Cumhuriyeti, kurucu değerleri üzerinden kurmak için ‘düşünen toplum’ olmak

featured

Sedat Şenermen yazdı…

İSTİKLAL SAVAŞINI ZAFERLE TAÇLANDIRAN, TÜRKİYE’Yİ ÇAĞDAŞLAŞTIRAN CUMHURİYETİ KURAN VE DEVERİMLERİ GERÇEKLEŞTİREN TBMM, TÜRK MİLLETİNİN ORTAK/ BİRLEŞİK AKLININ KURUMSALLAŞTIRILMIŞ HALİDİR

Batı’nın iki yüzyılda oluşturduğu Aydınlanma Devrimini, on beş yıl gibi çok kısa bir zamanda gerçekleştiren ve Türk toplumuna “aklı ve bilimi miras bıraktığını” söyleyen Atatürk, bunun birinci dayanağının birey ve toplum olarak aklı selimleştirmekle, aklı ve bilimi kılavuz edinmekle mümkün olacağını şu veciz ifadeleriyle özetlemiştir:

Allah, dünya üzerinde yarattığı bu kadar nimetleri, bu kadar güzellikleri insanlar yararlansın, varlık içinde yaşasın diye yaratmıştır ve en son derecede yararlanabilmek için de, bütün yaratıklardan esirgediği zekâyı, aklı insanlara vermiştir.[1]

Bu dünyada her şey insan kafasından (aklından) çıkar. Bir insan başının ifade edemeyeceği hiçbir şey yoktur.[2]

Her şeyin kaynağı insan zekâsıdır.[3]

Akıl ve mantığın çözemeyeceği sorun yoktur.[4]

Bizim şiarımız akıl, mantık, zekâ ile hareket etmek oldu. Ben, makul olmayan bir şeyi hayatımda asla düşünmedim. Bütün hayatımızı dolduran olaylar bu gerçeğin kanıtıdır. İnsan dediğin aklını kullanarak, muhakeme ederek iş görmeli, bunu alışkanlık haline getirmelidir.[5]

Çağımızda artık her zamandan daha çok yaşamın her boyutu mantıklı sistematik analitik düşünme üzerinde gelişmektedir. Her tür emperyalizme karşı olmanın/durmanın tek yolu, onların sahip oldukları bilgi, bilim, teknolojik veri ve güçleri üretmektir. Bu gücün temelini toplumsal ortak kurumsal aklıselim ile çağdaş düşünmekle oluşturabiliriz.

Atatürk, çağdaş, akılcı ve bilimsel düşünmeyi yüz yıl önce Türkiye’de başlatmıştır. Fakat aradan geçen zaman diliminde bu düşünme biçimi, birey ve toplumda yaşam kılavuzu olarak günümüze değin sürekliliği geliştirilerek sağlanamadı.

Türkiye, çağdaş düşünmeyi yakalayamadığından dolayı bu topraklarda insanlığın çağdaş çizgisi tarafından tehdit olarak görülüyor. Bu nedenle bu topraklardan sürülmek isteniyor.

Türkiye, çağdaş, akılcı ve bilimsel düşünmeyi yakalaması durumunda, ileri dünyada oluşan felsefi ve bilimsel yorgunluğun duyduğu yeni insan malzemesi ihtiyacını karşılayabilir. Bunun iki nedeni vardır:

* Biri, Türkiye’nin Batı’nın hemen bitişiğinde olmasıdır.

* Diğeri ise, Atatürk’ün Türkiye’ye çağdaş akılcı ve bilimsel düşünmeyi tanıtması/öğretmesidir.[6]

Bu açıdan bakıldığında yapılacak iş öncelikle, toplumun yöneticilerinin, mantıklı sistematik düşünme işlemini yapabilen kişiler olarak, toplumsal ortak özgür düşünmeyi ülkemizde sağlaması, yaygınlaştırması gerekiyor.

21. yüzyıl entelektüel ve bilim düzeyinde işte bu çağdaş düşünme işlemini, eğitim sistemine koyup kolektif akıl çapını çağdaşlaştırmak şarttır.

Biz, tarih boyunca ve hâlen hep düşünmeden hareketi yeğliyoruz. Bin yıl düşünmeyi ihmal ettik. 1. Dünya Savaşı’nda faturasını ödedik. Atatürk, demokrasiyi ve diğer çağdaş gelişmeleri getirdi, ama hâlâ biz, onları da O’nun ölümünden sonraki seksen beş yıldır ihmal ettik ve halkın çağdaşlaşmasını ve demokratikleşmesini önledik. Çağdışı kafa malzemesiyle çağdaş işler yapılamaz. Esas olan çağdaş mantıklı düşünmeyi yapabilen toplumsal ortak aklıselimi oluşturmaktır.

Ülkemizde her şey okutulur ama şu üç şey okutulmaz:

* Akıl nedir, nasıl çalışır?

* Düşünme nedir (bireysel, toplumsal) nasıl yapılır?

* Bilim nedir, nasıl yapılır?[7]

DÜŞÜNME VE DÜŞÜNCE NEDİR?

Düşünme; düşünce üretimiyle sonuçlanan zihinsel bir işlem sürecidir. Kadın-erkek her insanda kaynağı ve sonuçları yönünden biri biyolojik diğeri lojik olmak üzere iki türdür.

Lojik olarak beşeri selim akılla düşünme üretimiyle sonuçlanan zihinsel süreç, beşeri düşünmeyi oluşturur.

Düşünme; tefekkür, yani düşünme işlemi yapmaktır. İngilizcesi “thinking” sözcüğüdür. Düşünme işlemi yaparak anlamak ve anlamlandırmak, anlam yüklemektir.

Düşünce; düşünme işleminin ürünüdür. İngilizcesi “thought” sözcüğüdür.

Marcus AURELİUS (MÖ. 121-180), “Kişinin kendi aklını kullanarak düşünmesi, başkasının kölesi değil, kendisinin efendisi olmasıdır” sözüyle selim akılla düşünmenin önemini ne kadar güzel ifade etmiştir.

(a) Sistemsiz Düşünme: Bu tür düşünme, selim akılla yapılan ama mantık kurallarıyla ve aklın ilkeleriyle değil de, rastgele düşünmedir. Sofistik ve gnostik düşünme böyle sistemsiz düşünmedir.

(b) Sistemli Düşünme: Aklıselim ile olgu, obje ve olayları sistemli bir şekilde anlamak ve anlamlandırmaktır.

(c) İnsanlık çizgisi ve Medeniyet: İnsanlığın binlerce yılda selim akılla düşünme işlemi yaparak ürettiği çizgiye, “insanlık çizgisi” denir. Önce çizgi üretilir, sonra uygulama gelir. Bu düşünce çizgisini üretenler tarihe geçmişlerdir.

İnsanlık çizgisinin uygulamaya dökülmesi uygarlığı oluşturur.

İnsanlık çizgisi ve uygarlık, belli bir toplumun değil, insanlığın ürünüdür. İnsanlık çizgisi bir tane olduğu için, uygarlık da bir tanedir. Diğerleri bu uygarlığın değişik yorumlarıdır. İlk olarak Mezopotamya’da “Tarım Uygarlığı” oluşmuştur. Tarım Uygarlığı, tarımsal düşünme evresine rastlar. Ondan sonra insanlık çizgisi;

Ege’de Felsefi düşünme,

Sonra Batı’da (Orta çağda) Dinsel düşünme ve

Çağımızda akılcı ve bilimsel düşünmenin icatları oluşmaktadır.

Her dönemin uygarlık evresi farklıdır. Çağımızda ancak teknolojik icatlarla uygarlık yapılabilir.[9]

ÇAĞDAŞ DÜŞÜNME

Bilim, gerçeğin bilgisidir.  

(a) Akılcı ve Bilimsel Düşünme: İlgili bilim dalının saptadığı bilimsel bilgiler üzerinde sistemli ve yöntemli düşünme yapmaktır. Bilimsel düşünmenin temeli, bilimsel bilgi ile düşünmektir. Obje, olgu ve olaylardaki gerçekleri, mantık kurallarına dayalı olarak, doğru düşünmekle gerçekleşir.

(b) Laik ve Seküler Düşünme: Esasen akılcı ve bilimsel düşünme; laik seküler düşünmedir. Laik; dine dayalı öznel olmayan, nesnel olan demektir.

Dinsel düşünme, öznel ve taraflı düşünmedir; nesnel değildir.

Laik ve seküler düşünme; her türlü öznel ve taraflı düşünüşten bağımsız, nötr, tarafsız ve nesnel bir düşünmedir.

Çağımızın sorunları düşünseldir. Artık düşünme ile çözülebilirler. Ama çağdaş düşünüş biçimi olan akılcı ve bilimsel düşünme ile çözülür. Çağdaş sorunları ancak düşünürler çözerler. O nedenle ülkemizde mutlaka her alanda düşünür yetiştirmek zorunluluğu vardır. Hem de hangi alanda olursan ol, o alanın kesinlikle önce bilim insanı, sonra da düşünürü ol!” sloganımız olmalıdır.[10]

Aklın selimleştirilmesiyle mantıklı ve sistemli düşünmek hem bireysel hem toplumsal ortak ve kurumsal olmalıdır. Kur’an, kadın-erkek muhataplarını birey olarak “bilge kişi” olmayı; ayrıca toplum olarak ortak aklın kurumsallaştırılarak “bilge toplum” haline gelinmesini yüzlerce ayetinde Allah’ın temel buyruğu olarak sunmaktadır.

ALLAH, KUR’AN’DA, TOPLUMSAL ORTAK AKLISELİM’LE DÜŞÜNMEYİ BUYURUYOR

İşte sizden önceki devirlerden bakıyye /söz, eser, erdem sahipleri; akıllı insanlar, Kitap Ehli, yeryüzünde bozgunculuktan vazgeçirmeye çalışsalardı! Fakat onların içinden kurtardığımız pek az kimse bunu yaptı. Allah’ın ortağı olduğunu kabullenerek, Allah’ın ilahlığını ve rabliğini bilerek reddederek yanlış; kendi zararlarına iş yapan o kişiler ise, şımartıldıkları refahın ardına düştüler ve suçlular oldular.

Ve senin Rabbin, halkları düzeltici iken, o memleketleri haksız yere değişime /yıkıma uğratacak değildir.”(Hud/116-117)

Helâkten/yok edilmekten kurtulmanın önemli bir yolunun açıklandığı bu ayetlerde, kötü gidişat sergileyen toplumlarda ortaya çıkıp mücadele vermesi gerekirken, ev, dam, çoluk-çocuk, mal-mülk, makam-mevki düşünüp çıkar uğruna suskun kalan bilgi ve akıl sahibi nemelâzımcılar kınanmaktadır.

Demek oluyor ki, toplumların bozulma dönemlerinde, o toplumdaki ‘bakıyye’, yani erdemli ve hayır sahibi aklıselim kişilerin, yani toplumun “bilgenitelikli bireylerinin öne çıkıp toplumun düzeltilmesi yolunda çaba harcamaları, vurdumduymazlık yapmamaları gerekmektedir. Nitekim Hud suresinde geçen Lut kıssasında Allah Elçisi’nin kendi toplumuna “İçinizde reşit, aklı başında biri yok mu?” demesi de bu bakış açısı ile söylenmiş bir sözdür.[11]

* Ve içinizden hayra çağıran (yed’ûne ile’l-hayri),  

* Herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden (ye’mürûne bi’l-ma’rûfi),

* Vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü-çirkinliği kabul edilen şeyleri engelleyen (ve yenhevne ani’l-münkeri) bir ÖNDERLİ TOPLUM bulunsun.

Ve işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”(Âl-i İmran/104)

Bu, şüphesiz bir toplum, kendinde olanı değiştirinceye kadar, Allah’ın, o topluma nimet olarak bağışladığını değiştirici olmayışı ve şüphesiz Allah’ın en iyi işiten, en iyi bilen olması nedeniyledir.”(Enfal/53)

Her kişi için, iki elinin arasından ve arkasından –Allah’ın işinden olarak–, onu gözetip koruyan izleyiciler vardır. Gerçekte, bir halk, kendi benliklerinde olanı değiştirmedikçe (bi-kavmin hattâ yüğayyirû mâ bi-enfüsihim), Allah hiçbir şeyi değiştirmez. Ve Allah, bir topluluğa kötülük istedi mi, artık onun geri çevrilmesi söz konusu değildir. Onlar için O’nun astlarından bir yardım eden, koruyan, yol gösteren bir yakın da yoktur.”(Ra’d/11)

Her kim salihi işlerse artık kendi için yapmış olur. Kim de bir kötülük yaparsa, artık kendi aleyhinedir. Ve senin Rabbin kullara hiç mi hiç haksızlık eden biri değildir.”(Fussılet/46)

TOPLUMLARI EĞİTECEK, onları kötüden ve toplumsal yönden bozgunculuktan alıkoyacak selim aklını kullanan /AKLISELİM SAHİBİ BİLGE İNSANLAR GRUBU OLMALIDIR. Toplumların ayakta kalmalarını sağlayacak olan bu insanlardır. Bozgunculuktan alıkoyanı kalmayan toplumların yıkılışı önlenemez.

Hud/116’da yer alan ‘û bakıyye’ ifadesi, “erdemli, hayır ve aklıselim sahipleri” anlamına geldiğine yukarıda değinmiştik. Esasen erdem ve cömertliğe bakıyye denmektedir. Biz buna aklıselim ve iz‘ân sahibi erdemli kişiler diyebiliriz.

Toplumlardaki bozgunculuğu önleyecek olanların erdem sahibi ve güvenilir olmaları gerekiyor. Toplumların siyasal erkini elinde bulunduranlar er­dem sahibi ve güvenilir olmazlarsa, toplumu iyiye götüremez ve bozgunculuktan alıkoyamazlar. Geçmiş nesillerin, yani o dönemlerdeki toplumların çöküş nedeni bu erdemli kişileri yetiştirememiş olmalarıdır.

Bozgunculuktan alıkoyacak erdemli insanlar grubunun olması isteğe bağlı bir konu değil, tam aksine zorunludur.

Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü yasaklayan bir grup bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir”(Âl-i İmrân/104).

Bu ayete göre, insanları bozgunculuktan alıkoyacak, onlara iyiyi ve güzeli öğretip hayra çağıracak olanların yetişmesi zorunludur ve Yüce Allah’ın buyruğudur.

İyiyi emredip kötülükten sakındırmak Kur’an’ın farzları arasında yer almaktadır.

* İki kişi arasında başlayan bu eğitim yöntemi, giderek

* Dev­letle halk arasında,

* Sivil kuruluşlarla devlet ve halk arasında,

* Hatta mil­letlerarası ilişkilere kadar giden bir çizgide yer almalıdır.

Artık dünya insanlığı arasından, bozgunculuk yapıp ayrılık çıkaranlara dur diyecek, onları istikamete getirecek, iyiliği onlara öğretecek bir toplum veya bilge insanlar olmalıdır. Ama bu toplum veya bilge grup aklıselim ve iz‘ân sahibi erdemli kişilerden oluşmalıdır.

Geçmişin nesilleri içlerinden,

* Topluma yön verecek,

* Bozgunculuk­tan alıkoyacak,

* Aklıselime çağıracak,

* Mantıklı düşünen aklıselimin yolunu gösterecek,

* Erdemli olmanın eğitimini verecek insanların yetişmemesinin,

O toplumların çöküş nedeni olduğunu Yüce Allah bu ayette gündeme getirmektedir.

Böylece Hud/116. ayeti,

Hem siyasal,

Hem sosyal,

Hem de ahlâkî olanın dinamiğine dikkat çekmektedir.

Yüce Allah, geçmişin olguları ile yaşayanlara ve geleceğin nesillerine ışık tutmakta ve toplumları ayakta tutacak bilge insan yetiştirecek kurumların oluşturulması temel ilkesini öğretmektedir.

Bize göre Yüce Allah’ın bu ilkesi tıp kanunlarına benzemektedir. Hastalığa müdahale edecek olan kişinin uzman doktor olması gerekiyor. Hasta, tıp eğitimi almamış, uzman olmayan kişilere teslim edilemez. Aynı şekilde bozuşmaya yüz tutan hastaya veya topluma müdahale edip tedavi edecek olanların aklıselim, iz‘ân ve erdem sahibi olmaları gerekiyor. Toplum kötülerin tedavisine bırakılamaz. Doktor olmayana bırakılan hasta ölüme terk edilmiş olacağı gibi, kötülere bırakılan toplum da helâke bırakılmış demektir.[12] Hud/114’te belirtildiği gibi

İyilikler kötülükleri giderdiği gibi,

– Bozgunculuğu giderecek olanlar da erdemli bilge kişilerdir.

Çürüyen topluma neşteri vuracak olanlar bunlar olmalıdır.

ÖNDERİ DOĞRU OLAN ERDEMLİ TOPLUM, HAYRA YÖNELİR, CUMHURİYETİNE DE SADAKATLA SAHİP ÇIKAR

Ve içinizden hayra çağıran, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü-çirkinliği kabul edilen şeyleri engelleyen bir önderli toplum bulunsun. Ve işte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.”(Âl-i İmrân/104)[13]

Âl-i İmrân/104’de yer alan “İçinizden hayra çağıran, herkesçe kabul gören iyi şeyleri emreden, vahiy ve ortak akıl ile kötülüğü-çirkinliği kabul edilen şeyleri engelleyen bir önderli toplum bulunsun” ifadesindeki “topluluk”tan kasıt, milleti yöneten, eğitim, kültür, ekonomi vb. politikalarını yürüten iktidar ya da muhalefetten grup olabilir. Bu durumda siyaset, “insanları hayra/iyiye, yurtta ve dünyada barışa, hak/hukuk/adalete çağırma, erdemi/iyiliği kazandırma sanatıdır[14] şeklinde tanımlanabilir.

Bu ayette hayriyi” sözcüğünden ne kastedildiği ve neye çağırılacağı konusunda şu ayetlere bakabiliriz:

(a) Basiretle Allah’a, Hakka Çağırmak:

De ki: “İşte bu, benim yolumdur; aklın, bilginin, sağduyunun gereği olarak Allah’a davet ediyorum. Ben ve bana uyanlar… Ve Allah arınıktır. Ve ben ortak koşanlardan değilim.”(Yûsuf/108)

Allah Elçileri’nin toplumlarını davet ettikleri yol budur. Bu yol, hayrın/iyinin yoludur ki, aklıselime dayanarak Yüce Allah’ın sıratı müstakim yolu olan emperyalizme karşı dik duruşun yoludur.

(b) Allah’ın Yolu’na Çağırmak:

Rabbinin yoluna, haksızlık, bozgunculuk ve kargaşayı engellemek için konulmuş kanun, düstur ve ilkelerle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin Kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, kılavuzlandıkları doğru yolda olanları da en iyi bilendir.” (Nahl/125)

Âl-i İmrân/104’deki “hayr”, şer ve şeytanlığın karşıtı olan yoldur ki, Nahl/125’de “Allah’ın yolu” şeklinde, yani Kur’an’da belirlenen “İslam’ın barış ve adalet yolu” olarak açıklanmaktadır.

(c) Allah’ın Kitabı’na Çağrılacak:

Kendilerine Kitap’tan bir nasip verilmiş olan şu kimseleri görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Onlar, aralarında hüküm vermek için Allah’ın Kitab’ına çağrılıyorlar, sonra onlardan bir kısmı, mesafelenerek geri/uzak duruyorlar.”(Âl-i İmrân/23)

Bu ayete göre hayr/iyi, “sorunları çözen şey”dir. Millet yaşamında, milletin sorunlarını çözen, milletin iradesini oluşturan “Anayasa”dır. Anayasa’nın omurgasını oluşturan değiştirilemez maddelerinin uygulanmasına çağırmak, toplumun sorunlarını çözecek ilkeler halindeki şerrin zıttı olan hayırlar /“iyi”lerdir. Nasıl ki beşerin sorunlarını çözmek için Allah tarafından Kur’an, Elçisi Muhammed’e (saygı, sevgi ona) gönderilmişse; Cumhuriyeti kuran kurucu irade de, milli iradeyi oluşturan Anayasa ile sorunların çözümü yolunda aklı ve bilimi topluma ölçü, önder olarak sunmuştur.

(d) İslam’a çağrılacak:

Âl-i İmrân/104’te geçen hayr/“iyi” kavramının içini İslam sözcüğünün anlamlarıyla doldurabiliriz: İslam; barış, emniyet, teslimiyet ve rahmet”tir. O halde hayr/“iyi”, sulhtür/barıştır, emniyettir ve rahmettir. Atatürk’ün “yurtta sulh/barış ve dünyada barış” çağrısı insanlık için bir rahmettir.

Ve İslâm’a davet olunduğu hâlde Allah üzerine yalan uydurandan daha yanlış; kendi zararlarına iş yapan kimdir? Ve Allah, şirk koşarak, küfrederek yanlış; kendi zararlarına iş yapanlar toplumuna kılavuzluk etmez.”(Saff/7)

Bu ayette temeli/esası barış olan İslam’a çağrının önemi vurgulanmaktadır.[14]

(e) Kurtuluşa çağrılacak:

Ey toplumum! Nedir bu hal? Ben, sizi kurtuluşa çağırıyorum; siz, beni ateşe çağırıyorsunuz!”(Mümin/41)

Âl-i İmrân/104’te geçen hayr/“iyi” sözcüğü, bu ayette necât/“kurtuluş” anlamına gelmektedir.

(f) Hidayete (Doğru’ya) çağrılacak:

Eğer siz, onları doğru yola (el-hüdâ) çağırsanız, size uymazlar.” (A’râf/193)

Gerçek şu ki, sen, kesinlikle onları dosdoğru bir yola (sırâtın müstekîm) çağırıyorsun.”(Mü’minûn/73)

Buradan hareketle hayra/“iyi/doğru”ya toplumu çağırmakla görevli olan grup, hidayete/“doğru yola” çağırmalıdır; çünkü şerrin karşıtı olan hayır budur.

Çağrılara konu bütün bu “hayır”, “doğru”, “iyi” olanlara davet, bireysel ve toplumsal aklıselime dayanarak yapılmalıdır. Aklını işletmeyen/selimleştirmeyen toplumların sonları sebep-sonuç ilişkisi sonunda ne olduğu, ne olacağı genel ilke olarak Kur’an’da şöyle özetleniyor:

Allah’ın izni/bilgisi olmaksızın, hiç kimse için iman etme yoktur. Ve Allah, kirliliği/azabı/belayı aklını kullanmayanların üzerine bırakır.”(Yûnus/100)

Cumhuriyet aydınlığında insanca, uygar, çağdaş bir şekilde yaşamanın/kalmanın tek şartı, birey ve toplum olarak aklın sürekli işletilmesiyle mümkündür. Akıl ve bilim yoksa, sorun çoktur.

KAYNAKÇA

[1] Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, ATATÜRK’ÜN Söylev ve Demeçleri, (Toplayan: Nimet UNAN), 1959, 2.Basım, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayını, Cilt: II, s.108.

[2] Prof.Dr. Afet İNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Ankara, 1959, Türkiye İş Bankası Yayınları, s.182.

[3] Falih Rıfkı ATAY, 19 Mayıs, Ankara, 1944, s.41.

[4] Prof.Dr. Afet İNAN, Atatürk Hakkında Hatıralar Belgeler, s.270; ayrıca bkz. Sedat ŞENERMEN, Atatürk Devrimleri Kur’an Temellidir, İstanbul, 2022, Şira Yayınları, s.21

[5] Prof.Dr. Cihan DURA, ATANAME, İstanbul, 2017, Nergiz Yayınları, s.671.

[6] Prof.Dr. Niyazi KAHVECİ, Çağdaş Düşünme Üzerine Dersler, İstanbul, 2020, Doğu Kitabevi, s.76-77.

[7] N.KAHVECİ, a.g.e., s.17; s.25; s.27.

[8] Bkz. Mantıklı düşünmek konusunu Kur’an’daki yüzlerce ayet ışığında ele alan iki çalışma: Sedat ŞENERMEN,

Kalp /AKIL, İstanbul, 2014, Togan Yayınları;

Aklın Kaynağı İslam’da BEYİN/Sadr, İstanbul, 2014, Nergiz Yayınları.

[9] N.KAHVECİ, a.g.e., s.45; s.46-47; s.82-83.

[10] N.KAHVECİ, a.g.e., s.84-85; s.57.

[11] Hakkı YILMAZ, Tebyînü’l-Kur’an /İşte Kur’an, 2015, c.3, s.88.

[12] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c. 9, s.347.

[13] Ayrıca bkz. Âl-i İmrân/110.

[14], [15] Prof.Dr. Bayraktar BAYRAKLI, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, c. 4, s.287; s.288-289.

Cumhuriyeti, kurucu değerleri üzerinden kurmak için ‘düşünen toplum’ olmak

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Hocam Tengri?Nardugan?Hıdrellez?

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!