Diyarbakırlı anneler çocuklarını PKK’nın elinden kurtarmak için HDP önünde nöbete devam ederken, Ahmet Türk’ün Amerikan Washington Post gazetesinde ‘özgürlük’ ve ‘demokrasi’ dolu bir makalesi yayımlandı. HDP’li Ahmet Türk, ‘Özgürlüğe değer veren herkesin bize katılma zamanı geldi’ ifadelerini kullandı.
İçişleri Bakanlığı tarafından terör örgütü PKK bağlantısı nedeniyle görevinden alınan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Amerikan The Washington Post’a yazı yazdı. “Seçmen beni belediye başkanı olarak seçti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha farklı fikirleri vardı” başlıklı makalede Türk, “Hepimiz teröre destek olmakla suçlanıyoruz. Gerçekte ise Erdoğan’ın kapsamı geniş bu suçlamasına hedef olan on binlerce insan gibi yaptığımız tek şey hükümetin tiranlık politikalarına karşı çıkmak” ifadelerini kullandı.
Annelerin HDP direnişi büyüyor
T24’ün aktardığına göre, Türk’ün Washington Post’ta yayımlanan yazısından bazı bölümler şöyle:
“(…) 19 Ağustos’ta tarih tekerrür etti. Televizyon haberlerinden, HDP’nin Diyarbakır ve Van belediye başkanlarıyla birlikte İçişleri Bakanlığı’nın emriyle bir kez daha görevden alındığımı öğrendim. O zamandan beri destekçilerimiz sokaklarda ve TOMA’larla, şiddetle, dövülmeyle karşı karşıya. Oysa ki tek istedikleri şey yapmış oldukları seçime saygı duyulması.
Hepimiz teröre destek olmakla suçlanıyoruz. Gerçekte ise Erdoğan’ın kapsamı geniş bu suçlamasına hedef olan on binlerce insan gibi yaptığımız tek şey hükümetin tiranlık politikalarına karşı çıkmak. Biz üç belediye başkanı, Türkiye’deki üçüncü en büyük siyasi partiyi temsil ediyoruz. İlgili makamlar bütün adaylarımızın adaylıklarını seçimden önce onaylamışlardı. HDP’nin zaten güçlü olduğu yerlerde oy oranlarımızı artırarak seçimi kazanmıştık…
Bu anti-demokratik saldırılar aslında sivilleri terörize eden ve barış sağlama çabalarını engelleyen bir yöntem olmasına rağmen “terörizm” veya “ayrılıkçılık” ile mücadele adına haklı çıkarılmaya çalışıldı. Uluslararası toplum, Erdoğan’ın bu yılın başlarında İstanbul belediye başkanlığı seçimini hangi cesaretle iptal ettiğini veya eleştirmenlerini mahkeme karşısına çıkarmadan neden cezaevinde tuttuğunu soruyorsa eğer, Erdoğan’ın seleflerinin geçtiğimiz on yıllarda Kürt halkı üzerinde bu taktikleri geliştirdiklerini de kabul etmeli, görmeli.
Erdoğan şimdi de İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu bana yaptığı gibi tehdit ediyor. Erdoğan’ın “terörizm” tanımı, yalnızca devletin sürekli hedeflediği kesimi değil aynı zamanda onlarla dayanışma göstermeye cesaret eden herkesi kapsayacak şekilde genişletildi. Bu, bir gerçeği her zamankinden daha net hale getiriyor: Türkiye, Kürt nüfusu için demokratik bir ülke olana kadar hiçbir vatandaşı için gerçek bir demokrasi olamaz.
Hem Türkiye’de hem de uluslararası düzeyde demokrasiye değer veren birçok kişi, partimizin demokrasiyi savunma çabaları saldırıya uğradığında sessiz kaldı. Adil bir seçimin geçersiz kılınmasına hiçbir tepki verilmediğinde, devlet aynı şeyi bir kez daha yapabileceğini görür. Partimiz ülkemizin tüm ezilen halkları için mücadele ediyor, çünkü mücadelenin herkes için daha fazla özgürlük getireceğine inanıyoruz. Özgürlüğe değer veren herkesin bize katılma zamanı geldi.”