Ersin Tatar’ın kafa karıştıran çelişkileri

featured

Sabahattin İsmail yazdı…

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, (her nedense eşi Sibel Tatar’ın da katıldığı söyleşide) CTP yayın organları Yenidüzen gazetesi ile Sim TV‘ye yaptığı açıklamalar, tam bir kafa karışıklığı içinde bulunduğunu, bilgi eksikliği içinde olduğunu ve çelişkili-tutarsız görüşler savunduğunu kanıtlamıştır.

Tatar’ın söyleşisine Kıbrıs sorunu uzmanı danışmanları Ergün Olgun, Osman Ertuğ ve Hüseyin Işıksal‘ın değil de, eşi Sibel Tatar’ın katılmış olması, eşinin Cumhurbaşkanlığı‘nda her şeyi yönettiği, kontrol ettiği, tüm atamaları yaptığı, komiteler oluşturup onlara başkanlık ettiği yönündeki çok yaygın söylenti ve bilgilerin yeni bir kanıtı olmuştur. Bu konuya detaylı olarak bir başka yazımda değinecek ve bunun devlet ciddiyetiyle bağdaşmadığı yönündeki düşüncelerimi ortaya koyacağım

1. ÇELİŞKİ

Tatar, sözünü ettiğim söyleşisinde, hem “eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı iş birliği” önerisi yapıyor, hem de çelişkide olduğunu hiç fark etmeden, federasyon görüşmelerinde müzakere edilen 4 başlığın masada olduğundan ve bunların müzakere edileceğinden söz ederek şöyle diyor:

“Mülkiyet, sınır ayarlaması (toprak), çözüm modeli ( yönetim ve güç paylaşımı) ve güvenlik yine masadadır ve müzakere edilecek.. “

Tatar‘ın bu sözleri “eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı iş birliği “önerisi ve iki devletli çözüm tezi ile tam bir çelişki arz etmektedir.

“Eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı işbirliği” ve “iki devletli çözüm” demek, KKTC‘nin de Rum devleti gibi tanınarak eşit uluslararası statüye kavuşması ve TANINMIŞ İKİ EGEMEN DEVLETİN işbirliği demektir.

Peki bunu söyledikten sonra federasyon görüşmelerinde ele alınan 4 başlığın masada olduğunu ve bunların müzakere edileceğini söylemek büyük bir çelişki değil mi?

Sınır ayarlamasından söz ederken parantez açıp “toprak” başlığını koymanın anlamı, toprak tavizi miktarının görüşüleceği değil mi?

Aynı şekilde, hem iki devletli çözümden söz etmek, hem de “çözüm modelinin görüşüleceği”nden söz etmek çelişki değil mi?

İki devletli çözüm resmi tezimiz olduğuna göre, başka hangi çözüm modeli görüşülecektir?

Sorunun yanıtı “çözüm modeli” ifadesinin yanında açılan parantez içine konan üç kelimede vardır. Parantez içinde yazılan o üç kelime “yönetim ve güç paylaşımı”dır..

Oysa “yönetim ve güç paylaşımı“ yıllardır süren federasyon görüşmelerinde görüşülen esas konu ve temel bir başlıktır.

Ne ki biz artık iki ayrı egemen devlete dayalı bir barış anlaşması istiyoruz.

Buna göre Rumlarla ortak federal devletin iki toplum tarafından nasıl yönetileceğini ve gücün iki toplum tarafından hangi oranlarda paylaşılacağını görüşmek akıl almaz bir tutarsızlık ve çelişki değil mi?

Yönetim ve güç paylaşımı, federal devletlerde görüşülen bir konudur ve 1968’den bu yana, 5O yıl devam eden müzakere sürecinde görüşülmüştür.

Artık eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşma tezini savunduğumuza göre, hala, yönetim ve güç paylaşımının masada olduğunu ve müzakere edileceğini söylemek ya muazzam bir kafa karışıklığıdır, ya da halkı iki devletli çözüm görüşüyorum diye aldatırken, aslında federasyon görüşmektir.

2. ÇELİŞKİ

Sn. Tatar konuşmasına devamla “YENİ SİYASETİN TANINMA SİYASETİ OLMADIĞINI, KKTC’yi TANITMA GİBİ BİR PLANI OLMADIĞINI” belirterek şöyle konuşmuştur :

“Ben size şimdi hadi yarın Tahsin (Ertuğruloğlu) beyle (KKTC ‘yi) tanıtmaya gidelim demem. Benim ayaklarım yere basar arkadaş, ama yol oraya gider.”

Bu nedir Allah aşkına?

Hem Rum devletiyle “eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşma“ istediğinizi, yani Rum devleti gibi tanınarak onlarla eşit uluslararası statüye sahip olmak istediğinizi söyleyeceksiniz, hem de “yeni siyasetin tanınma siyaseti olmadığını, tanınma talep etmeyeceğinizi, çünkü ayaklarınızın yere bastığını” söyleyeceksiniz…

O zaman eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşma isteğinizden de vaz geçmeniz gerekmiyor mu? Veya gerçekte bu görüşü savunmadığınız ortaya çıkmıyor mu?

Cumhurbaşkanı olduğu devletin tanınmasını talep etmeyen bir Cumhurbaşkanı olabilir mi?

Tanınma olmadan, tanınmış Rum devleti ile eşit uluslararası statüye nasıl sahip olacaksınız?

Bu denli büyük bir tutarsızlık, bu denli korkunç bir kafa karışıklığı, halka karşı bu denli büyük bir aldatmaca olabilir mi?

Eğer yeni dediğiniz “iki devletli çözüm” siyaseti KKTC’NİN TANINMASINI içermiyorsa nesi yenidir?

KKTC’nin tanınmasını talep etmiyorsanız, tanınmış Rum devleti ile eşit uluslararası statüyü ve tanınmış iki egemen devlete dayalı bir anlaşmayı nasıl sağlayacaksınız?

Bu denli basit bir çelişkiyi aklınız mı almıyor, yoksa bizim aklımızla mı alay ediyorsunuz? Yoksa ne dediğinizi mi bilmiyorsunuz?

Çok açık ve net: Yeni politika olan “eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşmayı” sağlamak için KKTC’NİN TANINMASI ŞARTTIR. TANINMA OLMADAN “eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşma “ sağlamak asla mümkün değildir. Böyle bir şeyi ileri sürmek, siyaset biliminden ve uluslararası hukuktan hiç anlamamaktır veya halkı aptal yerine koymaktır.

3. ÇELİŞKİ

Tatar konuşmasında devamla “Türkiye bize federasyonu bir daha görüşmem demedi, ama politika bu. Egemen eşitlik temelinde iki devlet” demiştir.

Yukarıda sözünü ettiğim çelişki ve tutarsızlık burada da kendini göstermektedir.

Bilindiği gibi Anavatan Türkiye yetkilileri birçok kez açık olarak “artık federasyon görüşülmeyeceğini, federasyon öngören eski BM parametrelerinin 50 yıl çözüm getirmediğini, bundan sonra egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözümün talep edildiğini, bu çerçevede federasyon görüşmelerinin Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesinin söz konusu olmadığını “ tekrar tekrar vurgulamışlardır.

Hal böyle iken Sn Tatar’ın çıkıp da “Türkiye bize federasyonu bir daha görüşmem demedi “ demesi, ya Türkiye’nin ne dediğini anlamamaktır, ya da federasyon görüşmeye niyetli olduğunu, ama bunu da Türkiye’nin isteğiyle yapacağını ima etmektir.

Sn Tatar’ın Anavatan Türkiye’yi böylesi bir töhmet altında bırakması kabul edilebilir bir durum değildir.

4. ÇELİŞKİ

Gazeteye göre Tatar ve sözcüsü Berna Doğruyol, “öngörülerinin ortaklık değil, iki ayrı devletin işbirliği olduğunu” söylemiştir. “Bu iki devlet hangileri olacak?“ sorusuna ise “bunun görüşmeler neticesinde ortaya çıkacağını, şimdi devlet ismini konuşmanın görüşmeleri etkileyebileceğini. … Türkiye’nin olmadığı bir federal yapının mümkün olmadığını“ söylemişler ve şöyle devam etmişlerdir:

“İki devletin adı yoktur… İsim koyarsak sonucu etkilemiş oluruz. Bu nedenle isim telaffuz etmiyoruz. Mesela Kosova diyebilir miyiz? Düşünülen modele ilişkin bir örnek yoktur…..”

Bu denli tutarsızlıktan, kavram ve kafa karışıklığından, beyninizin kabloları yanmıştır değil mi?

Daha ağır ifadeler kullanmak istemiyorum ama bilgi eksikliği her satırdan adeta dökülüyor.

Yani hem KKTC Cumhurbaşkanı olacaksınız, hem birisi KKTC olacak eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşma isteyeceksiniz, hem de bu iki egemen devletin hangileri olacağının Görüşmelerde ortaya çıkacağından ve bu devletlerin isimlerinin konuşulmasının görüşmeleri etkileyebileceğinden söz edeceksiniz?

Hem KKTC Cumhurbaşkanı olacaksınız, hem KKTC’yi koruma ve yaşatma yemini yapacaksınız, hem birisi KKTC olacak eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşma isteyeceksiniz, hem de “iki devletin adı yoktur, isim koyup sonucu etkilemeyelim, mesela Kosova mı diyelim?“ diyeceksiniz…

Hayrola, gökten yeni iki devlet mi indireceksiniz?

Hayrola, görüşmelerde KKTC ‘ye yeni bir isim mi arıyorsunuz? Beğenmediniz mi? Kosova demeyi mi düşünüyorsunuz?

Tanrım, gerçekten beynim yanıyor, nedir bu saçmalıklar?

Görüşmelerde, ortaya çıkacak olan nedir? Görüşmelerde KKTC yerine başka bir devlet mi yaratacaksınız?

“Şimdi devlet ismi konuşmak görüşmeleri etkileyecek” derken neyi anlatmak istiyorsunuz?

Yani iki devletli çözümden söz ederken bu devletlerden birinin KKTC olmayabileceğini mi kastediyorsunuz? KKTC’nin adını vurgulamak görüşmeleri niye etkilesin ki? Ne ilgisi var?

Sn Tatar ve sözcüsü Berna Doğruyol devamla “Türkiye’nin olmadığı bir federal yapının mümkün olmadığı”ndan söz etmiştir.

Tanrım, bu ifadeyle beynimin telleri bir kez daha yanmış durumdadır.

Bu ne demektir?

Hayırdır, yeniden Rumlarla federasyon mu kuruyorsunuz?

Bu kuracağınız federasyonun, Türkiye’nin de katılmasıyla 3’lü olmasını mı istiyorsunuz?

Bu da yeni siyasetinizin bir önerisi mi?

Türkiye’nin de katılacağı 3 devletli bir federasyon önerdiniz ve Rumlar bunu kabul etmedi de onun için mi “Türkiyesiz bir federasyon mümkün değil” diyorsunuz?

Bu nasıl bir çelişkidir?

Sn Ergün Olgun, Sn Osman Ertuğ, Sn. Hüseyin Işıksal bu söyleşiye niye katılmamış da Kıbrıs sorunu ve terminolojisi ile ilgili hiçbir temel bilgileri olmadığı çok net şekilde ortaya çıkan Sn Tatar, Berna Doğruyol, Sibel Tatar üçlüsü bu söyleşiye katılıp altı üstünü tutmayan konuşmalar yapmışlardır?

5. ÇELİŞKİ

Sn.Tatar, “eşit egemenlik nedir?“ şeklindeki soruya ise şu yanıtı vermiştir:

“Kendi kendimi yönetme kabiliyetidir. İşbirliği modeli olacak. Burada kuzeyin yönetimi bize ait olacak. Türkiye ile ayrı anlaşma yapabilmeliyiz….”

Bu sözler Sn Tatar’ın eşit egemenlik talebimizin ne olduğunu anlamadığını ve bu kavramı, “federasyon içinde kuzeyde ayrı Türk yönetimi” olarak algıladığını göstermektedir.

Kuzeyde kendi kendimizi yönetmemiz, Türkiye ile ayrı anlaşma hakkımızın olması vb. hususlar, geçmişte, federal çözüm içinde tartışılan ve talep edilen hususlardı.

Oysa EŞİT EGEMENLİK kavramının anlamı, ADADA EŞİT EGEMEN İKİ DEVLET OLDUĞU, DOLAYISIYLA İKİ EGEMEN DEVLETE DAYALI BİR ANLAŞMA OLMASI gerektiğidir.

O nedenledir ki “eşit uluslararası statüye sahip iki egemen devlete dayalı bir anlaşma“ formülü ortaya konmuştur ki, bunun da anlamı tanınmış, birbirine denk, aynı statüde iki egemen devlettir.

Kıbrıs sorunu, kavramları, terminolojisi, öyle kulaktan dolma üç beş ifade ile öğrenilecek bir konu değildir.

Müzakereler ve bu dava, karma karışık bir kafa ile, müzakere tarihini ve terminolojiye bilmeyen sözcünüz ve eşinizle yürütülecek bir dava değildir.

Yoksa işte böyle kullandığınız kavramların ne anlama geldiğini dahi bilmeyen bir Cumhurbaşkanı konumuna düşer ve herkesi kendinize güldürürsünüz.

6. ÇELİŞKİ

Sn Tatar, mülkiyete ilişkin soruya ise şu yanıtı vermiştir:

“Taşınmaz Mal Komisyonu yerinde duruyor. Ya iade, ya takas, ya tazminat.“

Belli ki Sn Tatar hala federasyon devrinde yaşamaktadır.

Mülkiyet sorununun bireysel şekilde, TMK yoluyla iade, takas, tazminat seçenekleriyle çözümü, federasyon olacağı ve federal devlet içinde benzer bir mekanizmayı Rumların da kurup Türklerin mülkiyet taleplerini çözeceği veya ortak bir mülkiyet komisyonu kurulup tüm mülk taleplerinin bu komisyon eliyle çözüleceği hesabıyla kurulmuştu.

Oysa artık İKİ EGEMEN DEVLETE DAYALI BİR ANLAŞMA aşamasına geçilmiştir. Artık federasyon görüşülmeyeceği Dünyaya, BM’ye ve AB’ye ilan edilmiştir. Kıbrıs Türk Halkı seçimlerde bu hedef için oy vermiştir. Halk iradesi budur.

O halde federasyon döneminde mülkiyet sorununun çözümü için öngörülen bireysel başvuru-bireysel çözüm yöntemi terk edilmek zorundadır.

Kendi tanınmış sınırları içinde Yan yana yaşayacak iki komşu egemen devlete dayalı bir anlaşma talep ettiğimize göre, kendi devletimiz içindeki mülklerin mülkiyeti tartışma konusu yapılamaz, kendi egemen devletimizde bir mülk kaosu yaratılamaz.

Böyle bir kaos yaratılır ve son söz Taşınmaz Mal Komisyonu’na bırakılırsa, toprak egemenliğimiz tehlikeye girer, mülkiyet belirsizliği nedeniyle yatırım olmaz, ekonomi çöker. Rumlara tek yanlı milyarlarca dolar tazminat ödenir, on binlerce dönüm arazi ve binlerce konut Rumlara iade edilir, kendi devletimize binlerce Rum yerleşmiş olur, büyük bir kaos çıkar.

O halde yapılması gereken federasyon dönemi anlayışın ürünü olan, güneydeki Türk mülklerini dışlayan, sadece Rumların mülkiyet taleplerini tek yanlı tatmin etmeyi amaçlayan TMK yoluyla bireysel çözümü terk ederek, iki devletli çözüm talebimize uygun olarak iki devlet arasında GLOBAL TAKAS VE TAZMİNAT formülüne dönmektir.

Hem yan yana yaşayacak iki bağımsız-egemen devlete dayalı bir anlaşma talep etmek, hem de sadece Rumların mülk taleplerini bireysel başvuruyla çözmeye kalkmak büyük bir tutarsızlık olduğu kadar, KKTC ‘ye vurulacak en kötü darbedir.

2.Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da da uygulandığı gibi, mülkiyet sorunları ancak ve ancak iki devlet arasında GLOBAL TAKAS VE TAZMİNAT formülüyle sıfırlanmıştır.

Burada böyle olmalıdır. Daha sonra her devlet kendi vatandaşını tazmin etmelidir. Böylece egemen devletimizde mülkiyet sorunu, tapu farklılığı sorunu, mülk kaosu vb sorunlar ilk günden çözülerek yatırımların önündeki engel kaldırılacaktır.

Veryansın Tv #Telegram grubuna katılmak için tıklayın:

Böylesine önemli bir konu üzerinde uzmanlarla toplu bir tutum belirlemeden aklına geldiği gibi konuşarak iki devletli çözüm aşamasında bile federasyon dönemi bireysel başvuru yöntemini savunmak aklın alacağı bir iş değildir.

SONUÇ

Sonuç olarak Sn Tatar ve birlikte görüşmeye katıldığı eşi ile sözcüsü, bu görüşmelerinde milli Kıbrıs davamız konusunda yetersiz olduklarını, büyük bir kafa karışıklığı içinde bulunduklarını kanıtlamışlardır.

Sn. Tatar, konuyu çok iyi bilen adını verdiğim 3 uzman danışmanı olmadan hiçbir müzakere sürecine girmemeli, hiçbir yabancı diplomatla görüşmemeli, hiçbir gazeteci gurubu ile başbaşa veya sözcüsü ile birlikte görüşme yapmamalıdır.

Her gün sabah akşam gereksiz kabulleri bırakmalı, kahvehaneleri, kulüpleri, meyhaneleri gezmeye son vermeli ve ciddi şekilde her gün uzman danışmanları ile dersini çok çok iyi çalışmalıdır.

Kulaktan dolma bilgi kırıntıları ile ve kendisi ile aynı durumda olan sözcüsü ve eşiyle görüşme yapamayacağını, bu davayı savunmayacağını bilmelidir.

Milli Kıbrıs davasını savunmanın, bilgiye, birikime, konuya, kavramlara, terminolojiye, müzakere tarihine tam hâkimiyet gerektiren çok ciddi bir görev olduğunu, ciddi, ağır başlı, bilge devlet adamlığına ihtiyaç olduğunu ve artık sıradan bir milletvekili değil, tüm ağırlığı ve ciddiyetiyle KKTC Cumhurbaşkanı olduğunu anlamalıdır

Ersin Tatar’ın kafa karıştıran çelişkileri

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!