Murat Mercan’ın Washinton Büyükelçiliği’ne atanmasının ardından Joe Biden ayarlı bir adım daha atıldı. “Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı”na atanarak Feridun Sinirlioğlu, BM nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Daimi Temsilciliği Özel Temsilcisi olarak ABD’de görevlendirildi. Hem Mercan hem de Sinirlioğlu, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’na yakınlığıyla bilinen isimlerdi.
VERYANSIN TV
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan kararlara göre, Feridun Sinirlioğlu Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığına atanarak ve kendisine “büyükelçi” unvanı verilerek, Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Daimi Temsilciliği Özel Temsilcisi olarak görevlendirildi.
‘GİZLİ BAKAN’
Siniroğlu uzun yıllardır Dışişleri Bakanlığı bünyesinde müsteşar olarak görev yaptı ve etkin görevlerde yer aldı. Hatta Dışişleri’nde “gizli bakan” olarak nitelendirildi.
ABD ve İsrail ile yakın temasları bilinen Sinirlioğlu, İsrail ile barış, Ermeni protokolleri, Barzani ile temaslar ve ABD ile ilişkilerde adı hep sıkça anılan bir bürokrattı.
İsrail ve ABD tarafından Erbakan’a alternatif olarak desteklenen AKP iktidara geldiğinde Tel Aviv Büyükelçisi idi. Tam 5 sene bu kritik görevi sürdürdü. 2007’de ise Müsteşar yardımcısı oldu. “One Minute” krizinde İsrail ile ilişkileri tek başına o yürüttü.
“Açılım” döneminin etkin isimlerinden olan Sinirlioğlu, Barzani ile ilişkilerde de başrolde oldu.
Erbil’in ilk başkonsolosu Aydın Selcen, 2010 yılında yaşanan “Kürdistan” tartışmasını ve Sinirlioğlu’nun rolünü şöyle anlatmıştı:
“Hakkını teslim edelim, o zamanki Başbakan Erdoğan’ın bastırıp kurulu düzenin direncini kırması ve çalım çalım gidip taca çıkan neo-Osmanlıcı ve İhvancı soslu ümmetçilik yapmayı Hamidiyen diplomasi sananların işi sulandırmasını kararlı tavrıyla aşması olmasa, Erbil Başkonsolosluğu açılmaz ve alınan karar bu denli çabuk uygulanmazdı.
Uygulamada, Müsteşar Büyükelçi Sinirlioğlu’nun (halen New York’ta BM nezdinde Daimi Temsilci) ve Bağdat Büyükelçisi (daha sonra Kamu Güvenliği Müsteşarı, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Milletvekili) Özçelik’in de zamanına göre cesur, sessiz ve olumlu katkıları olduğu da yadsınamaz.
Velhasıl, Başbakan Erdoğan’ın Şubat ayında “neden hala Erbil Başkonsolosluğu açılmadı” diye konuyu bilinen stiliyle “takibi” üzerine, ben 2010 Mart ayı başında apar topar Vaşington’dan ayrılıp, Ankara’ya gittim. Ankara’dayken, Erbil’e yola çıkmadan son talimatları almak üzere, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun makam odasında bir toplantı yapıldı. Odada benden başka, Müsteşar Büyükelçi Sinirlioğlu ve (şimdi FETO davasından tutuklu bulunan) Özel Kalem Müdürü Gürcan Balık vardı. Sözün bir yerinde ben, böyle taze bir açılım yaparken Türkiye Başkonsolosu’nun Irak anayasasında yazılı olduğu şekliyle “Kürdistan Bölgesi” yerine bizim kullandığımız “Kuzey Irak” ibaresinde ısrar etmesinin beni gülünç duruma sokmanın ötesinde, ülkemizin itibarını zedeleyip, açılım siyasetinin samimiliğini sorgulatacağını belirttim. Uzun meşveret sonunda “bana özel” olmak kaydıyla yazışmalarda ve temaslarda “Irak Kürdistan Bölgesi” terimi kullanma izni verildi.”
Görüldüğü üzere, “Kürdistan” ifadesi 2010’da devletin resmi yazışmalarına böyle girmiş.
ABDULLAH GÜL’ÜN SIKI DOSTU
Sinirlioğlu, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘e yakınlığıyla da bilinen bir isimdi. Eski Başbakan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile de iyi ilişkilere sahipti.
Joe Biden’ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından gelen Sinirlioğlu adımı, Ankara-Washington arasındaki yeni ilişkiler açısından dikkat çekti.
Geçen yıl Aralık ayında yayımlanan Büyükelçiler Kararnamesi’yle Abdullah Gül’e yakınlığıyla bilinen Murat Mercan Washington Büyükelçiliği’ne getirilmişti.
Mercan da Abdullah Gül’e yakınlığıyla bilinen bir isimdi.
ikinci el satılık halk.hakediyoruz da yani.