İstanbul Şehir Tiyatroları’nda neler oluyor? ‘Koptu kopacak…’

featured

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda eski yönetimin ‘kurumu işlevsiz hale getirerek belediye bürokratlarının sultasına bırakan anlayışının’ devam ettiği vurgulandı. Veryansın Tv’ye açıklamalarda bulunan İ.B.B.Ş.T. çalışanları ‘Ne yazık ki 2012 yılında açıktan başlayan yıkım süreci, yeni belediye yönetimi tarafından itina ile sürdürülmektedir’ dedi.

VERYANSIN TV

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (İ.B.B.Ş.T.) çalışanları kurum içinde adım adım gelen ‘yıkım süreci’ni Veryansın Tv’ye anlattı.

“İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları–ki bilirsiniz eski adı ‘Güzellikler Evi’dir, işte o hayat damarlarından biridir ve koptu kopacak durumdadır” diyen bir tiyatro çalışanı, yıllardır uygulanan “kasıtlı bitirme politikalarının”, bugün kendisine ‘umut ışığı’ gözüyle bakılmış yeni yönetimin “akılalmaz uygulamalarıyla” Şehir Tiyatroları’nı can çekişir hale getirdiğini söyledi.

İ.B.B.Ş.T. çalışanlarının iddialarına göre, 107 yıllık İBB Şehir Tiyatroları adeta bir yıkım sürecinde. 2012 Nisan’ında yaşanan ‘yönetmelik değişikliği’yle Şehir Tiyatroları’nda yaşanan depremin bu yıkım sürecinin en ağır darbesi olduğunu belirten tiyatro çalışanları, şunları kaydetti:

‘BELEDİYE BÜROKRATLARININ AT BİNİP CİRİT ATTIĞI BİR ACUZEYE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ’

“O günün belediye yönetimi yaptığı bu değişiklikle İ.B.B.Ş.T.’yi bir sanat kurumu olmaktan çıkarmış, belediyeye bağlı bir şube müdürlüğü düzeyine indirgemiştir. Kurumun sanatsal amiri olan Genel Sanat Yönetmeni önceki yönetmelikte yönetim kurulu başkanı sıfatını taşırken, yeni yönetmelikle sıradan bir kurul üyesine dönüştürülmüş ve kurum, belediye bürokratlarının yönettiği, yönetmek ne kelime at binip cirit attığı bir acuzeye dönüştürülmüştür.”

‘YIKIM SÜRECİ SÜRDÜRÜLÜYOR’

Anlattıklarına göre, bir gecede yapılmış gibi görünen bu ‘darbeden’ kurum çalışanlarının, özellikle de sanatçılarının sorumluluğu da var. Ama buna rağmen yönetmelik değişikliği sürecinde direniş gösterdiklerinden, bedeller ödediklerinden de bahsettiler. Gerçeği başından beri gören, tüm olumsuzluklara rağmen meslek aşkıyla işine dört elle sarılan, çalışma arkadaşlarını uyandırmaya ve kurumu bu fırtınalardan sağ sağlim çıkarmaya çalışan çalışanların az da olsa olduğunu hatırlattılar. Ancak 2012 yılında açıktan başlayan yıkım sürecinin yeni belediye yönetimi tarafından da “itina ile” sürüdürüldüğünü vurgulayan tiyatro çalışanları, özetle şunları aktardı:

‘TEK FARKLARI TİYATROYU TİYATROCULARDAN DAHA İYİ BİLDİKLERİNİ DÜŞÜNMELERİ’

“Sözde ilerici, çağdaş, demokrat vs. günümüz yönetiminin İ.B.B.Ş.T.’sinde de hala aynı korkunç yönetmelik yürürlüktedir ve hala Genel Sanat Yönetmeni (GSY) sıradan bir yönetim kurulu üyesidir. Hala tiyatroyu belediye bürokratları yönetmektedir. Yeni gelenlerin bu garabet yönetmeliği değiştirmek için, göstermelik bir iki cılız hareket dışında hiçbir somut çabalarını görmedik. Onların öncekilerden tek farkı tiyatroyu tiyatroculardan daha iyi bildiklerini düşünmeleridir.

‘GSY KURUM DIŞINDAN ATANMIŞ, LİYAKATİ TARTIŞMALI BİRİ’

Onlara sorsanız bu yönetmeliği uygulamadıklarını iddia edeceklerdir. Sanatsal kararları GSY’ne bırakıyoruz diyeceklerdir. Oysa doğrusu, şu anki GSY’ne verdikleri özgürlük, kurumun tüm teammüllerini, geleneğini, kurumsal yapısını yıkma özgürlüğüdür. Şu anki GSY kurum dışından atanmış (resmi atama işlemi gerçekleşmedi), liyakati tartışmaya açık biridir. Kurum içinde kıdemli, liyakatli onca sanatçı arkadaşımız varken, kendisinin atanması ve hakkındaki onca suçlama ve rahatsızlığa rağmen inatla görevde tutulması çok dikkat çekicidir.”

Eski yönetmelikte GSY olarak atanacak kişide aranacak niteliklerden birinin üniversite mezunu olmak olduğunu hatırlatan tiyatro çalışanları, önceki yönetimin İ.B.B.Ş.T.’nin başına lise mezunu bile olmayan birini atayabilmek için bu şartı kaldırdığını, şu anki GSY’nin de lise mezunu olarak bugün görevde olmasını bu değişikliğe borçlu olduğunu iddia ederek, şöyle devam etti:

“Kimsenin mezuniyetini övdüğümüz ya da yerdiğimiz yok. Ama İ.B.B.Ş.T bugün sanatçı alım sınavı açsa (ki yıllardır açılmıyor) sınava girecek adaylarda lisans düzeyinde tiyatro eğitimini tamamlamış olma şartı aranacaktır. Bu kural Türkiye’deki tüm ödenekli tiyatroların giriş sınavında geçerlidir üstelik.

Ne yazık ki şu anki Genel Sanat Yönetmeni’nin hakkında eser hırsızlığı suçlamalarına varacak kadar ağır ithamlarla açılmış ve aleyhte sonuçlanmış davalar vardır. Göreve getirildiği dönemde yandaş basın “Hırsızı Tiyatroya Müdür Yaptılar” manşetleriyle çalkalanmıştı.

Bu davalar nedeniyle olsa gerek, yaklaşık 2 yılı aşkın bir süredir bu sıfatı taşımasına rağmen GSY’nin resmi ataması yapılamamış, atama kararı 2 defa Belediye Meclisi tarafından reddedilmiştir. Bu durum diğer kurum çalışanlarının kadro vizelerinin de hala Belediye Meclisi tarafından onaylanmamasına yol açmıştır.

Kurum bünyesindeki kadrolu sanatçılar 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na bağlı Sözleşmeli Personel statüsündedir. Bu personel hala 2021 sözleşmelerini imzalayamamıştır. Sebebi anladığımız kadarıyla tüm bu kadro onaylarının (vizelerinin) Belediye Meclisine, Genel Sanat Yönetmeni’nin kadro onayı ile birlikte gönderilmesidir.

Genel Sanat Yönetmeni’nin ataması Belediye Meclisinde reddedildikçe tüm kurum kadroluların da vizeleri otomatik olarak reddedilmektedir.

‘TÜM BİRİMLERLE KAVGALI’ İDDİASI

GSY tüm kurum birimleriyle (Dramaturgi Bürosu, Işık, Efekt, Dekor Şeflikleri vs) adeta kavgalıdır. Oyuncusundan, dekaratörüne, dramaturgundan, yönetmenine tüm kurum çalışanlarına tepeden bakan, onları küçümseyen, işbilmezlikle, tiyatroyu bilmemekle suçlayan tavırları, söz ve davranışları deyim yerindeyse ayyuka çıkmış, en sakin yaradılışlı arkadaşlarımızı bile sabrın sınırlarında adete sınamış ve sınamaktadır.

GSY’ne sağlanan özgürlüklerden (!) biri de Edebi Kurul’la ilgilidir. Tiyatromuz bünyesinde oynanacak oyunları belirleyen Edebi Kurul’a GSY kendi arkadaşlarının ya da sözünü geçirebileceği kişilerin seçilmesini sağlamıştır. Bundan olsa gerek, Edebi Kurul’un onay verdiği oyunlar GSY’nin ya çevirisini yaptığı ya daha önce sahnelediği ya da arkadaşları tarafından sahnelenmiş oyunlardır.

GSY, yönetmelikte kriterleri belirlenmiş olan telif oranlarını kendisinin belirleyeceğini açıklamış ve kurum içinde ciddi bir dirençle karşılaştığı ve zaten böyle birşeyin kanunen de mümkün olmadığının görülmesi nedeniyle bu planını gerçekleştirememiştir.

‘İNGİLTERE’DEN İTHAL YÖNETMEN’

Kendisi pandemiyi bahane ederek Minimal Sezon diye uydurma bir kavramı sokmuştur tiyatro hayatımıza. Bununla kastedilen az kadrolu, dekorsuz, kostümsüz oyunlardır. GSY’miz Belediyenin yaşadığı maddi sıkıntı nedeniyle İ.B.B.Ş.T.’nin ödeneğinin kısıtlandığından söz etmektedir bir taraftan da… Fakat ne hikmetse İ.B.B.Ş.T. bünyesinde bunca yıldır görev yapmış, oyunlar yönetmiş kadrolu arkadaşlarımız dururken, dışarıdan hizmet alımıyla görevlendilirmiş yani açıktan para ödenen kişilere oyunlar yönettirilmektedir. Ve yine ne hikmetse bu yönetmenler GSY’mizin dışarıda birlikte iş yaptığı arkadaşlarından oluşmaktadır.

‘KORKU İKLİMİ İBB’DE DE HÜKÜM SÜRÜYOR’

Kısacası önceki belediye yönetiminin, kurumun içini boşaltarak, kurumu işlevsiz hale getirerek ve belediye bürokratlarının sultasına bırakarak başlattığı yıkım süreci, yeni dönemde İngiltere’den ithal, lise mezunu ama mesleğinde uzmanlaşmış nice kurum çalışanına aşalayıcı tavırlarla ahkam kesen, hakkında ağır ithamların, suçlamaların ve kesinleşmiş mahkeme kararlarının olduğu ve GSY olarak atanamamış bir GSY eliyle devam etmektedir.

İşin acı tarafı, ülke genelini sarmış olan korku ikliminin, sözde kendini Kuvayi Milliyeci diye tarif edenlerin yönettiği İBB’de de hüküm sürmekte olduğudur. Böyle giderse ortada “Güzellikler Evi” diye birşey kalmayacak.”

İstanbul Şehir Tiyatroları’nda neler oluyor? ‘Koptu kopacak…’

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 Yorum

  1. Ne oldu “Her şey çok güzel olacak” tayfasına?

  2. Bu şehir tiyatroları pandeminin getirmiş olduğu aşı dayatmasiyla daha da seyirci kaybedecek (yok asisizlar kabul edilmeyecek yok negatif PCR testi zirvaliklari) ve finans noktasında dibe düşünce bakalım ne halt yiyecekler

  3. Devletin veya belediyenin sanatla ne işi olur yahu? Sanat arz talep işidir. İyi sanat arz ediliyorsa talep olur ve parasını öder. Talep olmayan sanatı zorla ayakta tutmak neden devletin veya belediyenin görevi olsun. Kendine güvenemeyen sanatçı olmasın.

  4. Hımmm…bin daireli imamoğlu ne diyor acaba…keşke bu haberi yapmadan birde İBB nin ilgili yöneticilerinin de yorumlarını alsaydınız…Şikayetçi olanların rahatımı bozuldu yoksa haklılarmı anlardık..

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!