başlamıştım. Çünkü o zaman mahallede oturan siyasal Bilgiler ve ODTÜ’de okuyan birkaç ağabey öncesinde duymadığımız farklı şeyler söyleyerek, benim yaşımdakileri etkilemeye başlamışlardı. Başlangıçta beni de.

Emperyalizme, sömürüye karşı savaşmak, zalime direnmek, zulme başkaldırmak, emekten yana olmak, ezilenlerin yanında durmak, aşağıdakileri savunmak.

İşte Sosyalizm özetle böyle bir şeydir diyordu mahalledeki okumuş abiler.

Savunmak, evet, bunları çılgınca savunmak… Ben buna varım diyordum. Sosyalizmi savunmak hoşuma gitmişti. Başlangıçta çok açık etmesem de kendimi sosyalist hissediyordum. Bu anlatılanlara göre doğru olan buydu. Biz de aşağıdakilerdendik, sömürülenlerdendik. Bunları alabildiğine savunmak için sosyalist olmak gerekiyorsa olurduk. O yaşın anlayabileceği biçimiyle olan şey bu kadar yalındı.

Sonra iş giderek başka bir yere doğru evrilmeye başladı.

İlk önce daha bir yıl önce hepimizin gururlandığı Kıbrıs Barış Harekâtı eleştirilmeye, bunun emperyalist bir işgal olduğu söylenmeye başlanmıştı. Şok olmuştum!

O zaman emperyalist dediğimiz ABD bize neden ambargo uyguluyordu? Kıbrıs, tarihte, dönemin emperyalist ülkelerince bizden kopartılmamış mıydı? Hem orada masum insanlara zulmedilmiyor, ötesi katledilmiyor muydu? Hani biz zalime karşıydık. Oradaki zalim olan Rumlar değil miydi?

Kafam allak bullak olmuştu. Daha bir yıl öncesine kadar aynı şeyleri düşündüğümüz arkadaşlarım, artık beni şaşırtan şeyler söylüyorlardı. Ve bir gün tam oturduğumuz evin karşısındaki duvara “Kıbrıs’ta faşist işgale son!” yazmışlardı.

Faşist olan Türk Devleti ve oraya müdahale eden Türk Ordusuydu. Ben de tepki gösterdim arkadaşlarıma. Yine savunmaya geçmiştim. Savunduğum, aynı iklimin, aynı coğrafyanın, aynı mahallenin, aynı kültürün çocuklarına karşı Türk Ordusuydu.

Ben savundukça artık dalga geçmeler başlamıştı: “Bırak oğlum vatan, millet, Sakarya edebiyatını!”

HEM FAŞİST, HEM KOMÜNİST, HEM DE ZINDIK OLMAK!

Artık damarıma basıyorlardı. Ne demekti edebiyat? Sakarya’da dedem savaşmış. Hem de aç susuz. Diğerlerinin ise mezar yerini bile bilmiyoruz.

Belki bir kısmının dedesi de aynı dedem gibiydi. Ama dedelerimizin bizler için yaptığı o büyük fedakârlıklar küçümseniyor, ötesi dalga geçiliyordu.

Atatürk’le ilgili bile küçümseyici bir tavra girmişlerdi. Hâlbuki daha düne kadar Atatürk hepimizin kalbindeydi. Şiirler okuyor, bizim için neler yaptığına övgüler diziyorduk.

Artık sırf dedemi, dedelerimizi savunduğum için evet, evet sırf bunun için çok sert olmasa da “Yahu sen faşist oluyorsun” denmeye başlanmıştı.

Aylar ilerledikçe artık İstiklal Marşı, ötesi bayrak dahi tartışılır oldu! Ne olmuştu böyle arkadaşlarıma?

Bu kadarına sabır gösteremezdim artık. Yeni yetmeliğin heyecanı ile sert bir şekilde savunmaya başladım bayrağımızı, istiklal marşımızı, Ata’mızı.

Yine savunmadaydım zorunlu olarak…

Benim çağdaşlarım ne dediğimi iyi anlayacaktır. Bugünün gençleri bu kadar mı yahu, biraz abartı yok mu diyeceklerdir. Bırakın bu kadarını çok daha ötesi var!

Bayrak, İstiklal Marşı, Atatürk, savunma hattımı oluşturuyordu.

Mahalle arkadaşlarım beni bir şekilde savunmada oynatmayı beceriyorlardı. Ancak bu sefer aynı takımda değil, karşı takımda oynamaya zorluyorlardı. Beni “sosyalist” takıma almamakta ısrar ediyorlardı.

Hâlbuki futbol oynarken ne güzeldi, beni kendi takımında görmek isterdi herkes.

Evet, sırf dedemizi, değerlerimizi savunuyoruz diye “takımda” istenmiyorduk artık. Yalın gerçek buydu!

Ne diyelim?

Bu arada gittiğim okulda da farklı bir grubun, kendilerini ülkücü olarak tanımlayanların hâkimiyeti söz konusuydu. Onlar da dar gelirli ailelerin çocuklarıydı. Onların yanında da ezenlere, zulmedenlere, yukarıdakilere laf ediyordum. Onlar da ezilendi, zulmedilendi, aşağıdakiydi. Ama onların da ezberleri vardı. Onlara göre de bu “Komünistlikti.”

Ha, unutmadan okulda çok az sayıda o zamanlar “Akıncı” denilen çocuklar vardı. Bir gün bunlardan biriyle tartışırken hiç unutmam bana “Türk’ten yana mısın, Müslüman’dan yana mısın” diye sormuştu. İster istemez “nasıl bir soru ulan bu!” diye tepki göstermiştim…

Neyse…

Mahalledeki arkadaşlara göre biraz “Faşist”, okuldakilere göre biraz “Komünist”, kendilerini İslamcı olarak tanımlayanlara göre biraz “zındıktım.” Uzatmayayım…

ARTIK HARBİYELİYİM…

Sonra, kan ve acı dolu yıllar… Herkesin sadece kendi acısını bildiği, kardeşkanının alabildiğine aktığı ve bölünen şehirler, kasabalar, mahalleler, sokaklar…

Netice; 12 Eylül 1980…

O sıralarda ben sınavını kazandığım Harbiye’deyim. Dışarda aralarında mahallemden, okulumdan, memleketimden tanıdığım pek çok arkadaşımın da olduğu gözaltılar, tutuklamalar…

Bir şey yapamamanın çaresizliğiyle sadece üzülüyorum…

Sonra 1984 yılında Harbiye’den mezuniyet. Artık teğmenim. Tam da o yıl Ağustos’un da başlayan PKK terörü. Uzun yıllar, bu bölücü örgüte karşı ülkenin bölünmezliğini savunmak… Yine bu ülkenin çocuklarının akan kanı! Acı, gözyaşı…

2010 yılında, o zamana kadar genel varlığını bilsek de en azından içimizdeki varlığının bu kadar yaygın ve güçlü olduğunu bilmediğimiz Fetullahçı çetenin kumpasıyla Balyoz’dan cezaevine girmem ile bir başka mücadeleye başlamam…

Evet, PKK’dan çok daha tehlikeli bir örgüt. Çünkü devletin içinde büyük gizlilik içinde örgütleniyor. Karşınıza açıktan çıkmıyor. Sizin gibi davranıyor, yüzünüze gülüyor ama zamanı gelince her türlü kalleşliği yapıyor…

Cezaevine girerken başlayan o mücadele süreci elbette bitmedi. Mahkeme sürecinde vicdanı çalınmış Fetullahçı çete mensubu sözde hâkimlere karşı kendimi değil TSK’yı savundum.

Savunmak dedim ya benim hastalığımdı. Hâlbuki bunu yapması gereken benden üst rütbeli o kadar çok insan vardı ki o davada.

Maalesef söylemek durumundayım ki benim gibi kendinden ziyade kurumu savunanların sayısı, savunmayanlara nazaran oldukça azdı. Ne diyelim?

CEZAEVİ SONRASI…

Cezaevinden çıktığımda hala muvazzaf subay gözüküyordum. Ama tutukluk sırasında üniformama veda etmiştim. Zorla elimden alınan üniformayı bir daha giymedim. Bir süre sonra emekli oldum. Bu arada beraat ettim. Sonrasında cezaevinde başladığım yazım hayatımı, kitaplar hariç sosyal medya ve haber sitelerinde sürdürdüm.

Yazılarım da her türlü tehlikeye karşı savunma cephesini güçlendirmek içindi. Artık elimde silah olarak tüfek yerine kalem vardı. Hep elimdekinin hakkını vermeye çalıştım, çalışıyorum.

Eh en nihayetinde dostlarımı kıramadım ve kuruluşunda tuzumuz var mı bilmiyorum, Veryansıntv ailesine katıldım. Veryansıntv yeni doğmuş bir çocuktu. Korunması gerekiyordu. Elimden geldiğince bunu yapmaya çalıştım. Orada da hep bir şeyleri savundum. Bazen birini diğerine karşı, bazen Veryansıntv’yi başkalarına karşı, bazen başkalarını Veryansıntv’ye karşı…

Gelinen nokta da zihnen biraz yorulduğumu ifade edeyim…

Kolay değil, savunmayla geçen bir ömür, yarım yüz yılı çoktan devirdi. Savunmak zordur, yıpratıcıdır. İleride oynayan hata yaparsa sadece gol kaçar, savunmadaki hata yaparsa gol yenir. Dolayısıyla savunmadaki çok eleştirilir, yerden yere vurulur. Dedim ya, zordur savunmak!

O nedenle dinlenmem gerek… Özel işlerimin yoğunluğu da işin tuzu biberi oldu…

Antrenörlerimden izin istiyorum. Bir daha oynar mıyım, oynamaz mıyım şu an için bilmiyorum…

Belki oynarım kim bilir, belki alır başımı giderim…

Bitirmeden tekrar başa döneyim. Dedelerimden bahsederken ifade ettiğim, savunma hastalığımın sebebi hikmetidir dediğim vefa duygusu var ya. Onunla ile ilgili birkaç şey söyleyerek bitireyim.

Benim için vefa; bir fincan kahvenin, bir dilim ekmeğin, bir bardak suyun, bir çift dost sözünün, bir damla gözyaşının hatırına selam vermek, bunun hatırını bilmektir…

Vefaya ihanet etmem, dedelerimin aziz ruhlarına etmediğim, edemeyeceğim gibi… Umarım onların aziz ruhlarına layık bir biçimde can veririm. En önemli dileğim budur!

Bu duygularla; yaklaşık bir yıldır katkı vermeye çalıştığım ve çok güzel anılar biriktirdiğim, Türk basınında her geçen gün etkisini artıran; kamuoyunu aydınlatmayı ve bağımsız kalmayı her türlü yaklaşımın üstünde tutan, özveriyle bezenmiş bir ekibin olağanüstü çabasıyla yayın hayatını sürdüren, bu anlamda Türk Ulusunun gür sesi olmaya aday Veryansıntv ailesine ve çok kıymetli takipçilerine arz-ı veda ediyorum.

Hoşçakalın!

Veryansıntv’ye Veda Ederken; VEFA ve SAVUNMAK…

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

75 Yorum

  1. “Türkten yanamisin,Müslümandan mi?”bu soru Osmanlidan baslayip,Mustafa Kemal’le noktalanan ve Mustafa Kemal’den sonra yani cok partili bir siyasi hayata gecildikten sonra yeniden hortlayan bir sorudur.Müslümanlar Türkleri sevmez.Cünkü Türklük yok müslümanlik var derler.Ben Türküm derken hemen pesinden müslümanim da demeniz gerekir yoksa size söyle bir bakarlar.Yani tek olarak ben Türküm diyince onlar icin noksan sayiliyor.Halbuki Türk denince benim icin bir Yahudi Türk’ü bier budist,bir hiristiyan farketmiyor.Türk Türktür Türk Türkün kardesidir.müslüman olsada olmasada Türktür.Arabi müslüman diye kardesimiz yapanlar Türkleri hiristiyan diye kardesten saymiyorlar.

  2. 27 Mayıs 2021, 06:37

    Yazı için teşekkürler Mustafa bey, kaleminiz iyi, meramınızı anlatıyorsunuz, en önemlisi Türkiye için yazabiliyorsunuz; bırakmayın yazıyı, devam edin.

  3. 5 Nisan 2021, 15:56

    Özverili mücadelen emeklerin için sağolasın varolasın Mustafa arkadaş,

  4. 20 Mart 2021, 20:53

    Sayın Komutanım;
    Kurmaca, kumpas Balyoz davasından beri sizi takip ediyorum. “Biz savaşan dedelerin torunuyuz. O savaşta kaybedenlerin torunlarıyla savaş şimdi başlıyor” demiştiniz ve farklı cepheler açılsa da bu savaşınız- savaşımız hala devam ediyor. Bu ülkenin vatanseverleri olarak sizlere minnettarız.

  5. 17 Mart 2021, 20:47

    Vicdan yıpratır, evet. Dinlenin. Ne var ki o vicdan sizi rahat bırakmayacaktır efendim.

  6. 27 Ocak 2021, 10:36

    sizin gibi insanlara ihtiyacımız var .sizi ve yazılarınızı bekliyoruz.

  7. 27 Ocak 2021, 03:27

    Değerli Kardeşim,
    Gorusemedik, yazisamadik ama daima gönlümüzdesiniz. Ben de bir Sarikamis Sehidi Torunuyum. Gönüllü savunmada olanlardan.
    Yaralarimiz aynı kimselerden..Dusmanlarimiz da …Vedaniza üzüldüm. Ama soluklanmak Sizin de hakkınız. Daima gönlümüozdesiniz.Selam ve dualarimla.Çetin Oguz

  8. Sayın Önsel ,şerefli biyografinizi selamlıyoruz. Ancak bunu kısa bir mola olarak yorumlayıp özlemle bekleyeceğiz.

  9. 6 Ocak 2021, 17:53

    Sevgili Devre arkadaşım, aynı hamurda yoğrulmuş insanlar olarak yazının pek çok yerinde kendimi ve yurtsever silah arkadaşlarımı gördüm. Çabalarını takdir etmemek, saygı duymamak mümkün değil. Çok badireler atlattın, çok zor günler geçirdin, çok ağır bedeller ödedin. Ailene, sevdiklerine ve en önemlisi de kendine zaman ayırmak en doğal hakkın.
    Ama dinlenirken bile cumhuriyetin temel değerlerini, ülkenin birliğini, vatanın bölünmez bütünlüğünü, Atatürk ilke ve devrimlerini bulunduğumuz her ortamda savunmak, bu değerler uğruna mücadele etmek bizim yaşam biçimimiz. Bunu da son nefesine kadar yapacağından eminim.
    Yazılarını yine keyifle okumak dileği ile esen kal kardeşim.

  10. 14 Aralık 2020, 19:36

    Türk subayının yüksek karakteri tescillidir. Kalemine sağlık çocuğum.

  11. iyiki varsiniz komutanım.

  12. 26 Kasım 2020, 00:02

    Sevgili Mustafa Önsel ,
    Sizi çok seviyoruz , Yazılarınızla , konuşmalarınızla , tecrübelerinizle , enerjinizle verdiğiniz bilgilere ihtiyacımız var . Siz çok değerli bir VATANSEVERSİNİZ . Lütfen Veryansın ‘ I bırakmayın .
    Hüseyin Sarı

  13. Sayin Komutanim;Siziyüksek seviyede Asil bir Karakter olarak saygıyla Selamliyorum. Beşiktaş Sessiz Çığlık tan FB’li dostunuz.

  14. 24 Ekim 2020, 08:54

    Sayın komutanım senin yazını, makaleni okurken zihnimdekiler seninle birlikte akıp giderken, gözümün önünden film gibi geçti hatıralarım.Bir iki farklılık dışında hep aynı tutkuları, hep müdafa, savunmada kalmayı yeğledim.Şunu gördüm ki, ülkesini, bayrağını sevenler hep savunmada olmayı isteyenlerdir.
    Sizin Fetö hakim ve basın mensuplarına o tarihte söylediğiniz söz; tarihe altın harflerle yazılacak sözdü…
    ”Gerçekte Türk milletine açılmış bir savaştır. Bu savaşta Sakarya Savaşı çok öğreticidir. Sakarya Savaşı’nda bu ordunun yüzde 40’ı kaçmış, ilginçtir ki yüzde 60’ı da savaşmıştır. Biz, savaşan dedelerin torunuyuz. O savaşta kaybedenlerin torunuyla savaş şimdi başlıyor.” 
    Ne mutlu Türküm diyene

  15. 16 Ekim 2020, 21:35

    Allah razı olsun sizden

  16. 14 Ekim 2020, 19:15

    Hic bir yere gidemezsiniz dostum. Guzel insanlar arasinda olacaksiniz hep…

  17. 5 Ekim 2020, 08:10

    Aynı hassasiyetleri paylaştığımız için ne mutlu bize. Kitaplarınız ve yazılarınızla yine yanımızda, yakınımızda olacağınızı ümit ediyor saygılar sunuyorum.

  18. 30 Eylül 2020, 19:44

    Varlığını Türk Milletine armağan eden siz yüksek karakterli insana, şahsınızda tüm vatansever Komutanlarimiza,sizlerden asla vazgeçmeyeceğimizi ifade eder, üniforma olmadan da görev yapılabildiğini gösteren sizlere,ferdi olmaktan gurur duyduğum Türk Milleti olarak saygılarımı sunar Bin Selam ederim

  19. 26 Ağustos 2020, 13:56

    Komutanım yazılarınızı okuyamasak, vidyolarınızı izleyemesek bile varlığınızı bilmek dahi memleketimiz adına umuttur benim için.

  20. Ne kadar bırak artık vatan millet Sakarya demeyi diye telkin etseler de bir defa sizin ruhunuza işlemiş ne siz nede sizlerin yetiştirdiği bizler asla ama asla boş veremeyiz ve de koyamayız komutanım daha fazla özletmeyin. Hani ben emeklilik kararını verdiğimde bana söylediğiniz bir söz vardı bizler şimdi diğer cephelerde bu savaşı sürdürmek zorundayız. Hürmetler sayın komutanım daha fazla özletmeyin.

  21. Duygularımıza tercümandınız.Üzüldük açıkçası.
    (Eski bir askeri öğrenci kalıntısı)

  22. 15 Temmuz 2020, 11:42

    Sayın Önsel, yazınızı göz yaşlarım eşliğinde okudum. Kurduğunuz her cümle gönlümdeki binlerce teli titretti. Kaleminize sağlık. Sağlıcakla kalın ama en kısa sürede yeniden yazmanız dileğiyle… saygılarımı sunuyorum.

  23. 14 Temmuz 2020, 04:35

    Mustafa Önsel, olayları çok doğru okuyan ve isabetli analiz yapan birisiydi ve ayakları yere sağlam basardı. Duymak istediklerimiz yerine gerçekleri söyler ve bizi düşünmeye sevk ederdi. Günlük, hızlı tüketim-fast food yorumlar yerine arşivlik ve zamanı gelince kontrol edilebilecek yorumlar ve tespitler yaptı hep. Yüzlerde yazısı,on kadar da kitabı var. Yüze yakın da görsel medyada videosu var. Tüm bu içerikleri eski tarihli de olsa yeni tarihli de olsa ciddiye alıp takip ediyorum ve notlar,özetler çıkarıyorum. İnşallah,tüm bu içerikleri bitirene kadar Mustafa Önsel yazı yazmaya ve yayınlarda bulunmaya tekrardan başlar.

  24. Çok üzüldüm. Benim gözümde bu site, Kemalist, halkçı bir mevziydi ve ana direği de Mustafa Önsel’di.
    Bu sitenin marifeti, Mustafa Önsel gibi kişileri bir araya getirmesi ve öne çıkartmasıydı. Osman Başıbüyük de aklı, sağduyuyu
    temsil eden biriydi.
    Böyle kişiler, arkada dursalar bile, takımın yıldızlarıydı. Peşlerine takıldığımız, yollarını izleyeceğimiz güven verici kişilerdi.
    Dengesiz, gürültülü şeyler değil.
    Kemalist muhalefet zaten zayıftı, zaten yaralıydı.
    Böyle bir kayba nasıl müsaade edilir, nasıl tahammül edilir, bilmiyorum.

  25. vay be huseyın tarıhe gececek adammıssın. tarıkatcı tekkecı kemalıst(!)

  26. 18 Haziran 2020, 22:29

    Özleyeceğiz Komutanım sağlıcakla kalın.

  27. Sürekli savunma yorar, haklısınız, istirahat edin (edebilirseniz). İleride oynayacağınız günlerde tanışmak ümidiyle.

  28. Sayın Mustafa Önsel komutanımız, fetö operasyonlarında içeri alınırken bir açıklama yapmıştı ve Atatürkün – milletin askeri olduğunu orada kanıtlamıştı.
    https://youtu.be/MBn3JZj680o
    Ama ülke hain doluyken , fetö hergeçen gün tekrardan güçlenirken inzivaya çekilmek ne kadar doğru.

  29. Kimseyi kırmak kimseyi incitmek niyetimde değilim. Lafımı eğip bükmeden konuşacağım. Ben Şeriatçı İslamcı hatta Tarikatçiyim. Bu vatanın sevdalısıyım. Halkımı Devletimi Milletmi sizin kadar seviyorum. Size saatlerce anlatabileceklerim var ancak özet yazacağım. Ben aynı zamanda Kemalist Prof.Erol Manisalı ve Banu Avarın öğrencisiyim. Sizlerin duygu ve düşüncelerini çok iyi biliyorum.
    Yaşadığımız süreci anlamak için Erbakanı anlamanız gerekmekte. Yıllarca bu ülkenin vatansever dindar insanları anlamadınız yada anlamak istemediniz. Bizler Vatansever Osmanlılarız. Cengiz Çandarın 28 şubat yazılarını okuyun. İsim isim Abd ‘de kendisinin katıldığı toplantılarda nasıl darbe kararı alınmış görün. Abd ve İsrail 1980 yılından sonra ılımlı İslam projesini devreye aldı Turgut Özal dahil olmak üzere Abd ve İsrail ortadoğuyu Türkiye üzerinden yönetmek istedi. Büyük İsrailin kurulması ve İslam dininin Paganizme dönüştürülmesi planıydı. İblis Yahudileri ve Hristiyanları dönüştüreli çok oldu. Tevratı ve İncili bozdukları gibi Kuranı Kerimi bozacaklardı. Vatikan gibi bir merkezi otorite kurup sahte İslam halifeliği ilan ettirip İslamı ve toplumu aynı taktikle değiştireceklerdi. Nitekim Fetö hatalı Kuranı Kerimler basmaya çoktan başlamıştı bile. 1980 den itibaren tüm hükümetler Fetönün önünü açtılar. Kasım Gülek bu işin baş sorumlusudur. 1996 yılında Erbakanın iktidara gelmesini beklemiyorlardı. Erbakan Fetöye tavır almış Abd ile işbirliği yapmamış İsrailin planlarını bozmuştu. Bu yüzden onu 28 Şubatta indirdiler. Yeni parti kurdu onuda kapattılar. Oda yetmedi 5 yıl siyasi yasak getirdiler. Akp kurulmadan önce açın 1999 Mgk kararlarına bakın Fetöye tavır almadılar.
    Abd ve İsrail bu projeleri yürütecek İslam maskeli siyonizme hizmet edecek birisini iktidara getirecekti. Nihat Genç gibi Doğu Perinçek gibi yada Soner Yalçın gibi insanları iktidara getirmeyeceklerdi. Tayyip bey bu şartlarda bu projeye girdi. 2003 yılında Akp Amerikan projesi olarak hazırlandı kuruldu. Onların bop projesi yukarıda saydıklarımdı. Tayyip beyin bop projesi ise İslamın Birliğini sağlamaktı. 2003 yılından 2010 yılına kadar Tayyip bey Abd politikalarına paralel hareket etti. Bu süreçte Medya,Yargı ,Üniversiteler,Polis,İstihbarat son olarak Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile Tsk ‘yı kontrol altına aldı böylelikle yeni 28 Şubat önlenmiş oldu. 2010 yılından sonra Tayyip bey kendi Bop projesi olan İslam Birliğine yönelince Abd ve İsrail Tayyip beyin biletini kesti. Önce Gezi sonra 17 25 ardındanda 15 Temmuzu yaşadık. Erbakan Hoca siz milli görüşü anlattı anlamadınız. Şimdi Tayyip Bey halkı peşine taktı Milli Görüşe götürüyor.
    Biz Vatansever Müslümanlar size diyoruzki Bu ülkeyi Sabetayistler kurdu. Bunlar Yahudi soyundan gelenler ancak bunlar Yahudi Mistizmi Kabalaya bulaştıklarından dolayı Yahudilikten çıkıp Paganizme evrildiler. Şeytanın dini Paganizmdir. Satanizm,Paganizm,Masonluk,Hinduizm, Şamanizm hepsinin kaynağı aynıdır. Satanist siteleri aynen şöyle diyorlar. Satanizm Paganizmin özüdür. Ortak noktaları hep aynıdır. Trans Medyum kullanarak iletişime geçmek, Reenkarnosyon inancı, Bilim ve Tabiatın kanun kabul edilmesi(Masonlukta özellikle)
    Bu kardeşinizin söylediklerini ciddiye alınız. Süreci anlayınız. Chp ve Hdp İsrailin güvenliğini sağlaycak şekilde Abd dostu bir federatif yapıda anlaştı. İktidarı indirebilirlerse bunu yapacaklar. Sizler Vatansever insanlar olarak ortada Vatan ile Rejim arasında sıkıştınız. Bir tarafta Vatansever ama Rejim karşıtı Osmanlılar. Diğer tarafta Ulus Devlet modelinden ayrılacak olan Chp Hdp tarafı.
    Soner Yalçın benim gördüğüm kadarıyla Rejimi korumak uğruna tarafını seçti. Doğu Perinçek gördüğüm kadarıyla Vatan tarafını seçti. Veryansın Tv git geller yaşıyor. Gözlerim Hüseyin Vodinalıda bakalım o ne yapacak.

  30. Değerli komutanım, ağabeyim, büyüğüm,
    Çok üzüldüm bu karara. Türkiye çok hassas bir dönemden geçiyor ve şu anda sizin gibi özü ve sözü bir, Atatürk’ün ilke ve degerlerine sahip çıkan, aslan kalpli, cesur komutanlara her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç duyuyor. Siz giderseniz, veda ederseniz, ortalık çakallarla dolar. Biliriz ki içimizde satılık çakal çoktur. Imparatorluk bakiyesi Türkiye’de hain hiç bitmemiştir. Biliyorum ki siz her ne olursa olsun hangi şartta olursa olsun Atatürk’ün bize mirası bu ülkeyi ve milleti savunmaya devam edeceksiniz ancak bu vedanizi lütfen bir kere daha gözden geçirin. Yazdiklariniz fikirleriniz hem çok değerli hem de insanların bilinclenmesine büyük katkıda bulunuyor. Savunmada bizi yalnız bırakmayın. Sizin bilgi ve tecrübelerinizi her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var.
    Sevgiler ve Saygılar dilerim,

  31. 18 Haziran 2020, 01:27

    Sayın Mustafa Ünsel, ayrılık nedeninizi yorgunluk olarak söylesenizde sanki arada başka şeyler var gibi. Siz “yorgunluk” dedikten sonra benim aslında hiç yorum yapamam gerekir ama bazen insan duramıyor işte. Affınıza sığınarak bir iki söz söylemek istiyorum.
    Sayın Cem Gürdeniz Aydınlık’tan ayrılırken Aydınlık gazetesi hakkında olumsuz bir yorum yapmadan ayrıldı ama birçok kişi sayın Cem Gürdeniz’i rahatsız eden birşeyler olduğunu tahmin etmişti.
    Milli olduğunu, bilinçli gazetecilerden oluştuğunu düşündüğüm Veryansın TV’nin yazı yazan elemanlarına dikkat etmediğini fark ettim. Örneğin: Yaklaşık iki hafta önce Veryansın TV’nin elemanlarından birisi “PİK” diye birşey yazmıştı. Veryansın TV’ye “PİK” yerine “zirve” ya da “tepe” kelimelerini kullanmalarının doğru olduğunu belirten bir yazı yazmıştım. Ama Veryansın TV’nin yazı yazan bir gazetecisi evvelsi günkü yazısında “…İkinci bir pik noktası yaşayabiliriz…” diye bir başlık atarak artık Veryansın TV’de düzenli olarak “PİK” kelimesinin kullanılmaya devam edeceğine işaret etti ve bizlerede Veryansın TV’nin yöneticilerinin “PİK” kelimesini kullanmada bir sakıca görmediklerini gösterdi.(link: https://www.veryansintv.com/bilim-kurulu-uyesi-ikinci-bir-pik-noktasi-yasayabiliriz/#comment-26035)
    Anlayana bir söz yeter sanmıştım Veryansın TV için. Ama Veryansın TV’nin o kadar da okuyucularını takmadığına tanık oldum. Yarın bir pik daha kullanır, sonra arkasından Türkçe karşılıkları olmasına rağmen başka yabancı kelimeleri kullanmaya devam ederler, ZORLA günlük yaşantımıza sokmaya çalışır dedim bu Veryansın TV.
    Ben de Veryansın TV’yi okumayı bırakıyorum. Artık o “PİK” yazısını , sizsiz makalelerini okuyup dursunlar kendi kendilerine.

  32. Gece yatakta bi an aklıma geldi acaba pençe harekatınamı katıldınız

  33. Mustafa komutanımın ayrılmasına üzüldüm.
    ülkem ve Cumhuriyet adına umutlandığım Veryansın TV’de bu ayrılıktan anladığım kadarıyla çizgi kayması olmuş.
    ayrılmasının nedeni, tahminimce darbeyle ilgili başladığı yazı dizisi.

  34. Allah a emanet olun komutanim, Mustafa Kemal in askeri; örnek Türk subayi

  35. 17 Haziran 2020, 10:51

    Tüfeginizin yerini alan kalemin hakkini fazlasiyla veriyorsunuz.Sizi çok özleyecegiz.Allah’a emanet olun

  36. 17 Haziran 2020, 10:50

    En buyugu 7 yasinda, 3 evladini birakip, vatan savunmasina giden Yetim Mehmet`in torunu; ” Ben yoruldum” dedi… Komutanim cok inandirici bir gerekce olmadi bu ama, vardir bir bildiginiz… Allaha emanet olun, kalin saglicakla….

  37. 17 Haziran 2020, 08:07

    Sevgili Mustafa Önsel, sizi özelde veryansinin kuruluşunda Nihat Genc ile olan sohbetiniz ile tanıdım. Sizi tanıdıkça, bu platformda Nihat Genc’in yanına, en yakışır, en güvenilir, en samimi isimlerden biri oldunuz benim için. Açıkçası bu kopuş haberini (nedeni, gerekçesi her ne olursa olsun) veryansınin kuruluş ruhuna ve ekip bilincine hiç yakıstiramadim. Benim için veryansın demek, “Nihat Genç” kadar bir “Mustafa Önsel” de demek. Şu saatten sonra veryansıntv bir medya kanalından öte, vatan savunmasinda samimi ve özel bir adres olarak devam edecek ise, (bence) Mustafasiz Nihat olmaz, olur ise de veryansın ruhu, veryansın olmaz. Hele ki günümüz de ve yakın gelecekte, at ızinin, it ize ile karıştığı ve giderek daha da karisacagi bir ortamda, samimi ve satılık olmayan vatanseverlerin! yegane adresi olan veryansın için böyle bir kırgınlık yada kopuş kabul edilebilir değil. Umarım bu konuda oluşmuş kırgınlıklar acilen telafi edilebilir ve ekip olmanın olmazsa olmazı gerçek dostluklar baki kalır.
    Saygılarımla…
    (Aynı mesajı sevgili Nihat Genc’e de göndereceğim)

  38. 17 Haziran 2020, 06:51

    Değerli komutanım sevgili abim;
    Senin sayende Abdülkerim Kırca ve Muzaffer Tekin gibi kahramanları tanıdım.
    Sen yazdın ben aydınlandım bazen hüzünlenerek bazen gururlanarak.
    Verdiğin karara çok üzüldüğümüzü biliyorsundur.İnşallah en kısa zamanda yazmaya devam edersin.
    Allah her zaman güç kuvvet versin sana saygılar komutanım.

  39. Komutanım, tam veryansın tanınmaya başlamışken ayrılmanız hoş olmadı. Ayda bir bile olsa bir yazı karalamanızı beklerdik. Üzüldük.

  40. 17 Haziran 2020, 06:17

    Eger bunun en dogru olduguna karar vermisseniz yolunuz acik olsun demek duser bizlere. Bizler icin kalpten gelen yazilariniz icin cok minnettariz. Sizin icin dua edecegim. Yuce yaraticimiz ruhunuza klavuzluk etsin, sizleri her turlu kotulukten korusun.

  41. 17 Haziran 2020, 06:12

    Yazılarınız, duruşunuz, cesaretiniz bizlere güven veriyor ve yalnız olmadığımızı hissettiriyordu. Anti-emperyalist, vatansever ve milli insanların bir arada olması, kenetlenmesi gereken bir süreçten geçiyoruz. VeryansınTV tam da bu ihtiyacımızı gideren bir haber kanalı oldu. Umarım bu sadece bir ara verme ve dinlenme yazısıdır.
    Sizi, yazılarınızı özleyeceğiz.

  42. Beğenerek, kendimden birşeyler bularak takip ediyordum. Zaten Veryansın’ın böyle bir enerjisi var.
    Burada gönüller ve akıllar bir; üstüne bir de ecdadın ve bu coğrafyanın mirası o şahsiyetli özgüven olduktan sonra; illa ki doğru yerde ve zamanda savunmanın da taarruzun da en destansı olanı yaşandı, yaşanır..
    O zamana kadar;
    Yol açık ola!

  43. Umarım burası da Odatv’leşme yoluna gitmez. Zira buradan başka gidecek yerimiz kalmadı. Çöldeki vaha gibi veryansınTV. Komutanımız istirahatinden sonra en azından YouTube ortamında devam edebilse keşke. Çok üzüldüm.

  44. Sizden ne çok şey öğrendim. Sizi Veryansın tv sayesinde tanıdım. Hem size, hem de Veryansın tv’ye teşekkürü bir borç bilirim. Umarım YouTube programlarında ara ara da olsa birlikte oluruz sizinle. Bizim icin çok değerlisiniz çünkü hep doğru konuştunuz ve benim gözümde ahlaklısınız. Bu büyük erdeme çok az insan sahip. Güzel ülkemiz için verdiğiniz tüm hizmetler icin de ayrica teşekkür ederim. Sevgi ve saygıyla kucaklıyorum komutanım.

  45. Sevgili Mustafa, bizim gibiler hep vatanı, Atatürk ilke ve inkılaplarını savundu, kırmızı çizgimiz bu değerlerdi bizim. Benim anlamadığım yada anlayamadığım konu, bize yoktan bir vatan hediye eden, Atatürk dururken, kimilerinin solcu olup Kuba’nın, Sovyetler Birliğinin, Çin’in liderlerini savunup onların giysi ve sapkalarını sembol edinmeleri, kimilerinin de sağcı & İslamcı olup bu vatanı düşmana teslim eden son dönem Osmanlı padişahlarının, bu milletin evlatlarına Sarıkamış faciası yaşatan hayalperestlerin peşinden gitmeleri ve sanki medeniyet yolunu açtığı, insanca yaşamanın onurunu bahşettiği bu ülkeye çok büyük kötülük yapmış gibi Atatürkümüzü, onun ilke ve inkılaplarını, kurduğu cumhuriyetin değerlerini kıyasıya eleştirmek ve hatta hakaret edip küfretmekte beis görmemelidir. İşte biz Atatürk çocukları olarak bu gafillere karşı yine büyük kurtarıcının taktik dehasının ürünü olan “hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır” konseptine uygun olarak ebedi gerçek liderimizin bize emanet ettiği vatanı, ilke ve inkılaplarını, Cumhuriyet değerlerini SAVUNMAYA devam edeceğiz. Hadi sen şimdi biraz soluklan ve savunma hattına daha güçlenmiş olarak geri dön kardeşim

  46. Hayatı gerçek mücadele ile geçmiş bu tür insanları tarikat üfürmeli komplo teorilerinin fazlaca dillendirildiği bir ortamda fazla tutamazsınız… Arkasına İngiliz kraliyet ailesi ve Trump’ı alarak Bill Gates’e efelenenlerin çok itibar gördüğü yerlerde Mustafa Önsel’lerin yüreği daralır nefes alamazlar…
    Adam “ben Ülke’yi savunmayı bıraktım demiyor ki; kimbilir belki kaleye geçmiştir şimdi…
    Allah yardımcın olsun gerçek kahraman…

  47. Yeniden dönmenizi, bekleyeceğiz, dönmezseniz de burada olduğunuzu hissettrimenizi rica ediyoruz. Saygılar.

  48. 2020 yi hiç sevmedim şimdi nefret ettim arkadaş, bu nasıl bir sene, youtube konuşmalarına ve programlarına devam üstad orada bari bizi bırakma.

  49. 16 Haziran 2020, 22:22

    Allah sizden ve sizin gibi düşünen, yaşayanlardan razı olsun. Ali Türkşen’in (@aliturksen) Bio’sundan Hazreti Ali’ye ait bir söz öğrenmiştim “Haksızlık karşısında eğilmeyin. Eğilirseniz hem hakkınızı hem de şerefinizi kaybedersiniz.” Hep savunmada kalmışsınız ama ne mutlu size ki şerefinizi hiç ama hiç kaybetmemişsiniz.
    Şunu demeden de edemeyeceğim. Bir insan kendi vatanını, vatanının değerlerini, tarihini, töresini savunuyor diye faşist oluyorsa eğer, valla kimse kusura bakmasın herkes faşist o zaman! Böyle saçma bir anlayış olabilir mi. Kominist Çin veya eski SSCB’de yaşayanlar yukarıdaki değerleri savunmuyor mu? Nasıl oluyor o zaman, faşist kominist gibi bir şey mi? Bence sizin başınıza gelen şu olmuş. Savunduğunuz düşünceleri çürütemeyenler sizi bir şeyle suçlayıp savunmaya geçmenize yol açmış. Kimine göre faşist, kimine göre kominist, kimine göre de zındık olmuşsunuz. Bu yöntem hâlâ geçerli değil mi? Hemen karşındakini bir şeyle suçla, yaftala, kendi bilgisizliğini ört.
    Hayatınızın geri kalan kısmını huzur ve sağlık içinde geçirmeniz dileğiyle.

  50. Gecenin geç saatinde bir mesaj geldi. zaten kafam karışık, moralim oldukça bozuk( Fenerbahçe elendi

  51. Kendinizi lütfen çok özletmeyin komutanım

  52. 2020’nin en kötü haber….
    Mustafa ağabey bari youtube’deki programlara ara verme onlar arşivlik ileride değeri daha iyi anlaşılacak!

  53. Yazılarını severek okuduğum Mustafa Kemal’in askeri Mustafa Önsel komutanımız yorulduğunu ve dinlenmek için izin istediğini belirtmiş. Ben buna veda demiyorum, en kısa sürede tekrar yazılarını okumak istiyor, kendisine uzun ve sağlıklı bir yaşam diliyorum.

  54. 16 Haziran 2020, 20:57

    İyiler hep kazanır. Burda olmasa bile öbür tarafta. Yolun açık olsun bu bereketli ve yorgun toprakların yiğit ve cesur insanı.

  55. Sana abi diye hitap edebilmenin mutluluğu içinde yazıyorum. Daha söylenecek, konuşulacak çok şey vardı. Yine de sağlık, mutluluk, huzur seninle olsun…

  56. 16 Haziran 2020, 20:38

    Sizin “Biz Sakarya da savaşan dedelerin torunlarıyız,asıl savaş şimdi başlıyor”diyerek kumpasçılara meydan okumanızı hiç unutmuyorum komutanım,lütfen gitmeyin.Burası zamanımızın Hakimiyet-i Milliyesi ve sizsiz olmaz Komutanım ve savaşın en çetin zamanındayız.
    Bugün aldığım en acı haber inanın.

  57. Kendine iyi bak komutanım.Arada sırada ziyaret etmeyi unutma biz buralarda olacağız.

  58. 16 Haziran 2020, 20:23

    Kısa sürede dönmeni bekliyoruz değerli arkadaşım.
    Savunmacılar yorulmaz, nefeslenir.

  59. Kararınıza saygı duymakla birlikte…bu son… olmadı demem lazım…Yine de her türlü yolunuz ve gönlünüz açık olsun…Biz buralardayız, bir gün geri dönerseniz…Kaleminize ve yüreğinize sağlık…

  60. Youtube videoları bizi çok aydınlatıyordu, ne yapcağız şimdi !!

  61. Mustafa Önsel’i , korkusuz bir vatansever ve aydın olarak sevdik . Umarım sağlığı ile ilgili bir problem yoktur. İnşallah sadece mental yorgunluktur çabukça atlatır. Yazıda bahsettiği futbol örneğini içselleştirdim. Defansa yardım etme savunma yapma huyu bende de var. Aslında bizim gibi siyasi olarak temsil edilmeyen , ama ülkeye yüksek aidiyet duygusu hisseden milyonlarda var. Evet , tek başımıza bizde geri geldik gol yememek için çocukluğumuzda. Şimdide vatan savunmasındayız. Bekliyoruz. , buda bizim atalarımıza olan namus borcumuz.

  62. Başıbüyük komutandan sonra siz de veda ediyorsunuz… Metin Aydoğan’ın kaybı…
    VeryansınTV’de bü üç büyüğün eksikliği fazlasıyla hissedilecek.

  63. Komutanım ‘BIRAK OĞLUM VATAN, MİLLET, SAKARYA EDEBİYATINI!’ diyenler hala var. Ama ben de sizin gibi her daim savunmadayım. Geçtiğimiz pazar girdiğim sınavdan başarılı olursam ben de Harbiyeli olacağım Allah’ın izniyle. Hakkınızı helal edin komutanım, sizin gibi vatanseverlerin duruşundan, konuşmasından, fikirlerinden etkileniyorum ve hatta yaşım genç olduğu için karakterime de yansıdığına eminim. İyi ki varsınız Komutanım, kendinize iyi bakın ve Allah’a emanet olun.

  64. Bir toz zerrecigi kadar savunulacak tarafi kalmayan boyle bir muhalefeti savunmak an itibariyle dunyanin en yorucu isidir. Nihat abideki yorgunlugun benzeri gibi sanki..Ataturkle sosyalizmle esitlikle adaletle emekle bagimsizlikla vatanla milletle sakaryayla ve marslarla hepimizi yillarca nasil da kandirmislar iste bunu kabul etmek istemiyor insan.Biz de kandirildik, bu kadar basit..Mal meydanda iste, bir kisi ciksin oyle degil desin bakalim. ..Karsi tarafida dinle imanla kandirdilar yillarca. Onlar da Allah ile aldatildi. Amma velakin onlarin basi uyandi ve elinden ne gelirse iyi kotu mucadeleye basladi da bu tarafta uyanan tek kisi bile yok hala.Hatta cikti delikanli gibi kandirdilar dedi..Bu taraf o kandiranlarla ittifak kuruyor uzerine inkar etmeye devam ediyor gozumuze baka baka…Sizin omrunuzu pkk mucadelesiyle gecirdiginize inat arkasindan kosup savunduklariniz Pkk uzantisi partiyle de gidip ittifak kuruyor…Inanilir gibi degil ama goruntu bu.Milyonlarca insan da bu tarafta kandirildi ve hala kandirilmaya devam ediyor…Saglik ve huzur dolu uzun omurler sizle beraber olsun. Hayat sadece bir kandirmacadan mi ibaret yoksa? Baska birsey hic gormedik cunku..

  65. Insallah bir rahatsizlik sebebiyle istirahat ihtiyaci icinde degilsindir komutan. Istirahatini et kafani dinle gel biz senin sesini her zaman duymak isteriz.

  66. 16 Haziran 2020, 18:46

    Osman Başıbüyük sonrası bir ayrılık daha.
    Çok üzücü. Nihat bey mutlaka bir açıklama yapacaktır.
    Hepimizin hatası var , Mustafa Bey’e yeterli desteği gücü enerjiyi veremedik. Veryansın TV ye hakkıyla sahip çıkamadık.

  67. 16 Haziran 2020, 18:35

    Tatil iyidir. Kafa istirahati de iyidir. Yalnız şu “veda” kısmı iyi değil. Üzüyor. Lütfen kendinize iyi bakın. Veryansın da sizin bir evladınız sayılır. Yetim bırakmayın.

  68. 16 Haziran 2020, 18:19

    Her şey gönlünüzce olsun.

  69. Mustafa komutanım, kararına saygılıyım ama içimden bir ses de “yapma be komutanım” diyor. Sen bu cepheye daha çok lazımsın

  70. Siz bu adamı niye kırdınız?
    Bir adam tarihselcilik anlayışıyla eskiden dert yanarak anlatıyor fakat bu güne gelmiyorsa zarar vermemek adına sineye çektiği derin kırgınlıkların olduğunu anlıyorum.

  71. 16 Haziran 2020, 18:16

    Ulvi bildiğim herşeyin kumdan kaleler gibi yıkıldığı bir ömrüm oldu.
    Tam sığınacağım, tam savunacağım bir kaleyi bulduğumu düşündüğüm anda, kalenin kapısı ben gidiyorum diyor.
    Ben böyle birseyi kabul etmiyorum.

  72. Mustafa Onsel birakiyor, Osman Basibuyuk”te ayrilmisti hemde son yazilari kaldirilarak. Ne oluyor Veryansin? Sizde mi OdaTV gibi yaprak dokumu geciriyorsunuz? Ulusalcilar hic bir arada kalamayacak mi?

  73. Haydaaaaa…

  74. Sayın komutanım saygılar.Bende kendimle ilgili ama sizi alakadar eden bir şey söylemek isterim.Hatırladığım kadarıyla ömrüm boyunca vedaları sevmedim.Sizinlede vedalaşmıyorum.Kısmetse görüşürüz.Saygılar.

  75. Bu yıl başımıza daha kötü ne gelebilir dedik Mustafa Önsel ben yoruldum dedi.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!