Benden size yeni yıl kutlaması

featured

Osman Selim Kocahanoğlu yazdı

Değerli dostlar. Sayfama gönderilen tüm yeni yıl mesajları için herkese teşekkürler. Bugün madem 2022’nin son günüdür, madem yarın 2023 yılına giriyoruz, o halde bir kaç satırla olsun ben de, bu günün anlamını kendi zihin arkamdan kutlamış olayım.

2023 yılı bizim için sıradan bir yıl değildir. 1923’te sadece Cumhuriyet ilan edilmekle kalınmamış aynı zamanda 600 yıllık saltanat arka bahçeleriyle birlikte tarihe gömülmüştür. Orta Çağın feodal mutlak monarşisi tüm kurumlarıyla ebediyen sona erdirilmiştir. Bu anısı nedeniyle 2023 yılının tüm Cumhuriyet yurttaşları için kutlu ve mutlu olmasını dilerim.

Türkiye 20 yıldır siyasal İslam tarafından yönetilmekte. Ancak biliyoruz ki bu kadro laik cumhuriyet modernizmine anadan doğma karşılar,  iktidara geldiği günden beri “Cumhuriyeti paranteze alma”, hesaplaşma niyetlerini söylemekteler. Bu söylemin açık bir tezahürü  de  Anayasa’da yapılacak bir TÜRBAN değişikliği  gene bu yıl gündeme gelecektir. Bu değişiklikle ilk defa olarak kadın ve kızlarımız kamusal alanda hem kıyafet hem türban özgürlüğüne kavuşacaklar. Bu görülmemiş bir özgürlük sunumu.

Bilindiği üzere Cumhuriyet modernizmi laik/ seküler/çağdaş bir devlet yapısı belirleyip bunun üzerine oturmuş, kültürel ve zihinsel plandaki tüm devrimler de buna uygun gerçekleşmiştir. Cumhuriyet kesinlikle dini değil akıl dışı hurafeleri kaldırmak istemiş, tarikat ve tekkeler, türbeler, uydurma ünvanlar kaldılrımış, dine çağdaş bir yorum getirmek istenmiştir.

Madem öyle, buradan gelelim Külliye Sarayının Süper Mürşidi sayılan muhtereme. 1930’lu yıllarda devrimlerin en ateşli taraftarı iken, Mustafa Kemal’e “tarihin gelip geçmiş en büyük kahramanı” derken, hatta “Atatürk bir gün dirilecektir” derken,  zihinsel evrime kapılıp Süper Mürşid olacaktır.

İşte bu  Necip Fazıl, Cumhuriyet modernizmini en iyi yorumlayanlardan biriydi. Devrimlerin öyle bir havarisi idiydi ki, devrim karşıtı mürtecilere “kara yılan” takımı der, ŞERİAT metaforuna metafizik bir derinlik vererek, “sarık ve din kisveli ham sofu kaba yobazlara” nefret kusardı. Okuyalım:

“… Softa; sarıklı, cüppeli, tesbihli, yalnız bir şeriat muhafazakarı değildir. Softa; mütekâmil cemiyetler içinde hür insan yapısını, eski din kaidelerinin mengenesinde sıkan, olgun insan başının yenilik ve ileriye doğru yapacağı her hamleye Şirketi Hayriye bilet makineleri gibi hep aynı damgayı basan, daima “küfür” ve “bid’at” hükmünü veren yalnız bir din mutaassıbı değildir…

(…) Bir itikadın içine bir odaya girer gibi girdikten sonra, onun bütün pencerelerini örtüp mücavir ve müteselsil inanışlarla alâkasını kesen, kafasını zindana çeviren ve artık dışarısını, güneşi, suyu ve hayatı inkâr eden insan…

Softanın en bariz vasfı, kafasının sertliğidir…  Arzın git gide merkeze doğru küçülen ateşi gibi softa da iman, vecd ve heyecan çekilmiş; kısır, kabuk ve ceset kalmıştır. Softa; Fransızların «souplesse» dediği, ıslak çimentonun yapıştırma hassasına benzer yumuşaklıktan mahrumdur. Buna mukabil kâmil insan başı bir portakal diliminin zarı kadar ince ve içi bir barometre plakı kadar hassastır… Kâmil insan, zihnine yapılacak her teması kaydeder. Onu eritir, cevherini çıkarır, alacağını alır, geri kalanını reddeder.

Softanın reddedişi ise imanının kuvvetinden değil, hassasiyetinin eksikliğindendir. Odunun elektrik cereyanının reddedişi gibi…”… Her yeni karşısında “eski”nin ısrarı softalıktır. İslamlık çıktığı gün putperestler softaydı; asırlardır ilmin ve cemiyetin terakkisi karşısında da İslamlık softadır.

(…) Sibirya havalarında donmuş bir cemiyet tezinin dünyanın muvazenesi ve zamanın lâkaydisi önündeki çağırtkanlarıdır ki, bütün yenilik iddialarına ve bütün eskilik ittihamlarına rağmen “softa” nın en karakteristik nümunesinivermekteler…”

(Bkz. Necip Fazıl, Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil,(Softa), Hakimiyet-i Milliye Matbaası, Ankara 1933, s. 75-76 )

Aynı Süper Mürşidimiz gene aynı yıllarda bir konuşmasında, da şu ifadeleri kullanırdı:

“… Hilei Şeriyye. Bunu çok duydunuz. Şeriat hiç hileye düşer mi? Bunu yobaz çıkarmıştır. Gözüme görüneni açıkça söyleyeyim. Nüfus kütüklerindeki softa ve mürtecilerin yeşil kanını kurutacaksın..O kadar!”

(Hakimiyet-i Milliye, 5 Ocak 1931, No.304, Ankara Türkocağında 2 Kanunsani 1931 günlü konuşma./ Tarihte Yobazlık, Hesaplaşma, s.77, b.d. Yayınları)

Süper Mürşidimiz gençliğinde hem Laiklik hem kumar yobazı iken, son zamanlarında medrese, Şeriat ve irtica yobazlığına soyundu. Yazdığı “Put Adam” kitabında bu sefer Atatürk’ü nesebi belirsiz umumhane karısının çocuğu saydı.

Şimdi bu meczubu bırakıp günümüze gelelim. Onun yerine kendisi gibi yüzlerce iki yüzlü sahte siyasetçi, tarihçi ve zerzevat yazarı çıktı ki onu gölgede bıraktı. Cumhuriyetin kuruluşundan beri 100 yıl geçmiştir. Türkiye son 20 yıldır da ‘Süper Mürşid’in evladı siyasal İslamcılar elinde yönetilmektedir. Benim içimdeki metafizik derinlik ise sadece bize ait değil, son dinin hak dinin kibirine kapılan tüm İslamcı/Şeriatçı  toplumlar ve yöneticileri içindir.

Soru: İslamcı toplumlar çağımızın ulaştığı şu insanlık ve uygarlık seviyesinin neresindeler? Dünyada mevcut 57 İslam ülkesine bakınca, her şeyleri çırıl çıplak ortada. Hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet ve ahlaksızlıkta hep ilk plandalar. Hem ibadet hem ticaret hem siyaset yan yana. Gelişmemiş kafalar için demokrasi denen şey hileli bir seçim komedyası. Bilim ve teknolojide hepsi Batı uygarlığının ayakları altında. Yozlaşmış kafaları laik düşüncenin bırakın kavramsal boyutunu adını bile kavramaktan acizler. Adını duyunca tüyleri diken diken olur.

Takma kafalarında devamlı akıl değil nakil bulunur. Batı bize bilim adamı, filozof ve teknoloji gönderirken, biz onlara ve her yeniliğe helal ve haramla karşı çıkar, biraz sıkışınca da “menteşebbehe bi kavmihi fehüve minhüm” hadisine sarılırız. Geleceği ve ileriyi hep gerilerde bin dört yüz sene öncesi asrı saadette ararız. Hem küfür uygarlığının mercedesi hem çöldeki hörgüçlü deve kervanı.

Sayfama yeni yıl mesajı gönderen okurlar, hepinize teşekkürler. Ancak sadece sizlere değil beni duyan duymayan herkese barış içinde geçecek bir 2023 yılı diliyorum. Sadece sayfamla sınırlı kalmıyor, yakında İslam tarihinin en büyük devrimi TÜRBANI görüşecek TBMM üyeleri ve parlamento tarihine adı altın harflerle yazılacak Meclis Başkanımız Mustafa Şentop’a da selamlar…

Ayrıca küresel bağlamda Müslim- gayri müslim tüm vatandaşlara, Taliban ve Humeyni mollalarına(!), hatta ve hatta Pensilvanya’daki ‘bizim muhterem Hocefendiye’(!) de selamlar. Devleti ele geçirmek için az hizmetimiz olmadı…(!) Her istediğini verdik. Ancak görüldü ki din derilen alan ihaneti de içinde barındırır!

Kısacası takvimi Hicri Miladi, Rumi, her kim olursa olsun tüm dünyalı dostların yeni yıllarını kutluyorum… Tek temennim herkesin huzur ve barış içinde yaşamaları…

Benden size yeni yıl kutlaması

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!