Pandemi günlerinde aşk mı? Arkadaşlık mı?

featured

Uzman Psikolog Neşe Yaran yazdı…

Bugün 14 Şubat Sevgililer Günü… Dünyanın dört bir yanında insanlar bu özel güne karantinada giriyor. Sokağa çıkma yasakları nedeniyle evinde hapsedilenler, hasta olup hastanede yatanlar, yoğun bakımlarda can çekişenler ve bu süreci yönetmek için gecesini gündüzüne katıp insanlığa hizmet edenler…

Birbirine internet yoluyla çiçek, hediye yollayan sevgililer, eşler…

Herkes büyük bir yalnızlığın içine hapsolmuş durumda… İşte bu hücre hapsinde insanın aklına bir soru takılıyor; pandemi günlerinde aşk mı, yoksa arkadaşlık mı daha yeğdir?

Psikolojik ve duygusal sağlamlığımız, büyük ölçüde insanlarla ilişkilerimizle bağlantılı. Ancak ne yazık ki COVID-19 salgınının neden olduğu sosyal sınırlamalar, kişilerarası iletişimimizi daha önce hiç olmadığı kadar güç bir hale getirdi.

Son bir yıldır süregelen pandemi koşulları ile her gün biraz daha yalnızlaştık. Aşıların ortaya çıkmasıyla bu durumun bir sonunun geleceğine dair bir umut belirse de, oraya ulaşmak için önümüzde epey uzun bir yol var. Her şekilde aylarca sürebilecek belirsizlik ve gerginlikten geçmemiz gerekecek. Üstelik artık kışın kalbindeyiz ve salgının başlangıcında öngörüldüğü gibi, giderek ağırlaşan stres, depresyon, kaygı, uyku ve konsantrasyon bozuklukları, OKB ve artan madde kullanımı gibi psikolojik sorunlarla karşı karşıyayız. Haziran 2020 ayında ABD’de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nce yapılan araştırmalar, popülasyonun yaklaşık % 25’inin ilgili semptomlara sahip olduğunu gösteriyor. Bu, 2019 verilerine kıyasla yaklaşık üç-dört kat artış var demek.

Yaşananlarla birlikte duygularımız da küreselleşiyor. Pandemi bizi kendi irademizden kademeli olarak uzaklaştırarak, büyük bir bütünün parçası olduğumuzu hatırlatıyor. Bugüne dek bu hiç olmamıştı. Artık dünya ne hissediyorsa, biz de aynı şeyleri hissedebiliyoruz. Ama yine de tamamen eşit sayılmayız; bazılarımız çok daha fazla risk altında.

Frontiers in Global Women’s Health dergisinde yayınlanan bir raporda ruh sağlığı sorunlarına ilişkin semptomların şu üç grupta daha hızlı arttığı belirtiliyor; ‘düşük sosyo-ekonomik kaynaklara sahip olanlar, Son zamanlarda gelir kaybına uğramış olanlar ve pandeminin ek yükünü (temizlik, yemek, çocuk ve yaşlı bakımı ile çocukların online eğitimine destek olmak gibi konular) taşıdığına inanılan kadınlar’. Bu üç gruba ‘mevcut arkadaşlıklarını sürdürmekte kadınlara oranla daha çok zorlanan yaşlı erkekler’i de ekleyebiliriz.

PEKİ NE YAPABİLİRİZ?

Ne kadar yorgun ya da sıkılmış olsak da, mutasyonlu virüs nedeniyle çok daha dikkatli olmamız ve sevdiklerimize duygusal desteğimizi göstermemiz gereken bir zamandayız. Yüz yüze eğitimin dahi yapılamadığı şu günlerde, yüz yüze psikolojik danışma ve konsültasyon almak güçleşti. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle çevrimiçi terapi desteğine ulaşmakta da zorlanan büyük bir kesim var. Yani karantinaya alınmış bir toplumda, özellikle risk altındaki dezavantajlı kişiler üzerindeki psikolojik sorunların yükünü azaltmak için beyin fırtınası yapmaya ve yeni stratejiler geliştirmek gerek.

Büyükşehir Belediyeleri, STK’lar ya da üniversitelerin “Psikoloji Toplulukları” gibi güvenilir kaynaklarca yürütülen ücretsiz “Psikolojik Destek Hattı”, internet tabanlı danışmanlık ve e-zihinsel sağlık hizmetleri ya da örneğin Çin’de uygulanan yapılandırılmış mektup terapisi ve çocuklarla yaşlılarla yönelik olarak yürütülen “Pandemi Arkadaşım” gibi toplu psikolojik müdahale yaklaşımları gündemde. Ancak söz konusu uygulamaları hemen benimsemek de pek olası gözükmüyor.

Dünya normale dönmeyecek, bunun yerine salgına boyun eğecek. O halde, rasyonel bir dünyada ortak bir doğruluk ve iyilik anlayışına ihtiyacımız var. Şu anda yüz yüze veya online terapi dışında elimizdeki en akılcı, en güvenilir ve en maliyetsiz kaynak ,“Arkadaşlarımız”.

ARKADAŞLAR ZOR ZAMANLAR İÇİN BİÇİLMİŞ KAFTAN

Yapılan araştırmalar, yakın insan ilişkilerinin sağlığımız ve refahımız için oldukça faydalı olduğunu ve arkadaşların daha mutlu bir yaşam sürmemizde büyük katkısı olduğunu gösteriyor.

Dünya Değerler Anketi kullanılarak yürütülen, sağlık ve mutluluk bulgularına ilişkin çalışmalarda ekonomik ve kültürel değişkenler incelendi ve görüldü ki dünyanın dört bir yanında arkadaşlıklara yatırım yapanlar (özellikle yaşlılar veya daha az eğitimli olanlar) daha iyi fiziksel ve psikolojik sağlığa sahipler. Özellikle daha bireysel, eşit olmayan veya kısıtlayıcı kültürlerde arkadaşlığın sağlık ve esenlik üzerindeki olumlu katkıları daha belirgin.   Ayrıcalıklı ortamlardan ve yüksek sosyo-ekonomik sınıflardan gelen insanlar için ise durum biraz daha farklı. Onlar sağlıklarına ve mutluluklarına katkıda bulunan pek çok farklı kaynağa ve terapi hizmetlerine erişim imkanına sahipler; bu yüzden arkadaşlığın katkısı biraz daha sınırlı.

SON SÖZ

Sanki her şey hızla değişiyor ama aynı zamanda hiçbir şey olmuyor. Hayatlarımızın ve zamanın beklemede kaldığı anlarda – bugüne kadar olan yaşam süremizin bir hatırlatıcısı ve bizi bugün olduğumuz kişi yapan zamanların tanıkları olarak- arkadaşlar, kendimizi yeniden yansıtabilmemizin ve toparlayabilmemizin bir yolu gibi görünüyor. Bu nedenle, sosyal bağlantıların anlamsız ve lüks olmadığının farkına vardığımız koronavirüs günlerinde, arkadaşlıkların bilinçli olarak ayakta tutulması gerekiyor. Görünüşe göre nasıl olduğumuz ile gerçekten ilgilenen bir dost sıcaklığı ve aidiyet duygusuna yaşamaya her zamankinden çok ihtiyacımız var. Onlar hayatımızı iyileştirebilirler.

14 Şubat günü kimsenin bir sevgiliye itirazı yoktur elbette ama arkadaşlarımız bugünlerde bizi hapsedildiğimiz hücrelerimizden çıkaran kurtarıcılarımız gibi…

Pandemi günlerinde aşk mı? Arkadaşlık mı?

Abonelik

VeryansınTV'ye destek ol.
Reklamsız haber okumanın keyfini çıkar.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

VeryansınTV ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!