İran’da neler oluyor? Kod adı ‘kaos planı’

featured

Hafez Sadr Hatai
TAHRAN

İran’da 15 Kasım’da gerçekleşen Benzin zammının ardından sokaklar hareketlendi. Ülkede internetin hükümet tarafından kesilmesi ile birlikte ülkeden sağlıklı bilgi akışı dışarıya aktarılamadı aslında ülke içerisinde e iletişimin altı gün boyunca  kesildiğini söylemek mümkün. Sokakta yaşananlar ilişkin ne bir görüntü ne bağımsız bir medya kuruluşu tarafından yapılan habere ulaşmak mümkün olamadı.

Şimdiye kadar okuduğunuz yorumların neredeyse tamamı İran dışından yukarıdaki şartlar dahilinde alınamayan bilgilerin olası yorumlarıydı.

Peki gerçekte sokakta neler oluyordu?

Bir karşı devrim denemesi mi vardı?

Eylemciler polis tarafından acımasızca bastırılıyor muydu?

İran nizamının eylemler karşısındaki refleksi ne anlama geliyordu?

Eylemlerin arka planın da kim yada kimler var?

Yaşanan son gelişmeler İran iç siyasetinde hangi dengeleri değiştirecek?

Siz değerli Veryansın.com okuyucularını çok sıkmadan yaşananları anlatmak üzere Tahran’dan kaleme alıyorum.

Bir süredir ABD’nin ağır ambargoları ile mücadele eden İran oluşturduğu milli ekonomik model çerçevesinde yaptırımların halka en az derecede yansıması için üstün gayret sarf etmekte.

Ülkenin yasama, yürütme ve yargı erklerinin başkanları tarafından oluşturulan Ekonomi Koordinasyon Yüksek Konseyi’nin aldığı Benzin zammı kararı ülkenin neredeyse tamamına yayılan sokak gösterilerinin fitilini ateşleyen hamle oldu.

Büyük kentlerde otobanlarda kontak kapatma eylemleri ile başlayan protestolar saatler içerisinde şiddet gösterilerine evrildi. İran’ın 1080 ayrı noktasında protesto eylemleri yaşandı. Yaklaşık altı gün süren eylemlerde, kamu binaları, bankalar, belediye otobüsler, polis merkezleri, alışveriş merkezleri hedef alındı.

ZAM VE GÜVENLİK İLİŞKİSİ

Lübnan ve Irak’ta Ekim ayından bugüne devam eden gösterilerin İran’a taşınmak istendiği bilgisi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından eylemlerden yaklaşık bir hafta önce açıklanmıştı. Erdoğan’ın bu açıklaması, İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Seyyid Abbas Musevi’ye sorulmuş Musevi tarafından da Türk Cumhurbaşkanı’nın açıklaması doğrulanmıştı.

Yine yaşanan sokak eylemlerine bir kaç hafta kala ABD büyükelçiliğinin ele geçirilme eylemlerinde konuşan İran Ordusu Genel Komutanı Tümgeneral Seyyid Abdurrahim Musevi, dikkat çekici bir açıklama gerçekleştirmişti. Tümgeneral Musevi,”Düşman fitneden vazgeçmiyor, Askeri yönteme başvurmaktan neredeyse umutsuz. Ekonomik savaşta da hayal kırıklığına uğradı ve hezimet eşiğinde, fakat fitne çıkarmaktan bıkmış değil, yeni fitneler yolda.” açıklaması oldukça önemlidir.

Yukarıdaki açıklamaları ve İran’da sokakta halk arasında da uzun süredir konuşulan “eylemler olabilir” fısıltılarını destekler nitelikteydi.

Yani eylemlerin olacağı İran devlet yöneticileri tarafından bilinen bir gerçekti.

Tahmin edilmesi zor olan eylemlerin ne zaman başlayacağı idi.

Zam kararının hemen arifesinde ülkede eylemsel bir hareketlilik başladı. İran’ın Arap nüfusunun yoğunlukla yaşadığı kent olan Ahvaz ve bağlı bulunduğu Huzistan eyaleti oldukça hareketliydi. Arap milliyetçisi bir şairin hastanede hayatını kaybetmesinin arkasında İran istihbaratı’nın olduğu gerekçesi ile ile sokak gösterileri başlamıştı. Arap şair’in hastaneye kaldırılmadan bir süre önce gözaltında olması ve gözaltı sonrası sağlık sorunları yaşadığını iddia eden göstericiler Ahvaz’da sokak eylemlerine başlamışlardı. Güvenlik göstericilerinin müdahale ettiği olaylarda göstericilerin uzun namlulu silahlarla polise mukavemet gösterdikleri bölgeden gelen haberler arasında idi.

Yukarıdaki olguları ele aldığımızda eylemlerin olacağının İranlı makamlarca bilindiğini söylemek mümkündür. Ve İran’ın gerekli müdahale planını yaptığını ve duruma hazırlıksız yakalanmadığını söyleyebiliriz.

Bu durumda zam kararı ekonomik değil güvenlik gerekçesi ile alınan bir karar olduğu görüşünü öne çıkarmamızı mümkün kılıyor. Yani İran nizamı “eylemler kaçınılmaz, ancak başlangıç tarihi bizim kararımızla belirlenir ve hazırlanan plan ile bastırılır” demiştir. Son tahlilde alınan zam kararının ekonomik gereksinim ile birlikte güvenlik gerekçeli bir karar olduğunu söylemek mümkündür.

İRAN KAOS PLANINA UZUN SÜREDİR HAZIRDI

Eylemlerin başlaması ile birlikte kesilen internet göstericilerin eylemi kitleselleştirmesinin önünü kesmiştir. İranlı makamlarca eylem süreci boyunca yapılan gözaltılar bilinen ve eylemlerin elebaşlarını hedef aldı. İnternet erişiminin olmayışı yurt dışında eylemlere ilişkin görüntü ulaştırılmasını da imkansız hale getirdi.

İnternet erişiminin olmayışı, ABD, İngiltere ve Körfez sermayeli yayın yapan İran İnternational, Monato tv ve BBC Farsça’ya görüntü ve haber akışını durdurdu.

Ekim ayı ortasında yurt dışında sosyal medya üzerinden İran karşıtı eylemleri örgütleyen önemli bir isim de yakalanarak İran’a getirildi. Bu isim Ruhullah Zen’di. Peki başlayan eylemler öncesi Ruhullah Zen’in bir yurt dışı operasyon ile yakanmış olması neden önemliydi?

Telegram İran’da yoğun olarak kullanılan bir sosyal medya platformudur. Bu mecra hem karşılıklı mesajlaşma sağladığı gibi açılan kanallarada üye olunarak gündem takibi yapmayı mümkün kılmaktadır. Ruhullah Zen’in sahibi olduğu ve yöneticiliğini yaptığı “amednews” kanalı İran’da milyonlarca takipçisi olan önemli bir sosyal paylaşım alanıydı. Kanal uzun süredir rutin aralıklarla resmi toplantılara ait olduğunu iddia ettiği ses, görüntü ve belgeleri yayınlamaktaydı.

“Amednews” kanalı eylemsellik alanında en önemli rolü de 2017 yılı Aralık ayında yaşanan İran eylemlerinde üstlendi. Bu kanal, eylem yer ve saati paylaşmanın yanı sıra, polise mukavemet için tattikler veriyor ve basit aletlerle yapılabilecek silahları anlatan videolar yayınlıyordu.

2017 eylemlerine eylemlerin yayılması ve etkili olması için kilit rol oynayan “amednews” kanalının sahibi yaşanan son eylemlerden hemen önce yakalanması ve bu mecranın etkisiz hale getirilmiş olması da elbette tesadüf değildi.

Eylemlerin şiddet olaylarına evrilmesi de ayrıca ele alınması gereken bir konudur. Büyük kentlerde otobanlarda kontak kapatma eylemleri ile başladığını olduğunun gözlemlendiğini söyleyebiliriz. Saatler içinde otobanlardaki eylemler ve sokaklara yayılan eylemlerin tarzı şiddete evrilmeye başladı. Özellikle başkent Tahran’da ki eylemlerde motosikletler ile otobanlara giren gruplar vatandaşların araçlarını durdurmaları yönünde telkinde bulundu. Kimi yerlerde eyleme katılmak istemeyen vatandaşlar bu kişilerin şiddetine maruz kaldı. Aynı kişilerin bıçak zoru ile ele geçirdikleri harfiyat kamyonları ile otobanları kapattıkları da basına yansıyan güvenlik kamerası görüntüleri ile sabittir. Eylemler süresi boyunca hemen her eylem noktasında kitlesellikten uzak 100 150 kişilik grupların kamu mallarını kundakladığı ve polisle çatıştığı gözlemlendi.

Eylemci grupların izlediği yöntemlerin eylem noktalarının hemen hepsinde aynı olması, aynı zamanlama ile başlaması da eylemleri provoke etmek isteyen grupların da harekete geçmek için bir kıvılcımı beklediklerini ve aynı el tarafından önceden örgütlendiğini düşündüren bir husustur.

İran içerisinden gelen bilgiler özellikle Arap nüfusun yaşadığı Huzistan ve Kürt nüfusu barındıran Kürdistan eyaletlerinde göstericiler ve polis arasında silahlı çatışmaların yaşandığı yönündedir ve bu bilgiler ciddi deliller içermektedir. Bu bölgelerde Körfez ülkeleri ve ABD istihbarat kurumlarının uzun süreli bir hazırlık içerisinde oldukları da bilinmektedir. İsmi anılan bölgelerde Arap ve Kürt ayrılıkçı terör örgütlerinin de faaliyet gösterdiği ve çeşitli terör eylemleri ile de İran’ı hedef aldığı da bilinmektedir. Bu terör örgütlerinin de eylemler sırasında sahadaki elemanları ile etkin olarak eylemleri yönlendirdikleri de alınan bilgiler arasındadır.

İran’ın aldığı önlemler ve eylemlere müdahale planı, eylemlerin uzun süreli ve kitlesel protestolara dönüşmesini engellemiş ve uluslarası bir müdahale kararının çıkması planın da etkisiz hale getirmiş görünüyor.

EYLEMLEMCİLERİN DIŞ PARTNERLERİ

Protestolar sırasında Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı CIA, bağlantılı en az 8 kişinin güvenlik güçlerince tutuklandığını açıkladı.

İran İstihbarat Bakanlığı, tutuklanan kişilerle ilgili olarak, “Bu unsurlar vatandaş gazeteci olma kılıfı altında, farklı ülkelerde CIA’nın mali desteğiyle eğitimler aldı” açıklamasında bulundu.

Bakanlık açıklamasında, “8 kişiden altısı protestolara katıldıkları ve CIA’nın talimatlarını yerine getirirken, ikisi de havalimanında, yurtdışına çıkarmak için yanlarında bulunan bilgi ve görüntülerle yakalandı” bilgisine yer verildi.

Bu aşamada eylemcilerin siyasi profilinden de bahsetmekte luzüm vardır. Ülke genelindeki bütün rejim karşıtı grupların sokak çağrılarında birlikte hareket ettiklerini söylemek mümkün. Sokak çağrısı yapan ve eylemlerin kitleselleşmesi için yoğun çaba harcayan grupları şu şekilde sıralayabiliriz, Halkın Mücahitleri (Münafıklar) örgütü, Saltanat yanlıları (Pehleviciler), PJAK ve yasa dışı İran Kürdistan Demokrat Partisi, Ahvaz Kurtuluş örgütü.

Örgütlerin söylemleri, eylemleri, siyasi etkinlikleri, faaliyet gösterdikleri ülkeler, lojistik ve mali tedarikçileri dikkatle incelediğinde bazı ülkelerin çeşitli kurumları ile işbirlikleri göze çarpmaktadır.Söz konusu ülkeler İran karşıtı tutumları ile bilinen,  ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’dir.

Ulaştığımız İranlı güvenlik kaynakları da yukarıda sayılan ülkelerin istihbarat örgütlerinin eylemlerin kontrolden çıkması için yoğun çaba sarf ettiklerini belirtmişlerdir.

BİLANÇO

İran İçişleri Bakanı Abdülreza Rahmani, ülkede son olarak yaşanan gösteriler ve protesto eylemlerinde 731 banka şubesi ve 140 devlet binasının zarar gördüğünü açıkladı. Olaylarda 50’den fazla polis merkezine saldırıldığı ve yaklaşık 70 akaryakıt istasyonunun da yakıldığı açıklandı. İçişleri Bakanı tarafından açıklanan resmi rakamlara göre ülkede benzin fiyatlarının yüzde 50 arttırılmasıyla başlayan gösterilere 200 bine yakın kişi katıldı. Iran resmi makamları olaylarda ölü sayısına dair açıklama yapmadı. Basına yansıyan bilgilere göre 5 güvenlik görevlisi ve bir göstericinin hayatını kaybettiğini şu aşamada söylemek mümkün, ancak ülke içi ve dışındaki kimi kaynaklar ölü sayısını yüzlerle ifade etmekte.

İran hükümetinin bir ölü bilançosu açıklaması öngörülmemekle birlikte şu ana kadar da ölü sayısına ilişkin net ve güvenilir bir kaynağın olmayışı akıllardan çıkmamalıdır.

Gösterilerde hayatlarını kaybedenlere ilişkin ilk açıklama Uluslarası Af Örgütünden yapıldı. Örgüte göre eylemlerde 150’nin üzerinde kişi hayatını kaybetmiştir. Bu açıklamayı yapan kurum oldukça dikkat çekicidir. Türkiye’de de faaliyet gösteren bu kurumun direktörünün de 15 Temmuz darbe girişiminde CIA şeflerinden Henry Barkey ile Büyükada toplantısına katılması ve casusluk suçlaması ile Türkiye’de yargılanıyor olması bir kenara not edilmelidir.

İran’da neler oluyor? Kod adı ‘kaos planı’

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. 8 Aralık 2019, 22:14

    Kitle eylemleri hiçbir zaman kendiliğinden gelişmez ve daima birtakım odaklar tarafından yönlendirilir. Kitleler kendi iradeleriyle hareket etme yeteneğine sahip değildir.
    Kitlelerin devrimci bir güce sahip olduğu inancı, Marksizmin yanılsamalarından biridir.
    İran’daki kitleler de elbette yönlendirilmektedir. Bunu kimlerin yönlendirdiği ise somut delillerle bilinebilecek bir şeydir.

  2. Yorumcunun pırıl pırıl yorumu için teşekkür ediyorum, elinize sağlık. Ne güzel söylemişsiniz, “insanı insan yapan hasletler”, politikadan öte her birimiz insanız.

  3. İran’da Güney Azerbaycan Türklerinin katılmadığı hiçbir eylem başarıya ulaşmaz ve Türkler “İran’ı biz kurduk neden parçalayalım?” diyerek eylemlere katılmıyorlar. Çok da doğru yapıyorlar…

  4. İrandaki halkın bıkkınlığını, mollaların ülkeyi soyup soğana çevirmesini, yoksul halkın kızlarının sige nikahlarıyla zenginlere peşkeş çekildiği viktorya dönemini aratır iğrenç kapitalist sistemini bilmesek sokakta katledilen halkın feryadını cianın kışkırtması olarak yaftalayan bu iğrenç devlet propagandasına örnek yazıyı ciddiye alabilirdik. Ne ki veryansın okuyucusunun Amerikan emperyalizmine karşı hissettiği nefreti molla rejiminin iran halkını boğan insanlık dışı politikalarını olumlatmak için kullanan bu uyanıklığı yutmadığımızın bilinmesini isterim.
    Şimdi düşünün iran molla rejiminin hayatını mahvettiği bir kadınsınız. Sokakta yürürken sırf basörtünüzün şeklini beğenmediği için birileri sizi sokak ortasında aşağılayacak, dövecek ve hatta götürüp hapsedecek. velayeti fakih denilen bir sistemle ayetullahlar yolsuzlukları için sorgulanamayacak bile. Hukuksuzluklara haksızlıklara her isyan edip feryat ettiğinizde de hep molla rejimi hem de dışarıda Amerikan emperyalizmine düşman birileri tarafından anında cianın uşaklıgını yapmakla suçlanacaksınız. oysa ülkenizi seven yurtsever bir insansınız ve isyanınız sadece ülkenizi bu hallere sokan islamcılara karsı.
    Aynı şeyleri biz burada yasamıştık. Gezi parkında bu toprakların tertemiz çocukları dünyanın en barışçıl ve haklı eylemlerini yaptıgında islamcı iktidarımız henüz fetöyle ve amerikayla ipleri koparmadığı için otpor ve faiz lobisi diye amorf denizanası gibi örgütler uydurup sokaktaki gençleri bu örgütlere hizmet etmekle suçluyordu. Sokaktaki gençleri katleden polisin mülki idare amiri İstanbul valisi sonraları fetöcü olduğu için tutuklanacaktı ama o dönem henüz aralarındaki ucurum netleşmediğinden çocuklara amerikancı yaftası vurulmuyordu. gezi eylemcilerinin “fettullahın piçleri yıldıramaz bizleri” diye bagırmalarına rağmen ali cengiz oyunlarıyla cianın ve fetöcünün emriyle eylemleri yapmış gibi lanse edilmeleri için sayın islamcı iktidarımızın fetöyle munasebetlerinin kopması gerekiyordu.
    Gerek iran gerekse Türkiyede iktidarı elinde bulunduran islamcılar kendilerine muhalefet edecek vatanseverleri öldürmekte veya cezaevlerine tıkmakta pek mahirdir. Balyoz ve Ergenekon davalarında Atatürkçü yurtsever subayları içeri tıkan iktidar sonra “aldatıldık” diyerek suçu fetöye atmış ama ne hikmetse son askeri şurada fetonun hedefindeki yüzlerce albayı emekli etmekten de geri durmamıştı.
    Ne gezide sokaklara çıkan gençlik ne de iranda bugün sokakları dolduran kardeşlerimiz cianın usakları değildiler. Bu alçakça iftirayı atan herkes Tebrizde Azadi stadyumun önünde kadın olması nedeniyle maça sokulmadığı için kendisini yakarak canına kıyan eden Seher Hüdayariye karşı vebal sahibidirler. Cia mı zorla kadınların başını örtüyor iranda? Cia mı bir kadının şarkı söylemesine engel oluyor? İnsanı insan yapan en temel hasletleri bile yasaklayan şerefsiz mollaların insanlıkdışı rejimine isyan eden, artık korkmaktan bile yoruldugu için polislerin karsısında turbanını cıkartıp “geber hamaney” diye ağlayarak haykıran genç kadını cianın usagı ilan etmek sadece alçaklık değil aynı zamanda acizlik ve süzme şerefsizliktir.
    Peki cianın bir rolü yok mudur. Neden olmasın. Sen kendi milletini düşman beller, en temek hukuki haklardan mahrum bırakır, kendi halkını devletinden ülkesinden nefret eder hale getirirsen cia da mossad da su da bu da bundan yararlanır. Ancak sorun ne türkiyede ne iranda cia ya da mossad değildir. Bunlar sebep değil ancak sonuç olarak değerlendirilecek hususlardır. Sebep ise açıktır. Kıfayetsizliklerini, dış güçler fantazyalarıyla aklayan her iki ülkedeki islamcı iktidar sorunun ta kendisidir. Tarihin en eski medeniyetlerinden ve devlet geleneklerinden birine sahip iran halkı mollaların kendilerini birer yargılanamaz, sorgulanamaz firavuna çevirdikleri bu ahlaksız rejimi haketmiyorlar. Bizler de emperyalizme karşı tüm dünyaya örnek olacak bşr savaş verip kurduğumuz bu ülkede bugun maruz kaldığımız islamcı rezaleti haketmiyoruz.
    Ne güzel bir düzen kurmuş islamcılar. Daha önce ancak hitler almanyasında, pol pot kamboçyasında, duçe italyasında, stalin rusyasında görmeye alıştıgımız tarzda bir propaganda çarkı işletiliyor. Önce halkın isyan etmesine neden olacak kadar aşağılık politikalarla toplumu, ekonomiyi, hukuku mahvet sonra halk isyan ettiğinde halkı katlederek suçu cianın mossadın üzerine at. Oh ne ala. Yurdumun sazanları da cia ve mollalar arasında kalmış zavallı halkın isyanını ciacı kalkışma diye yaftalayan bu saçmalıkları alkışlasın.
    İrana çok üzülüyorum. Çünkü iran başımıza gelecekleri bizlere gösteren bir ayna olmasına rağmen göz göre göre aynı islamcı çukurun içine düşüp debelendiğimiz kardeş bir ülkedir. İran Türklerinden Musaddıkın petrolleri millileştirmesinden beri basına örülmedik emperyalist çorap kalmayan İran ile hikayelerimiz benziyor. İran halkının çığlıklarını feryatlarını CİA operasyonu diye yaftalamak iran rejiminin ajanlarına sayfalarında yer açmak veryansına yakışmaz.

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!